DAVRANIŞ BOZUKLUĞU VE KARŞIT GELME BOZUKLUĞU ERGENLİKTE ORTAYA ÇIKABİLİR AMA
Kişilik bozukluğu dediğimiz rahatsızlıklar, tanısı direkt konulan hastalıklar değildir diyen Psikolog Emir Erünsal, kişilik bozukluğunun nasıl anlaşılacağını ve bu bozukluğunu tetikleyen faktörleri anlattı.
Ergenlik dönemindeki bir bireye kişilik bozukluğu tanısı verilmez. Yani kişilik bozukluğu genellikle ergenlik döneminde tanılanan değil, yetişkinlikte tanılanan bir hastalık formudur. Kişilik bozuklukları gelişimsel süreçte değerlendirilen hastalıklardır. Ergenlik döneminde yaşanan duygusal problemler, davranışsal problemler ve travma öyküleri kişilik bozukluğu oluşması için gerekli ortamı hazırlayabilir. Kişilik bozuklukları tanılama yaklaşımında biyopsikososyal yaklaşımlar ve gelişimsel psikopatoloji kavramları incelenmelidir.
Bireyin ait olduğu çevre önemli
Biyopsikososyal yaklaşım adından da anlaşılabileceği gibi kişilik bozukluklarını üç faktörlü bir bakış açısıyla değerlendirilmesi demektir. İlk olarak biyolojik açıdan değerlendirildiğinde genetik meyil önemlidir. Yani ailede kişilik bozukluğu tanısı daha önce saptanmışsa bu bir risk faktörü oluşturmaktadır. Kişilik bozukluğu tanısı yapılırken sorgulanması gereken faktörlerdendir. Burada belirtmek gerekir ki ailesinde kişilik bozukluğu olan her birey, kişilik bozukluğu geliştirecek diye bir kural yoktur. Psikolojik açıdan değerlendirdiğimizde ise bireyin psikolojik süreçleri değerlendirilmektedir. Duygusal problemler, bilişsel çarpıtmalar, ilişkisel sorunlar bu başlık altında değerlendirilir. Bu alanlarda problemler saptandığında gerekli müdahaleler ruh sağlığı uzmanlarınca yapılmalıdır. Sosyal perspektifte ise bireyi saran sosyal çevre değerlendirilir. Bireyin ait olduğu sosyal çevredeki olağan durumlar ve yaşıtları için olağan olan durumlar önemlidir. Örneğin sosyoekonomik durumu düşük olan mahallelerde şiddet ve uyuşturucu kullanımı olağan karşılanıyor olabilir. Aile içi şiddet olağan algılanıyor olabilir. Bu gibi durumlarda sosyal risk faktörlerini oluşturur.
İşte bu biyolojik, psikolojik ve sosyal perspektiflerin gelişimsel bir süreç boyunca yoğun olarak negatif etkileri birleştiğinde kişilik bozukluğu oluşması ihtimali kuvvetlenir. Hangi sürecin nasıl işlediği, ne ciddiyette payı olduğu ise bireysel olarak farklılık göstermektedir. Kişilik bozuklukları tanılanırken boyutsal düzlemlerde değerlendirilmelidir. Bir havuz düşünün; havuzun üstündekiler, batıp çıkanlar, havuzun ortasındakiler, daha alttakiler, en diptekiler var. Hepsi nasıl farklı boyutlardaysa kişilik bozukluğunda aynı tanıyı almış kimseler de farklı boyutlarda olabilirler.
Ergenlikte tanılanabilen iki önemli rahatsızlık, davranış bozukluğu ve karşıt gelme bozukluğu olarak adlandırılan hastalıklardır. Bu iki tanılamanın ileride tanılanacak olan kişilik bozukluklarının ön göstergesi olabileceği düşünülmektedir.
Davranış bozukluğu nasıl anlaşılır?
Davranışsal bozukluk tanısı konulan çocuklar ve bireylerde gözlemlenen davranışlar; saldırganlık, kurallara uymama, değerleri hiçe saymadır. Bu tanıyı anlayabilmek için bu davranışların sürekli olarak tekrarlanması ve uzun süreler boyunca bu durumun gözlemlenebilmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle, bu davranışların bir örüntü haline gelmesi ve çok rahat ortaya çıkması gerekmektedir. Küçükken hayvanlara eziyet etmek ve bundan zevk almak da bu davranışlardan biri olabilir. Küçük yaşta yasal problemler gözlemlenebilir. Böyle tablolar gelişimsel olarak ileriki yaşlarda anti sosyal kişilik bozukluğu tanısı alabilir.
Karşıt gelme bozukluğu ise olumsuz, düşmanca, karşı çıkma gibi davranışlarla kendisini gösteren bir çocukluk çağı rahatsızlığı olarak tanımlanmaktadır. Bu tür çocukların yasalarla başı derde girmemesine karşın, yetişkinlere karşı olumsuz ve onları kızdırıcı davranışlar sergiledikleri görülmektedir. Bu özelliği ise fiziksel saldırganlık gösteren, sürekli yasalarla sorun yaşayan yani davranış bozukluğu gösteren çocuklardan ayırmaktadır.
