Türk Milleti… Asırlarca varlığını sürdürmüş, dünyanın dört bir yanına nam salmış, her karış topraktan buram buram kültürler toplayarak, şanını zenginleştirmiş yüce millet.
Bünyesinde barındırdığı tüm farklı kültürler bir gökkuşağı ihtişamıyla gözleri, yürekleri doldururken, ülkemiz insanını tek, renksiz bir karanlığa çekmek isteyen, gericiliğin tutsağı olan zavallı zihniyetler, bu ihtişamı kaldıramayarak 2 Temmuz 1993 tarihinde, tek suçları laik ve çağdaş düşünmek, tek suçları farklı kültürler ve inanç yaklaşımlarıyla kültürümüzü zenginleştirmek olan Atatürk Devrimlerini benimsemiş çoğunluğu alevi laik kardeşlerimizi katletmişlerdir. Bu tarih irticanın bütün vahşetiyle gözler önüne serildiği ve örgütsel bir şiddet eylemine dönüştüğü tarihlerden birisidir.
Yüzyıllardan beri Türklüğün savunuculuğunu üstlenen, devrimci ve insancıl ruhlarıyla tanınan, inançlarını yaşadıkları kutsal yerlerde bile Atamıza olan saygılarını göstererek Atatürk resimlerini asan Aleviler, yaşadıkları tüm zorlukların üstesinden gelmeyi becermiş, her zaman Türk kültürüne sahip çıkmayı bilmiştir.
Daima bilimin ışığında yürüyerek, bir çok aydın ve sanatçı yetiştirmişler memleketimizin ve insanlığın hizmetine katkı sağlamışlardır. Türk Milletinin bir parçası olan Alevilerle özdeşleşmiş 35 aydınımız, kendi menfaatlerini düşünen, zihinleri ortaçağın karanlığından kurtulamamış, ömürlerini bir deve kuşu gibi sarıkların, türbanların altında, bir yarasa gibi karanlığın ardında geçiren kesimin amaçsız arzularına şehit etmişlerdir. Ümmetçilerin, onlarca Türk aydınını, yazarını, gazetecisini katletmesi ülkemizde irticanın sadece fikirsel ve sosyal alanda değil şiddet eylemlerinde de kendisini gösterdiğinin ispatıdır.. Sivas'ta yapılan katliam bir kısmı alevi bir kısmı deist, ateist ve bir kısmı yine sünni inançtan olan ama hepsinin ortak noktası laiklik olan ve bektaşilik-kızılbaşlık kültürüyle özdeşleşmiş Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas'ta bulunan canlara karşı; onların nezdinde Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı girişilmiş bir katliamdır.
Yani yobazların Madımak Otelini kuşatmaları ve yakmaları sadece Alevilere karşı değil, ülkemizin dayandığı laik düzene karşı da hanin bir saldırı, suikasttır. Doğrudan milletimizin kalbine saplanan bir hançerdir. Kendileri bunu, laikliği kötüleyen ve şeriat çağrıları yapan sloganlarıyla da açıkça ortaya koymuşlar "Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak" demişlerdir. Cumhuriyet'i kuran Ulu Önder Atatürk ve Türk Milleti olduğuna göre, düşmanlıkları Atatürk'e ve Türk Milletine'dir!
Katliamın amacı; kimilerine göre Aziz NESİN’in halkın inançlarına karşı tahkir ve tahrik edici sözleri (!) kimilerine göre ise “takdir-i ilahi” (!). Bu katliamı mazur gören veya katliam için bu linç girişimi için tahrik olduğunu iddia edenlerin halen varlığını hem de bayağı kalabalık bir nüfusla sürdürüyor olması laikliğe karşı duyulan nefretin halen aynı vahşi yönüyle korunduğunu göstermektedir. Olaylar sırasında yaşanan Atatürk - Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk büstünün katliamcı yobazlarca tahrip edilmesi asıl öfke ve kinin neye karşı olduğunu gözler önüne sermiştir.
