YURTTA SULH, CİHANDA SULH İLKESİ - AÇIKLAMALAR
(1)- ATATÜRK'ün bir vecize olan bu sözü kadar yanlış anlaşılan ifadesi yoktur!..
Hemen herkes ATATÜRK, "YURTTA SULH, CİHANDA SULH" dedi diye "pasifizm" havariliğine soyunur; ORDU'yu terhis etmeye, eşkiyaya toprak dağıtmaya kalkar!... Niye?.. Aman efendim, yurtta barış bozulmasın!..
Bu söz hiç te o anlama gelmez!.. Bu söz:
" BENİM YURDUMDA BARIŞ YOKSA, DÜNYAYI DUMAN EDERİM!.. AMA EÐER DÜNYADA BARIŞ YOKSA, O ZAMAN BENİM YURDUMDA DA BARIŞ HAYAL OLUR, BEN DE BÜTÜN İMKANLARIMLA YURDU SAVUNMAYA HAZIRLANIRIM!"
demektir.
ATATÜRK, çeşitli artniyetler ile TÜRKİYE'nin huzurunu kaçırmaya teşebbüs edeceklere, "böyle bir davranışın DÜNYA BARIŞI'nı bile tehlikeye sokabileceğini" hatırlatarak, ezeli düşmanlarımızı bir kere daha uyarmıştır!..
Ama kendisi de farkındadır ki, ülke içinde ne yaparsak yapalım, dünyanın herhangi bir köşesinde bir huzursuzluk var ise, bu bize de yansıyacaktır!.. Şu halde esas amaç, hem YURDU, hem de DÜNYAYI BARIŞ İÇİNDE tutmak olmalıdır!.. Bunun nasıl olacağını da hemen ardından gelen sözleri ile anlatır.
(2)- ATATÜRK, hiç bir BATILI'nın olamıyacağı kadar İNSANCIL'dır!.. Yıkılmış bir imparatorluğun perişan haldeki ülke ve insanını devraldığı halde, sadece kendini düşünmez!.. Mazlum milletlere artık yutturulamıyan şimdiki sömürge sisteminin yerine, "YENİ DÜNYA DÜZENİ" diye daha beterini koymayı amaçlıyanlara, hiç mi hiç benzemez!.. O gerçekten bütün zalim devletlerin ortadan kalkmasını, mazlum halkların HÜRRİYET'e ve REFAH'a kavuşmasını ister!..
ATATÜRK'ün bu arzusu yersiz ve sebepsiz bir duygusallık değildir!.. O, son derece doğru bir teşhis ile, bütün dünyayı bir AİLE gibi görür!.. Nasıl ki bir ailenin fertlerinden birinin diğerlerinden mağdur durumda olması, başka bir aile ferdi tarafından ezilmesi bütün aileyi huzursuz eder ise; bir TEK milletin dahi eziliyor olması, başka bir milletin tahakkümünde ve sömürüsünde olması DÜNYA BARIŞI için TEHDİT oluşturur.
Kaldı ki, göçler ve karışmalar dolayısıyla DÜNYA MİLLETLERİ gerçekten birbirleri ile AKRABA olmuşlardır... Bir insanın başkasına eziyet etmesi kötüdür, ama aynı insanın kendi akrabalarına zulmetmesi ise, çok daha büyük bir kötülüktür!..
İkinci teşbihi ise daha dikkat çekicidir... Bir aile içinde akrabaların birbirine düşmanlığı olabilir!.. Kardeş kardeşin gırtlağına sarılabilir... Onun için ATATÜRK bu sefer Mesnevi'den yararlanarak dünyayı bir vücuda benzetir ve "parmağın ucundaki yaradan bütün organların etkileneceğini" söyler!.. Vücudun kendi içinde organlarının birbirine düşmanlığı söz konusu olamıyacağı için, tüm vücudun kendi sağlığını korumak amacıyla dikkatini bu sorun üzerine toplıyacağını belirtir... DÜNYA bir vücuttur!.. Hangi ülkede olursa olsun, eğer bir sorun varsa, bütün dünya devletlerinin o sorunu KENDİ MENFAATİNE UYDUÐU İÇİN DEÐİL, DÜNYA YARARINA ÇÖZMESİ şarttır!..
İşte ATATÜRK burada çok az kimsenin farkında olduğu bir hakikati dile getirerek, özellikle zengin HIRİSTİYAN BATI'yı uyarmaktadır!.. Sözüm ona "sağ yanağına tokat atana, sol yanağını çevirecek" kadar "barışcıl" olması gereken bu kesime, kendi akrabalarına ne eziyetler ettiğini hatırlatmakta, ve BATI'yı bu yüzden BARIŞ DÜŞMANI olarak görmektedir!.. ATATÜRK'ün örneğinden gidersek, BATI kendi kendini sokan bir akrep gibidir, ve zehiri bütün dünya ülkelerine yayılmaktadır!..
Çünkü BATI, zenginliğinin büyük bir kısmını dünyanın şu veya bu köşesinde çıkarttığı harplerle, sattığı silahlara borçludur!.. Dünyanın BARIŞ içinde olması, BATI'nın işine gelmez!..
Bu tavrı, en iyi Amerikalılar'ın 1800'lerden beri oynadıkları bir "kızılderili oyunu" yansıtır... Pek çok "kovboy" filminde görmüşsünüzdür... Beyaz adam gider, kızılderililere altın karşılığında tüfek satar1... Sonra üç-beş beyaz, kızılderili kılığına girip beyazların çiftliklerine saldırır... İki-üç ok atarlar, bir kaç kafa derisi yüzerler... Amerikan ordusu da beyazları kurtarmak için kızılderililere savaş ilan eder!.. Böylece Colt, Henry, Winchester gibi silah fabrikaları, durgun üretimlerini arttırırlar!.. O tarihlerde Amerika daha başka ülkelerde savaş çıkartmaya pek alışmamıştı, o yüzden senaryo bu kadar basittir!..
Dünya üzerindeki terör olayları, komşu ülkelerin birbirine saldırması, hiç bir tehlike altında olmayan ülkelerin milyarlarca silah alması, hep BATI'nın bu tüketimi yüksek ve pahalı SİLAH TİCARETİ POLİTİKASI sonucudur.
Sovyetler'in dağılmasından sonra beliren barış umudunun sağda solda çıkan pek çok küçük harple bozulması, Ermenistan'ın, Sırplar'ın, Yunan'ın ve Kürt militanların saldırganlaşması; Somali, Ruanda, Liberya olayları hep BATI menfaati gereğidir.
Hele Amerika'nın kendi gibi emperyalist devletleri ve onların uşağı durumunda olan geri kalmış ülkeleri arkasına takıp 1991'de IRAK'a saldırması, sonra birer bahane ile LİBYA, SUDAN, AFGANİSTAN gibi ülkeleri füze ve bomba yağmuruna tutması hep bu yamyamlığın, vampirliğin sonucudur!..
