2 Temmuz 1993′te Sivas’ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında şehre gelen 33 aydının mürteciler tarafından Madımak otelinde yakıldı.Bu olay Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçti...
Otelde 37 kişinin öldü, bunlardan 33′ü şenlik için gelen oyuncular, yazarlar ve şairlerden oluşuyordu, 2’si otel görevlisiydi, diğer iki kişi ise saldırgandı.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin düzenlediği Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında etkinliklerin bir bölümünün de Pir Sultan Abdal’ın sazının çalındığı Sivas şehir merkezinde yapılması öngörülmüştü. Bu kapsamda pek çok aydının yanısıra Aziz Nesin'in de bu etkinlik nedeniyle, Sivas Valisi’nin (Ahmet Karabilgin) özel davetlisi olarak, bu kente gelmişti. Saldırının planlı bir hazırlık süreci sonrası başlatıldığı olaylardan sonra ortaya çıkmıştı. 1-4 Temmuz tarihleri arasında düzenlenecek etkinliklerden çok önce dağıtılan bildiriler ve gazete ilanlarıyla özellikle Aziz Nesin aleyhinde yalana dayalı provakasyon ortamı hazırlandı.
2 Temmuz 1993 günü organize olarak öğle namazından sonra Paşa ve Meydan camilerinde çıkan 500-1000 kişilik gruplar 4 koldan hükümet konağına doğru ilerlediler. Önce hükümet meydanına gelip burada ki polis barikatını aştı.Hükümet Meydanı’ndan İstasyon Caddesi yoluyla Kültür Merkezi’ne ulaşan şeriatçı grup, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etti; Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla taşlı sopalı çatışma, polisçe, fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi.
Hızını alamayan yaklaşık 10 bin kişilik saldırgan ve kökten dinci güruh ,Kültür Merkezi’nden İstasyon Caddesi yoluyla yeniden Hükümet Meydanı’na ve Madımak Oteli civarına gelir ve slogan atmaya devam eder. Akşam saatlerinde sayıları 20,000′i bulan grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ve heykeli ateşe verdi.Bu arada Sivas belediye başkanının (Temel Karamollaoğlu) tahrikleri olayları daha da ateşledi.
Aynı anda Hükümet Meydanı’na gelen göstericiler, Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başladılar.Atatürk - Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk büstü tahrip edildi. Ardından taşlanarak camları kırılan Madımak oteline sıçrayan yangın sonunda otele sığınmış olan aydınlardan, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Metin Altıok ve Hasret Gültekin’in bulunduğu 33 aydın katledildi. Oteldeki yangında ayrıca 2 otel çalışanıyla, saldırgan mürtecilerden 2 kişi de öldü. Aralarında Aziz Nesin, Lütfü Kaleli ve Arif Sağ’ın bulunduğu 51 kişi de katliamdan, kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtulurlar.Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli merdivenlerden inerlerken, bazı belediye görevlileri tekrar saldırıya geçerler.Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli, itfaiyenin merdivenlerinden aşağıya atıldılar. Başından yaralanan Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli’yi linç edilmekten araya giren polisler kurtarır. Yaralılar Polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü.
Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen ‘2 günlük sokağa çıkma yasağı’ ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağladı. Olaylar öncesinde istihbarat kaynaklarından gelen raporların gözardı edilmesi ve olaylar sırasında gerek dönemin hükümetinin gerekse yerel mülki amirlerin ve kolluk kuvvetlerinin 8 saat boyunca olaylara tepkisiz kalması ve geç müdahale etmesinin nedenleri günümüzde bile halen tartışılan bir konudur.
Yargılama 10-15 bin saldırgandan ancak 35 kişi, katliamdan bir gün sonra gözaltına alınmıştır. Artan toplumsal tepkiler sonucu, gözaltına alınanların sayısı daha sonra 190’a çıkarıldı. Gözaltına alınanlar hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalafetten dolayı soruşturma başlatılmış, fezlekeler bu doğrultuda hazırlanarak Cumhuriyet Savcılığı’na sevkedilmişlerdir. Soruşturmanın bu yetersiz çerçevede kalması sonucu, 190 kişiden 124’ü tutuklanmış, geri kalanlar serbest bırakılmışlardır.
