Kızım Ezgim. Bu yazı sana ve Türk gençliğine armağan olsun. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu olsun.
Bir gün sabaha karşı saat 05.00 gibi telefonuma gelen “Kötü Haber” watsup mesajı ile uyandım. Kızım Ezgim’in yarıştığı Transleted9 takımın sponsoru Marco’dan gelen görüntülü mesajda “Bad News” diye başlayan cümle “Teknede çatlak oluştu su alıyoruz. O neden ile en yakın adaya ulaşmaya çalışıyoruz” diyordu. Tekne o anda Pasifik Okyanusundan henüz Atlas Okyanusa geçmişti. Yani hiçliğin ortasındaydılar.
Kızım Ezgim Mıstıkoğlu “ Yelken Dünya Turu yarışının seçmelerine katılmak istiyorum” dediği zaman “Babana danış kızım” dedim. “Hayır” demek istemediğim ama tehlikeli gördüğüm böyle bir olaya da Evet dememek için. Baba da “Annene sor kızım” dedi. Aynı gerekçeler ile. Neticede, Ezgim 4 okyanus aşarak 8 ayda Dünyayı dolaştı geldi. Ama hiçbirimiz için kolay olmadı.
Baştan başlayayım en iyisi.
Ezgim ’in 9 yaşında İskenderun Yelken Kulübünde başladığı yelken hayatında geldiği nokta, Dünyanın en prestijli yarışı olan Ocean Globe Race katılarak Türkiye’nin en genç kadın Dünya Turu Yarışçısı unvanını alması oldu. Öncelikle sağlıkla yarışı bitirdiği için mutluyum çünkü az tehlike atlatmadılar. Ve yarış konsept gereği maalesef hiç iletişim sağlayamadık. Yalnızca etap aralarında karaya ayak bastıklarında görüşebildik. Sonra da bu unvanı almasından dolayı hem onun hem de tüm Türk gençleri adına gururlu ve umutluyum.
Yarışa seçilme koşulları epey ağırdı. Ezgim Transledet9 adlı takıma 1500 kişi içinden seçildi. Çok ilginç bir tesadüf, yine Türk genç bir yelkenci de 1500 kişinin arasında seçilen Derin Deniz Bınaroğlu oldu. Ezgim ile Derin bu yarış ile Türkiye’nin en genç kadın ve en genç erkek Dünya Turu Yarışı yapan statüsünü almış oldular. Hem de aynı teknede. Hem de birlikte yarışarak.
Yarış öyle sıradan bir dünya yelken yarışı da değil. Konseptli, amaçlı bir yarış. Hiçbir teknolojinin kullanılmadığı, müzik dinlemek için bile walkman (1970 li yılların popüler müzik dinleme aleti) ve yine genç neslin hiç bilmediği kasetler kullanıldı. Ben kaset koleksiyonumdan gözden çıkarabildiklerimi verdim (işte bir gün işe yaradılar). Bunları daha önceden bildiğimiz için Ezgim yanına bol bol kitap aldı.
Biz de aile fertleri olarak canı sıkıldığında, üzüldüğünde, mutsuz olduğunda Ezgim’i motive edecek bir şeyler hazırladık. Örneğin doğum gününde teknede olacağı için doğum günü mesajlarını önceden yazdık verdik ona ama o günden önce açma dedik. Hediye alamadık çünkü teknede en az ağırlık olması gerekiyordu. Fotoğraflarımızdan bir albüm yaptık ona özleyince baksın diye, kedimiz de vardı içinde. Yemek tarifi yazdım verdim. Canı isterse yapsın diye. Küçük sürprizler hazırladık kısacası. Aylarca sürecek deniz yolculuğunda üstelik cep telefonları yok, bilgisayar yok, GPS yok. Hiçbir teknolojinin olmadığı yerde kendini iyi hissetsin istedik. Yarış esnasında kişisel iletişim kurmanın mümkün olmadı yani. Anlaşılacağı üzere birçoğumuzun bilmediği, bilenlerin de unuttuğu bir yaşam şekli oldu teknede.
Ocean Globe Race yarışı 1973 yılında start alan efsanevi Whitbread Round The World yarışının 50. Yılı adına düzenlendi. 14 tekne ve 23 ülkeden 256 yarışçı katıldı. Yarış 4 etap olarak planlandı öyle de yapıldı.
