Umarım, bu `` Yurt Dışında Yaşayan Yurttaşlarımız`` konusundan bıkmadınız? Ben bıkmadım ve bıkmayacağım da... Nasıl bıkarsınız ki? Tamı tamına 7 milyon yurttaşımız yaşıyor yurt dışında. Bunların yaklaşık 5 milyonu Avrupa`da ve bunların da yaklaşık 3,5 milyonu Almanya`da çalışıyor; yüksek öğrenim görüyor, meslek öğrenimi yapıyor ya da emekli olarak ömrünün son demlerini yaşıyor.
Bu konudan neden bıkmadım ve de bıkmayacağımı da hemen açıklayayım. Bu 7 milyonluk kitlenin ne bir temsilciliği var, ne bir sözcüsü var, ve ne de bir örgütü var...
***
Bu satırların yazarı 50 yıldan fazladır bu kitlenin içinde; yaşamakta, çalışmakta, örgütlenmekte ve politika yapmaktadır. Yapıyor da ne oluyor? Kocaman bir hiç... Çünkü, bu 7 milyonluk kitle, ne kitle olarak, ne yurttaş olarak, ne seçmen olarak ciddiye alınıyor. Bu devlet katında da böyle, politik partiler nezdinde de böyle ve Türkiye`de yaşayan yurttaşlarımızın gözünde de böyle. Gün oldu ``Gastarbeiter`` (Misafir İşçi) olduk, gün oldu döviz makinesi olduk, gün oldu ``En Alttakiler`` olduk ve şimdilerde de göçmen olduk... Burada Göçmen ve Türk dostu Günter WALRAFF`ın kulaklarını çınlatalım.
Birileri bize yolunacak tavuk gözüyle bakıyor, birileri de `çevir kazı yanmasın` politikası yapıyor...
***
Halbuki, Eylül 1961 tarihinde Almanya Federal Cumhuriyeti ile imzalanan "İşgücü Sözleşmesi"nin üzerinden 60 yıldan fazla zaman geçti. 4. kuşak burada okullara devam ediyor. Gerçi, topraklarımızdan Almanya`ya işgücü göçünün tarihi ta Osmanlı'ya dayanıyor. İsteyenler, Dresden`deki "Yenideze/ JENITCHE Sigara Fabrikası"nın tarihine göz atabilir... Bu sözleşmeden önce 1957 yılından itibaren, Almanya iyi yetişmiş iş gücünü yani sanat okulu mezunlarını seçerek alıyordu zaten... Beş kuruş yatırım yapmadan, hazır işgücü ithali, transferi...
***
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak seçimlerin öneminin yurt dışındaki seçmenler tarafından gayet iyi anlaşıldığını gözlemliyorum.
Bütün partilerin yurt dışı örgütleri ya da bazı partilerin arka bahçesi olan dini yapılanmalar ve/veya STK`lar hummalı bir çalışmanın içinde...
Seçmen listeleri taranıp kontrol edildi... Sandık Görevlileri ve Gözlemciler eğitimden geçirildi... Engelli, yaşlı ve taşıtı olmayan yurttaşlar için seçim sandıklarının konulacağı Konsolosluklara taşımak amacıyla arabalar organize ediliyor, minibüsler ve hatta otobüsler kiralanıyor...
***
Bütün bunlar iyi güzel de içleri buruk bu yurttaşlarımızın. Seçimlere katılarak oy verebiliyorlar, ama kendi temsilcilerini seçerek meclise, TBMM`ne gönderemiyorlar. Seçebilirsin, ama aday olamazsın yani...
Bu bir ayağı eksik demokrasi Türkiye`ye yakışmıyor. Demokrasi bir bütündür, kurallar manzumesidir. Az biraz hamile olunamayacağı gibi, az biraz demokrat da olunamaz. Yurt dışındaki yurttaşlarımıza sadece seçme hakki verilerek bu iş geçiştirilemez. Seçilme hakkı da tanınmalıdır.
Bu bağlamda, 14 mayısta seçilecek TBMM`nin üyeleri en kısa zamanda T.C. Anayasası'nı, Partiler Yasası'nı değiştirerek, Yurt Dışını YURTDIŞI SEÇİM BÖLGESİ olmasını bir kanunla düzenleyerek bu eksikliği gidermelidir.
Türkiye`ye de bu yakışır. Yurt dışında yaşayan yurttaşlarımız bunu hak ediyor. Yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın sorunlarını en iyi kendileri biliyor. Bunu, kendi seçtikleri temsilcileri yoluyla TBMM`nde dile getirmeleri en tabii haklarıdır. Damdan düşenin halini daha önce damdan düşmüş olan bilir...
***
Aday olsun olmasın, herkesin üstüne düşen görev şudur yurt dışında: Bu yorgun, çözüm üretemeyen, otokratlaşmış/otoriterleşmiş Cumhurbaşkanı ve AKP Hükümeti gitmelidir. Yerine uzlaşmacı, güçlendirilmiş çok partili parlementer sistemden yana olanlar gelmelidir.
