Rümeysa
Forum Üyesi
- Katılım
- 22 Eyl 2022
- Mesajlar
- 1,367
- Puanları
- 0
Küçük Üveys'in annesinden bir tek isteği vardı. Günlerdir bu isteğini zihninde bekletiyor, anneciğinin neşeli bir anında teklifini yapmayı tasarlıyordu. Bekle***diği anın geldiğini gördüğü bir sırada, isteğini şöyle di***le getirdi:
- Sevgili anneciğim bende çok hakkın var. Maddî- mânevî yüküm altında inledin. Bunu bilen evlâdım ola***rak yanından bir em olsun ayrılmak istemem, hizmeti***ni hiçbir şey'e değişmem. Ancak, mesele Resûlüllah'ın ziyareti olunca durum değişiyor ve senden Medine'ye kadar gidip gelmem için izin vermeni istiyorum. Hemen herkesin ziyaret edip sohbetiyle müşerref olduğu âhir zaman peygamberini görmezsem gözlerime uyku gir***meyecek. Ne olur, bana izin ver, Resûlüllah'ı bir defacık olsun göreyim, birkaç dakikalık sohbetinde bulu***nayım. Hemen dönerim.
Annesi, üveys'i çok seviyordu. Onu gözünden bir gün olsun ayırmaya razı olamıyordu. Ancak bu istek başka isteklere de benzemiyordu. Resûlüllah vardı işin içinde. İzin vermeliydi. Ama hemen oğlunu geri döndü***recek bir izin olmalıydı bu. Düşündü, düşündü ve şart***lı iznini şöyle verdi:
- Oğlum, Resûlüllah'ı ziyarete gitmene izin verece***ğim, bir şartla ki, Peygamber'in evine varacak, ziyareti***ni yapacak, başka hiçbir yere uğramadan hemen geri döneceksin. Evinin dışında bir yere gitmene iznim yok***tur. Bunu unutma!
Üveys'in sevincine had yoktu. Şartlı da olsa izin çıkmıştı. Demek Medine'ye gidecek, Resûlüllah'm evine varacak, bir iki dakikalık da olsa sohbetinde buluna***caktı. Artık bundan büyük bir saâdet ve nailiyet ola***mazdı. Hemen yol hazırlığını yaptı. Heybesinin iki gö***züne Yemen hurmalarından doldurdu. Annesinin elini öpüp duasını alarak yola koyuldu.
Tozlu yollar, kumlu çöller O'nun için engel sayılmı***yordu. Gönlüne Resûlüllah'ı görme sevdası düşmüş, kalbine Peygamber aşkı dolmuştu. Yemen illerinden Medine çöllerine doğru ilerlerken yakıcı sıcakların alev alev inen tesiri O'nun alnından sadece ılık terler akıt***makla kalıyor, aşkını, şevkini zayıflatmıyordu.
Yolda kâh bir kervana rastlıyor, daha sonra istika***metlerini değiştiren kervanları bırakıyor, kasideler söyleyip, İlâhiler terennüm ederek Medine yolunda kendi istikametine şaşmadan devam ediyordu. İşte Medine görünmüştü. Peygamber şehrinde Resûlüllah'm hasretini giderecek kim bilir âhir zaman Nebisini nasıl görecekti.
Sora sora aradığı yere yaklaştı. Kime sorsa: resulüllah'ın evi Mescid-i Saâdetin bitişiğinde,
İşte hurma dallarından örülmüş çatısı ile kıldan dokunmuş kapı perdeli Hücre-i Saâdetler..
En başta birinin kapısına yaklaştı. Bütün gücünü toplayarak seslendi:
- Yemen'den ziyaret için geldim, Resûlüllah'ı gör***mek istiyorum!..
Cevabı heyecanla bekledi. Kalbi tık tık vuruyor, na***sıl bir karşılık alacağım heyecanla bekliyordu. Nitekim beklediği cevap geldi de:
- Resûlüllah evinde yoktur. Medine'nin filân ma***hallesine kadar gittiler. İster mescide geri dönmesini bekleyin, ister o mahalleye gidin, orada ziyaretinizi ya***pın.
- Ben ne o mahalleye gidebilirim, ne de mescide Resûlüllah'm dönmesini bekleyebilirim. Annem izin vermedi bunlara. Sadece evine gideceksin, başka yere iznim yok, dedi.
Ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştı. Düşünüyor***du. Annesinin dediğini yerine getirmeli, sözünden çık***mamalıydı. Anne sözüydü bu. Ama beri tarafta da Re***sûlüllah vardı. Onun ziyareti söz konusu idi. Zihninde sualler uçuştu, cevaplar çatıştı. Öyle mi, böyle mi, gi***bilerden ihtimaller alabildiğine çoğaldı. Ama anne sö***züne sadık kalmak, verdiği sözünde durmak ağır bas***tı. Kendi kendine söylenerek döndü:
- Gidemem, başka yere gidemem. Oturup Hazret-i Peygamber'in dönmesini de bekleyemem. Annemin izni yok çünkü. Anlaşılan kısmet değilmiş. Zaten benim gibi bir biçare kim oluyor ki, her gün Cebrail ile görüşen bir zatın huzuruna girecek, sohbetinde bulunacak ,Bende Amma cüretkâr bir gençmişim ha?..
Üveys teessürlerini gönlüne gömdü, işin içindeki hikmeti düşünerek geldiği yoldan geri dönmeye karar verdi. Sanki izinden basa basa geri geliyor, yol boyun***ca da hüzün gözyaşları döküp, elem kasideleri söylü***yordu. İşte Yemen hududu içine girmiş, Karan köyüne de gelmişti. Hiç olmazsa biricik annesinin sözünü tut***muş, onun emrinden dışarı çıkmamıştı. O yeterdi ken***disine. Nitekim sevgili annesi durumu anlayınca itâat- li Üveys'ine şöyle dua etti:
- Oğlum, sen dünyada beni memnun ettin, Allah da, ahiret de seni memnun etsin de, dünyada göremedi***ğin Resûlüllah'ı âhirette görüp O'na komşu olasın.
Beri tarafta hane-i saâdetine geri dönen Resûlüllah Hazretleri, Âişe validemize sordular:
- Kim geldi buraya, yâ Âişe?
- Yemenden bir genç ziyaretinize gelmişti. Sizi evde bulamayınca annesinin izni olmadığı için yanınıza ka***dar varamadı, oturup da bekleyemedi. Geri dönüp memleketine gitti.
Efendimizin cevabı şöyle oldu:
~ Kapıdaki nurdan Üveys'in geldiğini anladım. O, annesine itâat edip etmeyeceği hususunda imtihan olundu imtihanı da kazandı. Dünyada beni görmesi nasip değilmiş. Ama âhirette komşum olacaktır.
- Sevgili anneciğim bende çok hakkın var. Maddî- mânevî yüküm altında inledin. Bunu bilen evlâdım ola***rak yanından bir em olsun ayrılmak istemem, hizmeti***ni hiçbir şey'e değişmem. Ancak, mesele Resûlüllah'ın ziyareti olunca durum değişiyor ve senden Medine'ye kadar gidip gelmem için izin vermeni istiyorum. Hemen herkesin ziyaret edip sohbetiyle müşerref olduğu âhir zaman peygamberini görmezsem gözlerime uyku gir***meyecek. Ne olur, bana izin ver, Resûlüllah'ı bir defacık olsun göreyim, birkaç dakikalık sohbetinde bulu***nayım. Hemen dönerim.
Annesi, üveys'i çok seviyordu. Onu gözünden bir gün olsun ayırmaya razı olamıyordu. Ancak bu istek başka isteklere de benzemiyordu. Resûlüllah vardı işin içinde. İzin vermeliydi. Ama hemen oğlunu geri döndü***recek bir izin olmalıydı bu. Düşündü, düşündü ve şart***lı iznini şöyle verdi:
- Oğlum, Resûlüllah'ı ziyarete gitmene izin verece***ğim, bir şartla ki, Peygamber'in evine varacak, ziyareti***ni yapacak, başka hiçbir yere uğramadan hemen geri döneceksin. Evinin dışında bir yere gitmene iznim yok***tur. Bunu unutma!
Üveys'in sevincine had yoktu. Şartlı da olsa izin çıkmıştı. Demek Medine'ye gidecek, Resûlüllah'm evine varacak, bir iki dakikalık da olsa sohbetinde buluna***caktı. Artık bundan büyük bir saâdet ve nailiyet ola***mazdı. Hemen yol hazırlığını yaptı. Heybesinin iki gö***züne Yemen hurmalarından doldurdu. Annesinin elini öpüp duasını alarak yola koyuldu.