Kendi içlerinde yaşadıkları mezhep çatışmalarını dışa vurup, tüm rezilliğiyle gerçek yüzlerini gösteren irtica yanlılarının yaptıkları bunlarla da sınırlı değildi üstelik. Devrim şehidimiz Kubilay'a yaptıklarından tutun da Maraş Katliamına kadar bir çok faşistliğe sahiplik etmişlerdir. Ülkemize zarardan başka bir şey kazandırmayan, ülkenin ilerlemesinde büyük engel oluşturan bu zihniyetlere “vatan haini” demekte haksız mıyız?
Bir tarafta Canlar; Atatürk’ün ve devrimlerinin sönmez ışığını yollarına meşale yaparak bu yolda yürüyen aydınlarımız, sanatçılarımız, edebiyatçılarımız. Bizleri daha aydınlık bir geleceğe götürmek için çalışan insanlarımız.
Ve diğer bir tarafta kendi karanlık dünyalarının parmaklıkları arasına sıkışmış acımasız katiller. Bu irtica tetikçileri sadece kaybettiğimiz 35 canın değil, ülkemizi devrimlerle aydınlatmak için canını vermiş tüm şehitlerin, tüm insanların, tüm emekçilerin ve emeğin katilidir. Bu gibiler kendi yanlışlarına yenik düşmüş ve miladı dolmuş zihniyetlerin kölesi olmuştur. Tarihi çoktan geçmiş bu zihniyetler çürük bir yiyecek gibi çevreye sadece iğrenç görüntüsü ile zarar verebilir ve bazen de adını bugün bile koyamadığımız, bugün bile boğazımızda düğümlenen bir hüzün verebilirler bu ülkeye.. Ancak bu ülkenin aydınlık insanları, Mustafa Kemal'in çocukları yakılmakla bitmez; "Günü gelir sanma hesap sorulmaz.. Dayanır kapına Pir Sultan ölmez.."
KATLİAMIN SORUMLUSU İRTİCA MİKROBU
Körelmiş vicdanlarına yenik düşerek yaptıkları tüm katliamların bedelini yine masum insanlar ödemektedir. Bir hiç uğruna canlarından olan insanlarımız, diri diri yanarken devleti yöneten erk sadece olaya seyirci kalmıştır. Hatta kimileri sözleriyle apaçık katliamı desteklemişlerdir. İnsanlarımız bu dehşeti yaşarken, ateşlerin ortasında ölümü beklerken, evlatlarını, dostlarını arkalarında bırakma korkusuyla hatta bazıları onları da yanında götürmek azabıyla kıvranırken nasıl bir vicdan buna seyirci kalabiliyor??? Nasıl Atatürk'ün kurduğu laik devleti yönetenler buna tahammül edebiliyor??? Bu soruların cevapları hepimizin üzüntüsünün esas kaynağıdır. İrtica münferit bireysel eylemcilikten çıkıp, kalabalık bir linç eylemine dönüşebiliyor, daha da kötüsü irtica; devletin yönetim kademelerine kadar yükselebiliyor!
UNUTMAK TÜKENMEKTİR, SİVAS'I UNUTMAYACAÐIZ!
Bir zamanlar bu toprağın suyundan içmiş, bu toprakların kokusuyla yetişmiş ve daha sonra bu topraklar için okumuş, yazar olmuş, gazeteci olmuş, ülkenin güneşi aydını olmuş insanlarımız şimdi alevler arasında canlarından olarak yine bu ülkenin topraklarında uyumaktadır. Onlar ölmekle tükenmeyecek, aksine ardında bıraktıkları değerlerle hep yaşayacaklardır. 2 Temmuz 1993 günü affedilemez bir işkenceyle katledilen kardeşlerimizi, her 2 Temmuz günü yüreklerimiz aynı şiddetle yanarak anıyoruz…
Sizler bedenen yok edilmiş, hatta kül olmuş olabilirsiniz…
Ancak bizler sizlerin aydınlığını hep yaşatacak ve yaşayacağız…
Ardınızda bıraktığınız külleri ateş yapacak, bu bilginin ateşiyle onları yakacağız!
