Wizard
Forum Üyesi
- Katılım
- 13 Eyl 2022
- Mesajlar
- 8,994
- Puanları
- 0
Dünya'nın Geleceğini Anlamak İstiyorsak, Venüs'e Geri Dönme Vakti Geldi de Geçiyor!
Kozmolojik açıdan yan komşumuz olan Venüs, Dünya'ya oldukça fazla benziyor. Aynı boyutta, aynı maddelerden oluşuyor ve aynı yıldızın etrafında oluşmuş.
Teleskopla Güneş Sistemi'ni gözleyen, bizden ışık yılları boyu uzaktaki, uzaylı bir astronom, Venüs'ü gezegenimizden kolay kolay ayırt edemezdi. Ancak Venüs'ün yüzey koşullarını bildiğinizde, Dünya ile hiç alakası olmadığını da anlıyorsunuz. Venüs'ü Dünya'dan ayıran özelliklerine baktığınız zaman, kendi kendini ısıtan bir fırın sıcaklığıyla ve sülfürik asit bulutlarıyla karbondioksite doymuş bir atmosferle karşılaşıyorsunuz.
Öyleyse pozisyon, oluşum ve yapı bakımından bu kadar benzer olan iki gezegen nasıl bu kadar farklı olabiliyor? Bu, gün geçtikçe daha fazla gezegen bilimcisinin kafasını kurcalayan ve çok sayıda Venüs keşif çabalarına da motivasyon olan bir soru. Eğer bilim insanları, Venüs'ün nasıl bu hale geldiğini anlayabilirlerse, Dünya gibi bir gezegenin sıradan mı yoksa istisna mı olduğunu da anlayabileceğiz.
Venüs, Eskiden Mavi Bir Gezegen Olabilir mi?
Günümüzde Venüs hakkındaki bilimsel görüşlere göre geçmişte bir noktada gezegen, kupkuru atmosferinin düşündürdüğünden çok daha fazla suya hatta belki de okyanuslara bile sahipti. Yaşlanmanın sebep olduğu doğal bir sonuç olarak Güneş daha sıcak ve parlak hale geldikçe, Venüs'teki yüzey sıcaklıkları da arttı. Bu da tüm okyanus ve denizlerin buharlaşmasına yol açtı.
Atmosferinde her zamankinden daha fazla su buharı bulunan gezegen, içerisinden çıkamadığı bir kaçak sera durumuna girdi. Gezegenin dış katmanının geniş, hareketli parçalara ayrıldığı Dünya'ya benzer levha tektoniklerinin bir zamanlar Venüs'de de faaliyet gösterip göstermediği bilinmiyor. Su, levha tektoniğinin çalışması için olmazsa olmaz. Ayrıca bu tektonik Venüs'de faaliyet gösterseydi kaçak sera etkisi bu süreci etkin bir şekilde sonlandırırdı.
Fakat levha tektoniklerinin sonlanması, jeolojik aktivitenin de sonu olacağı anlamına gelmezdi. Gezegenin göz ardı edilemeyecek iç ısısı, magma üretmeye devam ederdi. Bu magma, hacimli lav akıntıları olarak dışarı taşıp gezegenin büyük bir kısmını kaplardı. Aslında Venüs'ün ortalama yüzey yaşı 700 milyon yıl civarlarında. Yani yüzeyi çok yaşlı; ancak Mars, Merkür veya Ay'ın milyarlarca yıl yaşındaki yüzeylerinden çok daha genç durumda.
Gezegen 2'nin Keşfi!
Venüs'ün eskiden sulu bir gezegen olması, sadece bir hipotezden ibaret. Bilim insanları, Venüs'ün Dünya'dan bu kadar farklılaşmasına neyin sebep olduğunu, hatta bu gezegenler başlangıçta aynı koşullara sahip miydi, onu bile bilmiyorlar. İnsanlar, Venüs hakkında diğer iç Güneş Sistemi gezegenleri hakkında bildiklerimizden daha az şey biliyorlar. Bunun en büyük sebebi, gezegenin keşfinde çeşitli ve eşsiz zorlukların bulunması.
