Tebliğ..!

Linux

Admin
12 Eyl 2022
10,411
1
38
İlahi ışığı, henüz İncil,in müjdesiyle tanışmamış bir ülkede yaymak ve
temsil etmek görevini üstlendiğim şu gün ne kadar mutluyum. Kendime
söz veriyorum, misyonum uğruna her fedakarlığa katlanacak ve sürünün
kaybolmuş koyunlarını yeniden kazanmak için var gücümle çalışacağım.

8 Temmuz
İşte Türkiye,deyim; bölge sorumlusu Tommy arkadaşla havaalanından
kalacağımız eve giderken hayli uyarıcı bilgiler aldım; Hemen başlama,
biraz sağını solunu tanımalısın; Türkler acayip bir millettir
filan diye bir şeyler söyledi, ama aldırış etmedim. Bir dakika bile
zayi edilmemeli; görev kutsal, görev ağır.

9 Temmuz
Tommy,nin yanıldığı açık; bugün ilk tebliğimi yaptım bile. Adam parkta
öylece oturuyordu.
Söylediğim her şeyi gülümseyip başıyla tasdik ederek saatlerce
dinlerken ruhumun göklere
değdiğini hissetmiştim. Bizi seyreden simitçi, sonradan o adamın sağır
olduğunu söyleyince biraz moralim bozuldu ama olur öyle şeyler.

11 Temmuz
Üçüncü gün; Tommy hâlâ erken henüz diye ısrar ediyor.
Mânâsız bir ısrar bu; kurtulması gereken o kadar çok ruh var ki burada.
Çorap almaya inmiştim semt pazarına. Nasıl oldu anlamadım ama eve
dönerken artık benim altılı
çelik tencere takımım vardı. Önemli deıil, tencere gerekli bir araç
nasıl olsa.
Tencereci arkadaşa müjdeyi tebliğ ettim. Ayıpsın abi, Hazreti İsâ,ya
can fedâ dedi, ben ağladım.
Söz verdi, pazar toplantılarına gelecek; hatta bana bir adres bile
verdi.
O adrese gidersem bir sürü insanı misyona katabilirmişim.

21 Temmuz
Tommy hâlâ gitme, bak karışmam diyor; işte bu aşırı ihtiyatkârlık
yüzünden buralarda
İsa,nın mesajı yeterince bilinmiyor zaten.
Gittim; şehrin kenarında kalabalık bir mahallede bir apartmanın altıncı
katına çıktım.
İçeride bir hayli erkek vardı; beni içeri aldılar, mobilyasız bir
salona geçtik. Çay getirdiler; hatır sordular.
Tam lâfa başlarken biri parmağıyla sus işareti yaptı. İçeriden
yaşlıca bir adam çıkıp salona gelince
herkes gibi ben de ayağa kalktım. Sonra adam konuşmaya, bir nevi vaaz
vermeye başladı.
şöyle bir dinledim; eh fena şeyler değil. Toplantıdan sonra herkes
birbirine sarıldı, yeniden çay ikram edildi.
Burayı sevdim, yarın da geleceğim.

2 Ağustos
Yine aynı şeyler oldu; bir ara fırsat bulup salondaki arkadaşları
misyona kazandırayım dedim.
Tam İsa demiştim ki, ihtiyar vaiz İsa dedin de aklıma geldi deyip
çok tatlı bir bahis açtı.
Öyle güzel anlatıyor ki başladım ağlamaya.
Zor teselli ettiler; sonra ortaya sofra geldi. Yemek yedik. Kuşbaşılı
pilav nefisti; hele cacık!

12 Ağustos
Tommy beni tesbihle oynarken yakaladı. Nereden buldun? diye
sıkıştırıyor.
Dükkanın birinden aldım dedim. Tesbih bana iyi geliyor, meditasyon
yerine geçiyor. Bir tane de Tommy'e mi alsam?