Bu süreçte çok önemli olan iki nokta var:
1.) Seçimle gelen seçimle gitmelidir.
2.) Seçimler öncesinde, esnasında ve sonrasında kimsenin burnu bile kanamamalıdır.
Türkiye bunu hak ediyor.
Bu konudan neden bıkmadım ve de bıkmayacağımı da hemen açıklayayım. Bu 7 milyonluk kitlenin ne bir temsilciliği var, ne bir sözcüsü var, ve ne de bir örgütü var...
***
Bu satırların yazarı 50 yıldan fazladır bu kitlenin içinde; yaşamakta, çalışmakta, örgütlenmekte ve politika yapmaktadır. Yapıyor da ne oluyor? Kocaman bir hiç... Çünkü, bu 7 milyonluk kitle, ne kitle olarak, ne yurttaş olarak, ne seçmen olarak ciddiye alınıyor. Bu devlet katında da böyle, politik partiler nezdinde de böyle ve Türkiye`de yaşayan yurttaşlarımızın gözünde de böyle. Gün oldu ``Gastarbeiter`` (Misafir İşçi) olduk, gün oldu döviz makinesi olduk, gün oldu ``En Alttakiler`` olduk ve şimdilerde de göçmen olduk... Burada Göçmen ve Türk dostu Günter WALRAFF`ın kulaklarını çınlatalım.
Birileri bize yolunacak tavuk gözüyle bakıyor, birileri de `çevir kazı yanmasın` politikası yapıyor...
***
Halbuki, Eylül 1961 tarihinde Almanya Federal Cumhuriyeti ile imzalanan "İşgücü Sözleşmesi"nin üzerinden 60 yıldan fazla zaman geçti. 4. kuşak burada okullara devam ediyor. Gerçi, topraklarımızdan Almanya`ya işgücü göçünün tarihi ta Osmanlı'ya dayanıyor. İsteyenler, Dresden`deki "Yenideze/ JENITCHE Sigara Fabrikası"nın tarihine göz atabilir... Bu sözleşmeden önce 1957 yılından itibaren, Almanya iyi yetişmiş iş gücünü yani sanat okulu mezunlarını seçerek alıyordu zaten... Beş kuruş yatırım yapmadan, hazır işgücü ithali, transferi...
***
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak seçimlerin öneminin yurt dışındaki seçmenler tarafından gayet iyi anlaşıldığını gözlemliyorum.
Bütün partilerin yurt dışı örgütleri ya da bazı partilerin arka bahçesi olan dini yapılanmalar ve/veya STK`lar hummalı bir çalışmanın içinde...
Seçmen listeleri taranıp kontrol edildi... Sandık Görevlileri ve Gözlemciler eğitimden geçirildi... Engelli, yaşlı ve taşıtı olmayan yurttaşlar için seçim sandıklarının konulacağı Konsolosluklara taşımak amacıyla arabalar organize ediliyor, minibüsler ve hatta otobüsler kiralanıyor...
***
Bütün bunlar iyi güzel de içleri buruk bu yurttaşlarımızın. Seçimlere katılarak oy verebiliyorlar, ama kendi temsilcilerini seçerek meclise, TBMM`ne gönderemiyorlar. Seçebilirsin, ama aday olamazsın yani...
Bu bir ayağı eksik demokrasi Türkiye`ye yakışmıyor. Demokrasi bir bütündür, kurallar manzumesidir. Az biraz hamile olunamayacağı gibi, az biraz demokrat da olunamaz. Yurt dışındaki yurttaşlarımıza sadece seçme hakki verilerek bu iş geçiştirilemez. Seçilme hakkı da tanınmalıdır.
Bu bağlamda, 14 mayısta seçilecek TBMM`nin üyeleri en kısa zamanda T.C. Anayasası'nı, Partiler Yasası'nı değiştirerek, Yurt Dışını YURTDIŞI SEÇİM BÖLGESİ olmasını bir kanunla düzenleyerek bu eksikliği gidermelidir.
Türkiye`ye de bu yakışır. Yurt dışında yaşayan yurttaşlarımız bunu hak ediyor. Yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın sorunlarını en iyi kendileri biliyor. Bunu, kendi seçtikleri temsilcileri yoluyla TBMM`nde dile getirmeleri en tabii haklarıdır. Damdan düşenin halini daha önce damdan düşmüş olan bilir...
***
Aday olsun olmasın, herkesin üstüne düşen görev şudur yurt dışında: Bu yorgun, çözüm üretemeyen, otokratlaşmış/otoriterleşmiş Cumhurbaşkanı ve AKP Hükümeti gitmelidir. Yerine uzlaşmacı, güçlendirilmiş çok partili parlementer sistemden yana olanlar gelmelidir.
Bu süreçte çok önemli olan iki nokta var:
1.) Seçimle gelen seçimle gitmelidir.
2.) Seçimler öncesinde, esnasında ve sonrasında kimsenin burnu bile kanamamalıdır.
Türkiye bunu hak ediyor.