Öte yandan, her aşırı zenginliğin altında mutlaka bir HAKSIZLIK, bir ZULÜM yatar... Bunun içindir ki, İSLAMİYET insanı çalışmaya ve kazanmaya teşvik ederken, "dünya malının hep zenginler arasında dönen bir metah olmasını" kınar. (Haşr Suresi, 7. ayet) Aşırı zenginliğin getireceği kötülüklere karşı insanları uyarır (İsra Suresi, 16. ayet) ve biriken maldan "fakirin payı vardır" prensibiyle, ZEKAT verilmesini ister. (Araf Suresi, 199. ayet)
BATI ise sadaka kabilinden göstermelik yardımlar yapar. BATI yardımı o ülkelerde kedi-köpek mamalarına sarfedilen miktardan çok daha azdır!..Halbuki İSLAM'da kendi beğenmediğini vermek sadaka bile sayılmaz!.. (Bakara Suresi, 267. ayet)Onun için de son 50 yılda fakir ülkelerin durumunun daha da kötüye gitmesi bir yana; 500 yıldır BATI'nın sömürdüğü Afrika, Avustralya, Güney Amerika, Güney Asya ve Pasifik Adaları'na, şimdi bir de Asya'nın tümü ve Doğu Avrupa eklenmek üzeredir!..
ATATÜRK, çok savaşmış bir insan olarak DÜNYA BARIŞI'na çok ehemmiyet verir... Ancak bunun lafla olmıyacağının farkındadır... Ayrıca büyük devletlerin artniyetli tutumları da gözünden kaçmaz!.. Onun için BARIŞIN İLK ŞARTI olarak SAMİMİ NİYET'i gösterir!..
İkinci şart DÜNYADA AÇLIK ve BASKI olmamasıdır!... Bunun için de önce GÜÇLÜLER AÇGÖZLÜLÜK'ten KISKANÇLIK'tan, KİN'den ve İSRAF'tan uzaklaşmalıdır!.. Kendi insanlarını, yeni nesillerini eski SÖMÜRGECİ zihniyetlerden arındıracak tarz da eğitmelidirler!..
ATATÜRK, güçlü BATILI ÜLKELER'in bu konuda müsbet bir yola gireceğinden hiç ümitli değildir!.. BASKI ve ZULM'ün ortadan kalkmasının TEK yolu, ZALİMLER'in ortadan kaldırılmasıdır!.. Zalimle mücadele İSLAM'ın emridir!.. İnsanlık o zaman ancak gerçek barışa biraz yaklaşabilir!..
Oysa bugün 6 milyarlık DÜNYA nüfusunun 1 milyarı kelimenin tam anlamıyla AÇLIK sınırındadır!.. Yani bir gün yiyecek bulabilirse, ertesi gün açtır... 2 milyar kişi ise temiz sudan yoksundur!.. Yani düzenli yıkanmak temizlenmek şöyle dursun, içeceği suya bile ulaşmakta zorluk çeker!.. İçtiği su da çamurlu, mikropludur. 250 milyon çocuk ailesinin geçimi sağlamak için sağlıksız şartlarda güvencesiz çalışmaktadır!.. 300 milyon kadın ve çocuk ta tam manasıyla KÖLE olarak FUHUŞ'a zorlanmaktadır!.. Dünyada okuma-yazma bilenlerin oranı sürekli düşmekte, vasıfsız kişilerin sayısı artmaktadır.... 1998 rakamlarına göre 1 milyar insan okuma-yazma bilmez!..
Bu rakamlar şişirme değildir!.. Hepsi Birleşmiş Milletler raporlarından alınmıştır... Hal böyle iken, HIRİSTİYAN BATI ÜLKELERİ FAO'nun 1996 yılında İtalya'da düzenlediği Dünya AÇLIK Konferansı'na laf olsun diye, alt düzeyde katılmış, zırnık koklatmamışlardır!.. Onlar için varsa yoksa sözde "insan hakları, düşünce özgürlüğü, evrensel değerler"... Hiç biri halkı açlıktan ölürken 10 milyar dolar parayı İsviçre bankalarına kaçırmış olan Zaire Devlet Başkanı'na tek kelime söylemez!.. Bu parayı alıp açlar için harcamayı düşünmez!..
İşte onun için ATATÜRK diyor ve biz de katılıyoruz ki, AÇLIK sorunun çözümü AÇGÖZLÜLER'in; BASKI ve ZULM'ün kalkması da ZALİMLER'in yok edilmesi ile mümkündür!..
Yoksa TÜRKİYE'de okul çocuklarına "barış" şarkıları söyletmek, televizyonda her spikerin ağzını "barış" ile açıp "sevgi" ile kapatması yetmez!.. Barışı biz bozmuyoruz ki, biz sağlıyalım!.. Afrikalı'yı açlıktan bir deri bir kemik bırakan, Filipinli 9 yaşındaki kızları fuhuş yapmak zorunda bırakan BATI tarzı dünya sistemi değişmeden, BARIŞ mümkün değildir!..
(3)- Ama görüyoruz ki, BATILILAR bu SAMİMİ NİYET'i ortaya koymak yerine, insanları, hatta kendi milletlerini de aldatıcı nazariyeler, fikirler ortaya atarlar!.. Sözüm ona 120 milyon km. kare dünya toprağı üzerindeki 5.5 milyar insanı aynı "evrensel kavramlar" üzerinde birleştirmek mümkünmüş gibi, zaman ve kaynakları israf ederler, boş umutlar dağıtırlar... Eski Sovyetler'in "tek dünya devleti" ve Amerikalılar'ın "yeni dünya düzeni", "globalleşme", "ortak değerler" bu palavraların en çok bilinenleridir!.. AVRUPA BİRLİÐİ ise bizim politikacı ve "aydın"larımızın başını döndüren bir hayaldir.
ATATÜRK'ün ifadesi çok açıktır!.. Farklı DİN, KÜLTÜR, MİLLET ve TARİH'den gelen toplulukların bir SİYASİ BİRLİK kurmaları imkansız denecek kadar zordur!.. Bu açıdan AVRUPA BİRLİÐİ bizce ÖLÜ DOÐMUŞ ÇOCUK'tur!.. Eskinin bu amansız düşmanlarını birleştiren TEK sebep MENFAAT'tir!.. Ancak onun dahi bölüşümünde hır çıkmakta, İngiltere, İspanya gibi ülkeler imza koydukları hususları uygulamaktan kaçınmaktadırlar!.. Bu yüzden kendini "daha fazla AVRUPALI" sayan 5 ülke kendi aralarında bir "ÇEKİRDEK AVRUPA" oluşturmuşlar, topluluğun geri kalan 10 üyesini dışarda bırakmışlardır!.. (Almanya, Fransa, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda)
Eğer kazara biz de AB'ye girersek, bu grubunda dışında kalacak, amiyane tabirle "dış kapının mandalı" olacağız!..
