Psikolojiye Giriş: Sigmund Freud'un Psikoanalitik Kişilik Kuramında Kişilik Nedir?

haberler

Forum Üyesi
20 Ağu 2023
99
0
0
teknobird.com
FelsefeIleIlgilidir.md.jpg

Psikolojiye Giriş: Sigmund Freud'un Psikoanalitik Kişilik Kuramında Kişilik Nedir?


Psikoloji tarihine damgasını vuran Sigmund Freud, önemli katkılar yapmasının yanı sıra, üzerinde en çok tartışmanın yapıldığı kuramcı olmuştur. Sigmund Freud'un psikolojideki çalışmaları halen günümüzde etkisini devam ettirmektedir. Freud'un insan doğasına bakışı temel olarak deterministiktir. (Bkz. İndirgemeci) Buna göre, insan davranuşları cinsellik ve cinsellikle beraber saldırganlık gibi biyolojik içgüdülerin etkisiyle ortaya çıkmaktadır. Kişilik, özellikle yaşamın ilk altı yılında geçirilen önemli psikoseksüel aşamalarda mantık dışı güçler, bilinç dışılık, biyolojik ve içgüdüsel dürtülerle belirlemektedir. Freud'un bakış açısına göre insanlar birer enerji sistemi olarak ele alınmaktadır. İnsanların yapmış olduğu solunum yapma gücünü sağlayan enerjinin, düşünme gücünü sağlayan enerjiden farklı olmadığını savunan bu görüş, enerjinin bu ikinci türü için ''Ruhsal'' (Psişik) enerji terimini kullanmıştır. Enerji Koruma Yasası'na göre, enerji bir biçimden diğerine dönüşebilir; ancak kozmik sistemde asla yok olmaz. Ruhsal enerji dolayısıyla fizyolojik enerjiye dönüşebilir ya da tam tersi söz konusu olabilir. Söz konusu bu enerjinin kişiliğin değişik katmanlarına yayılarak davranışın ve kişiliğin şekillenmesine katkı sunar. Freud'un ''Psikoanalitik Kişilik Kuramı'na'' göre kişilik ''Id'', ''Ego'' ve ''Süperego'' ile oluşan psikodinamik bir aygıttır. Bu yapılar kişiliğin işleyişini etkilemekte ve davranışların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Ruhsal enerji bu yapılar arasında dengeli dağıldığında normal işleyen bir sisteme ulaşılmaktadır.

ID: Kişiliğin temel sistemidir ve yeni doğan bebek buna göre hareket eder. Id, haz ilkesine göre çalışır. İnsan, isteklerinin ertelenmeden, hemen tatmin edilip rahatlatılmasını ister. Freud'a göre bebeğin davranışları bu içgüdülerin tatmini sonucu ortaya çıkar. İd, ruhsal yapının içinde sabit ve doğuştan olan her şeyi içerir; içgüdüler, içtepiler, ve istekler şeklinde kendini ifade eden psişik bir başka ifadeyle ruhsal enerji deposu, asıl psişik gerçektir. Ego ve süperego ondan ayrılarak gelişir. Ruhsal enerji kaynağı olan id, ego ve süperegonun çalışması için gerekli olan gücü sağlar.

EGO: kişiliğin en belirgin organıdır; id ve süperego arasında bir denge merkezi olarak eyleme giden yolları denetim altında bulundurur; çevresindeki nesnelerin hangileriyle ilişki kuracağını seçer ve hangi içgüdülerin ne şekilde doyum bulması gerektiğine karar verir. Ego, özellikle toplumca kabul edilmeyen bazı içgüdülerin tatminin savunma mekanizmaları denen bazı araçlar kullanarak erteler, engeller ya da toplumun kurallarına uygun yollar bularak sağlamaya çalışır. Çocuk toplumun kurallarını öğrenmeye başladıkça kabul edilebilir davranışları ile standartlar geliştirir.

SÜPEREGO: ruhsal yapının üçüncü ve en son gelişen, ebeveynlerin kalıcı etkilerinden oluşan bir sistemdir. Çocuğa ebeveyni tarafından aktarılan, ödül ve ceza uygulamalarıyla beraber pekiştirilen geleneksel değerlerin temsilcisidir, kişiliğin törel yönünü ifade eder. Kişiliğin üç bileşeni çoğu kez birbiriyle savaşır. Ego, id istekleri olan hazzı erteler. Süperego hem id hem ego ile savaşır; çünkü davranış genellikle temsil ettiği ahlaki kuralın gerisinde kalır. Kişiliği ele aldığımızda, iyi bütünleşmiş bir kişilikte, ego; katı ama esneyebilen bir denetim altında olmaya devam eder, gerçeklik ilkesi hükmünü devam ettirir. Kişililerin karşılaştıkları problemler egonun id ile süperego arasındaki dengeyi sağlamayacak kadar zayıf olması durumunda ortaya çıkar. Eğer bu durumda id baskın ise kişi ''İmpulsif'' (İçtepisel) olacak ve bu içgüdülerini tatmin etmek için seçmiş olduğu yollardan ve yapmış olduğu davranışlardan dolayı toplumla çatışma durumu yaşayacaktır. Eğer süperego baskın ise kişi, içselleştirmiş olduğu toplum kurallarını bozmamak için kendi içtepilerini bastıracak bu da doğal olarak kişide anksiyeteye neden olacaktır.

KAYNAK: PSİKOLOJİ TARİHİ
(İNGİLİZCEDEN TÜRKÇEYE ÇEVRİLMİŞTİR.)


 
Üst