İlk etap İngiltere-Cape Town 8 bin deniz mili. İkinci etap, Cape Town-Yeni Zelanda 7 bin 500 deniz mili, üçüncü etap Yeni Zelanda-Uruguay 6 bin 500 deniz mili ve son etap Uruguay-İngiltere 6 bin 500 deniz mili. Bu arada denizciler etap demiyorlar “Ayak” diyorlar. Ve yine yarışın bir diğer konsepti her etapta yarışçılar değişecek. Birkaç profesyonel hariç. Yani takımların kaptanları kalıcı diğer personel değişici… Kızımız Ezgim de bizden “onay” alırken “izin” demiyorum farkındaysanız, 18 yaşlarını geçince kavramlar da değişiyormuş. Bu ayrı bir konu… Evet ne diyordum, konsept gereği yarışçılar her etapta değişeceği için biz de kızımıza en kolay etap gelir umuduyla onayımızı verdik. Netice de Ezgim 4 etapta da yarıştı!
Evet, önce “ 1’e seçildim” dedi sonra “2’ ye beni kesin istiyorlar” dedi. Sonra üç için “bir arkadaşımın yerine gitmem gerekecek galiba” deyince biz de aile olarak “o zaman 4 ü de yap da tam olsun kızım” dedik. Dört olacağı baştan belliymiş de aldığı Nöroscience Psikoloji eğitiminde öğrendiklerini uygulamış bize. Kendi söyledi bir TV programında. Eğitim işe yaramış gözüküyor…
Uzun yollar ve uzun haberleşmemeler sonucunda 1 ve 2 etabı Türk gençlerinin olduğu Translated9 takımı, birinci olarak tamamladılar. Bu süre içinde haber alabildiğimiz tek yer Ocean Globe Race’in web sayfası oldu. Orada hem yarışın gidişatı hakkında haber verdiler hem de zaman zaman teknelerle uydu telefonu ile bağlantı kurup yarışçılardan ailelerine mesaj göndermeleri sağlandı. Ancak aldığımız her haber bizi mutlu etmedi tabi. Translated9’un sahibi Marco ile 12 Ekim’de yapılan bir görüşmede, bir fırtına yaşadıklarını, fırtına şiddetinden dolayı Ezgim’in ayağındaki botun çıkıp denize uçtuğunu anlatıyordu. Yola çıkalı daha bir ay olmuş henüz ilk etap tamamlanmamışken böyle bir olay neyle karşı karşıya olduğumuzun ciddiyetini bir kez daha hatırlattı bize. Tesellimiz ekibin çok profesyonel olması ve güvenlik önlemlerini asla ihmal etmemelerini bilmemizdi elbette ama yarışçıların aileleri ile kurduğumuz whatsapp grubunda neler konuşuldu neler…
İlk etap sağlıkla Güney Afrika’da bitti. İçinde iki Türk gencinin olduğu takım birinci oldu. En kolay olacağını düşündüğümüz etap bu kadar zorlu olunca gelebilen aileler ile Güney Afrika’da çocuklarımızla buluştuk. Sevgili arkadaşım Metin Uca ile son telefon konuşmamı da burada yapmıştım. Metin telefon açıp G.Afrikada olduğumu öğrenince “Bana benzeyen bir thsirt al bana“ demişti. Buldum ve aldım ama vermek kısmet olmadı. Metin ben ordayken önce kaza geçirdi sonra da bilindiği üzere şah damarlarındaki tıkanıklık nedeniyle vefat etti. Onu da anmış olduk burada…
Derken 2. Etap biraz daha uzun ve maceralı ama orada da ekip 1. Olarak yarışı bitirdi. Bizim çocuklar Ezgim ve Derin artık çok havalılar. Tabi bu arada yarışçılar değişiyor ama bizimkiler baki. Baştan beri planları oymuş zaten. Dünyayı turlayan en genç kadın ve erkek Türk unvanını almak.
Ve 3. Ayak; Yeni Zelanda-Uruguay. En zor etaplardan biri de bu. 6 bin 500 deniz mili 40-45 günde alınması bekleniyorken bir sabah saat 05.00 sıraları Translated9’un aileler için kurduğu watsup grubuna gelen bir mesaj ile uyandım. Takımın sahibi Marco…… , görüntülü olarak gönderdiği mesajda diyordu ki “Bad News….” Uykulu bir halde anladığım ilk şey haber gerçekten kötü olmalı ki, Marco yasak olan telefonun açmış bize mesaj yolluyordu. Telefon kullanmak yasak olduğu için diskalifiye sebebi. Yarışı bırakacak kadar ne olmuş acaba diye düşünürken mesajın gerisini dinlemeyi ancak akıl edebildim, daha doğrusu cesaret edebildim.
