Bazı siyaset adamları çevrelerinde aynen kendileri gibi düşünen veya çıkar için o görüntüyü veren yalakaları yeğlemektedirler. Bunda bazı liderlerin kişiliklerinde, eğitim yetersizliklerinde, taşıdıkları aşağılık duygusunda, geldikleri sosyal sınıfın çıkarını kollar görünüp kendi testisini doldurma eğiliminde, çağdışı kültüründe ve yetersiz bilgi ve çağdaş dünyanın gerektirdiği sorunların üzerinden gelebilecek yeteneklerden uzak olması gibi değişik faktörlerde aramak gerekir. Sırf ideal yoldaşım, tarikattan arkadaşım, yakınım diye bir takım kişileri göreve getirmek çok kötü sonuçlar doğurabiliyor. Dünya siyaset tarihi bu tür yanılgıların yok ettiği siyasetçilerle doludur.
Bir siyaset adamı düşünün ki, iktidara gelir gelmez önceden yakını olduğu belli olan ve tanıdığını sandığı bir kişiyi ülkenin ulusal radyo televizyon kurumunun başına getirmek istemiş, bunu yapabilmek için de ülkedeki yasalarla, geleneklerle çatışmayı göze almış ve sonuçta isteğini gerçekleştirerek bu kişiyi işbaşına getirmiştir. Aradan kısa bir süre geçince bu uğruna kavga verilen kişinin hiç de öyle beklenen nitelikleri taşımadığı ortaya çıkmış ve hayal kırıklığı ile apar topar bu kişi görevden alınmıştır.
Aynı siyasetçi, zamanında çevresinde olan ve aynı idealleri paylaştığını sandığı bir başka fikirdaşını, ülkede yayın medyasının düzenlenmesinden sorumlu ve tarafsız olması beklenen bir kamu kurumunun başına getirmiştir. Sonradan bu kişinin de hiç de öyle dıştan gözüktüğü gibi olmadığı ortaya çıkmış, yabancı ülkelerin polislerinin evini aradığı, mütedeyyin insanlarının verdiği fitre ve zekat ile yardım paralarını yasal olmayan yollardan kuryelik yaparak siyasetçinin bir başka yakınına taşıdığı mahkeme kayıtlarına geçmiş, binlerce kişiye ev yapacağız sözüyle toplanan paralar da sırra kadem basmış, bir iddiaya göre de bazı gayri-menkul yatırımlara harcanmıştır. Yani siyasetçinin ideallerine ortak olduğunu sandığı veya öyle diye bildiği bu kişi de belki siyasetçinin haberi bile olmadan kendini zengin etmenin yollarını bulmuştur, siyasetçinin sırtından.
Aynı siyasetçinin kader arkadaşı ve bir yakının evliliği dolayısı ile de akrabası haline gelen bir başka kişiye güveni gene ortaya bazı kuşkuların doğmasına, sonuçta bu siyasetçinin “insan seçmedeki zafiyetini ve yanlışlıklarını” ortaya çıkarmıştır. Yani bu siyasetçi “insanları tanımamakta ve bu yüzden insan seçmede büyük yanılgılara” düşmektedir.. Çünkü çağdaş yönetim kuramından habersizdir, lisan bilmez, belki de değişen dünyada liderliğin ne olduğunun farkına bile varacak yeteneği yoktur yahut inadım inat kültüründen gelmiştir. Yahut da kendine güveni olmadığı için tenkite açık değildir, sinirlerine hakim olamamaktadır.
İyi adam seçememek, kötü kadro kurmak, liderlerin akıbetini hazırlayan en önemli etkenlerden birisidir. Çünkü bu kişi veya kişilerin yaptıkları hataların faturası bir gün bu siyasetçiye çıkarılabilir.
Belki bir faydası olur ve diğer siyaset erbabının adam seçmesinde yardım eder amacıyla aşağıdaki satırları onların dikkatine sunmak istedim.
Tom Morris İnsan Değerleri Enstitüsünün kurucusu, Amerikalı filozof, profesör ve yazar Tom Morris’in “Eğer General Motors’u Aristo Yönetirse” isimli kitabında Visa Kredi Kartının kurucusu ve ilk yöneticisi Dee Hock’ a atfen şu sözlere yer verir:
“Yanında çalışacak veya senin için görev alacak kişileri seçerken ilk olarak onların ahlakına-integrity-önem ver. Ahlaklı olanları seç ve onları terfi ettir. İkinci olarak da kişilerin motivasyonuna bak, üçüncü olarak onların kapasitesine bak, dördüncü olarak onların anlama yeteneğine bak, beşinci olarak ise onların bilgilerine bak, altıncı ve sonuncu faktör olarak da onların deneyimlerine bak. Ahlak olmayınca motivasyon tehlikelidir, motivasyon olmadan kapasite yetersizdir, kapasite olmadan anlama kabiliyeti sınırlıdır, anlama kabiliyeti olmadan bilgi anlamsızdır, bilgi olmadan ise tecrübe kördür. Tecrübe o kadar önemli değildir, önemli olan ondan önce gelen niteliklerdir. Bir insanda bu nitelikler varsa tecrübe kolayca kazanılabilir.