Örneğin; opak sülfürik asit bulutların içinden geçip yüzeyi görmek için radara ihtiyaç var.Bu, Ay'ın ve Merkür'ün hâlihazırda görünür olan yüzeylerinden çok daha zor bir süreci beraberinde getiriyor. Ayrıca 470 santigrat derece olan yüksek yüzey sıcaklığı, klasik elektronik devrelerin birkaç saaten fazla dayanamayacağı anlamına geliyor. Bu, uzay araştırma araçlarının on yıldan fazladır yüzeyinde çalışabildiği Mars'tan tamamen farklı. Son birkaç on yıldır Venüs'te; kısmen o zamanki ısısı, asiditesi ve belirsiz yüzeyinden dolayı uzun süreli bir keşif programı gerçekleştirilmedi.
Bununla birlikte 21. yüzyılda iki tane özel Venüs görevi gerçekleştirildi. Avrupa Uzay Ajansı'nın Venüs Express'i 2006 ile 2014 arasında faaliyet göstermişken, Japonya Uzay Araştırma Ajansı'nın Akatsuki uzay aracı hala yörüngede.
İnsanlar Venüs'ü hep görmezden gelmediler. Venüs, bir zamanlar gezegen keşiflerinin gözdesiydi. 1960 ve 1980'ler arasında, ikinci gezegene yaklaşık 35 görev yollanmıştı. NASA 2. Mariner Programı, 1962'de Venüs'ün yanından geçtiğinde gezegensel bir karşılaşmayı başarıyla gerçekleştiren ilk uzay aracı oldu. Başka bir gezegenin yüzeyinden alınan ilk görüntüler, 1975'te iniş yaptıktan sonra Sovyet Venera 9 aracı tarafından gönderildi. Venera 13 ise başka bir gezegenin yüzeyinden sesler getiren ilk uzay aracıydı. NASA'nın Venüs'e yönelik gerçekleştirdiği son görev, 1989'da fırlattığı Magellan'dı. Bu uzay aracı, 1994'te gezegenin atmosferinde planlanan yok oluşundan önce neredeyse tüm yüzeyi radarla görüntüledi.
Venüs'e Geri Dönüş!
Son birkaç yıldır, çeşitli NASA Venüs görevleri tasarlanıyor. NASA'nın seçtiği en güncel gezegen görevi, Satürn'ün Ay'ı Titan'a odaklı nükleer güçle çalışan Dragonfly aracı. Bununla birlikte, daha ileri teknoloji gelişimi için Venüs'ün yüzeyinin yapısını ölçmek üzere bir proje teklifi daha kabul edildi.
Göz önüne alınan diğer görevler arasında, ESA tarafından yüzeyi yüksek çözünürlükte haritalamak için gerçekleştirilecek bir görev de bulunuyor. Ayrıca bir Rus planı da Venüs'ün yüzeyine bir aracı başarıyla indiren tek ülke olma mirasını daha da ileriye taşımayı hedefliyor.
NASA, cehennemi andıran komşumuz için ilk kez bir rota belirledikten yaklaşık 30 yıl sonra, Venüs keşfinin geleceği umut verici görünüyor. Ancak radar uydusu veya uzun ömürlü uzay aracı gibi tekil görevler, çözülmeyi beklenen gizemlerin hepsini çözemez.
Bunun yerine uzun süreli bir keşif programına ihtiyaç var. Böylece Venüs'e dair bilgilerimizi, Mars veya Ay ile bildiklerimiz düzeyine getirebiliriz. Bu, çok fazla zaman ve para gerektirecek; ama tüm bunlara değeceğine inanıyoruz. Eğer Venüs'ün neden ve nasıl bu hale geldiğini anlayabilirsek, yıldızına yakın bir konumdayken Dünya boyutundaki bir gezegenin nasıl evrimleştiğini daha iyi kavrayabiliriz. Her geçen gün biraz daha fazla parlayan Güneş'in altında, Venüs, bize Dünya'nın kaderini anlamamızda yardımcı olabilir.
