Yeni Türkiye'yi gördük, görüyoruz
Türkiye'nin son yıllarını şekillendiren, iktidarın çalışmalarını yönlendiren söylem ya da motivasyon nedir diye sorsam zannediyorum herkes biraz düşününce 'Yeni Türkiye'ye adım atar. İktidarın halen yer yer seçim kampanyalarına tema yaptığı, kürsülerden dillendirdiği bu 'Yeni Türkiye' söyleminin altında yatanın ne olduğunu 16 Nisan'daki halkoylamasında hep birlikte gördük.
Zat-ı alilerinin hayalindeki Türkiye
20 Sene önce topluma özgürlükleri vadederek seçim kazanan AKP'nin, günün sonunda 'Yeni Türkiye' söylemiyle inşa ettiği ülkede bugün vatandaşlar sokak röportajında 2-3 kelime etmekten korkuyorlar. Açıkça ifade etmeliyim ki, AKP'nin kurucu kadrolarının tamamı neyi hayal ediyordu bilmiyorum ama zat-ı alilerinin hayalindeki Türkiye tam da bugünkü Türkiye'ydi.
Yeni Türkiye kisvesi
'Yeni Türkiye' kisvesi altında otoriter bir yönetimi tesis edip toplumun tüm bireylerine kendi diktiği kıyafeti geçirmeye çalışan, bırakın denetlenmeyi kendisini eleştirebilecek tüm mekanizmaları ortadan kaldıran, kendisiyle aynı düşünceyi paylaşmayan vatandaşları yasadışılaştıran, en basit günlük aktiviteleri dahi lüks gibi sunan, dünün hesabını bugünün vatandaşlarına kesmeye çalışan bir düşün dünyasının ürünü Türkiye, bugünkü Türkiye.
AKP'yi tercih edilebilir bir seçenek kılan neydi ?
Tabii bu dönüşüm bir günde gerçekleşmedi, 20 seneye yayılan bir stratejinin adım adım hayata geçirilmesinin bir sonucu bu. Hatırlayınız lütfen o günlerde genç, dinamik kabul edilen AKP kadrolarına ülkeyi yönetme şansını veren en önemli unsur neydi ? Mevcut siyaset kurumundaki aktörlerin topluma ümit verememesiydi, neredeyse her partinin bir şekilde koalisyonda yer alıp yine de istikrarlı bir yönetim ortaya koyamayışıydı.
Siyasi istikrarsızlık değil siyasi beceriksizlik
Siyasi istikrarsızlıktan öte benim siyasi beceriksizlikler olarak tanımladığım 1993-2002 arası dönem seçimlerden sadece 1 sene önce kurulmuş bir partinin tek başına iktidar olarak diğer tüm partileri alaşağı etmesiyle sonuçlandı. Tabii ki AKP'nin iktidara gelişi sadece bu faktörle açıklanamaz, toplumdaki muhafazakarlaşma eğilimi, FETÖ'nün toplumu sarmalaması ve birkaç farklı unsurun bir kesişimi bu. Lakin yine de bu hemen hemen 10 senelik dönemdeki becerisizlikler de fevkalade önemli AKP'nin doğuşunda.
AKP tam 20 senedir kendisinden öncekileri karalıyor !
Sonra mevcut aktörlerin tükenmişliği meydandayken genç kadroların, farklı laflar etmesi. Bir de karizmatik oluşları derken nur topu gibi merkez, liberal, özgürlükçü görünümlü otoriter, rövanşist, siyasal İslamcı bir iktidar hem de tek başına ! Sonrası hepimizin malumu ama bir hakikat ki AKP'nin bugün de en büyük kozlarından biri kendilerinden önceki yönetimlerin beceriksizlikleri. Bu 'Yeni Türkiye' söylemine de görece meşru bir zemin sağlayan gerçeklik 90'lı yılların talihsizlikleri. AKP tam 20 senedir, kendisinden öncesini karalayarak toplumu dönüştürüyor !