ATATÜRK, bütün milliyetçiliğine rağmen, bırakın bütün dünya devletlerini, Avrupa Devletleri'ni; DÜNYA TÜRKLERİ'ni bile tek bayrak, tek devlet altında toplamanın imkansızlığının farkındadır!.. Aynı şekilde ARAPLAR, AFRİKALILAR, KIZILDERİLİLER'in gerçekten bütünleşmeleri imkansızdır!..
Hele böyle bir amaç için, "insanları daha mutlu edeceğim" diyerek katılanları veya dışarda kalmak istiyenleri zorlamak, haksızlıktır!..
BATI bunu KIBRIS'ta yapıyor!.. Rumlar'la yaşamak istemeyen TÜRKLER'i buna zorluyor!.. Bizimle olmaktan şikayeti olmayan Kürt asıllı vatandaşlarımızı da koparıp, sözüm ona başka ülkelerdeki Kürtler ile birleştirmeye çalışıyor!.. MÜSLÜMANLAR'a zulmeden Sırplar'a göz yumuyor!...
Mesela Birleşmiş Milletler sözüm ona "tarafsızlık" kisvesi altında, hem Sırbistan'a, hem de Bosna-Hersek'e "silah ambargosu" koydu!.. Küçücük çocukların, tecavüze uğrayan kadınların, çarmıha gerilen erkeklerin feryadı yeri göğü tutmuşken; Amerikan, İngiliz gemileri de gelip, bu MÜSLÜMAN ülkenin daracık deniz bağlantısının karşısına dikildiler ki, Bosna-Hersek kolay teslim olsun!..
Bu da yetmiyor, "sana güvenli bölge kurduk" diyerek müslümanların elindeki silahları topladı, depoladı, sonra Sırplar gelince onlara teslim etti!.. Sırplar da ellerini kollarını sallıyarak Serebreniza gibi şehirleri ele geçirip MÜSLÜMANLAR'ı sürdü, katletti!..(1995)
Sırplar, Hıristiyan BATILI "barış gücü" askerlerini kaçırıyorlar da; MÜSLÜMAN IRAK'ın tepesine milyonlarca kilo bomba yağdıran AMERİKA, ayaklarına gidip, "NATO hava kontrolünü durdurma" sözü vererek, onları kurtarıyor!.. Bosnalılar kendi ordularını kurup Sırp saldırganlara karşı koydu mu, BATI feryat ediyor, "aman, ateşkesi bozmayın" diye!.. Hele biraz başarı kazanıp Sırplar'ı püskürtürlerse, TEHDİT'e bile başvuruyorlar durdurmak için!...
Yahu, hangi insaf sahibi, SALDIRGAN ZALİM'le saldırıya uğrayan MAZLUM'u aynı kefeye koyar, BATILI'dan başka?.. Bu ne biçim "barış"tır ki, ancak MÜSLÜMANLAR ölünce sağlanır?.. Bu ne biçim "barış gücü"dür ki, girdiği yerde MÜSLÜMAN varsa SAVAŞ artar!..Hiç bizim ZAYIFIN ve MAZLUMUN YANINDA OLMAK anlayışımıza sığar mı, onlarla birlikte hareket etmek?..
Bu örnekler çok açık göstermektedir ki, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, AGİT, NATO, AVRUPA BİRLİÐİ,IMF, WTO gibi uluslararası kuruluşlar tamamen BATILI zengin ülkelerin kontrolünde olan ve sadece onların menfaatine çalışan örgütlerdir!.. Bu örgütlere girmek fakir ülkeler için bir yarar sağlamaması bir yana, BATILILAR'ın onlar üzerindeki hegemonyasını arttırmaktadır!..
(4)- İşte bunun için ATATÜRK hayale kapılanları uyarıyor:
GERÇEK BARIŞ, EBEDİ BARIŞ YOKTUR!..
HAZIR OL CENGE, İSTER İSEN SULH Ü SALAH!..
Böyle bir hayale kapılanların yaptıkları en büyük hatalardan birincisi, TÜRK MİLLETİ'ne BARIŞ "telkin" etmeleridir!..Sanki dünyayı kafa tutan, dünyayı kana bulayan, insanları ızdırap içinde kıvrandıran bizmişiz gibi!..
Yahu, TÜRK MİLLETİ 300 yıldır kimseye saldırmamış!.. Kimsenin ülkesini zaptetmemiş!.. Kimseyi sömürmemiş!..Tersine hep saldırıya, işgale, sürgüne uğramış!..
Dünyada bizden başka 300 yıldır başkasına saldırmamış ülke yok!. Ne ABD, ne Rusya, ne Japonya, ne de Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Hollanda, ne Arap, ne de Afrika ülkeleri!.. Bizden kopan ülkelerin istisnasız hepsinin bizden zengin olması ise, geçmişte SÖMÜRGECİ olmadığımızın delili!.. Biz sokakta karşılaştığımız insana bile "SELAMÜN ALEYKÜM" (barış senin üzerine olsun) deriz!.. Uzaktaki dostumuzu "selam"(barış) göndeririz... Barış bizim ruhumuza işlemiş!.. Kendi halinde yaşamaktan başka şey düşünmeyen bir topluluk olmuşuz!..
Biz, ülkemizi İŞGAL eden İNGİLTERE, FRANSA, İTALYA, ABD (o da gemilerini getirip İzmir'e demir atmıştı), RUSYA, YUNANİSTAN ve ERMENİLER'den sadece YUNAN ve ERMENİ ile savaşarak diğerlerinin de çekilmesini sağlamışız!..
Şimdi bize saldıranlara "dur" deneceğine; kalkıp bu millete barıştan söz etmek, "yine size saldırdıklarında karşı durmayın" anlamına gelmez mi?.. Bu ne gaflettir!..
ATATÜRK'ün çok açık bu sözünü bir kenara koyup, "yurtta sulh, cihanda sulh" ifadesini "bizim yurtta barış olursa, dünyada da olacak"mış gibi yutturmak ta neyin nesi?..
Barış yanlısı olmanın bir TEK manası vardır!.. O da DEVLET'ine, MİLLET'ine, VATAN'ına, TARİHTEN GELEN HAKLAR'ına saldırı olmadıkça; yani durup dururken, başkalarına saldırmamaktır!..Bunu biz zaten uyguluyoruz.
Ancak ATATÜRK, çok GERÇEKÇİ olarak "ZAYIF MİLLET ve DEVLETLER'in esas savaş yanlısı güçlü devletler, ve bilhassa BATILILAR'dan saygı görmesinin mümkün olmadığını, hatta ezmeye devam edeceklerini" söyliyerek, GÜÇLÜ ORDU'yu bir ÜLKÜ olarak açıklıyor!.. Ve TÜRK MİLLETİ'ne hasmane davrananları EBEDİ DÜŞMAN ilan ediyor!..
