Temel bilgi sermayesi ve öğrenme istidadı kriterlerinden vazgeçilerek yozlaşan aydın sınıfı, kendisini popüler ķültürün kifayetsiz meşhurlarıyla rekabet ederken buldu. Bu durum diğer kriterlerle birlikte var olması gereken, özel bir ahlak anlayışını da yıktı.
Geçen iki yüzyılda bilgiyi devletlerin emrine vererek geri kalan dünyaya ihanet eden batılı aydın sınıfından egemenle ilişkisini kendi toplumuna ihanet edebilir seviyeye çeken bizim aydın sınıfımıza ulaştık.
Üretilen bilgiyi rehber edinen bir siyaset yerine siyaset kurumunun davranışlarını takip edip ona göre hiza alan ve tevil görevi üstlenen aydın (gazeteci, akademisyen) bu ülkenin en büyük sorunudur…
Kendisini bıkmadan tekzip edebilen bunu açıklama ihtiyacı da duymayan bir aydın sınıfının kaygıları toplumsal olamaz. Siyasetin ise bu aydın tipine gösterdiği teveccüh ne yazık ki kaygılarının ortak olduğuna delâlet eder
Bu çok uzun zamandır böyle olsa da yeni düzenin muhalifleri bir önceki dönemin seçkinleri olarak inandırıcılık sorunu yaşamaları kaçınılmaz. Her seferinde halka sizi en çok benim desteklediğim siyaset kolluyor söylemine sığınan aydın sınıfının şu ana kadar en avantajlı olanı savunduğu fikrin siyasi temsilcileri asla iktidar olamayanları oldu.
En azından ne kendileri ne de halk onların savunduğu fikirlerin temsilcileri iktidar olunca ne olacağını görmedi, ya da göremedi.
Buna rağmen temel insan hakları gibi tartışılması abes bir çok konuda bile zaaf yaşayan siyaset kendilerini destekleyen aydın! kesiminden aldığı desteği öyle başka ve tartışılmaz şeylere dayandırmayı başardı ki insanlar gözleri ile görüp elleri ile dokunabildikleri gerçekleri dahi reddetmeyi tercih ettiler.
Artık geri dönüşü çok zor bir noktada olsak da umut var olmak zorundayız. Her şeyin düzeleceği bir sabaha uyanma fırsatını kaçırdığımızı kabul edelim. Bu dakikadan itibaren bilgi ve aydınla egemenin suç ortaklığını bozabilecek bir sürece ihtiyacımız var. Bu süreç için gönüllü olacak bir egemen aklına da ihtiyacımız var. Eleştirileri saldırı olarak algılamayacak bir akıl ve onu eleştirirken şahsi menfaatinden feragat edebilecek bir aydın aklına.
Kendi menfaatine yabancılaşmış bir toplumun üyesi olmak şahsi menfaatini yükletmenin yeterli olduğu yanılgısına mahkum olur. Şahsına sağlanmış lüks ve servetlerden diğerlerine düşen payı belli seviyelerde tutmayı başaran egemenin adamları ve aydınları tarafından bir miktar nemalandırılan kalabalıklar aslında gerçek menfaatlerinden çok uzaklaşmış demektir.
Kendilerinden sonrasının ne olacağı ile ilgilenmeyen ve sadece günü kurtarmaya yönelik hayatlar yaşarken birilerinin nesillerini kurtarmalarına aparat olduğunu fark etmemektir kendi menfaatine yabancılaşmak.
İşte bu tarz toplumların kurtuluş reçetesi bir süre de olsa hep beraber bedel ödemeye razı olmaları aslında, ancak bunu açıkça söyleyen bir siyaset anlayışının aynı toplumu ika etme şansı yoktur. Bunu gerçekten yapma niyetinde olan bir siyasi aktör ve onun bunu yapacağına emin olan bir aydın sınıfı bulunsa dahi yetkiyi alıncaya kadar yapacaklarını açık etmemek zorunda kalacaklardır. Başka türlü ne yazık ki yetkiyi devralma şansları olmaz.
İşte orada da diğer risk başlar bugün ülkedeki sistemin egemene sunduğu imkanlar başlangıç niyetlerini gerçekleştirmek konusunda son derece büyük bir risktir. O gücün sağlayacağı imkanlardan feragat ederek toplumun menfaatlerine kapı açmak oldukça meşakkatli bir yol çünkü. Bu yola girmeyi göze alan siyasi, zaten kendisine karşı olan bir aydın! sınıfı ile mücadele vermek zorunda kalacaktır. Üzerine bir de sistemin kendisine sunduğu gücü de halka devretmeyi kabul edecek. Bütün bunları yaparken durumu fark etmeyen o gücü devretmeyi planladığı halktan dahi tepki alacak. Dahası bir önceki sistemin de arızalarını da gidermek gibi çok meşakkatli de bir süreç yaşayacak.
İşte bu güne kadar hep sistem yerine kahramanlarla ayakta kalmaya çalışan bu toplum son kez bir kahramana daha ihtiyaç duyacak gibi. Eğer O da her zamanki gibi davranacak olursa girdiğimiz bu yoldan dönüş yok. Ama o son kahraman bu ülkenin bir daha kendisi de dahil hiçbir kahramana ihtiyaç duymayacağı bir fedakarlık yapabilirse hala umut var..