Tansu Çiller, Sarıyer'deki yemek, potansiyel yol haritası ve niyet
Bunları hatırlatmak istedim zira biliyorsunuz son 1-2 haftadır kamuoyunu epey meşgul eden bir konu var. Bu konu eski Türkiye'nin (!) önde gelen temsilcilerinden, eski Başbakan Prof. Dr. Tansu Çiller'in siyasete dönmesi meselesi. Ben bu iddiaların sosyal medyada etkileşim alarak dolaştığını gördüğümde gülüp geçmiştim ve hatırıma Tanju Cılızoğlu'nun ''Canboray, Tansu Çiller'in siyasi kariyerinde aldığı tek doğru bir karar vardır; o da istifa etmektir.'' sözlerini getirmiştim. Ama daha sonra çeşitli yerlerden kulağıma havadisler çalınmaya başladı ve bu konu giderek ilgimi çekmeye başladı. Belirtmek isterim; ben Tansu Hanım'la birlikte siyaset yapmış ya da beraber çalışmış insanlarla vakit geçirme, onların tecrübelerinden yararlanma şansı yakalamış bir gencim. Bu yüzden onlardan dinlediğim, onların yazdıklarından okuduğum kadarıyla Tansu Hanım'ın böyle bir karar almayacağını düşündüm. Fakat baktım ki söylentiler artıyor, bu hadise artık tartışma programlarına kadar vardı; ben de Tansu Hanım'la yakın temasta çalışmış olan, DYP'de, ANAP'ta, bürokraside üst düzey görevlerde bulunmuş olan 7-8 isimle telefon görüşmeleri yaptım. Bu kulislerin bir gerçekliği olup olmadığını öğrenmek, gerçekliği varsa da aklımdaki soruları tartışmak için görüşmeler yaptım.
Bu sohbetlerin tüm muhataplarını ricaları üzerine isim isim yazmıyorum ama bu sohbetlerde görüştüğümüz konuları sizlere aktarmak istiyorum;
Tansu Hanım bundan iki, üç ay kadar önce Sarıyer'de bir yemek tertip ediyor. Bu yemeğe DYP'de, ANAP'ta, DSP'de, BBP'de, MHP'de, DTP'de, DP'de, ADP'de ve İYİ Parti'de siyaset yapmış ya da yapıyor olan misafirler, bürokraside önemli görev almış olan misafirler ve çeşitli iş insanları davet ediliyor. Tansu Hanım burada bir konuşma yapıyor ve konuşmasında Türkiye'nin tarihi bir değişimin eşiğine geldiğini ifade ediyor. Merkez sağın tarumar edilmiş olmasının topluma büyük zararlar verdiğine dikkat çekiyor ve eğer bu tarihi değişimde merkez sağın yeniden yükselebilmesi için üzerine düşen bir görev olursa bunu yapmaktan kaçınmayacağını belirtiyor. Yemekte bulunan misafirlerine de bu şartların oluşması durumunda neler yapılması gerektiğini soruyor. Tansu Hanım'ın konuşmasında önemli bir hususun altını çiziyor; her iki ittifakı da eleştiriyor, her iki ittifakı da toplumu kutuplaştırmakla itham ediyor. Merkez sağın yeniden oluşup bu kutuplaşmayı yırtıp atması gerektiğini vurguluyor. Değerlendirmelerine devam edeceklerini, gerektiğinde bir araya geleceklerini ve gerektiğinde sorumluluk almaktan çekinmeyeceklerini bir kez daha ifade ediyor. Daha sonra tartışmalar yapılıyor ve yemek sonlandırılıyor.
Bunları duymak beni şaşırttı çünkü ben Tansu Hanım'ın böyle bir yemek davetini dahi vermesini düşündürücü buldum. Zira biliyorsunuz uzun yıllar boyunca DP geleneğinden kendisine siyasete dönmesi yönünde çağrılar yapıldı ama kendisi bu çağrıların hiçbirini kabul etmedi. Önce 2018'de daha sonra da 2021'de kendisine iktidar tarafından çeşitli pozisyonlar teklif edildi ama bunları da eşi Özer Uçuran'ın sağlık durumunu gerekçe göstererek kabul etmedi.