Marco, büyük bir fırtına geçirdiklerini, fırtınadan sonra tekneyi kontrol ettiklerinde teknenin bazı yerlerinin çatladığını ve su almaya başladığının haberini veriyordu bize. Hala teknedelerdi. Ve Okyanusun ortasında. Okyanusun ortasında oldukları içinde Ezgim telefonunu açmış olsa bile hemen ulaşamadık tabi ki. Birkaç saat yazışmalar, telaşlar sonunda tekne en yakın kara parçasına ulaşmak için rotasını değiştirmeye karar verdi. Falkland adası. Nerden duymuştuk bu adanın ismini? Arjantin –İngiltere savaşı. Tekne 4 gün içinde ulaştı adaya. Bu arada tekneyi tamir edecek ekip de adaya ulaşmaya çalıştı. Haftada bir uçak bir de hava muhalefeti olunca o da biraz meşakkatli olmuş ama bizim için önemli olan çocuklarımız. Ve onlar sağ salim karaya ayakbastılar. Tekne burada kısmen tamir edilip asıl işin ancak Urugay’da yapılabileceği belirtilince tekne Urugay’a taşındı ve orada eski haline getirilmeye çalışıldı 4. Ayak için. Tüm bu olanlar nedeniyle Translated9 üçüncü etapta yarıştan çekilmek zorunda kaldı.
Urugay-İngiltere son etap için teknenin hazırlandığını açıkladı uzmanlar. Büyük bir ekibin içinde teknenin tasarımcısını bile yer alıyor olması biz yarışçı yakınlarının endişelerini biraz olsun giderdi. Çünkü yarışçılar bizler kadar endişeli değil onlar için mutlaka büyük bir heyecan ama şakası yok bu durumun. Öyle olduğu için de yarışı bırakıp önce güvenlik dedi zaten takımın sahibi Marco Trombetti.
Ve 4. Ayak . Çok önemli çünkü denizciliğin Everest’i denilen Horn Burnu geçilecek bu etapta. Denizcilik literatüründe bu burnu geçmemiş isen denizci sayılmıyorsun. Geçersen de kulağına küpe takma hakkın var. Burnu sağdan dönersen sağ kulağa, soldan dönersen sol kulağa takılıyormuş küpe. Üstelik denizcilerin olduğu yerde ayaklarını masaya uzatıp oturabilirsin. Niye bu kadar önemli bu burun? Çünkü bu bölge Panama kanalı yapılmadan önce tek geçiş noktası ve denizcilerin yüzde 50’sinin hayatını kaybettiği TEHLİKELİ bir bölge.
İşte bizimkiler burayı da geçtiler. Hem de kendilerine göre büyük bir şans ila gündüze saatlerine denk geldikleri için harika da fotoğraflar çektiler. Ocean Globe Race aracılığı ile bu muhteşem haber bize ulaştıktan birkaç gün sonra telefonum bu kez Ezgim’in numarası çaldı. Akşamüzeri saat 18.00. Karaya ulaşmaları mümkün değil daha en az 10 günleri vardı. Hayırdır inşallah.
Açtım tabi bir telaş. Tekne yine aynı yerden su almaya başladı dedi Ezgim. Ne kadar endişelenmeliyiz? Kıyıya yakın mısınız? En yakın yer Portekiz’in Madeira adası. Ulaşmak 4 gün sürecek. Aslında o kadar uzak değil ama çatlağın büyümemesi için çok ama çok yavaş gitmek gerekiyor. Ve rota yarışın başladığı nokta İngiltere’den adaya çevrildi. Güvenlik nedeni ile yarışın bitmesine sadece 10 gün kala.
Bu serüven nasıl bitti derseniz. Öncelikle herkes sağlıklı. Teknedeki sorun nedeniyle yarıştan çekilmek zorunda kaldılar. Ama tekne yine tamir edildikten sonra tekrar yola çıkarak İngiltere’ye ulaşarak Dünya turunu tamamladılar. Yarış halen devam ederken varış noktasına ulaşan Translated9’un arkasında hala bir tekne vardı.
Bu yarış sonunda, Ezgim Mıstıkoğlu yelken ile Dünyayı turlayan en genç Türk Kadını, Deniz Derin Bınaroğlu en genç Türk Erkeği unvanını aldılar.