Kozmolojik açıdan yan komşumuz olan Venüs, Dünya'ya oldukça fazla benziyor. Aynı boyutta, aynı maddelerden oluşuyor ve aynı yıldızın etrafında oluşmuş.
Teleskopla Güneş Sistemi'ni gözleyen, bizden ışık yılları boyu uzaktaki, uzaylı bir astronom, Venüs'ü gezegenimizden kolay kolay ayırt edemezdi. Ancak Venüs'ün yüzey koşullarını bildiğinizde, Dünya ile hiç alakası olmadığını da anlıyorsunuz. Venüs'ü Dünya'dan ayıran özelliklerine baktığınız zaman, kendi kendini ısıtan bir fırın sıcaklığıyla ve sülfürik asit bulutlarıyla karbondioksite doymuş bir atmosferle karşılaşıyorsunuz.
Öyleyse pozisyon, oluşum ve yapı bakımından bu kadar benzer olan iki gezegen nasıl bu kadar farklı olabiliyor? Bu, gün geçtikçe daha fazla gezegen bilimcisinin kafasını kurcalayan ve çok sayıda Venüs keşif çabalarına da motivasyon olan bir soru. Eğer bilim insanları, Venüs'ün nasıl bu hale geldiğini anlayabilirlerse, Dünya gibi bir gezegenin sıradan mı yoksa istisna mı olduğunu da anlayabileceğiz.
Venüs, Eskiden Mavi Bir Gezegen Olabilir mi?
Günümüzde Venüs hakkındaki bilimsel görüşlere göre geçmişte bir noktada gezegen, kupkuru atmosferinin düşündürdüğünden çok daha fazla suya hatta belki de okyanuslara bile sahipti. Yaşlanmanın sebep olduğu doğal bir sonuç olarak Güneş daha sıcak ve parlak hale geldikçe, Venüs'teki yüzey sıcaklıkları da arttı. Bu da tüm okyanus ve denizlerin buharlaşmasına yol açtı.
Atmosferinde her zamankinden daha fazla su buharı bulunan gezegen, içerisinden çıkamadığı bir kaçak sera durumuna girdi. Gezegenin dış katmanının geniş, hareketli parçalara ayrıldığı Dünya'ya benzer levha tektoniklerinin bir zamanlar Venüs'de de faaliyet gösterip göstermediği bilinmiyor. Su, levha tektoniğinin çalışması için olmazsa olmaz. Ayrıca bu tektonik Venüs'de faaliyet gösterseydi kaçak sera etkisi bu süreci etkin bir şekilde sonlandırırdı.
Fakat levha tektoniklerinin sonlanması, jeolojik aktivitenin de sonu olacağı anlamına gelmezdi. Gezegenin göz ardı edilemeyecek iç ısısı, magma üretmeye devam ederdi. Bu magma, hacimli lav akıntıları olarak dışarı taşıp gezegenin büyük bir kısmını kaplardı. Aslında Venüs'ün ortalama yüzey yaşı 700 milyon yıl civarlarında. Yani yüzeyi çok yaşlı; ancak Mars, Merkür veya Ay'ın milyarlarca yıl yaşındaki yüzeylerinden çok daha genç durumda.
Gezegen 2'nin Keşfi!
Venüs'ün eskiden sulu bir gezegen olması, sadece bir hipotezden ibaret. Bilim insanları, Venüs'ün Dünya'dan bu kadar farklılaşmasına neyin sebep olduğunu, hatta bu gezegenler başlangıçta aynı koşullara sahip miydi, onu bile bilmiyorlar. İnsanlar, Venüs hakkında diğer iç Güneş Sistemi gezegenleri hakkında bildiklerimizden daha az şey biliyorlar. Bunun en büyük sebebi, gezegenin keşfinde çeşitli ve eşsiz zorlukların bulunması.