Bu sohbetlerden sonra süreç nasıl gelişiyor diye bir görüşme turu daha gerçekleştirdim. Ve burada Tansu Hanım'ın bir kararın eşiğinde olduğunu, DYP adını yeniden kullanmak istediği bu mümkün olamazsa da alternatif Büyük Türkiye Partisi, Anadolu Partisi gibi isimlerin üzerinde durduğunu ayrıca mevcut her iki ittifaka da dahil olmayan partilerden müteşekkil bir ittifakın oluşmasına önayak olarak bir üçüncü yol sunmak istediğini öğrendim. Çalışma ekibiyle birlikte güçlendirilmiş başkanlık sistemi üzerinde durarak, hesap verebilir ve denetlenebilir, yasamayı oyun dışı bırakmayan bir başkanlık modeli üzerinde durduğunu; parlamenter sistemlerin Türkiye'ye iyi gelmediği düşüncesini savunduğunu öğrendim. Tansu Hanım'ın görüşmelerini sessizlikle, titizlikle sürdürdüğünü ve nihai kararını çok yakında verip eğer partileşme yolunu seçerse bu yazın bitimine dek partisinin başında olacağını öğrendim. Her iki ittifaka da eklenmeme konusunda kararlı olduğunu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygun gördüğü adaya destek vereceğini ya da kendisinin ittifakının cumhurbaşkanı adayı olarak seçime gireceğini öğrendim.
Bunlardan sonra da mevcut ya da eski Demokrat Partililerle; İYİ Parti, CHP gibi partilerin içinde siyaset yapan merkez sağ kökenlilerle durumu tartıştım. Genellikle bu girişimin samimi bulunmadığını, Tansu Hanım'ın çok geç kaldığını, toplumda bir destek göremeyeceğini duydum bu isimlerden. Tabii Tansu Hanım'ın iktidara eklemlenmemesi durumunda merkez sağın önünün açılması için onunla hareket edebileceğini söyleyenleri de duydum ama bunun için kendi ağzından net şekilde Cumhur İttifakı'na karşı olduğunu deklare etmesini şart koştuklarını işittim.
Evet, şaşırtıcı şekilde Tansu Çiller gerçekten bir hareketlilik içerisinde ama henüz nihai kararını vermedi ama yakında verecek biz de bu kararı öğreneceğiz; parti kurması durumunda da partisinin söylem ve hedefleri zannediyorum bu yazdıklarımdan üç aşağı beş yukarı anlaşılabilir.
Bir noktanın göz ardı edildiğini düşünüyorum; Tansu Hanım, 28 Şubat'ta Yeni Şafak'a bir röportaj verdi ve bu demeçte de aslında parti kurmayı düşündüğünü üstü kapalı ifade etti. Bu röportaj, 6 muhalefet partisinin güçlendirilmiş parlamenter sistem sunumunu gerçekleştirdiği gün yayımlandı. Ve hem salonda hem sosyal medyada hem de ulusal basında Tansu Hanım'ın potansiyel partisi epey konuşuldu.
Neredeyse 6 partinin bir araya geldiği bir organizasyon kadar konuşuldu. Bu nokta bize gösteriyor ki Tansu Çiller öyle çok da hafife alınacak, çok da göz ardı edilecek bir figür değil. Tansu Çiller'in yüzde kaç oy potansiyeli olduğunu bilmiyorum, bunu ancak kamuoyu araştırmacıları somut verilerle ortaya koyabilir ki belki de 20 sene sonra ilk kez bir araştırma şirketi bu ayki araştırmasında Tansu Çiller'i soruyor, neticeleri kamuoyuna açık paylaşılacak mı bilmiyorum ama illa ki sızacaktır; göreceğiz.
Burada önemli olan nokta AKP'ye siyasi beceriksizliklerin önemli bir temsilcisi olarak 20 senedir oy kazandıran bir siyasi figürün, 'Yeni Türkiye' söylemine katkı sunmuş bir eski başbakanın gerçekten niyetinin ne olduğudur.
Tansu Hanım sık sık genç vurgusu yapıyor, bu konudaki samimiyetine de inanmak istiyorum.