Geçen iki yüzyılda bilgiyi devletlerin emrine vererek geri kalan dünyaya ihanet eden batılı aydın sınıfından egemenle ilişkisini kendi toplumuna ihanet edebilir seviyeye çeken bizim aydın sınıfımıza ulaştık.
Üretilen bilgiyi rehber edinen bir siyaset yerine siyaset kurumunun davranışlarını takip edip ona göre hiza alan ve tevil görevi üstlenen aydın (gazeteci, akademisyen) bu ülkenin en büyük sorunudur…
Kendisini bıkmadan tekzip edebilen bunu açıklama ihtiyacı da duymayan bir aydın sınıfının kaygıları toplumsal olamaz. Siyasetin ise bu aydın tipine gösterdiği teveccüh ne yazık ki kaygılarının ortak olduğuna delâlet eder
Bu çok uzun zamandır böyle olsa da yeni düzenin muhalifleri bir önceki dönemin seçkinleri olarak inandırıcılık sorunu yaşamaları kaçınılmaz. Her seferinde halka sizi en çok benim desteklediğim siyaset kolluyor söylemine sığınan aydın sınıfının şu ana kadar en avantajlı olanı savunduğu fikrin siyasi temsilcileri asla iktidar olamayanları oldu.
En azından ne kendileri ne de halk onların savunduğu fikirlerin temsilcileri iktidar olunca ne olacağını görmedi, ya da göremedi.
Buna rağmen temel insan hakları gibi tartışılması abes bir çok konuda bile zaaf yaşayan siyaset kendilerini destekleyen aydın! kesiminden aldığı desteği öyle başka ve tartışılmaz şeylere dayandırmayı başardı ki insanlar gözleri ile görüp elleri ile dokunabildikleri gerçekleri dahi reddetmeyi tercih ettiler.
Artık geri dönüşü çok zor bir noktada olsak da umut var olmak zorundayız. Her şeyin düzeleceği bir sabaha uyanma fırsatını kaçırdığımızı kabul edelim. Bu dakikadan itibaren bilgi ve aydınla egemenin suç ortaklığını bozabilecek bir sürece ihtiyacımız var. Bu süreç için gönüllü olacak bir egemen aklına da ihtiyacımız var. Eleştirileri saldırı olarak algılamayacak bir akıl ve onu eleştirirken şahsi menfaatinden feragat edebilecek bir aydın aklına.
Kendi menfaatine yabancılaşmış bir toplumun üyesi olmak şahsi menfaatini yükletmenin yeterli olduğu yanılgısına mahkum olur. Şahsına sağlanmış lüks ve servetlerden diğerlerine düşen payı belli seviyelerde tutmayı başaran egemenin adamları ve aydınları tarafından bir miktar nemalandırılan kalabalıklar aslında gerçek menfaatlerinden çok uzaklaşmış demektir.
Kendilerinden sonrasının ne olacağı ile ilgilenmeyen ve sadece günü kurtarmaya yönelik hayatlar yaşarken birilerinin nesillerini kurtarmalarına aparat olduğunu fark etmemektir kendi menfaatine yabancılaşmak.
İşte bu tarz toplumların kurtuluş reçetesi bir süre de olsa hep beraber bedel ödemeye razı olmaları aslında, ancak bunu açıkça söyleyen bir siyaset anlayışının aynı toplumu ika etme şansı yoktur. Bunu gerçekten yapma niyetinde olan bir siyasi aktör ve onun bunu yapacağına emin olan bir aydın sınıfı bulunsa dahi yetkiyi alıncaya kadar yapacaklarını açık etmemek zorunda kalacaklardır. Başka türlü ne yazık ki yetkiyi devralma şansları olmaz.
İşte orada da diğer risk başlar bugün ülkedeki sistemin egemene sunduğu imkanlar başlangıç niyetlerini gerçekleştirmek konusunda son derece büyük bir risktir. O gücün sağlayacağı imkanlardan feragat ederek toplumun menfaatlerine kapı açmak oldukça meşakkatli bir yol çünkü. Bu yola girmeyi göze alan siyasi, zaten kendisine karşı olan bir aydın! sınıfı ile mücadele vermek zorunda kalacaktır. Üzerine bir de sistemin kendisine sunduğu gücü de halka devretmeyi kabul edecek. Bütün bunları yaparken durumu fark etmeyen o gücü devretmeyi planladığı halktan dahi tepki alacak. Dahası bir önceki sistemin de arızalarını da gidermek gibi çok meşakkatli de bir süreç yaşayacak.
İşte bu güne kadar hep sistem yerine kahramanlarla ayakta kalmaya çalışan bu toplum son kez bir kahramana daha ihtiyaç duyacak gibi. Eğer O da her zamanki gibi davranacak olursa girdiğimiz bu yoldan dönüş yok. Ama o son kahraman bu ülkenin bir daha kendisi de dahil hiçbir kahramana ihtiyaç duymayacağı bir fedakarlık yapabilirse hala umut var..
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.