Güney Kafkasya'da İran'ın rolü üzerine klavye başına oturdum ama gündem malum kadınların protestoları. İran'da ahlak polisinin gözaltında katlettiği 22 yaşındaki Mahsa Amini için başlayan eylemler dalga dalga büyüyor. Sosyal medya zarif danslarla başörtüsü yakan kadınlarla, sokak çatışmalarıyla ve ahlak polisinin bugünleri yaratan zalimliğini gösteren videolarla dolu.
Aslında kadınların özgürlük taleplerini haykırdıkları bu eylemler aylardır sürüyordu. İran Hükümetinin bu yıl ilk defa düzenlediği 'Tesettür ve İffet' günü, bu protestoların İran rejimini ne kadar sarstığının da bir kanıtıydı.
Kadınların özgürlük talepleri İran rejimi için temel iki beka sorunundan biri. Diğeri Azeri Türkleri elbette. Bu iki grubun ortak hareket etme ihtimali rejimin en yumuşak karnı. İran'da aylardır devam eden protestoların önemli bir kısmı da Azeri Türkleri tarafından düzenleniyordu. İran güvenlik güçlerinin izlediğimiz sert müdahalelerinin bir nedeni de bu.
Bu anlamda sembol bir isim de var. Bu yılın Temmuz ayında tutuklanan dans öğretmeni Jilla İbrahimi. İbrahimi'nin başörtüsünü çıkarttığı ve Azeri halk danslarıyla Azeri kültürünün İran rejimi tarafından nasıl baskılandığını anlattığı sosyal medya paylaşımları büyük ilgi görmüştü.
* * *
İran'da son bir iki yılda koronavirüsle mücadeledeki başarısızlık, su ve altyapı eksiklikleri, artan gıda fiyatları, yüksek vergiler gibi pek çok nedenle büyük gösteriler düzenlendi. Her gösteride protestocuların kullandığı dil daha da sertleşti.
Özellikle emeklilerin ve öğretmenlerin protestoları çok etkili oldu. Hatta İran rejimi, pek de örneğine rastlanmamış şekilde işçi ve emeklilerin taleplerine boyun eğmek zorunda kaldı ve maaşları enflasyonun üzerinde artıracak bir uygulama başlattı.
Haziran ortasında bazı şehirlerdeki tüccarların yüksek vergileri protesto için kepenklerini kapatması İran rejiminde alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Çünkü İslami rejim, 1978 devriminde pazar protestolarının önemini gayet net hatırlıyordu.
Bir diğer altı çizilmesi gerek olay bu yılın Mayıs ayında Abadan kentinde çöken 10 katlı binaydı. 20'den fazla kişinin öldüğü olay büyük tepki çekti. İran Devlet Kanalı'nın "kurtarma operasyonunu başarılı göstermek için" yaptığı haberde kullandığı bir yaralının aslında enkazzede olmadığı ortaya çıkması, olayın kızgınlığını rejime karşı protestolara çevirdi.
***
Bu süreçte İran'daki Türkler kartı sıkça gündem oldu.
Özellikle son Karabağ Savaşı sırasında İran'ın Ermenistan'a yaptığı yardımları protesto amacıyla düzenlenen gösteriler dikkat çekiciydi. İran'ın Karabağ'ın özgürleştirilmesi sürecinde sergilediği tavır Türkiye ve Azerbaycan tarafından kalın harflerle not alındı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Bakü'de düzenlenen Zafer Geçidi Töreni'nde Bahtiyar Vahapzade'nin "Topraktan pay olmaz" şiirini okuması bu anlamıyla çok manidardı. İran ve Azerbaycan arasındaki doğal sınır olan Aras Nehri'nin iki yakasında Türklerin hasretini dile getiren şiir, İran tarafından toprak bütünlüğüne yönelik bir açıklama olarak algılandı ve sert dille eleştirildi. Hatta İranlı bir Bakan işi Safevi dönemi İran haritası paylaşımına kadar götürdü.
Fahrettin Altun'un "yapay bir gerilim, şiirde İran'ın adı bile geçmemekte, ima bile edilmemekte," açıklaması ise durumu kurtarmaya yetmedi. Zira "Aras'ı ayırdılar, Kum ile doldurdular; Ben senden ayrılmazdım, zor ile ayırdılar, Ay Lâçin, can Lâçin, men sene kurban Lâçin," şeklindeki sözlerde geçen "Kum ile doldurdular" ifadesinin İran Devrimi'nin temellerinin atıldığı ve bugün Mollalar Şehri olarak bilinen Kum'a bir atıf olduğu açıktı.