Bir siyaset adamı düşünün ki, iktidara gelir gelmez önceden yakını olduğu belli olan ve tanıdığını sandığı bir kişiyi ülkenin ulusal radyo televizyon kurumunun başına getirmek istemiş, bunu yapabilmek için de ülkedeki yasalarla, geleneklerle çatışmayı göze almış ve sonuçta isteğini gerçekleştirerek bu kişiyi işbaşına getirmiştir. Aradan kısa bir süre geçince bu uğruna kavga verilen kişinin hiç de öyle beklenen nitelikleri taşımadığı ortaya çıkmış ve hayal kırıklığı ile apar topar bu kişi görevden alınmıştır.
Aynı siyasetçi, zamanında çevresinde olan ve aynı idealleri paylaştığını sandığı bir başka fikirdaşını, ülkede yayın medyasının düzenlenmesinden sorumlu ve tarafsız olması beklenen bir kamu kurumunun başına getirmiştir. Sonradan bu kişinin de hiç de öyle dıştan gözüktüğü gibi olmadığı ortaya çıkmış, yabancı ülkelerin polislerinin evini aradığı, mütedeyyin insanlarının verdiği fitre ve zekat ile yardım paralarını yasal olmayan yollardan kuryelik yaparak siyasetçinin bir başka yakınına taşıdığı mahkeme kayıtlarına geçmiş, binlerce kişiye ev yapacağız sözüyle toplanan paralar da sırra kadem basmış, bir iddiaya göre de bazı gayri-menkul yatırımlara harcanmıştır. Yani siyasetçinin ideallerine ortak olduğunu sandığı veya öyle diye bildiği bu kişi de belki siyasetçinin haberi bile olmadan kendini zengin etmenin yollarını bulmuştur, siyasetçinin sırtından.
Aynı siyasetçinin kader arkadaşı ve bir yakının evliliği dolayısı ile de akrabası haline gelen bir başka kişiye güveni gene ortaya bazı kuşkuların doğmasına, sonuçta bu siyasetçinin “insan seçmedeki zafiyetini ve yanlışlıklarını” ortaya çıkarmıştır. Yani bu siyasetçi “insanları tanımamakta ve bu yüzden insan seçmede büyük yanılgılara” düşmektedir.. Çünkü çağdaş yönetim kuramından habersizdir, lisan bilmez, belki de değişen dünyada liderliğin ne olduğunun farkına bile varacak yeteneği yoktur yahut inadım inat kültüründen gelmiştir. Yahut da kendine güveni olmadığı için tenkite açık değildir, sinirlerine hakim olamamaktadır.
İyi adam seçememek, kötü kadro kurmak, liderlerin akıbetini hazırlayan en önemli etkenlerden birisidir. Çünkü bu kişi veya kişilerin yaptıkları hataların faturası bir gün bu siyasetçiye çıkarılabilir.
Belki bir faydası olur ve diğer siyaset erbabının adam seçmesinde yardım eder amacıyla aşağıdaki satırları onların dikkatine sunmak istedim.
Tom Morris İnsan Değerleri Enstitüsünün kurucusu, Amerikalı filozof, profesör ve yazar Tom Morris’in “Eğer General Motors’u Aristo Yönetirse” isimli kitabında Visa Kredi Kartının kurucusu ve ilk yöneticisi Dee Hock’ a atfen şu sözlere yer verir:
“Yanında çalışacak veya senin için görev alacak kişileri seçerken ilk olarak onların ahlakına-integrity-önem ver. Ahlaklı olanları seç ve onları terfi ettir. İkinci olarak da kişilerin motivasyonuna bak, üçüncü olarak onların kapasitesine bak, dördüncü olarak onların anlama yeteneğine bak, beşinci olarak ise onların bilgilerine bak, altıncı ve sonuncu faktör olarak da onların deneyimlerine bak. Ahlak olmayınca motivasyon tehlikelidir, motivasyon olmadan kapasite yetersizdir, kapasite olmadan anlama kabiliyeti sınırlıdır, anlama kabiliyeti olmadan bilgi anlamsızdır, bilgi olmadan ise tecrübe kördür. Tecrübe o kadar önemli değildir, önemli olan ondan önce gelen niteliklerdir. Bir insanda bu nitelikler varsa tecrübe kolayca kazanılabilir.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.