Tozlu yollar, kumlu çöller O'nun için engel sayılmı***yordu. Gönlüne Resûlüllah'ı görme sevdası düşmüş, kalbine Peygamber aşkı dolmuştu. Yemen illerinden Medine çöllerine doğru ilerlerken yakıcı sıcakların alev alev inen tesiri O'nun alnından sadece ılık terler akıt***makla kalıyor, aşkını, şevkini zayıflatmıyordu.
Yolda kâh bir kervana rastlıyor, daha sonra istika***metlerini değiştiren kervanları bırakıyor, kasideler söyleyip, İlâhiler terennüm ederek Medine yolunda kendi istikametine şaşmadan devam ediyordu. İşte Medine görünmüştü. Peygamber şehrinde Resûlüllah'm hasretini giderecek kim bilir âhir zaman Nebisini nasıl görecekti.
Sora sora aradığı yere yaklaştı. Kime sorsa: resulüllah'ın evi Mescid-i Saâdetin bitişiğinde,
İşte hurma dallarından örülmüş çatısı ile kıldan dokunmuş kapı perdeli Hücre-i Saâdetler..
En başta birinin kapısına yaklaştı. Bütün gücünü toplayarak seslendi:
- Yemen'den ziyaret için geldim, Resûlüllah'ı gör***mek istiyorum!..
Cevabı heyecanla bekledi. Kalbi tık tık vuruyor, na***sıl bir karşılık alacağım heyecanla bekliyordu. Nitekim beklediği cevap geldi de:
- Resûlüllah evinde yoktur. Medine'nin filân ma***hallesine kadar gittiler. İster mescide geri dönmesini bekleyin, ister o mahalleye gidin, orada ziyaretinizi ya***pın.
- Ben ne o mahalleye gidebilirim, ne de mescide Resûlüllah'm dönmesini bekleyebilirim. Annem izin vermedi bunlara. Sadece evine gideceksin, başka yere iznim yok, dedi.
Ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştı. Düşünüyor***du. Annesinin dediğini yerine getirmeli, sözünden çık***mamalıydı. Anne sözüydü bu. Ama beri tarafta da Re***sûlüllah vardı. Onun ziyareti söz konusu idi. Zihninde sualler uçuştu, cevaplar çatıştı. Öyle mi, böyle mi, gi***bilerden ihtimaller alabildiğine çoğaldı. Ama anne sö***züne sadık kalmak, verdiği sözünde durmak ağır bas***tı. Kendi kendine söylenerek döndü:
- Gidemem, başka yere gidemem. Oturup Hazret-i Peygamber'in dönmesini de bekleyemem. Annemin izni yok çünkü. Anlaşılan kısmet değilmiş. Zaten benim gibi bir biçare kim oluyor ki, her gün Cebrail ile görüşen bir zatın huzuruna girecek, sohbetinde bulunacak ,Bende Amma cüretkâr bir gençmişim ha?..
Üveys teessürlerini gönlüne gömdü, işin içindeki hikmeti düşünerek geldiği yoldan geri dönmeye karar verdi. Sanki izinden basa basa geri geliyor, yol boyun***ca da hüzün gözyaşları döküp, elem kasideleri söylü***yordu. İşte Yemen hududu içine girmiş, Karan köyüne de gelmişti. Hiç olmazsa biricik annesinin sözünü tut***muş, onun emrinden dışarı çıkmamıştı. O yeterdi ken***disine. Nitekim sevgili annesi durumu anlayınca itâat- li Üveys'ine şöyle dua etti:
- Oğlum, sen dünyada beni memnun ettin, Allah da, ahiret de seni memnun etsin de, dünyada göremedi***ğin Resûlüllah'ı âhirette görüp O'na komşu olasın.
Beri tarafta hane-i saâdetine geri dönen Resûlüllah Hazretleri, Âişe validemize sordular:
- Kim geldi buraya, yâ Âişe?
- Yemenden bir genç ziyaretinize gelmişti. Sizi evde bulamayınca annesinin izni olmadığı için yanınıza ka***dar varamadı, oturup da bekleyemedi. Geri dönüp memleketine gitti.
Efendimizin cevabı şöyle oldu:
~ Kapıdaki nurdan Üveys'in geldiğini anladım. O, annesine itâat edip etmeyeceği hususunda imtihan olundu imtihanı da kazandı. Dünyada beni görmesi nasip değilmiş. Ama âhirette komşum olacaktır.