Onlar kanlarınızı bile kurutarak sizleri bizden ayırmış olabilirler…
Bizler küllerinizden doğacağız…
Aydınlarımızı saygıyla anıyor ve bu katliamdan şans eseri kurtulan şairimiz Aziz NESİN’in duygularıyla sözlerime son vermek istiyorum…
Sivas Acısı
Ben tanırım
Bu bulut bizim oranın bulutu
Hemşeriyiz ne de olsa
Benim için kalkmış, ta Sivas'tan gelmiş
Yurdumun bulutu
Başımın üstünde yeri var
Ben bilirim
Bu rüzgâr bizim oranın rüzgârı
Hemşerimiz ne de olsa
Benim için kopup gelmiş yayladan
Yurdumun rüzgârı
Kurutsun diye akan kanlarımı
Ben anlarım
Bu acı bizim ora işi hançer acısı
Bir ülkedeniz ne de olsa
Aynı dili konuşsak da
Anlamayız birbirimizi
Hançerin nakışı
Tanıdım acısından Sivas işi
Ben duyarım duyumsarım
Bizim oranın sızısı bu
Binip kara bir buluta Sivas ilinden
Sivas rüzgârında uçup gelmiş
Helallik dilemeye
Ey yüreğimin onmaz acıları
Ey beynimin dinmez sancıları
Suç ne bende ne de sende
Suç seni karanlıklara gömenlerde
Ne de olsa yurttaşımsın
Kapalı olsa da bütün vicdan kapıları yüzüne
Bilmelisin bir yerin var canevimde
Aziz NESİN
---alıntıdır---
---2 temmuz 1993 tarihinde yaşanan acılar hala yüreğimizde,bugünde yaşanan olayları unutmıyacağız,unutturmıyacağız...yazıda dedği gibi unutmak tükenmektir---
Bünyesinde barındırdığı tüm farklı kültürler bir gökkuşağı ihtişamıyla gözleri, yürekleri doldururken, ülkemiz insanını tek, renksiz bir karanlığa çekmek isteyen, gericiliğin tutsağı olan zavallı zihniyetler, bu ihtişamı kaldıramayarak 2 Temmuz 1993 tarihinde, tek suçları laik ve çağdaş düşünmek, tek suçları farklı kültürler ve inanç yaklaşımlarıyla kültürümüzü zenginleştirmek olan Atatürk Devrimlerini benimsemiş çoğunluğu alevi laik kardeşlerimizi katletmişlerdir. Bu tarih irticanın bütün vahşetiyle gözler önüne serildiği ve örgütsel bir şiddet eylemine dönüştüğü tarihlerden birisidir.
Yüzyıllardan beri Türklüğün savunuculuğunu üstlenen, devrimci ve insancıl ruhlarıyla tanınan, inançlarını yaşadıkları kutsal yerlerde bile Atamıza olan saygılarını göstererek Atatürk resimlerini asan Aleviler, yaşadıkları tüm zorlukların üstesinden gelmeyi becermiş, her zaman Türk kültürüne sahip çıkmayı bilmiştir.
Daima bilimin ışığında yürüyerek, bir çok aydın ve sanatçı yetiştirmişler memleketimizin ve insanlığın hizmetine katkı sağlamışlardır. Türk Milletinin bir parçası olan Alevilerle özdeşleşmiş 35 aydınımız, kendi menfaatlerini düşünen, zihinleri ortaçağın karanlığından kurtulamamış, ömürlerini bir deve kuşu gibi sarıkların, türbanların altında, bir yarasa gibi karanlığın ardında geçiren kesimin amaçsız arzularına şehit etmişlerdir. Ümmetçilerin, onlarca Türk aydınını, yazarını, gazetecisini katletmesi ülkemizde irticanın sadece fikirsel ve sosyal alanda değil şiddet eylemlerinde de kendisini gösterdiğinin ispatıdır.. Sivas'ta yapılan katliam bir kısmı alevi bir kısmı deist, ateist ve bir kısmı yine sünni inançtan olan ama hepsinin ortak noktası laiklik olan ve bektaşilik-kızılbaşlık kültürüyle özdeşleşmiş Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas'ta bulunan canlara karşı; onların nezdinde Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı girişilmiş bir katliamdır.