Örneğin; opak sülfürik asit bulutların içinden geçip yüzeyi görmek için radara ihtiyaç var.Bu, Ay'ın ve Merkür'ün hâlihazırda görünür olan yüzeylerinden çok daha zor bir süreci beraberinde getiriyor. Ayrıca 470 santigrat derece olan yüksek yüzey sıcaklığı, klasik elektronik devrelerin birkaç saaten fazla dayanamayacağı anlamına geliyor. Bu, uzay araştırma araçlarının on yıldan fazladır yüzeyinde çalışabildiği Mars'tan tamamen farklı. Son birkaç on yıldır Venüs'te; kısmen o zamanki ısısı, asiditesi ve belirsiz yüzeyinden dolayı uzun süreli bir keşif programı gerçekleştirilmedi.
Bununla birlikte 21. yüzyılda iki tane özel Venüs görevi gerçekleştirildi. Avrupa Uzay Ajansı'nın Venüs Express'i 2006 ile 2014 arasında faaliyet göstermişken, Japonya Uzay Araştırma Ajansı'nın Akatsuki uzay aracı hala yörüngede.
İnsanlar Venüs'ü hep görmezden gelmediler. Venüs, bir zamanlar gezegen keşiflerinin gözdesiydi. 1960 ve 1980'ler arasında, ikinci gezegene yaklaşık 35 görev yollanmıştı. NASA 2. Mariner Programı, 1962'de Venüs'ün yanından geçtiğinde gezegensel bir karşılaşmayı başarıyla gerçekleştiren ilk uzay aracı oldu. Başka bir gezegenin yüzeyinden alınan ilk görüntüler, 1975'te iniş yaptıktan sonra Sovyet Venera 9 aracı tarafından gönderildi. Venera 13 ise başka bir gezegenin yüzeyinden sesler getiren ilk uzay aracıydı. NASA'nın Venüs'e yönelik gerçekleştirdiği son görev, 1989'da fırlattığı Magellan'dı. Bu uzay aracı, 1994'te gezegenin atmosferinde planlanan yok oluşundan önce neredeyse tüm yüzeyi radarla görüntüledi.
Venüs'e Geri Dönüş!
Son birkaç yıldır, çeşitli NASA Venüs görevleri tasarlanıyor. NASA'nın seçtiği en güncel gezegen görevi, Satürn'ün Ay'ı Titan'a odaklı nükleer güçle çalışan Dragonfly aracı. Bununla birlikte, daha ileri teknoloji gelişimi için Venüs'ün yüzeyinin yapısını ölçmek üzere bir proje teklifi daha kabul edildi.
Göz önüne alınan diğer görevler arasında, ESA tarafından yüzeyi yüksek çözünürlükte haritalamak için gerçekleştirilecek bir görev de bulunuyor. Ayrıca bir Rus planı da Venüs'ün yüzeyine bir aracı başarıyla indiren tek ülke olma mirasını daha da ileriye taşımayı hedefliyor.
NASA, cehennemi andıran komşumuz için ilk kez bir rota belirledikten yaklaşık 30 yıl sonra, Venüs keşfinin geleceği umut verici görünüyor. Ancak radar uydusu veya uzun ömürlü uzay aracı gibi tekil görevler, çözülmeyi beklenen gizemlerin hepsini çözemez.
Bunun yerine uzun süreli bir keşif programına ihtiyaç var. Böylece Venüs'e dair bilgilerimizi, Mars veya Ay ile bildiklerimiz düzeyine getirebiliriz. Bu, çok fazla zaman ve para gerektirecek; ama tüm bunlara değeceğine inanıyoruz. Eğer Venüs'ün neden ve nasıl bu hale geldiğini anlayabilirsek, yıldızına yakın bir konumdayken Dünya boyutundaki bir gezegenin nasıl evrimleştiğini daha iyi kavrayabiliriz. Her geçen gün biraz daha fazla parlayan Güneş'in altında, Venüs, bize Dünya'nın kaderini anlamamızda yardımcı olabilir.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.