Öyleyse bir genç olarak kendisine bir not bırakmak istiyorum;
Tansu Hanım, bugün gençler sizi samimiyetle ülke için uğraş vermiş ama belli konularda çok da başarılı olamamış ilk ve tek kadın başbakanımız olarak tanıyor, biliyor ve adınız geçtiğinde hürmeti eksik etmiyor.
Eğer gerçekten Türkiye'ye ve Türkiye'nin gençlerine bir iyilik yapma gayreti içindeyseniz; parti kurun ve bu kokuşmuş iktidarın karşısına çıkın. Doğruları söyleyin, mensubu olduğunuz geleneğin ağırlığına yakışacak şekilde mücadelenizi verin ve son sözü topluma bırakın. Bundan memnuniyet duyarız.
Eğer gerçekten Türkiye'ye ve Türkiye'nin gençlerin bir iyilik yapma gayreti içindeyseniz; parti kurmayın ama siyasetin üstünde bir figür olarak bugün yapılan tüm yanlışlara karşı dimdik durun, hem iktidarı hem de muhalefeti yeri geldiğinde eleştirin. Doğruları söyleyin, bundan da memnuniyet duyarız.
Ama yok bu böyle değilse de ben iktidara destek vererek konfor alanımı inşa ettim, şimdi bana bir görev veriliyor, benden konfor alanımı korumam için iktidarın yalanlarına ortak olmam isteniyor diye bir uydu particik kurma peşindeyseniz de lütfen yapmayın böyle şeyler; hiç gereği yok.
Şahsınıza duyulan saygıyı paralamayın, topluma özellikle de yarının öncüsü gençlere ''Türkiye tam da düzlüğe çıkarken, sülalesinin menfaati için toplumun önüne taş koydu; kendisinin dönemine eski Türkiye diye diye oy kasanlara yancı oldu çıktı başımıza !'' dedirtmeyin.
Mümkün olduğunca iyi anılmak varken; mümkün olduğunca kötü anılmayı seçmeyin.
Kararı kendilerinindir.
Göreceğiz hep birlikte.
Bu kararı göreceğiz hep birlikte.
90'ların sarışın, güzel kadının kararını göreceğiz.
Yakında göreceğiz.
Göreceğiz Tansu Çiller'in kararını.
Türkiye'nin son yıllarını şekillendiren, iktidarın çalışmalarını yönlendiren söylem ya da motivasyon nedir diye sorsam zannediyorum herkes biraz düşününce 'Yeni Türkiye'ye adım atar. İktidarın halen yer yer seçim kampanyalarına tema yaptığı, kürsülerden dillendirdiği bu 'Yeni Türkiye' söyleminin altında yatanın ne olduğunu 16 Nisan'daki halkoylamasında hep birlikte gördük.
Zat-ı alilerinin hayalindeki Türkiye
20 Sene önce topluma özgürlükleri vadederek seçim kazanan AKP'nin, günün sonunda 'Yeni Türkiye' söylemiyle inşa ettiği ülkede bugün vatandaşlar sokak röportajında 2-3 kelime etmekten korkuyorlar. Açıkça ifade etmeliyim ki, AKP'nin kurucu kadrolarının tamamı neyi hayal ediyordu bilmiyorum ama zat-ı alilerinin hayalindeki Türkiye tam da bugünkü Türkiye'ydi.
Yeni Türkiye kisvesi
'Yeni Türkiye' kisvesi altında otoriter bir yönetimi tesis edip toplumun tüm bireylerine kendi diktiği kıyafeti geçirmeye çalışan, bırakın denetlenmeyi kendisini eleştirebilecek tüm mekanizmaları ortadan kaldıran, kendisiyle aynı düşünceyi paylaşmayan vatandaşları yasadışılaştıran, en basit günlük aktiviteleri dahi lüks gibi sunan, dünün hesabını bugünün vatandaşlarına kesmeye çalışan bir düşün dünyasının ürünü Türkiye, bugünkü Türkiye.
AKP'yi tercih edilebilir bir seçenek kılan neydi ?