Yani yobazların Madımak Otelini kuşatmaları ve yakmaları sadece Alevilere karşı değil, ülkemizin dayandığı laik düzene karşı da hanin bir saldırı, suikasttır. Doğrudan milletimizin kalbine saplanan bir hançerdir. Kendileri bunu, laikliği kötüleyen ve şeriat çağrıları yapan sloganlarıyla da açıkça ortaya koymuşlar "Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak" demişlerdir. Cumhuriyet'i kuran Ulu Önder Atatürk ve Türk Milleti olduğuna göre, düşmanlıkları Atatürk'e ve Türk Milletine'dir!
Katliamın amacı; kimilerine göre Aziz NESİN’in halkın inançlarına karşı tahkir ve tahrik edici sözleri (!) kimilerine göre ise “takdir-i ilahi” (!). Bu katliamı mazur gören veya katliam için bu linç girişimi için tahrik olduğunu iddia edenlerin halen varlığını hem de bayağı kalabalık bir nüfusla sürdürüyor olması laikliğe karşı duyulan nefretin halen aynı vahşi yönüyle korunduğunu göstermektedir. Olaylar sırasında yaşanan Atatürk - Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk büstünün katliamcı yobazlarca tahrip edilmesi asıl öfke ve kinin neye karşı olduğunu gözler önüne sermiştir.
Kendi içlerinde yaşadıkları mezhep çatışmalarını dışa vurup, tüm rezilliğiyle gerçek yüzlerini gösteren irtica yanlılarının yaptıkları bunlarla da sınırlı değildi üstelik. Devrim şehidimiz Kubilay'a yaptıklarından tutun da Maraş Katliamına kadar bir çok faşistliğe sahiplik etmişlerdir. Ülkemize zarardan başka bir şey kazandırmayan, ülkenin ilerlemesinde büyük engel oluşturan bu zihniyetlere “vatan haini” demekte haksız mıyız?
Bir tarafta Canlar; Atatürk’ün ve devrimlerinin sönmez ışığını yollarına meşale yaparak bu yolda yürüyen aydınlarımız, sanatçılarımız, edebiyatçılarımız. Bizleri daha aydınlık bir geleceğe götürmek için çalışan insanlarımız.
Ve diğer bir tarafta kendi karanlık dünyalarının parmaklıkları arasına sıkışmış acımasız katiller. Bu irtica tetikçileri sadece kaybettiğimiz 35 canın değil, ülkemizi devrimlerle aydınlatmak için canını vermiş tüm şehitlerin, tüm insanların, tüm emekçilerin ve emeğin katilidir. Bu gibiler kendi yanlışlarına yenik düşmüş ve miladı dolmuş zihniyetlerin kölesi olmuştur. Tarihi çoktan geçmiş bu zihniyetler çürük bir yiyecek gibi çevreye sadece iğrenç görüntüsü ile zarar verebilir ve bazen de adını bugün bile koyamadığımız, bugün bile boğazımızda düğümlenen bir hüzün verebilirler bu ülkeye.. Ancak bu ülkenin aydınlık insanları, Mustafa Kemal'in çocukları yakılmakla bitmez; "Günü gelir sanma hesap sorulmaz.. Dayanır kapına Pir Sultan ölmez.."
