Vay Canına
Forum Üyesi
Topkapı Sarayı’nın üçüncü avlusunda yer alan bu bina, on beşinci yüzyıl yapısıdır. Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından Enderûn ağaları için câmi olarak yaptırılmıştır. Bu câmiye aynı zamanda, küçük oda mektebine mensub Enderûn ağalarının câmii olduğu için, Küçük oda mescidi de denilmektedir. Câmi sonradan birçok değişikliklere uğradığı için ilk şeklinin nasıl olduğu bilinmemektedir. Bina restore edildikten sonra, sarayın muhtelif dâirelerinde dağınık hâlde bulunan bütün bu kitaplıklar, Yeni Kütüphâne adı altında bu binada toplanmıştır.
Osmanlı sultanları devlet büyükleri ve âlimler İstanbul ve Anadolu’da birçok vakıf kütüphâneler meydana getirdiler. Bunların bir kısmı câmilerde, bir kısmı da ayrı binalarda idi. İstanbul’da ayrı bir binaya sahip kütüphânelerin ilki Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa tarafından kuruldu. Devlet tarafından kurulan kütüphânelerin ilki, İstanbul Bâyezîd Devlet Kütüphânesi’dir.
Devlet adamlarından, meselâ vezîriâzam Dâmât Rüstem Paşa’nın beşbin cildlik kütüphânesi, Amasyalı kazasker Müeyyedzâde Abdurrahmân Efendi’nin yedi bin cildlik yazma kütüphânesi çok meşhurdu.
Kütüphânenin ilmî ve idarî işlerini yürüten kimse, hâzin (hâfız-ı kütüb) idi. Yeni çıkan kitapları kütüphâneye alır, fihristlerinin titizlikle yapılmasına, güzel tanzim ve tertip edilmesine nezâret eder, mümkün olduğu kadar okuyuculara her türlü kolaylığı sağlardı. Kitapları yıpranmaktan korumak, tamire ihtiyâcı olanları tamir ettirmek, cildlemek, ehli olmayan kimselere vermemek onun vazîfelerindendi. Kütüphânelerde umumiyetle bir hâzin bulunurdu. Çok büyük veya okuyucuları çok olan kütüphânelerde iki hâzin tâyin edildiği veya yardımcı verildiği de olurdu. Hâzinin vazîfesi sâdece idâri olmayıp, onda yüksek ilmî seviyeye sâhiblik şartı da aranırdı. Hâzinler bu sebeple bütün kitapların mevzûlarıyla ilgili ilmî üstünlüğü olan kişilerden, âlimlerden ve meşhur edîblerden olurdu.
Osmanlı sultanları devlet büyükleri ve âlimler İstanbul ve Anadolu’da birçok vakıf kütüphâneler meydana getirdiler. Bunların bir kısmı câmilerde, bir kısmı da ayrı binalarda idi. İstanbul’da ayrı bir binaya sahip kütüphânelerin ilki Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa tarafından kuruldu. Devlet tarafından kurulan kütüphânelerin ilki, İstanbul Bâyezîd Devlet Kütüphânesi’dir.
Devlet adamlarından, meselâ vezîriâzam Dâmât Rüstem Paşa’nın beşbin cildlik kütüphânesi, Amasyalı kazasker Müeyyedzâde Abdurrahmân Efendi’nin yedi bin cildlik yazma kütüphânesi çok meşhurdu.
Kütüphânenin ilmî ve idarî işlerini yürüten kimse, hâzin (hâfız-ı kütüb) idi. Yeni çıkan kitapları kütüphâneye alır, fihristlerinin titizlikle yapılmasına, güzel tanzim ve tertip edilmesine nezâret eder, mümkün olduğu kadar okuyuculara her türlü kolaylığı sağlardı. Kitapları yıpranmaktan korumak, tamire ihtiyâcı olanları tamir ettirmek, cildlemek, ehli olmayan kimselere vermemek onun vazîfelerindendi. Kütüphânelerde umumiyetle bir hâzin bulunurdu. Çok büyük veya okuyucuları çok olan kütüphânelerde iki hâzin tâyin edildiği veya yardımcı verildiği de olurdu. Hâzinin vazîfesi sâdece idâri olmayıp, onda yüksek ilmî seviyeye sâhiblik şartı da aranırdı. Hâzinler bu sebeple bütün kitapların mevzûlarıyla ilgili ilmî üstünlüğü olan kişilerden, âlimlerden ve meşhur edîblerden olurdu.