Böylelerine ilk fırsatta öldürücü darbenin vurulması da, YURTTA SULH prensibinin bir gereğidir!.. Çünkü savaşta ilk darbeyi indiren daima avantajlıdır... Eğer bizi yoketmek isteyen varsa, onun yok olması vazgeçilmez hedefimiz olmalıdır!.. Maalesef biz son 50 yıldır AKSİYONER değil, REAKSİYONER bir millet olduk... Önce yüzümüze tükürüyorlar!.. Aldırmıyoruz... Tokat atıyorlar!.. Yine uyanmıyoruz... Ne zaman tepemize balyozu indirecekler!!! ...O zaman gözümüzü açıp savunmaya geçiyoruz!.. Halbuki tükürmeye kalkanın suratına yumruğu patlatsak, bir daha kimse cesaret edemez yan bakmaya!..
AVRUPA BİRLİÐİ de bu anlayışla değerlendirilmelidir!.. Her toplantıda TÜRKİYE aleyhine bir karar çıkartan, YUNAN'a EGE'yi bağışlayan, Kürtler'e toprak vermemizi isteyen, KIBRIS'ı elimizden çekip almak için türlü dümen tasarlıyan bu BATI ülkeleri; bize devamlı DÜŞMAN olduklarını gösteriyorlar!..
Sahte "atatürkçü"ler bütün bu gerçekleri gözardı ederek, hala gidip kapılarında salya sümük, "bizi de aranıza alın, biz size dostuz, ne derseniz yaparız" diye yalvarıyorlar!.. ATATÜRK'ün dediğinin tam tersini yapıyor, sonra "atatürkçülük" taslıyorlar!.. Teröristlere af, Kürtler'e toprak, Yunan'a Kıbrıs'ı bağışlamayı "barışcılık" sanıyorlar!.. Düşmanın taleplerinin bizi yok edene kadar kesilmiyeceğini ya bilmiyorlar, ya da düşmanla işbirliği içindeler!..
Bu kişiler BATI kurnazlığı ile bir oyun yapıyorlar!.. "Pasifist" kelimesini kullanıyorlar!.. Gerçi bu kelimenin "militarist" karşıtı bir anlamı var, ama aynı anda aktif-faal kelimesinin zıttı olan pasif-atıl, hareketsiz kelimesiyle de bağlantılı!...Böylece TÜRK MİLLETİ'ne atalet, pısırıklılık aşılamak istiyorlar!..
Bu kişiler Yunan, Bulgar, Sırp, hıristiyan kitaplarından TÜRK DÜŞMANLIÐI taşıyan ifadeler kalkmadan, bizim kitaplarımıza "kardeşlik, dostluk, barış" palavraları eklemek istiyorlar!.. Halbuki ATATÜRK YENİ nesillerin ESKİ felaket günlerini unutmamasını, ve düşmanlarımızın muhtemel zararlarına uyanık kalmalarını sağlıyacak bir İNTİKAM hissinin YERLEŞTİRİLMESİ'ni istiyor!..
Görüyor musunuz, bizler ATATÜRK'ten ne kadar uzaklaşmışız!..
(5)- ATATÜRK BATI'nın varlığını SAVAŞ'a borçlu olduğunu için, BARIŞ için samimiyetle çalışmayacağına inanır, ve TÜRK MİLLETİ'nin DÜNYANIN KADERİ'nde söz sahibi olmasını ister!..
Çünkü TÜRK MİLLETİ, kendisi kadar başkalarının huzurunu da düşünen TEK millettir!.. Ama yabancıların DÜNYA SİYASET ARENASI'nda TÜRKİYE'ye yer vermekten kaçınacağını bildiği için de, hatırlatır:
TÜRKİYE'NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ ETKİSİ GİDERİLEMEZ!..
Bu bir DIŞ SİYASET prensibidir!.. Bunu diğer milletlerin, özellikle BATILILAR'ın kafasına gerekirse, vura vura sokmalıyız!.. Onların ARTNİYETLİ KOMPLOLAR'ı karşısına İNSANCIL TEDBİRLER ile çıkmalı ve bunları kabul ettirinceye kadar uğraşmalıyız!..
ATATÜRK burada bizim politikacıları da uyarır: "Yabancılar seni hep arka plana atmak istiyecektir, sen ise sürekli ETKİLİ olduğunu vurgulamalısın!.. Sensiz hiç bir karar alamasınlar!"
Ama nerede bunu gerçekleştirecek diplomatlar, nerede öyle politikacılar!.. Şu IRAK'taki TÜRKMENLER'in hakkını bile dile getirmedik!.. Orada Kürtler'in devlet kurmasına göz yumduk!.. Sırf BATILILAR bize darılmasın diye!..
(6)- Bu sözü de ikinci defa yazdık... Ama bu defaki amacımız başka... HARB'i çok iyi bilen ve onu bir CİNAYET gören ATATÜRK, İSTİSNA şartını da koymuş:
HAYAT-I MİLLET TEHLİKEDE İSE, HARBTEN KAÇINMAM!..
Bu ne demektir?.. Bu, "İnsanlarımızın hayatı söz konusu ise, HARB'i göze alacağımı bütün düşmanlarım bilmeli" demektir!...
Dünyada bu politikayı uygulıyan İKİ ülke vardır: ABD ve İSRAİL!.. Her ölen AMERİKALI veya YAHUDİ'ye karşı 10 kişiyi öldürmeden durmazlar1.. Bunu bildiği için de diğer milletler daima onları hedef alırken çekinirler!..
Ama bu prensibi ATATÜRK, onlar uygulamaya başlamadan, hatta İSRAİL devleti daha doğmadan çok önce söylemiş!.. Niye kimse uygulamamış?..
(7)- ATATÜRK BARIŞ YANLISI'dır, ama dünya hayatının SÜREKLİ SAVAŞ demek olduğunu bildiği için, şartını da koyar:
BİZ ANCAK TÜRKİYE'NİN EMNİYETİNİ GAYE EDİNENLERLE BARIŞ HALİNDE OLABİLİRİZ!.. DÜŞMANLARIMIZA, VE İYİ NİYETİNDEN EMİN OLMADIKLARIMIZA KARŞI DAİMİ BİR SEFERBERLİK HALİNDEYİZ!..
Yani ATATÜRK, TESLİMİYET ve ATALET demek olan PASİFİZM taraftarı değildir!. "ne olursa olsun, BARIŞ" demez!... BARIŞ, adı üstünde, TÜRK MİLLETİ'ne huzur ve selamet getirmelidir!.. TÜRK, Bu amaçla uzatılmış bir eli de hiç bir zaman geri çevirmez!.. Bu eli uzatan dostlarının aleyhine de hiç bir zaman çalışmaz!.. Ancak gerektiğinde savaşmaktan kaçınmaz!.. Hangisi ÜLKE için hayırlısı ise, onu tercih eder!.. TÜRKİYE'nin DIŞ SİYASET'ini bu esas teşkil eder... Kuru kuruya YURTTA SULH, CİHANDA SULH değil!.. Hülasa-yı kelam, TÜRKİYE, DOSTLUÐUNA GÜVENİLİR, DÜŞMANLIÐINDAN KORKULUR BİR ÜLKE vasfını asla kaybetmemelidir!...İşte YURTTA SULH, CİHANDA SULH bu demektir!..