KATLİAMIN SORUMLUSU İRTİCA MİKROBU
Körelmiş vicdanlarına yenik düşerek yaptıkları tüm katliamların bedelini yine masum insanlar ödemektedir. Bir hiç uğruna canlarından olan insanlarımız, diri diri yanarken devleti yöneten erk sadece olaya seyirci kalmıştır. Hatta kimileri sözleriyle apaçık katliamı desteklemişlerdir. İnsanlarımız bu dehşeti yaşarken, ateşlerin ortasında ölümü beklerken, evlatlarını, dostlarını arkalarında bırakma korkusuyla hatta bazıları onları da yanında götürmek azabıyla kıvranırken nasıl bir vicdan buna seyirci kalabiliyor??? Nasıl Atatürk'ün kurduğu laik devleti yönetenler buna tahammül edebiliyor??? Bu soruların cevapları hepimizin üzüntüsünün esas kaynağıdır. İrtica münferit bireysel eylemcilikten çıkıp, kalabalık bir linç eylemine dönüşebiliyor, daha da kötüsü irtica; devletin yönetim kademelerine kadar yükselebiliyor!
UNUTMAK TÜKENMEKTİR, SİVAS'I UNUTMAYACAÐIZ!
Bir zamanlar bu toprağın suyundan içmiş, bu toprakların kokusuyla yetişmiş ve daha sonra bu topraklar için okumuş, yazar olmuş, gazeteci olmuş, ülkenin güneşi aydını olmuş insanlarımız şimdi alevler arasında canlarından olarak yine bu ülkenin topraklarında uyumaktadır. Onlar ölmekle tükenmeyecek, aksine ardında bıraktıkları değerlerle hep yaşayacaklardır. 2 Temmuz 1993 günü affedilemez bir işkenceyle katledilen kardeşlerimizi, her 2 Temmuz günü yüreklerimiz aynı şiddetle yanarak anıyoruz…
Sizler bedenen yok edilmiş, hatta kül olmuş olabilirsiniz…
Ancak bizler sizlerin aydınlığını hep yaşatacak ve yaşayacağız…
Ardınızda bıraktığınız külleri ateş yapacak, bu bilginin ateşiyle onları yakacağız!
Onlar kanlarınızı bile kurutarak sizleri bizden ayırmış olabilirler…
Bizler küllerinizden doğacağız…
Aydınlarımızı saygıyla anıyor ve bu katliamdan şans eseri kurtulan şairimiz Aziz NESİN’in duygularıyla sözlerime son vermek istiyorum…
Sivas Acısı
Ben tanırım
Bu bulut bizim oranın bulutu
Hemşeriyiz ne de olsa
Benim için kalkmış, ta Sivas'tan gelmiş
Yurdumun bulutu
Başımın üstünde yeri var
Ben bilirim
Bu rüzgâr bizim oranın rüzgârı
Hemşerimiz ne de olsa
Benim için kopup gelmiş yayladan
Yurdumun rüzgârı
Kurutsun diye akan kanlarımı
Ben anlarım
Bu acı bizim ora işi hançer acısı
Bir ülkedeniz ne de olsa
Aynı dili konuşsak da
Anlamayız birbirimizi
Hançerin nakışı
Tanıdım acısından Sivas işi
Ben duyarım duyumsarım
Bizim oranın sızısı bu
Binip kara bir buluta Sivas ilinden
Sivas rüzgârında uçup gelmiş
Helallik dilemeye
Ey yüreğimin onmaz acıları
Ey beynimin dinmez sancıları
Suç ne bende ne de sende
Suç seni karanlıklara gömenlerde
Ne de olsa yurttaşımsın
Kapalı olsa da bütün vicdan kapıları yüzüne
Bilmelisin bir yerin var canevimde
Aziz NESİN
---alıntıdır---
---2 temmuz 1993 tarihinde yaşanan acılar hala yüreğimizde,bugünde yaşanan olayları unutmıyacağız,unutturmıyacağız...yazıda dedği gibi unutmak tükenmektir---