Mesele o dönem bir şekilde kapandı. Ama Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir'in 26 Mayıs tarihinde "Göklerdeki gücümüz," başlıklı sosyal medya paylaşımı konuyu yeniden gündeme getirdi. Türk ve Azerbaycan bayrakları ile süslenmiş videoda, savaş uçaklarının gösterisine İran doğumlu rapçi Peyam Türk'ün şarkısı eşlik ediyordu. Şarkıdaki "Kuzey'de saçan güneş, Güney'de parlar" sözleri dikkat çekiciydi.
***
İran'la Ermenistan arasındaki ilişkilerin tarihi, kültürel, ekonomik ve jeostratejik birçok boyutu var. Ama bunun en büyük nedeni ciddi bir Azeri-Türk nüfusu barındıran İran'ın Bakü karşısındaki kırılganlığı. İran'ın bu kırılganlıkla hayata geçirdiği politikalar bugün duvara çarpıyor. Azerbaycan'ın özellikle İsrail'le geliştirdiği "stratejik ilişki" bölgede bir dizi dengeyi değiştirdi. Karabağ'ın özgürleşmesi, İran'ın büyük fayda sağladığı statükoya büyük darbe vurdu.
Azerbaycan'ı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ve devamında Türkiye ile birbirine bağlamayı hedefleyen Zengezur koridoru projesi İran'ın hayat damarlarından birinin ciddi darbe alması demek. Ve görünen o ki, İran'ın bu değişimi önleyebilecek gücü ve kaynakları sınırlı.
Birkaç yıl önce hararetle tartışılan Şii Hilali projesi, İran'ın gücünü çok tüketti. Yaptırımlar ve ambargoların etkisini kırmakta zorlanan İran; Lübnan, Filistin, Yemen, Suriye ve Irak'ta etkin olmaya çalıştı ve kaynaklarını buralarda heba etti. Heba etti diyorum çünkü Irak'taki Şii nüfus bile artık İran'la ilişkilere olumsuz bakıyor. Mukteda Sadr önderliğinde Arap-Iraklı kimliğini ön plana alan anlayış her geçen gün gücünü arttırıyor.
İran'ın nükleer güç arayışı bir başka boyut. Nükleer caydırıcılık hamasi nutuklar için güzel bir başlık. Ama bu projenin mali yükü yine İran'ı sarsan ekonomik problemlerin önemli bir nedeni.
***
2020 Karabağ savaşı, Güney Kafkasya'nın jeopolitiğini önemli ölçüde değiştirdi. Ukrayna'daki Savaş bu değişimin dinamiklerini bir kere daha zorluyor. Politik ve mezhepsel rekabete dayalı Türkiye-İran ilişkileri bir kere daha dikkatli adımları gerektiriyor. Türkiye ve İran hem Suriye'de, hem Güney Kafkasya'da karşı karşıya.
İran'da kadınların başlattığı protestoların Azeri Türklerinin kültürel talepleriyle bir araya gelip gelmeyeceği büyük önem taşıyor. Ve tabi ekonomik sıkıntılar içinde boğulan toplumun diğer kesimlerinin talepleriyle de.
Geçtiğimiz günlerde Tebriz'deki protestoları izlerken bir slogan çok dikkat çekiciydi.
"Hükümet, Filistin'i bırak, biraz da bizimle ilgilen."
Bugün Şii Hilaline giden İran'ın evdeki bulgurla imtihanını izliyoruz aslında.
Aslında kadınların özgürlük taleplerini haykırdıkları bu eylemler aylardır sürüyordu. İran Hükümetinin bu yıl ilk defa düzenlediği 'Tesettür ve İffet' günü, bu protestoların İran rejimini ne kadar sarstığının da bir kanıtıydı.
Kadınların özgürlük talepleri İran rejimi için temel iki beka sorunundan biri. Diğeri Azeri Türkleri elbette. Bu iki grubun ortak hareket etme ihtimali rejimin en yumuşak karnı. İran'da aylardır devam eden protestoların önemli bir kısmı da Azeri Türkleri tarafından düzenleniyordu. İran güvenlik güçlerinin izlediğimiz sert müdahalelerinin bir nedeni de bu.
Bu anlamda sembol bir isim de var. Bu yılın Temmuz ayında tutuklanan dans öğretmeni Jilla İbrahimi. İbrahimi'nin başörtüsünü çıkarttığı ve Azeri halk danslarıyla Azeri kültürünün İran rejimi tarafından nasıl baskılandığını anlattığı sosyal medya paylaşımları büyük ilgi görmüştü.