Tabii bu dönüşüm bir günde gerçekleşmedi, 20 seneye yayılan bir stratejinin adım adım hayata geçirilmesinin bir sonucu bu. Hatırlayınız lütfen o günlerde genç, dinamik kabul edilen AKP kadrolarına ülkeyi yönetme şansını veren en önemli unsur neydi ? Mevcut siyaset kurumundaki aktörlerin topluma ümit verememesiydi, neredeyse her partinin bir şekilde koalisyonda yer alıp yine de istikrarlı bir yönetim ortaya koyamayışıydı.
Siyasi istikrarsızlık değil siyasi beceriksizlik
Siyasi istikrarsızlıktan öte benim siyasi beceriksizlikler olarak tanımladığım 1993-2002 arası dönem seçimlerden sadece 1 sene önce kurulmuş bir partinin tek başına iktidar olarak diğer tüm partileri alaşağı etmesiyle sonuçlandı. Tabii ki AKP'nin iktidara gelişi sadece bu faktörle açıklanamaz, toplumdaki muhafazakarlaşma eğilimi, FETÖ'nün toplumu sarmalaması ve birkaç farklı unsurun bir kesişimi bu. Lakin yine de bu hemen hemen 10 senelik dönemdeki becerisizlikler de fevkalade önemli AKP'nin doğuşunda.
AKP tam 20 senedir kendisinden öncekileri karalıyor !
Sonra mevcut aktörlerin tükenmişliği meydandayken genç kadroların, farklı laflar etmesi. Bir de karizmatik oluşları derken nur topu gibi merkez, liberal, özgürlükçü görünümlü otoriter, rövanşist, siyasal İslamcı bir iktidar hem de tek başına ! Sonrası hepimizin malumu ama bir hakikat ki AKP'nin bugün de en büyük kozlarından biri kendilerinden önceki yönetimlerin beceriksizlikleri. Bu 'Yeni Türkiye' söylemine de görece meşru bir zemin sağlayan gerçeklik 90'lı yılların talihsizlikleri. AKP tam 20 senedir, kendisinden öncesini karalayarak toplumu dönüştürüyor !
Tansu Çiller, Sarıyer'deki yemek, potansiyel yol haritası ve niyet
Bunları hatırlatmak istedim zira biliyorsunuz son 1-2 haftadır kamuoyunu epey meşgul eden bir konu var. Bu konu eski Türkiye'nin (!) önde gelen temsilcilerinden, eski Başbakan Prof. Dr. Tansu Çiller'in siyasete dönmesi meselesi. Ben bu iddiaların sosyal medyada etkileşim alarak dolaştığını gördüğümde gülüp geçmiştim ve hatırıma Tanju Cılızoğlu'nun ''Canboray, Tansu Çiller'in siyasi kariyerinde aldığı tek doğru bir karar vardır; o da istifa etmektir.'' sözlerini getirmiştim. Ama daha sonra çeşitli yerlerden kulağıma havadisler çalınmaya başladı ve bu konu giderek ilgimi çekmeye başladı. Belirtmek isterim; ben Tansu Hanım'la birlikte siyaset yapmış ya da beraber çalışmış insanlarla vakit geçirme, onların tecrübelerinden yararlanma şansı yakalamış bir gencim. Bu yüzden onlardan dinlediğim, onların yazdıklarından okuduğum kadarıyla Tansu Hanım'ın böyle bir karar almayacağını düşündüm. Fakat baktım ki söylentiler artıyor, bu hadise artık tartışma programlarına kadar vardı; ben de Tansu Hanım'la yakın temasta çalışmış olan, DYP'de, ANAP'ta, bürokraside üst düzey görevlerde bulunmuş olan 7-8 isimle telefon görüşmeleri yaptım. Bu kulislerin bir gerçekliği olup olmadığını öğrenmek, gerçekliği varsa da aklımdaki soruları tartışmak için görüşmeler yaptım.