Sivas Katliamı davasının ilk duruşması, Ankara 1 No`lu DGM’de (Devlet Güvenlik Mahkemesi) 21 Ekim.1993 günü yapıldı.Gizlilik içinde yürütülen yargılama 26 Aralık 1994’te karara bağlandı. 22 sanık hakkında 15’er yıl, 3 sanık hakkında 10’ar yıl, 54 sanık hakkında 3’er yıl, 6 sanık hakkında 2’şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi.Sanıkların avukatlarından biride daha sonra adalet bakanlığı yapacak olan RP’li (Refah Partisi) Şevket Kazan’dı.
Müdahil avukatlar, DGM’nin kararını taraflı, hukuka ve adalete aykırı olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi ‘Katliamın Cumhuriyete, Laikliğe ve Demokrasiye yönelik olduğunu’ belirterek DGM’nin kararını esastan bozdu. Ankara 1 No`lu DGM, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı. 28 Kasım 1997’de açıklanan kararda 33 sanığa idam cezasi verildi.Sivas katliamı davası İstiklal Mahkemeleri sonrasinda, tek bir davada,bu kadar çok idam cezasinin verildiği ilk davadır. Yargıtay 9. ceza dairesi 24 aralık 1998’de hapis cezalarını onadı,33 idam cezasını ise usül noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 1999 tarihinde usül eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 33 sanık DGM’ce yeniden idam cezasına çarptırıldı.
Kubilayın kesilmesiyle başlayan yobazlığın, gericiliğin, cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığının bu kez "mezhepçilik" olarak karşımıza çıkıyor ve halk Alevilere ve aydınlara karşı kışkırtılıyordu..
Aslında Sivasta yakılmak istenen sadece 37 can değil, düpedüz laik demokratik cumhuriyetti! Ne yazıktır ki ve yazıktır ki Atatürk'ün ülkesini yönetenler, güvenlik güçleri konuya gerektiği gibi müdahale etmedi; gereken tepki gösterilmedi!
Şunu kesinlikle unutmamak gerekir ki bu vahşet sadece aleviliğe olan nefretin ve düşmanlığın değil aynı zamanda "kemalizm ve Atatürk'e olan düşmanlığın" da bir yansımasıdır!
Otelde 37 kişinin öldü, bunlardan 33′ü şenlik için gelen oyuncular, yazarlar ve şairlerden oluşuyordu, 2’si otel görevlisiydi, diğer iki kişi ise saldırgandı.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin düzenlediği Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında etkinliklerin bir bölümünün de Pir Sultan Abdal’ın sazının çalındığı Sivas şehir merkezinde yapılması öngörülmüştü. Bu kapsamda pek çok aydının yanısıra Aziz Nesin'in de bu etkinlik nedeniyle, Sivas Valisi’nin (Ahmet Karabilgin) özel davetlisi olarak, bu kente gelmişti. Saldırının planlı bir hazırlık süreci sonrası başlatıldığı olaylardan sonra ortaya çıkmıştı. 1-4 Temmuz tarihleri arasında düzenlenecek etkinliklerden çok önce dağıtılan bildiriler ve gazete ilanlarıyla özellikle Aziz Nesin aleyhinde yalana dayalı provakasyon ortamı hazırlandı.
2 Temmuz 1993 günü organize olarak öğle namazından sonra Paşa ve Meydan camilerinde çıkan 500-1000 kişilik gruplar 4 koldan hükümet konağına doğru ilerlediler. Önce hükümet meydanına gelip burada ki polis barikatını aştı.Hükümet Meydanı’ndan İstasyon Caddesi yoluyla Kültür Merkezi’ne ulaşan şeriatçı grup, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etti; Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla taşlı sopalı çatışma, polisçe, fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi.
Hızını alamayan yaklaşık 10 bin kişilik saldırgan ve kökten dinci güruh ,Kültür Merkezi’nden İstasyon Caddesi yoluyla yeniden Hükümet Meydanı’na ve Madımak Oteli civarına gelir ve slogan atmaya devam eder. Akşam saatlerinde sayıları 20,000′i bulan grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ve heykeli ateşe verdi.Bu arada Sivas belediye başkanının (Temel Karamollaoğlu) tahrikleri olayları daha da ateşledi.