Ben bu deneyimden çok şey öğrendim. Gençler neler kazandı? Hayatlarına ne kattı? o nu da başka bir yazıda aktarmak üzere…
Bir gün sabaha karşı saat 05.00 gibi telefonuma gelen “Kötü Haber” watsup mesajı ile uyandım. Kızım Ezgim’in yarıştığı Transleted9 takımın sponsoru Marco’dan gelen görüntülü mesajda “Bad News” diye başlayan cümle “Teknede çatlak oluştu su alıyoruz. O neden ile en yakın adaya ulaşmaya çalışıyoruz” diyordu. Tekne o anda Pasifik Okyanusundan henüz Atlas Okyanusa geçmişti. Yani hiçliğin ortasındaydılar.
Kızım Ezgim Mıstıkoğlu “ Yelken Dünya Turu yarışının seçmelerine katılmak istiyorum” dediği zaman “Babana danış kızım” dedim. “Hayır” demek istemediğim ama tehlikeli gördüğüm böyle bir olaya da Evet dememek için. Baba da “Annene sor kızım” dedi. Aynı gerekçeler ile. Neticede, Ezgim 4 okyanus aşarak 8 ayda Dünyayı dolaştı geldi. Ama hiçbirimiz için kolay olmadı.
Baştan başlayayım en iyisi.
Ezgim ’in 9 yaşında İskenderun Yelken Kulübünde başladığı yelken hayatında geldiği nokta, Dünyanın en prestijli yarışı olan Ocean Globe Race katılarak Türkiye’nin en genç kadın Dünya Turu Yarışçısı unvanını alması oldu. Öncelikle sağlıkla yarışı bitirdiği için mutluyum çünkü az tehlike atlatmadılar. Ve yarış konsept gereği maalesef hiç iletişim sağlayamadık. Yalnızca etap aralarında karaya ayak bastıklarında görüşebildik. Sonra da bu unvanı almasından dolayı hem onun hem de tüm Türk gençleri adına gururlu ve umutluyum.
Yarışa seçilme koşulları epey ağırdı. Ezgim Transledet9 adlı takıma 1500 kişi içinden seçildi. Çok ilginç bir tesadüf, yine Türk genç bir yelkenci de 1500 kişinin arasında seçilen Derin Deniz Bınaroğlu oldu. Ezgim ile Derin bu yarış ile Türkiye’nin en genç kadın ve en genç erkek Dünya Turu Yarışı yapan statüsünü almış oldular. Hem de aynı teknede. Hem de birlikte yarışarak.
Yarış öyle sıradan bir dünya yelken yarışı da değil. Konseptli, amaçlı bir yarış. Hiçbir teknolojinin kullanılmadığı, müzik dinlemek için bile walkman (1970 li yılların popüler müzik dinleme aleti) ve yine genç neslin hiç bilmediği kasetler kullanıldı. Ben kaset koleksiyonumdan gözden çıkarabildiklerimi verdim (işte bir gün işe yaradılar). Bunları daha önceden bildiğimiz için Ezgim yanına bol bol kitap aldı.
Biz de aile fertleri olarak canı sıkıldığında, üzüldüğünde, mutsuz olduğunda Ezgim’i motive edecek bir şeyler hazırladık. Örneğin doğum gününde teknede olacağı için doğum günü mesajlarını önceden yazdık verdik ona ama o günden önce açma dedik. Hediye alamadık çünkü teknede en az ağırlık olması gerekiyordu. Fotoğraflarımızdan bir albüm yaptık ona özleyince baksın diye, kedimiz de vardı içinde. Yemek tarifi yazdım verdim. Canı isterse yapsın diye. Küçük sürprizler hazırladık kısacası. Aylarca sürecek deniz yolculuğunda üstelik cep telefonları yok, bilgisayar yok, GPS yok. Hiçbir teknolojinin olmadığı yerde kendini iyi hissetsin istedik. Yarış esnasında kişisel iletişim kurmanın mümkün olmadı yani. Anlaşılacağı üzere birçoğumuzun bilmediği, bilenlerin de unuttuğu bir yaşam şekli oldu teknede.
Ocean Globe Race yarışı 1973 yılında start alan efsanevi Whitbread Round The World yarışının 50. Yılı adına düzenlendi. 14 tekne ve 23 ülkeden 256 yarışçı katıldı. Yarış 4 etap olarak planlandı öyle de yapıldı.