6 Eylül
Bugün hep birlikte camiye gittik. Bakayım dedim burada neler
yapıyorlar, nasıl ibadet ediyorlar.
Mecit diye bir temiz yüzlü arkadaşım var cemaatten. Bana abdest almayı
öğretti caminin avlusunda.
Tuvaletleri pek temiz değil ama abdest çok güzel bir olay.
Fırsatını kolluyorum; bunların hepsini Protestan etmezsem bana da
Mahmut demesinler!

16 Eylül
Nereden çıktı bu Mahmut diye çıldırdı Tommy. Kod adım dedim.
Anlamadı. Anlamaz tabii. Ben ne yaptığımı biliyorum. şimdilik sesimi
çıkarmıyor,
toplantılara muntazaman
devam ediyorum; ezan okununca Hadi camiye gidelim Mahmut diyorlar,
gidiyorum. Neler okuyorsunuz fısır fısır diye sordum. Öğrettiler. Fatiha çok
güzel bir sûre. Tommy,e de öğretmeliyim.

1 Ekim
Tommy beni evden atmaya kalkıştı dün. Seni kandırıyorlar, Müslüman
yapacaklar enayi diye çıkıştı.
İtiraz ettim, Ben bunların içyüzünü öğrenmeye çalışıyorum Pastör
Tommy dedim.
Sırlarını öğrendiğim an, bunları sürü halinde önüme katıp
Sarayburnu,ndan denize sokup cümlesini birden
çatır çatır vaftiz etmezsem bana da Mahmut demesinler dedim.
Çık dışarı aptal diye kovdu beni. Misyondan gelen aylığımı da kesti.
Vermezse vermesin,
cemaatteki arkadaşlar aralarında para toplayıp verdiler. Geceyi ucuz
bir otelde geçirdim. Bugün Mecit,in evine taşınıyorum.
Az kaldı az.. Dayan oğlum Mahmut!

6 Kasım
Mecit benim için istihareye yatmış; Yeşil gördüm Mahmut dedi,
Nurlar içindeydin, hidâyet nasip oldu sana ne mutlu dedi. Tabii
aldırış etmiyorum, fakat hoşuma gitmedi de değil.

9 Kasım
Bugünlerde cemaate İngilizce dersleri vermeye başladım; sabah namazını
topluca edâ ettikten sonra kuşluk vaktine kadar ders veriyorum.
Kuşlukla öğle arasında tefsir dersleri yapıyoruz.
Beni artık iyice kendilerinden zannediyorlar.

21 Kasım
Yeni damat olduğum için dört günden beri günlük yazamadım. Mecit,in
teyzesinin kızı Sabiha ile nikahlandık dün.
Nikâhımızı Saadettin Hoca kıydı sağ olsun. Sünnet dediğin ise sinek
ısıırığı gibi bir şey zaten, çabucak geçti.
Bu sabah yolda Tommy ile karşılaştık. Kiliseye yazdım, seni defterden
sildiler dedi. Güldüm, hâlâ o bayatlamış misyoner kafası işte. Benim din
değiştirdiğimi sanıyor gerzek. Halbuki ben...

28 Kasım
Ne kadar üzgünüm. Mecit, Nasip değilmiş, seneye gidersin diyor. Hac
kayıtları kapanmışmış.
İstesem ecnebi pasaportumla Mısır üzerinden vize alır giderim, ama ben
olayı içeriden,
herkesle bütün mü,minlerle birlikte yaşamak istiyorum oysaki.

19 Aralık
Sabiha ile teheccütten sonra Yaşar Hoca mevzusu geçti aramızda.
Yav bu Yaşar Nuri Hoca iyi adam hoş adam fakat ne bileyim çok modern
bir duruşu var gibi sanki; hani, İslâmı en iyi ben bilirim şeklinde
bir dayılanma.
Öğleden sonra yayıncımla sözlü anlaşma yaptık; ilk eserim iki ay sonra
çıkıyor: İslâmın selefî boyutlarına dinamik bakışlar. Yayıncım, fiyatı iki
lira yaparsak üç yüz bin satarız diyor.

AHMET TURAN ALKAN- ZAMAN 16.01.2005
 
Üst