Hafta başında Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna'nın Ankara ziyareti anlaşıldığı kadarıyla pek de parlak geçmedi. Önceki yazımda yazmıştım. Colonna Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve meslektaşı Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu'na Rusya'yla fazla sıkı fıkı ilişkilere dikkat edilmesi gerektiği uyarısında bulunmuştu. Ayrıca AB içinde Fransa'nın başını çektiği ülkeler Avrupa'da siyasi İslam'ın yayılması ve yaygınlaşmasından kaygı duyuyor. Özellikle Fransa, Ankara'nın Rusya'yla yakınlaşmasından, üstüne de Avrupa ülkelerinde siyasi İslam tohumlarını ekecek vakıfları ve örgütleri desteklemesinden ciddi rahatsızlık duyuyor.
Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Mayıs ayında, yeniden başkanlığa seçilir seçilmez açıkladığı bir proje var. Avrupa Siyasal Topluluğu'nu kurmak. Bu önce Sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterand tarafından ortaya atılmış, ardından Jacques Chirac bunu desteklemişti.
Seleflerinin izinden giden Macron'un bundan amacı 27 AB üyesi ülkeye ilaveten AB üyesi olmayan komşu ülkeleri siyasi bir çatı altında toplamak. Bu ülkeler İngiltere,Norveç,İsviçre, Batı Balkan ülkeleri, Ukrayna ve Türkiye. Ama 27 AB üyesi ülke içinde Türkiye'ye pek de iyi gözle bakan yok. Hatta Türkiye'nin bu topluluğa dahil edilmesine şimdiden karşı çıkılıyor.
Avrupa Siyasal Topluluğu zirve toplantısı 6-7 Ekim tarihleri arasında Çekya'nın başkenti Prag'da yapılacak. AB dönem başkanı olan Çekya toplantının ev sahibi olarak davet edilecek ülkelerin en üst düzey yetkililerini çağırmak görevini üstlenecek. Bu arada şu hatırlatmayı da yapalım. Türkiye'nin Prag Büyükelçisi "Bakara makaracı" Egemen Bağış. Bağış, New York'ta Erdoğan'ın "tercümanı" olarak görevliyken mükemmel "arabuluculuk" işlerini Prag'da da yapabilecek mi? Konuyu bir zamanlar kendisini yakından izlemiş olan Alan Makovsky'ye sormak lazım.
Bakalım Bağış, zirve toplantısı öncesi nasıl bir çalışma yapıp Türkiye'nin davet edilmesinin önünü açacak ya da açamayacak?
Fransız Le Monde gazetesinde yayımlanan yazıya göre Avrupa Siyasal Topluluğu projesinin ayrıntıları Prag zirvesinde açıklanacak. Le Monde'un yazısında Fransa Dışişleri Bakanı Colonna'nın Ankara ziyaretinde Avrupa Siyasal Topluluğu projesinden söz ettiği, ancak pek de ayrıntılara girmediği belirtiliyor. Gazeteye göre 27 AB ülkesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ve Batı'ya karşı izlediği politikalardan ciddi biçimde rahatsızlık duyuyor. O nedenle de Türkiye'nin Prag zirvesine davet edilmesine sıcak bakmıyorlar.
Le Monde'un yazısında Fransa Dışişleri Bakanı Colonna'nın Ankara'dan sonra ziyaret ettiği Yunanistan'ın başkenti Atina'da konuyu Yunan Başbakanı Kiriakos Mitsotakis'e de açtığı belirtiliyor. Mitsotakis'in Ankara hükümetine bakış açısı belli olduğu için Atina'nın nasıl bir tutum aldığını yazmama gerek yok sanırım.
Ancak ortada şöyle de bir durum var: Fransa Cumhurbaşkanı Macron şimdiye kadar olabildiğince uzlaşmacı bir tutum izlenmesinden yana. Dolayısıyla da Türkiye'nin davet edilmesini hiç bir şekilde veto etmeyeceğini söylediği de akıllarda.
PUTİN KARŞITI KULÜP
Le Monde'un yazısı şu cümlelerle sürüyor:
"Öbür Avrupa başkentleri gibi Paris de Türkiye'yi, bir uzmanın tabiriyle bu 'Putin Karşıtı Kulüp' bünyesine almakta tereddüt ediyor. Öte yandan Rusya'nın istilasından yedi ay sonra Ukrayna'ya Avrupa ailesine 'Hoş geldin' deme hazırlıkları yapılıyor.
"Avrupa Siyasal Topluluğu toplantısında AB'ye üye adayı olan ülkelere tam üyelik sözü verilmeden birliğin demokratik değerlerine ne kadar uyum sağlayabilecekleri izlenecek."