İlk etap İngiltere-Cape Town 8 bin deniz mili. İkinci etap, Cape Town-Yeni Zelanda 7 bin 500 deniz mili, üçüncü etap Yeni Zelanda-Uruguay 6 bin 500 deniz mili ve son etap Uruguay-İngiltere 6 bin 500 deniz mili. Bu arada denizciler etap demiyorlar “Ayak” diyorlar. Ve yine yarışın bir diğer konsepti her etapta yarışçılar değişecek. Birkaç profesyonel hariç. Yani takımların kaptanları kalıcı diğer personel değişici… Kızımız Ezgim de bizden “onay” alırken “izin” demiyorum farkındaysanız, 18 yaşlarını geçince kavramlar da değişiyormuş. Bu ayrı bir konu… Evet ne diyordum, konsept gereği yarışçılar her etapta değişeceği için biz de kızımıza en kolay etap gelir umuduyla onayımızı verdik. Netice de Ezgim 4 etapta da yarıştı!
Evet, önce “ 1’e seçildim” dedi sonra “2’ ye beni kesin istiyorlar” dedi. Sonra üç için “bir arkadaşımın yerine gitmem gerekecek galiba” deyince biz de aile olarak “o zaman 4 ü de yap da tam olsun kızım” dedik. Dört olacağı baştan belliymiş de aldığı Nöroscience Psikoloji eğitiminde öğrendiklerini uygulamış bize. Kendi söyledi bir TV programında. Eğitim işe yaramış gözüküyor…
Uzun yollar ve uzun haberleşmemeler sonucunda 1 ve 2 etabı Türk gençlerinin olduğu Translated9 takımı, birinci olarak tamamladılar. Bu süre içinde haber alabildiğimiz tek yer Ocean Globe Race’in web sayfası oldu. Orada hem yarışın gidişatı hakkında haber verdiler hem de zaman zaman teknelerle uydu telefonu ile bağlantı kurup yarışçılardan ailelerine mesaj göndermeleri sağlandı. Ancak aldığımız her haber bizi mutlu etmedi tabi. Translated9’un sahibi Marco ile 12 Ekim’de yapılan bir görüşmede, bir fırtına yaşadıklarını, fırtına şiddetinden dolayı Ezgim’in ayağındaki botun çıkıp denize uçtuğunu anlatıyordu. Yola çıkalı daha bir ay olmuş henüz ilk etap tamamlanmamışken böyle bir olay neyle karşı karşıya olduğumuzun ciddiyetini bir kez daha hatırlattı bize. Tesellimiz ekibin çok profesyonel olması ve güvenlik önlemlerini asla ihmal etmemelerini bilmemizdi elbette ama yarışçıların aileleri ile kurduğumuz whatsapp grubunda neler konuşuldu neler…
İlk etap sağlıkla Güney Afrika’da bitti. İçinde iki Türk gencinin olduğu takım birinci oldu. En kolay olacağını düşündüğümüz etap bu kadar zorlu olunca gelebilen aileler ile Güney Afrika’da çocuklarımızla buluştuk. Sevgili arkadaşım Metin Uca ile son telefon konuşmamı da burada yapmıştım. Metin telefon açıp G.Afrikada olduğumu öğrenince “Bana benzeyen bir thsirt al bana“ demişti. Buldum ve aldım ama vermek kısmet olmadı. Metin ben ordayken önce kaza geçirdi sonra da bilindiği üzere şah damarlarındaki tıkanıklık nedeniyle vefat etti. Onu da anmış olduk burada…
Derken 2. Etap biraz daha uzun ve maceralı ama orada da ekip 1. Olarak yarışı bitirdi. Bizim çocuklar Ezgim ve Derin artık çok havalılar. Tabi bu arada yarışçılar değişiyor ama bizimkiler baki. Baştan beri planları oymuş zaten. Dünyayı turlayan en genç kadın ve erkek Türk unvanını almak.
Ve 3. Ayak; Yeni Zelanda-Uruguay. En zor etaplardan biri de bu. 6 bin 500 deniz mili 40-45 günde alınması bekleniyorken bir sabah saat 05.00 sıraları Translated9’un aileler için kurduğu watsup grubuna gelen bir mesaj ile uyandım. Takımın sahibi Marco…… , görüntülü olarak gönderdiği mesajda diyordu ki “Bad News….” Uykulu bir halde anladığım ilk şey haber gerçekten kötü olmalı ki, Marco yasak olan telefonun açmış bize mesaj yolluyordu. Telefon kullanmak yasak olduğu için diskalifiye sebebi. Yarışı bırakacak kadar ne olmuş acaba diye düşünürken mesajın gerisini dinlemeyi ancak akıl edebildim, daha doğrusu cesaret edebildim.