(1)- ATATÜRK'ün bir vecize olan bu sözü kadar yanlış anlaşılan ifadesi yoktur!..
Hemen herkes ATATÜRK, "YURTTA SULH, CİHANDA SULH" dedi diye "pasifizm" havariliğine soyunur; ORDU'yu terhis etmeye, eşkiyaya toprak dağıtmaya kalkar!... Niye?.. Aman efendim, yurtta barış bozulmasın!..
Bu söz hiç te o anlama gelmez!.. Bu söz:
" BENİM YURDUMDA BARIŞ YOKSA, DÜNYAYI DUMAN EDERİM!.. AMA EÐER DÜNYADA BARIŞ YOKSA, O ZAMAN BENİM YURDUMDA DA BARIŞ HAYAL OLUR, BEN DE BÜTÜN İMKANLARIMLA YURDU SAVUNMAYA HAZIRLANIRIM!"
demektir.
ATATÜRK, çeşitli artniyetler ile TÜRKİYE'nin huzurunu kaçırmaya teşebbüs edeceklere, "böyle bir davranışın DÜNYA BARIŞI'nı bile tehlikeye sokabileceğini" hatırlatarak, ezeli düşmanlarımızı bir kere daha uyarmıştır!..
Ama kendisi de farkındadır ki, ülke içinde ne yaparsak yapalım, dünyanın herhangi bir köşesinde bir huzursuzluk var ise, bu bize de yansıyacaktır!.. Şu halde esas amaç, hem YURDU, hem de DÜNYAYI BARIŞ İÇİNDE tutmak olmalıdır!.. Bunun nasıl olacağını da hemen ardından gelen sözleri ile anlatır.
(2)- ATATÜRK, hiç bir BATILI'nın olamıyacağı kadar İNSANCIL'dır!.. Yıkılmış bir imparatorluğun perişan haldeki ülke ve insanını devraldığı halde, sadece kendini düşünmez!.. Mazlum milletlere artık yutturulamıyan şimdiki sömürge sisteminin yerine, "YENİ DÜNYA DÜZENİ" diye daha beterini koymayı amaçlıyanlara, hiç mi hiç benzemez!.. O gerçekten bütün zalim devletlerin ortadan kalkmasını, mazlum halkların HÜRRİYET'e ve REFAH'a kavuşmasını ister!..
ATATÜRK'ün bu arzusu yersiz ve sebepsiz bir duygusallık değildir!.. O, son derece doğru bir teşhis ile, bütün dünyayı bir AİLE gibi görür!.. Nasıl ki bir ailenin fertlerinden birinin diğerlerinden mağdur durumda olması, başka bir aile ferdi tarafından ezilmesi bütün aileyi huzursuz eder ise; bir TEK milletin dahi eziliyor olması, başka bir milletin tahakkümünde ve sömürüsünde olması DÜNYA BARIŞI için TEHDİT oluşturur.
Kaldı ki, göçler ve karışmalar dolayısıyla DÜNYA MİLLETLERİ gerçekten birbirleri ile AKRABA olmuşlardır... Bir insanın başkasına eziyet etmesi kötüdür, ama aynı insanın kendi akrabalarına zulmetmesi ise, çok daha büyük bir kötülüktür!..
İkinci teşbihi ise daha dikkat çekicidir... Bir aile içinde akrabaların birbirine düşmanlığı olabilir!.. Kardeş kardeşin gırtlağına sarılabilir... Onun için ATATÜRK bu sefer Mesnevi'den yararlanarak dünyayı bir vücuda benzetir ve "parmağın ucundaki yaradan bütün organların etkileneceğini" söyler!.. Vücudun kendi içinde organlarının birbirine düşmanlığı söz konusu olamıyacağı için, tüm vücudun kendi sağlığını korumak amacıyla dikkatini bu sorun üzerine toplıyacağını belirtir... DÜNYA bir vücuttur!.. Hangi ülkede olursa olsun, eğer bir sorun varsa, bütün dünya devletlerinin o sorunu KENDİ MENFAATİNE UYDUÐU İÇİN DEÐİL, DÜNYA YARARINA ÇÖZMESİ şarttır!..
İşte ATATÜRK burada çok az kimsenin farkında olduğu bir hakikati dile getirerek, özellikle zengin HIRİSTİYAN BATI'yı uyarmaktadır!.. Sözüm ona "sağ yanağına tokat atana, sol yanağını çevirecek" kadar "barışcıl" olması gereken bu kesime, kendi akrabalarına ne eziyetler ettiğini hatırlatmakta, ve BATI'yı bu yüzden BARIŞ DÜŞMANI olarak görmektedir!.. ATATÜRK'ün örneğinden gidersek, BATI kendi kendini sokan bir akrep gibidir, ve zehiri bütün dünya ülkelerine yayılmaktadır!..
Çünkü BATI, zenginliğinin büyük bir kısmını dünyanın şu veya bu köşesinde çıkarttığı harplerle, sattığı silahlara borçludur!.. Dünyanın BARIŞ içinde olması, BATI'nın işine gelmez!..
Bu tavrı, en iyi Amerikalılar'ın 1800'lerden beri oynadıkları bir "kızılderili oyunu" yansıtır... Pek çok "kovboy" filminde görmüşsünüzdür... Beyaz adam gider, kızılderililere altın karşılığında tüfek satar1... Sonra üç-beş beyaz, kızılderili kılığına girip beyazların çiftliklerine saldırır... İki-üç ok atarlar, bir kaç kafa derisi yüzerler... Amerikan ordusu da beyazları kurtarmak için kızılderililere savaş ilan eder!.. Böylece Colt, Henry, Winchester gibi silah fabrikaları, durgun üretimlerini arttırırlar!.. O tarihlerde Amerika daha başka ülkelerde savaş çıkartmaya pek alışmamıştı, o yüzden senaryo bu kadar basittir!..
Dünya üzerindeki terör olayları, komşu ülkelerin birbirine saldırması, hiç bir tehlike altında olmayan ülkelerin milyarlarca silah alması, hep BATI'nın bu tüketimi yüksek ve pahalı SİLAH TİCARETİ POLİTİKASI sonucudur.
Sovyetler'in dağılmasından sonra beliren barış umudunun sağda solda çıkan pek çok küçük harple bozulması, Ermenistan'ın, Sırplar'ın, Yunan'ın ve Kürt militanların saldırganlaşması; Somali, Ruanda, Liberya olayları hep BATI menfaati gereğidir.
Hele Amerika'nın kendi gibi emperyalist devletleri ve onların uşağı durumunda olan geri kalmış ülkeleri arkasına takıp 1991'de IRAK'a saldırması, sonra birer bahane ile LİBYA, SUDAN, AFGANİSTAN gibi ülkeleri füze ve bomba yağmuruna tutması hep bu yamyamlığın, vampirliğin sonucudur!..