Bu sohbetlerin tüm muhataplarını ricaları üzerine isim isim yazmıyorum ama bu sohbetlerde görüştüğümüz konuları sizlere aktarmak istiyorum;
Tansu Hanım bundan iki, üç ay kadar önce Sarıyer'de bir yemek tertip ediyor. Bu yemeğe DYP'de, ANAP'ta, DSP'de, BBP'de, MHP'de, DTP'de, DP'de, ADP'de ve İYİ Parti'de siyaset yapmış ya da yapıyor olan misafirler, bürokraside önemli görev almış olan misafirler ve çeşitli iş insanları davet ediliyor. Tansu Hanım burada bir konuşma yapıyor ve konuşmasında Türkiye'nin tarihi bir değişimin eşiğine geldiğini ifade ediyor. Merkez sağın tarumar edilmiş olmasının topluma büyük zararlar verdiğine dikkat çekiyor ve eğer bu tarihi değişimde merkez sağın yeniden yükselebilmesi için üzerine düşen bir görev olursa bunu yapmaktan kaçınmayacağını belirtiyor. Yemekte bulunan misafirlerine de bu şartların oluşması durumunda neler yapılması gerektiğini soruyor. Tansu Hanım'ın konuşmasında önemli bir hususun altını çiziyor; her iki ittifakı da eleştiriyor, her iki ittifakı da toplumu kutuplaştırmakla itham ediyor. Merkez sağın yeniden oluşup bu kutuplaşmayı yırtıp atması gerektiğini vurguluyor. Değerlendirmelerine devam edeceklerini, gerektiğinde bir araya geleceklerini ve gerektiğinde sorumluluk almaktan çekinmeyeceklerini bir kez daha ifade ediyor. Daha sonra tartışmalar yapılıyor ve yemek sonlandırılıyor.
Bunları duymak beni şaşırttı çünkü ben Tansu Hanım'ın böyle bir yemek davetini dahi vermesini düşündürücü buldum. Zira biliyorsunuz uzun yıllar boyunca DP geleneğinden kendisine siyasete dönmesi yönünde çağrılar yapıldı ama kendisi bu çağrıların hiçbirini kabul etmedi. Önce 2018'de daha sonra da 2021'de kendisine iktidar tarafından çeşitli pozisyonlar teklif edildi ama bunları da eşi Özer Uçuran'ın sağlık durumunu gerekçe göstererek kabul etmedi.
Bu sohbetlerden sonra süreç nasıl gelişiyor diye bir görüşme turu daha gerçekleştirdim. Ve burada Tansu Hanım'ın bir kararın eşiğinde olduğunu, DYP adını yeniden kullanmak istediği bu mümkün olamazsa da alternatif Büyük Türkiye Partisi, Anadolu Partisi gibi isimlerin üzerinde durduğunu ayrıca mevcut her iki ittifaka da dahil olmayan partilerden müteşekkil bir ittifakın oluşmasına önayak olarak bir üçüncü yol sunmak istediğini öğrendim. Çalışma ekibiyle birlikte güçlendirilmiş başkanlık sistemi üzerinde durarak, hesap verebilir ve denetlenebilir, yasamayı oyun dışı bırakmayan bir başkanlık modeli üzerinde durduğunu; parlamenter sistemlerin Türkiye'ye iyi gelmediği düşüncesini savunduğunu öğrendim. Tansu Hanım'ın görüşmelerini sessizlikle, titizlikle sürdürdüğünü ve nihai kararını çok yakında verip eğer partileşme yolunu seçerse bu yazın bitimine dek partisinin başında olacağını öğrendim. Her iki ittifaka da eklenmeme konusunda kararlı olduğunu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygun gördüğü adaya destek vereceğini ya da kendisinin ittifakının cumhurbaşkanı adayı olarak seçime gireceğini öğrendim.
Bunlardan sonra da mevcut ya da eski Demokrat Partililerle; İYİ Parti, CHP gibi partilerin içinde siyaset yapan merkez sağ kökenlilerle durumu tartıştım. Genellikle bu girişimin samimi bulunmadığını, Tansu Hanım'ın çok geç kaldığını, toplumda bir destek göremeyeceğini duydum bu isimlerden. Tabii Tansu Hanım'ın iktidara eklemlenmemesi durumunda merkez sağın önünün açılması için onunla hareket edebileceğini söyleyenleri de duydum ama bunun için kendi ağzından net şekilde Cumhur İttifakı'na karşı olduğunu deklare etmesini şart koştuklarını işittim.