Görünen o ki başta Fransa Türkiye'yi Rusya'nın kucağına itip Ankara'ya sırtını dönmekte isteksiz de Erdoğan-Putin yakınlığına rağmen Ankara'yı anti-Putin kulübüne davet için de geçerli bir formül bulması gerekiyor. Ancak bu yolda nasıl bir irade gösterileceğini de önümüzdeki bir ay içinde anlayacağız.
Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Mayıs ayında, yeniden başkanlığa seçilir seçilmez açıkladığı bir proje var. Avrupa Siyasal Topluluğu'nu kurmak. Bu önce Sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterand tarafından ortaya atılmış, ardından Jacques Chirac bunu desteklemişti.
Seleflerinin izinden giden Macron'un bundan amacı 27 AB üyesi ülkeye ilaveten AB üyesi olmayan komşu ülkeleri siyasi bir çatı altında toplamak. Bu ülkeler İngiltere,Norveç,İsviçre, Batı Balkan ülkeleri, Ukrayna ve Türkiye. Ama 27 AB üyesi ülke içinde Türkiye'ye pek de iyi gözle bakan yok. Hatta Türkiye'nin bu topluluğa dahil edilmesine şimdiden karşı çıkılıyor.
Avrupa Siyasal Topluluğu zirve toplantısı 6-7 Ekim tarihleri arasında Çekya'nın başkenti Prag'da yapılacak. AB dönem başkanı olan Çekya toplantının ev sahibi olarak davet edilecek ülkelerin en üst düzey yetkililerini çağırmak görevini üstlenecek. Bu arada şu hatırlatmayı da yapalım. Türkiye'nin Prag Büyükelçisi "Bakara makaracı" Egemen Bağış. Bağış, New York'ta Erdoğan'ın "tercümanı" olarak görevliyken mükemmel "arabuluculuk" işlerini Prag'da da yapabilecek mi? Konuyu bir zamanlar kendisini yakından izlemiş olan Alan Makovsky'ye sormak lazım.
Bakalım Bağış, zirve toplantısı öncesi nasıl bir çalışma yapıp Türkiye'nin davet edilmesinin önünü açacak ya da açamayacak?
Fransız Le Monde gazetesinde yayımlanan yazıya göre Avrupa Siyasal Topluluğu projesinin ayrıntıları Prag zirvesinde açıklanacak. Le Monde'un yazısında Fransa Dışişleri Bakanı Colonna'nın Ankara ziyaretinde Avrupa Siyasal Topluluğu projesinden söz ettiği, ancak pek de ayrıntılara girmediği belirtiliyor. Gazeteye göre 27 AB ülkesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ve Batı'ya karşı izlediği politikalardan ciddi biçimde rahatsızlık duyuyor. O nedenle de Türkiye'nin Prag zirvesine davet edilmesine sıcak bakmıyorlar.
Le Monde'un yazısında Fransa Dışişleri Bakanı Colonna'nın Ankara'dan sonra ziyaret ettiği Yunanistan'ın başkenti Atina'da konuyu Yunan Başbakanı Kiriakos Mitsotakis'e de açtığı belirtiliyor. Mitsotakis'in Ankara hükümetine bakış açısı belli olduğu için Atina'nın nasıl bir tutum aldığını yazmama gerek yok sanırım.
Ancak ortada şöyle de bir durum var: Fransa Cumhurbaşkanı Macron şimdiye kadar olabildiğince uzlaşmacı bir tutum izlenmesinden yana. Dolayısıyla da Türkiye'nin davet edilmesini hiç bir şekilde veto etmeyeceğini söylediği de akıllarda.
PUTİN KARŞITI KULÜP
Le Monde'un yazısı şu cümlelerle sürüyor:
"Öbür Avrupa başkentleri gibi Paris de Türkiye'yi, bir uzmanın tabiriyle bu 'Putin Karşıtı Kulüp' bünyesine almakta tereddüt ediyor. Öte yandan Rusya'nın istilasından yedi ay sonra Ukrayna'ya Avrupa ailesine 'Hoş geldin' deme hazırlıkları yapılıyor.
"Avrupa Siyasal Topluluğu toplantısında AB'ye üye adayı olan ülkelere tam üyelik sözü verilmeden birliğin demokratik değerlerine ne kadar uyum sağlayabilecekleri izlenecek."
Görünen o ki başta Fransa Türkiye'yi Rusya'nın kucağına itip Ankara'ya sırtını dönmekte isteksiz de Erdoğan-Putin yakınlığına rağmen Ankara'yı anti-Putin kulübüne davet için de geçerli bir formül bulması gerekiyor. Ancak bu yolda nasıl bir irade gösterileceğini de önümüzdeki bir ay içinde anlayacağız.