Öte yandan, her aşırı zenginliğin altında mutlaka bir HAKSIZLIK, bir ZULÜM yatar... Bunun içindir ki, İSLAMİYET insanı çalışmaya ve kazanmaya teşvik ederken, "dünya malının hep zenginler arasında dönen bir metah olmasını" kınar. (Haşr Suresi, 7. ayet) Aşırı zenginliğin getireceği kötülüklere karşı insanları uyarır (İsra Suresi, 16. ayet) ve biriken maldan "fakirin payı vardır" prensibiyle, ZEKAT verilmesini ister. (Araf Suresi, 199. ayet)
BATI ise sadaka kabilinden göstermelik yardımlar yapar. BATI yardımı o ülkelerde kedi-köpek mamalarına sarfedilen miktardan çok daha azdır!..Halbuki İSLAM'da kendi beğenmediğini vermek sadaka bile sayılmaz!.. (Bakara Suresi, 267. ayet)Onun için de son 50 yılda fakir ülkelerin durumunun daha da kötüye gitmesi bir yana; 500 yıldır BATI'nın sömürdüğü Afrika, Avustralya, Güney Amerika, Güney Asya ve Pasifik Adaları'na, şimdi bir de Asya'nın tümü ve Doğu Avrupa eklenmek üzeredir!..
ATATÜRK, çok savaşmış bir insan olarak DÜNYA BARIŞI'na çok ehemmiyet verir... Ancak bunun lafla olmıyacağının farkındadır... Ayrıca büyük devletlerin artniyetli tutumları da gözünden kaçmaz!.. Onun için BARIŞIN İLK ŞARTI olarak SAMİMİ NİYET'i gösterir!..
İkinci şart DÜNYADA AÇLIK ve BASKI olmamasıdır!... Bunun için de önce GÜÇLÜLER AÇGÖZLÜLÜK'ten KISKANÇLIK'tan, KİN'den ve İSRAF'tan uzaklaşmalıdır!.. Kendi insanlarını, yeni nesillerini eski SÖMÜRGECİ zihniyetlerden arındıracak tarz da eğitmelidirler!..
ATATÜRK, güçlü BATILI ÜLKELER'in bu konuda müsbet bir yola gireceğinden hiç ümitli değildir!.. BASKI ve ZULM'ün ortadan kalkmasının TEK yolu, ZALİMLER'in ortadan kaldırılmasıdır!.. Zalimle mücadele İSLAM'ın emridir!.. İnsanlık o zaman ancak gerçek barışa biraz yaklaşabilir!..
Oysa bugün 6 milyarlık DÜNYA nüfusunun 1 milyarı kelimenin tam anlamıyla AÇLIK sınırındadır!.. Yani bir gün yiyecek bulabilirse, ertesi gün açtır... 2 milyar kişi ise temiz sudan yoksundur!.. Yani düzenli yıkanmak temizlenmek şöyle dursun, içeceği suya bile ulaşmakta zorluk çeker!.. İçtiği su da çamurlu, mikropludur. 250 milyon çocuk ailesinin geçimi sağlamak için sağlıksız şartlarda güvencesiz çalışmaktadır!.. 300 milyon kadın ve çocuk ta tam manasıyla KÖLE olarak FUHUŞ'a zorlanmaktadır!.. Dünyada okuma-yazma bilenlerin oranı sürekli düşmekte, vasıfsız kişilerin sayısı artmaktadır.... 1998 rakamlarına göre 1 milyar insan okuma-yazma bilmez!..
Bu rakamlar şişirme değildir!.. Hepsi Birleşmiş Milletler raporlarından alınmıştır... Hal böyle iken, HIRİSTİYAN BATI ÜLKELERİ FAO'nun 1996 yılında İtalya'da düzenlediği Dünya AÇLIK Konferansı'na laf olsun diye, alt düzeyde katılmış, zırnık koklatmamışlardır!.. Onlar için varsa yoksa sözde "insan hakları, düşünce özgürlüğü, evrensel değerler"... Hiç biri halkı açlıktan ölürken 10 milyar dolar parayı İsviçre bankalarına kaçırmış olan Zaire Devlet Başkanı'na tek kelime söylemez!.. Bu parayı alıp açlar için harcamayı düşünmez!..
İşte onun için ATATÜRK diyor ve biz de katılıyoruz ki, AÇLIK sorunun çözümü AÇGÖZLÜLER'in; BASKI ve ZULM'ün kalkması da ZALİMLER'in yok edilmesi ile mümkündür!..
Yoksa TÜRKİYE'de okul çocuklarına "barış" şarkıları söyletmek, televizyonda her spikerin ağzını "barış" ile açıp "sevgi" ile kapatması yetmez!.. Barışı biz bozmuyoruz ki, biz sağlıyalım!.. Afrikalı'yı açlıktan bir deri bir kemik bırakan, Filipinli 9 yaşındaki kızları fuhuş yapmak zorunda bırakan BATI tarzı dünya sistemi değişmeden, BARIŞ mümkün değildir!..
(3)- Ama görüyoruz ki, BATILILAR bu SAMİMİ NİYET'i ortaya koymak yerine, insanları, hatta kendi milletlerini de aldatıcı nazariyeler, fikirler ortaya atarlar!.. Sözüm ona 120 milyon km. kare dünya toprağı üzerindeki 5.5 milyar insanı aynı "evrensel kavramlar" üzerinde birleştirmek mümkünmüş gibi, zaman ve kaynakları israf ederler, boş umutlar dağıtırlar... Eski Sovyetler'in "tek dünya devleti" ve Amerikalılar'ın "yeni dünya düzeni", "globalleşme", "ortak değerler" bu palavraların en çok bilinenleridir!.. AVRUPA BİRLİÐİ ise bizim politikacı ve "aydın"larımızın başını döndüren bir hayaldir.
ATATÜRK'ün ifadesi çok açıktır!.. Farklı DİN, KÜLTÜR, MİLLET ve TARİH'den gelen toplulukların bir SİYASİ BİRLİK kurmaları imkansız denecek kadar zordur!.. Bu açıdan AVRUPA BİRLİÐİ bizce ÖLÜ DOÐMUŞ ÇOCUK'tur!.. Eskinin bu amansız düşmanlarını birleştiren TEK sebep MENFAAT'tir!.. Ancak onun dahi bölüşümünde hır çıkmakta, İngiltere, İspanya gibi ülkeler imza koydukları hususları uygulamaktan kaçınmaktadırlar!.. Bu yüzden kendini "daha fazla AVRUPALI" sayan 5 ülke kendi aralarında bir "ÇEKİRDEK AVRUPA" oluşturmuşlar, topluluğun geri kalan 10 üyesini dışarda bırakmışlardır!.. (Almanya, Fransa, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda)
Eğer kazara biz de AB'ye girersek, bu grubunda dışında kalacak, amiyane tabirle "dış kapının mandalı" olacağız!..