Evet, şaşırtıcı şekilde Tansu Çiller gerçekten bir hareketlilik içerisinde ama henüz nihai kararını vermedi ama yakında verecek biz de bu kararı öğreneceğiz; parti kurması durumunda da partisinin söylem ve hedefleri zannediyorum bu yazdıklarımdan üç aşağı beş yukarı anlaşılabilir.
Bir noktanın göz ardı edildiğini düşünüyorum; Tansu Hanım, 28 Şubat'ta Yeni Şafak'a bir röportaj verdi ve bu demeçte de aslında parti kurmayı düşündüğünü üstü kapalı ifade etti. Bu röportaj, 6 muhalefet partisinin güçlendirilmiş parlamenter sistem sunumunu gerçekleştirdiği gün yayımlandı. Ve hem salonda hem sosyal medyada hem de ulusal basında Tansu Hanım'ın potansiyel partisi epey konuşuldu.
Neredeyse 6 partinin bir araya geldiği bir organizasyon kadar konuşuldu. Bu nokta bize gösteriyor ki Tansu Çiller öyle çok da hafife alınacak, çok da göz ardı edilecek bir figür değil. Tansu Çiller'in yüzde kaç oy potansiyeli olduğunu bilmiyorum, bunu ancak kamuoyu araştırmacıları somut verilerle ortaya koyabilir ki belki de 20 sene sonra ilk kez bir araştırma şirketi bu ayki araştırmasında Tansu Çiller'i soruyor, neticeleri kamuoyuna açık paylaşılacak mı bilmiyorum ama illa ki sızacaktır; göreceğiz.
Burada önemli olan nokta AKP'ye siyasi beceriksizliklerin önemli bir temsilcisi olarak 20 senedir oy kazandıran bir siyasi figürün, 'Yeni Türkiye' söylemine katkı sunmuş bir eski başbakanın gerçekten niyetinin ne olduğudur.
Tansu Hanım sık sık genç vurgusu yapıyor, bu konudaki samimiyetine de inanmak istiyorum.
Öyleyse bir genç olarak kendisine bir not bırakmak istiyorum;
Tansu Hanım, bugün gençler sizi samimiyetle ülke için uğraş vermiş ama belli konularda çok da başarılı olamamış ilk ve tek kadın başbakanımız olarak tanıyor, biliyor ve adınız geçtiğinde hürmeti eksik etmiyor.
Eğer gerçekten Türkiye'ye ve Türkiye'nin gençlerine bir iyilik yapma gayreti içindeyseniz; parti kurun ve bu kokuşmuş iktidarın karşısına çıkın. Doğruları söyleyin, mensubu olduğunuz geleneğin ağırlığına yakışacak şekilde mücadelenizi verin ve son sözü topluma bırakın. Bundan memnuniyet duyarız.
Eğer gerçekten Türkiye'ye ve Türkiye'nin gençlerin bir iyilik yapma gayreti içindeyseniz; parti kurmayın ama siyasetin üstünde bir figür olarak bugün yapılan tüm yanlışlara karşı dimdik durun, hem iktidarı hem de muhalefeti yeri geldiğinde eleştirin. Doğruları söyleyin, bundan da memnuniyet duyarız.
Ama yok bu böyle değilse de ben iktidara destek vererek konfor alanımı inşa ettim, şimdi bana bir görev veriliyor, benden konfor alanımı korumam için iktidarın yalanlarına ortak olmam isteniyor diye bir uydu particik kurma peşindeyseniz de lütfen yapmayın böyle şeyler; hiç gereği yok.
Şahsınıza duyulan saygıyı paralamayın, topluma özellikle de yarının öncüsü gençlere ''Türkiye tam da düzlüğe çıkarken, sülalesinin menfaati için toplumun önüne taş koydu; kendisinin dönemine eski Türkiye diye diye oy kasanlara yancı oldu çıktı başımıza !'' dedirtmeyin.
Mümkün olduğunca iyi anılmak varken; mümkün olduğunca kötü anılmayı seçmeyin.
Kararı kendilerinindir.
Göreceğiz hep birlikte.
Bu kararı göreceğiz hep birlikte.
90'ların sarışın, güzel kadının kararını göreceğiz.
Yakında göreceğiz.
Göreceğiz Tansu Çiller'in kararını.