Marco, büyük bir fırtına geçirdiklerini, fırtınadan sonra tekneyi kontrol ettiklerinde teknenin bazı yerlerinin çatladığını ve su almaya başladığının haberini veriyordu bize. Hala teknedelerdi. Ve Okyanusun ortasında. Okyanusun ortasında oldukları içinde Ezgim telefonunu açmış olsa bile hemen ulaşamadık tabi ki. Birkaç saat yazışmalar, telaşlar sonunda tekne en yakın kara parçasına ulaşmak için rotasını değiştirmeye karar verdi. Falkland adası. Nerden duymuştuk bu adanın ismini? Arjantin –İngiltere savaşı. Tekne 4 gün içinde ulaştı adaya. Bu arada tekneyi tamir edecek ekip de adaya ulaşmaya çalıştı. Haftada bir uçak bir de hava muhalefeti olunca o da biraz meşakkatli olmuş ama bizim için önemli olan çocuklarımız. Ve onlar sağ salim karaya ayakbastılar. Tekne burada kısmen tamir edilip asıl işin ancak Urugay’da yapılabileceği belirtilince tekne Urugay’a taşındı ve orada eski haline getirilmeye çalışıldı 4. Ayak için. Tüm bu olanlar nedeniyle Translated9 üçüncü etapta yarıştan çekilmek zorunda kaldı.
Urugay-İngiltere son etap için teknenin hazırlandığını açıkladı uzmanlar. Büyük bir ekibin içinde teknenin tasarımcısını bile yer alıyor olması biz yarışçı yakınlarının endişelerini biraz olsun giderdi. Çünkü yarışçılar bizler kadar endişeli değil onlar için mutlaka büyük bir heyecan ama şakası yok bu durumun. Öyle olduğu için de yarışı bırakıp önce güvenlik dedi zaten takımın sahibi Marco Trombetti.
Ve 4. Ayak . Çok önemli çünkü denizciliğin Everest’i denilen Horn Burnu geçilecek bu etapta. Denizcilik literatüründe bu burnu geçmemiş isen denizci sayılmıyorsun. Geçersen de kulağına küpe takma hakkın var. Burnu sağdan dönersen sağ kulağa, soldan dönersen sol kulağa takılıyormuş küpe. Üstelik denizcilerin olduğu yerde ayaklarını masaya uzatıp oturabilirsin. Niye bu kadar önemli bu burun? Çünkü bu bölge Panama kanalı yapılmadan önce tek geçiş noktası ve denizcilerin yüzde 50’sinin hayatını kaybettiği TEHLİKELİ bir bölge.
İşte bizimkiler burayı da geçtiler. Hem de kendilerine göre büyük bir şans ila gündüze saatlerine denk geldikleri için harika da fotoğraflar çektiler. Ocean Globe Race aracılığı ile bu muhteşem haber bize ulaştıktan birkaç gün sonra telefonum bu kez Ezgim’in numarası çaldı. Akşamüzeri saat 18.00. Karaya ulaşmaları mümkün değil daha en az 10 günleri vardı. Hayırdır inşallah.
Açtım tabi bir telaş. Tekne yine aynı yerden su almaya başladı dedi Ezgim. Ne kadar endişelenmeliyiz? Kıyıya yakın mısınız? En yakın yer Portekiz’in Madeira adası. Ulaşmak 4 gün sürecek. Aslında o kadar uzak değil ama çatlağın büyümemesi için çok ama çok yavaş gitmek gerekiyor. Ve rota yarışın başladığı nokta İngiltere’den adaya çevrildi. Güvenlik nedeni ile yarışın bitmesine sadece 10 gün kala.
Bu serüven nasıl bitti derseniz. Öncelikle herkes sağlıklı. Teknedeki sorun nedeniyle yarıştan çekilmek zorunda kaldılar. Ama tekne yine tamir edildikten sonra tekrar yola çıkarak İngiltere’ye ulaşarak Dünya turunu tamamladılar. Yarış halen devam ederken varış noktasına ulaşan Translated9’un arkasında hala bir tekne vardı.
Bu yarış sonunda, Ezgim Mıstıkoğlu yelken ile Dünyayı turlayan en genç Türk Kadını, Deniz Derin Bınaroğlu en genç Türk Erkeği unvanını aldılar.
Ben bu deneyimden çok şey öğrendim. Gençler neler kazandı? Hayatlarına ne kattı? o nu da başka bir yazıda aktarmak üzere…
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.