ATATÜRK, bütün milliyetçiliğine rağmen, bırakın bütün dünya devletlerini, Avrupa Devletleri'ni; DÜNYA TÜRKLERİ'ni bile tek bayrak, tek devlet altında toplamanın imkansızlığının farkındadır!.. Aynı şekilde ARAPLAR, AFRİKALILAR, KIZILDERİLİLER'in gerçekten bütünleşmeleri imkansızdır!..
Hele böyle bir amaç için, "insanları daha mutlu edeceğim" diyerek katılanları veya dışarda kalmak istiyenleri zorlamak, haksızlıktır!..
BATI bunu KIBRIS'ta yapıyor!.. Rumlar'la yaşamak istemeyen TÜRKLER'i buna zorluyor!.. Bizimle olmaktan şikayeti olmayan Kürt asıllı vatandaşlarımızı da koparıp, sözüm ona başka ülkelerdeki Kürtler ile birleştirmeye çalışıyor!.. MÜSLÜMANLAR'a zulmeden Sırplar'a göz yumuyor!...
Mesela Birleşmiş Milletler sözüm ona "tarafsızlık" kisvesi altında, hem Sırbistan'a, hem de Bosna-Hersek'e "silah ambargosu" koydu!.. Küçücük çocukların, tecavüze uğrayan kadınların, çarmıha gerilen erkeklerin feryadı yeri göğü tutmuşken; Amerikan, İngiliz gemileri de gelip, bu MÜSLÜMAN ülkenin daracık deniz bağlantısının karşısına dikildiler ki, Bosna-Hersek kolay teslim olsun!..
Bu da yetmiyor, "sana güvenli bölge kurduk" diyerek müslümanların elindeki silahları topladı, depoladı, sonra Sırplar gelince onlara teslim etti!.. Sırplar da ellerini kollarını sallıyarak Serebreniza gibi şehirleri ele geçirip MÜSLÜMANLAR'ı sürdü, katletti!..(1995)
Sırplar, Hıristiyan BATILI "barış gücü" askerlerini kaçırıyorlar da; MÜSLÜMAN IRAK'ın tepesine milyonlarca kilo bomba yağdıran AMERİKA, ayaklarına gidip, "NATO hava kontrolünü durdurma" sözü vererek, onları kurtarıyor!.. Bosnalılar kendi ordularını kurup Sırp saldırganlara karşı koydu mu, BATI feryat ediyor, "aman, ateşkesi bozmayın" diye!.. Hele biraz başarı kazanıp Sırplar'ı püskürtürlerse, TEHDİT'e bile başvuruyorlar durdurmak için!...
Yahu, hangi insaf sahibi, SALDIRGAN ZALİM'le saldırıya uğrayan MAZLUM'u aynı kefeye koyar, BATILI'dan başka?.. Bu ne biçim "barış"tır ki, ancak MÜSLÜMANLAR ölünce sağlanır?.. Bu ne biçim "barış gücü"dür ki, girdiği yerde MÜSLÜMAN varsa SAVAŞ artar!..Hiç bizim ZAYIFIN ve MAZLUMUN YANINDA OLMAK anlayışımıza sığar mı, onlarla birlikte hareket etmek?..
Bu örnekler çok açık göstermektedir ki, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, AGİT, NATO, AVRUPA BİRLİÐİ,IMF, WTO gibi uluslararası kuruluşlar tamamen BATILI zengin ülkelerin kontrolünde olan ve sadece onların menfaatine çalışan örgütlerdir!.. Bu örgütlere girmek fakir ülkeler için bir yarar sağlamaması bir yana, BATILILAR'ın onlar üzerindeki hegemonyasını arttırmaktadır!..
(4)- İşte bunun için ATATÜRK hayale kapılanları uyarıyor:
GERÇEK BARIŞ, EBEDİ BARIŞ YOKTUR!..
HAZIR OL CENGE, İSTER İSEN SULH Ü SALAH!..
Böyle bir hayale kapılanların yaptıkları en büyük hatalardan birincisi, TÜRK MİLLETİ'ne BARIŞ "telkin" etmeleridir!..Sanki dünyayı kafa tutan, dünyayı kana bulayan, insanları ızdırap içinde kıvrandıran bizmişiz gibi!..
Yahu, TÜRK MİLLETİ 300 yıldır kimseye saldırmamış!.. Kimsenin ülkesini zaptetmemiş!.. Kimseyi sömürmemiş!..Tersine hep saldırıya, işgale, sürgüne uğramış!..
Dünyada bizden başka 300 yıldır başkasına saldırmamış ülke yok!. Ne ABD, ne Rusya, ne Japonya, ne de Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Hollanda, ne Arap, ne de Afrika ülkeleri!.. Bizden kopan ülkelerin istisnasız hepsinin bizden zengin olması ise, geçmişte SÖMÜRGECİ olmadığımızın delili!.. Biz sokakta karşılaştığımız insana bile "SELAMÜN ALEYKÜM" (barış senin üzerine olsun) deriz!.. Uzaktaki dostumuzu "selam"(barış) göndeririz... Barış bizim ruhumuza işlemiş!.. Kendi halinde yaşamaktan başka şey düşünmeyen bir topluluk olmuşuz!..
Biz, ülkemizi İŞGAL eden İNGİLTERE, FRANSA, İTALYA, ABD (o da gemilerini getirip İzmir'e demir atmıştı), RUSYA, YUNANİSTAN ve ERMENİLER'den sadece YUNAN ve ERMENİ ile savaşarak diğerlerinin de çekilmesini sağlamışız!..
Şimdi bize saldıranlara "dur" deneceğine; kalkıp bu millete barıştan söz etmek, "yine size saldırdıklarında karşı durmayın" anlamına gelmez mi?.. Bu ne gaflettir!..
ATATÜRK'ün çok açık bu sözünü bir kenara koyup, "yurtta sulh, cihanda sulh" ifadesini "bizim yurtta barış olursa, dünyada da olacak"mış gibi yutturmak ta neyin nesi?..
Barış yanlısı olmanın bir TEK manası vardır!.. O da DEVLET'ine, MİLLET'ine, VATAN'ına, TARİHTEN GELEN HAKLAR'ına saldırı olmadıkça; yani durup dururken, başkalarına saldırmamaktır!..Bunu biz zaten uyguluyoruz.
Ancak ATATÜRK, çok GERÇEKÇİ olarak "ZAYIF MİLLET ve DEVLETLER'in esas savaş yanlısı güçlü devletler, ve bilhassa BATILILAR'dan saygı görmesinin mümkün olmadığını, hatta ezmeye devam edeceklerini" söyliyerek, GÜÇLÜ ORDU'yu bir ÜLKÜ olarak açıklıyor!.. Ve TÜRK MİLLETİ'ne hasmane davrananları EBEDİ DÜŞMAN ilan ediyor!..