Aynı anda Hükümet Meydanı’na gelen göstericiler, Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başladılar.Atatürk - Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk büstü tahrip edildi. Ardından taşlanarak camları kırılan Madımak oteline sıçrayan yangın sonunda otele sığınmış olan aydınlardan, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Metin Altıok ve Hasret Gültekin’in bulunduğu 33 aydın katledildi. Oteldeki yangında ayrıca 2 otel çalışanıyla, saldırgan mürtecilerden 2 kişi de öldü. Aralarında Aziz Nesin, Lütfü Kaleli ve Arif Sağ’ın bulunduğu 51 kişi de katliamdan, kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtulurlar.Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli merdivenlerden inerlerken, bazı belediye görevlileri tekrar saldırıya geçerler.Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli, itfaiyenin merdivenlerinden aşağıya atıldılar. Başından yaralanan Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli’yi linç edilmekten araya giren polisler kurtarır. Yaralılar Polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü.
Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen ‘2 günlük sokağa çıkma yasağı’ ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağladı. Olaylar öncesinde istihbarat kaynaklarından gelen raporların gözardı edilmesi ve olaylar sırasında gerek dönemin hükümetinin gerekse yerel mülki amirlerin ve kolluk kuvvetlerinin 8 saat boyunca olaylara tepkisiz kalması ve geç müdahale etmesinin nedenleri günümüzde bile halen tartışılan bir konudur.
Yargılama 10-15 bin saldırgandan ancak 35 kişi, katliamdan bir gün sonra gözaltına alınmıştır. Artan toplumsal tepkiler sonucu, gözaltına alınanların sayısı daha sonra 190’a çıkarıldı. Gözaltına alınanlar hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalafetten dolayı soruşturma başlatılmış, fezlekeler bu doğrultuda hazırlanarak Cumhuriyet Savcılığı’na sevkedilmişlerdir. Soruşturmanın bu yetersiz çerçevede kalması sonucu, 190 kişiden 124’ü tutuklanmış, geri kalanlar serbest bırakılmışlardır.
Sivas Katliamı davasının ilk duruşması, Ankara 1 No`lu DGM’de (Devlet Güvenlik Mahkemesi) 21 Ekim.1993 günü yapıldı.Gizlilik içinde yürütülen yargılama 26 Aralık 1994’te karara bağlandı. 22 sanık hakkında 15’er yıl, 3 sanık hakkında 10’ar yıl, 54 sanık hakkında 3’er yıl, 6 sanık hakkında 2’şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi.Sanıkların avukatlarından biride daha sonra adalet bakanlığı yapacak olan RP’li (Refah Partisi) Şevket Kazan’dı.
Müdahil avukatlar, DGM’nin kararını taraflı, hukuka ve adalete aykırı olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi ‘Katliamın Cumhuriyete, Laikliğe ve Demokrasiye yönelik olduğunu’ belirterek DGM’nin kararını esastan bozdu. Ankara 1 No`lu DGM, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı. 28 Kasım 1997’de açıklanan kararda 33 sanığa idam cezasi verildi.Sivas katliamı davası İstiklal Mahkemeleri sonrasinda, tek bir davada,bu kadar çok idam cezasinin verildiği ilk davadır. Yargıtay 9. ceza dairesi 24 aralık 1998’de hapis cezalarını onadı,33 idam cezasını ise usül noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 1999 tarihinde usül eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 33 sanık DGM’ce yeniden idam cezasına çarptırıldı.
Kubilayın kesilmesiyle başlayan yobazlığın, gericiliğin, cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığının bu kez "mezhepçilik" olarak karşımıza çıkıyor ve halk Alevilere ve aydınlara karşı kışkırtılıyordu..
Aslında Sivasta yakılmak istenen sadece 37 can değil, düpedüz laik demokratik cumhuriyetti! Ne yazıktır ki ve yazıktır ki Atatürk'ün ülkesini yönetenler, güvenlik güçleri konuya gerektiği gibi müdahale etmedi; gereken tepki gösterilmedi!
Şunu kesinlikle unutmamak gerekir ki bu vahşet sadece aleviliğe olan nefretin ve düşmanlığın değil aynı zamanda "kemalizm ve Atatürk'e olan düşmanlığın" da bir yansımasıdır!