Kişilik bozukluğu dediğimiz rahatsızlıklar, tanısı direkt konulan hastalıklar değildir diyen Psikolog Emir Erünsal, kişilik bozukluğunun nasıl anlaşılacağını ve bu bozukluğunu tetikleyen faktörleri anlattı.
Ergenlik dönemindeki bir bireye kişilik bozukluğu tanısı verilmez. Yani kişilik bozukluğu genellikle ergenlik döneminde tanılanan değil, yetişkinlikte tanılanan bir hastalık formudur. Kişilik bozuklukları gelişimsel süreçte değerlendirilen hastalıklardır. Ergenlik döneminde yaşanan duygusal problemler, davranışsal problemler ve travma öyküleri kişilik bozukluğu oluşması için gerekli ortamı hazırlayabilir. Kişilik bozuklukları tanılama yaklaşımında biyopsikososyal yaklaşımlar ve gelişimsel psikopatoloji kavramları incelenmelidir.
Bireyin ait olduğu çevre önemli
Biyopsikososyal yaklaşım adından da anlaşılabileceği gibi kişilik bozukluklarını üç faktörlü bir bakış açısıyla değerlendirilmesi demektir. İlk olarak biyolojik açıdan değerlendirildiğinde genetik meyil önemlidir. Yani ailede kişilik bozukluğu tanısı daha önce saptanmışsa bu bir risk faktörü oluşturmaktadır. Kişilik bozukluğu tanısı yapılırken sorgulanması gereken faktörlerdendir. Burada belirtmek gerekir ki ailesinde kişilik bozukluğu olan her birey, kişilik bozukluğu geliştirecek diye bir kural yoktur. Psikolojik açıdan değerlendirdiğimizde ise bireyin psikolojik süreçleri değerlendirilmektedir. Duygusal problemler, bilişsel çarpıtmalar, ilişkisel sorunlar bu başlık altında değerlendirilir. Bu alanlarda problemler saptandığında gerekli müdahaleler ruh sağlığı uzmanlarınca yapılmalıdır. Sosyal perspektifte ise bireyi saran sosyal çevre değerlendirilir. Bireyin ait olduğu sosyal çevredeki olağan durumlar ve yaşıtları için olağan olan durumlar önemlidir. Örneğin sosyoekonomik durumu düşük olan mahallelerde şiddet ve uyuşturucu kullanımı olağan karşılanıyor olabilir. Aile içi şiddet olağan algılanıyor olabilir. Bu gibi durumlarda sosyal risk faktörlerini oluşturur.
İşte bu biyolojik, psikolojik ve sosyal perspektiflerin gelişimsel bir süreç boyunca yoğun olarak negatif etkileri birleştiğinde kişilik bozukluğu oluşması ihtimali kuvvetlenir. Hangi sürecin nasıl işlediği, ne ciddiyette payı olduğu ise bireysel olarak farklılık göstermektedir. Kişilik bozuklukları tanılanırken boyutsal düzlemlerde değerlendirilmelidir. Bir havuz düşünün; havuzun üstündekiler, batıp çıkanlar, havuzun ortasındakiler, daha alttakiler, en diptekiler var. Hepsi nasıl farklı boyutlardaysa kişilik bozukluğunda aynı tanıyı almış kimseler de farklı boyutlarda olabilirler.
Ergenlikte tanılanabilen iki önemli rahatsızlık, davranış bozukluğu ve karşıt gelme bozukluğu olarak adlandırılan hastalıklardır. Bu iki tanılamanın ileride tanılanacak olan kişilik bozukluklarının ön göstergesi olabileceği düşünülmektedir.
Davranış bozukluğu nasıl anlaşılır?
Davranışsal bozukluk tanısı konulan çocuklar ve bireylerde gözlemlenen davranışlar; saldırganlık, kurallara uymama, değerleri hiçe saymadır. Bu tanıyı anlayabilmek için bu davranışların sürekli olarak tekrarlanması ve uzun süreler boyunca bu durumun gözlemlenebilmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle, bu davranışların bir örüntü haline gelmesi ve çok rahat ortaya çıkması gerekmektedir. Küçükken hayvanlara eziyet etmek ve bundan zevk almak da bu davranışlardan biri olabilir. Küçük yaşta yasal problemler gözlemlenebilir. Böyle tablolar gelişimsel olarak ileriki yaşlarda anti sosyal kişilik bozukluğu tanısı alabilir.
Karşıt gelme bozukluğu ise olumsuz, düşmanca, karşı çıkma gibi davranışlarla kendisini gösteren bir çocukluk çağı rahatsızlığı olarak tanımlanmaktadır. Bu tür çocukların yasalarla başı derde girmemesine karşın, yetişkinlere karşı olumsuz ve onları kızdırıcı davranışlar sergiledikleri görülmektedir. Bu özelliği ise fiziksel saldırganlık gösteren, sürekli yasalarla sorun yaşayan yani davranış bozukluğu gösteren çocuklardan ayırmaktadır.