Böylelerine ilk fırsatta öldürücü darbenin vurulması da, YURTTA SULH prensibinin bir gereğidir!.. Çünkü savaşta ilk darbeyi indiren daima avantajlıdır... Eğer bizi yoketmek isteyen varsa, onun yok olması vazgeçilmez hedefimiz olmalıdır!.. Maalesef biz son 50 yıldır AKSİYONER değil, REAKSİYONER bir millet olduk... Önce yüzümüze tükürüyorlar!.. Aldırmıyoruz... Tokat atıyorlar!.. Yine uyanmıyoruz... Ne zaman tepemize balyozu indirecekler!!! ...O zaman gözümüzü açıp savunmaya geçiyoruz!.. Halbuki tükürmeye kalkanın suratına yumruğu patlatsak, bir daha kimse cesaret edemez yan bakmaya!..
AVRUPA BİRLİÐİ de bu anlayışla değerlendirilmelidir!.. Her toplantıda TÜRKİYE aleyhine bir karar çıkartan, YUNAN'a EGE'yi bağışlayan, Kürtler'e toprak vermemizi isteyen, KIBRIS'ı elimizden çekip almak için türlü dümen tasarlıyan bu BATI ülkeleri; bize devamlı DÜŞMAN olduklarını gösteriyorlar!..
Sahte "atatürkçü"ler bütün bu gerçekleri gözardı ederek, hala gidip kapılarında salya sümük, "bizi de aranıza alın, biz size dostuz, ne derseniz yaparız" diye yalvarıyorlar!.. ATATÜRK'ün dediğinin tam tersini yapıyor, sonra "atatürkçülük" taslıyorlar!.. Teröristlere af, Kürtler'e toprak, Yunan'a Kıbrıs'ı bağışlamayı "barışcılık" sanıyorlar!.. Düşmanın taleplerinin bizi yok edene kadar kesilmiyeceğini ya bilmiyorlar, ya da düşmanla işbirliği içindeler!..
Bu kişiler BATI kurnazlığı ile bir oyun yapıyorlar!.. "Pasifist" kelimesini kullanıyorlar!.. Gerçi bu kelimenin "militarist" karşıtı bir anlamı var, ama aynı anda aktif-faal kelimesinin zıttı olan pasif-atıl, hareketsiz kelimesiyle de bağlantılı!...Böylece TÜRK MİLLETİ'ne atalet, pısırıklılık aşılamak istiyorlar!..
Bu kişiler Yunan, Bulgar, Sırp, hıristiyan kitaplarından TÜRK DÜŞMANLIÐI taşıyan ifadeler kalkmadan, bizim kitaplarımıza "kardeşlik, dostluk, barış" palavraları eklemek istiyorlar!.. Halbuki ATATÜRK YENİ nesillerin ESKİ felaket günlerini unutmamasını, ve düşmanlarımızın muhtemel zararlarına uyanık kalmalarını sağlıyacak bir İNTİKAM hissinin YERLEŞTİRİLMESİ'ni istiyor!..
Görüyor musunuz, bizler ATATÜRK'ten ne kadar uzaklaşmışız!..
(5)- ATATÜRK BATI'nın varlığını SAVAŞ'a borçlu olduğunu için, BARIŞ için samimiyetle çalışmayacağına inanır, ve TÜRK MİLLETİ'nin DÜNYANIN KADERİ'nde söz sahibi olmasını ister!..
Çünkü TÜRK MİLLETİ, kendisi kadar başkalarının huzurunu da düşünen TEK millettir!.. Ama yabancıların DÜNYA SİYASET ARENASI'nda TÜRKİYE'ye yer vermekten kaçınacağını bildiği için de, hatırlatır:
TÜRKİYE'NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ ETKİSİ GİDERİLEMEZ!..
Bu bir DIŞ SİYASET prensibidir!.. Bunu diğer milletlerin, özellikle BATILILAR'ın kafasına gerekirse, vura vura sokmalıyız!.. Onların ARTNİYETLİ KOMPLOLAR'ı karşısına İNSANCIL TEDBİRLER ile çıkmalı ve bunları kabul ettirinceye kadar uğraşmalıyız!..
ATATÜRK burada bizim politikacıları da uyarır: "Yabancılar seni hep arka plana atmak istiyecektir, sen ise sürekli ETKİLİ olduğunu vurgulamalısın!.. Sensiz hiç bir karar alamasınlar!"
Ama nerede bunu gerçekleştirecek diplomatlar, nerede öyle politikacılar!.. Şu IRAK'taki TÜRKMENLER'in hakkını bile dile getirmedik!.. Orada Kürtler'in devlet kurmasına göz yumduk!.. Sırf BATILILAR bize darılmasın diye!..
(6)- Bu sözü de ikinci defa yazdık... Ama bu defaki amacımız başka... HARB'i çok iyi bilen ve onu bir CİNAYET gören ATATÜRK, İSTİSNA şartını da koymuş:
HAYAT-I MİLLET TEHLİKEDE İSE, HARBTEN KAÇINMAM!..
Bu ne demektir?.. Bu, "İnsanlarımızın hayatı söz konusu ise, HARB'i göze alacağımı bütün düşmanlarım bilmeli" demektir!...
Dünyada bu politikayı uygulıyan İKİ ülke vardır: ABD ve İSRAİL!.. Her ölen AMERİKALI veya YAHUDİ'ye karşı 10 kişiyi öldürmeden durmazlar1.. Bunu bildiği için de diğer milletler daima onları hedef alırken çekinirler!..
Ama bu prensibi ATATÜRK, onlar uygulamaya başlamadan, hatta İSRAİL devleti daha doğmadan çok önce söylemiş!.. Niye kimse uygulamamış?..
(7)- ATATÜRK BARIŞ YANLISI'dır, ama dünya hayatının SÜREKLİ SAVAŞ demek olduğunu bildiği için, şartını da koyar:
BİZ ANCAK TÜRKİYE'NİN EMNİYETİNİ GAYE EDİNENLERLE BARIŞ HALİNDE OLABİLİRİZ!.. DÜŞMANLARIMIZA, VE İYİ NİYETİNDEN EMİN OLMADIKLARIMIZA KARŞI DAİMİ BİR SEFERBERLİK HALİNDEYİZ!..
Yani ATATÜRK, TESLİMİYET ve ATALET demek olan PASİFİZM taraftarı değildir!. "ne olursa olsun, BARIŞ" demez!... BARIŞ, adı üstünde, TÜRK MİLLETİ'ne huzur ve selamet getirmelidir!.. TÜRK, Bu amaçla uzatılmış bir eli de hiç bir zaman geri çevirmez!.. Bu eli uzatan dostlarının aleyhine de hiç bir zaman çalışmaz!.. Ancak gerektiğinde savaşmaktan kaçınmaz!.. Hangisi ÜLKE için hayırlısı ise, onu tercih eder!.. TÜRKİYE'nin DIŞ SİYASET'ini bu esas teşkil eder... Kuru kuruya YURTTA SULH, CİHANDA SULH değil!.. Hülasa-yı kelam, TÜRKİYE, DOSTLUÐUNA GÜVENİLİR, DÜŞMANLIÐINDAN KORKULUR BİR ÜLKE vasfını asla kaybetmemelidir!...İşte YURTTA SULH, CİHANDA SULH bu demektir!..