* * *
İran'da son bir iki yılda koronavirüsle mücadeledeki başarısızlık, su ve altyapı eksiklikleri, artan gıda fiyatları, yüksek vergiler gibi pek çok nedenle büyük gösteriler düzenlendi. Her gösteride protestocuların kullandığı dil daha da sertleşti.
Özellikle emeklilerin ve öğretmenlerin protestoları çok etkili oldu. Hatta İran rejimi, pek de örneğine rastlanmamış şekilde işçi ve emeklilerin taleplerine boyun eğmek zorunda kaldı ve maaşları enflasyonun üzerinde artıracak bir uygulama başlattı.
Haziran ortasında bazı şehirlerdeki tüccarların yüksek vergileri protesto için kepenklerini kapatması İran rejiminde alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Çünkü İslami rejim, 1978 devriminde pazar protestolarının önemini gayet net hatırlıyordu.
Bir diğer altı çizilmesi gerek olay bu yılın Mayıs ayında Abadan kentinde çöken 10 katlı binaydı. 20'den fazla kişinin öldüğü olay büyük tepki çekti. İran Devlet Kanalı'nın "kurtarma operasyonunu başarılı göstermek için" yaptığı haberde kullandığı bir yaralının aslında enkazzede olmadığı ortaya çıkması, olayın kızgınlığını rejime karşı protestolara çevirdi.
***
Bu süreçte İran'daki Türkler kartı sıkça gündem oldu.
Özellikle son Karabağ Savaşı sırasında İran'ın Ermenistan'a yaptığı yardımları protesto amacıyla düzenlenen gösteriler dikkat çekiciydi. İran'ın Karabağ'ın özgürleştirilmesi sürecinde sergilediği tavır Türkiye ve Azerbaycan tarafından kalın harflerle not alındı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Bakü'de düzenlenen Zafer Geçidi Töreni'nde Bahtiyar Vahapzade'nin "Topraktan pay olmaz" şiirini okuması bu anlamıyla çok manidardı. İran ve Azerbaycan arasındaki doğal sınır olan Aras Nehri'nin iki yakasında Türklerin hasretini dile getiren şiir, İran tarafından toprak bütünlüğüne yönelik bir açıklama olarak algılandı ve sert dille eleştirildi. Hatta İranlı bir Bakan işi Safevi dönemi İran haritası paylaşımına kadar götürdü.
Fahrettin Altun'un "yapay bir gerilim, şiirde İran'ın adı bile geçmemekte, ima bile edilmemekte," açıklaması ise durumu kurtarmaya yetmedi. Zira "Aras'ı ayırdılar, Kum ile doldurdular; Ben senden ayrılmazdım, zor ile ayırdılar, Ay Lâçin, can Lâçin, men sene kurban Lâçin," şeklindeki sözlerde geçen "Kum ile doldurdular" ifadesinin İran Devrimi'nin temellerinin atıldığı ve bugün Mollalar Şehri olarak bilinen Kum'a bir atıf olduğu açıktı.
Mesele o dönem bir şekilde kapandı. Ama Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir'in 26 Mayıs tarihinde "Göklerdeki gücümüz," başlıklı sosyal medya paylaşımı konuyu yeniden gündeme getirdi. Türk ve Azerbaycan bayrakları ile süslenmiş videoda, savaş uçaklarının gösterisine İran doğumlu rapçi Peyam Türk'ün şarkısı eşlik ediyordu. Şarkıdaki "Kuzey'de saçan güneş, Güney'de parlar" sözleri dikkat çekiciydi.
***
İran'la Ermenistan arasındaki ilişkilerin tarihi, kültürel, ekonomik ve jeostratejik birçok boyutu var. Ama bunun en büyük nedeni ciddi bir Azeri-Türk nüfusu barındıran İran'ın Bakü karşısındaki kırılganlığı. İran'ın bu kırılganlıkla hayata geçirdiği politikalar bugün duvara çarpıyor. Azerbaycan'ın özellikle İsrail'le geliştirdiği "stratejik ilişki" bölgede bir dizi dengeyi değiştirdi. Karabağ'ın özgürleşmesi, İran'ın büyük fayda sağladığı statükoya büyük darbe vurdu.
Azerbaycan'ı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ve devamında Türkiye ile birbirine bağlamayı hedefleyen Zengezur koridoru projesi İran'ın hayat damarlarından birinin ciddi darbe alması demek. Ve görünen o ki, İran'ın bu değişimi önleyebilecek gücü ve kaynakları sınırlı.
Birkaç yıl önce hararetle tartışılan Şii Hilali projesi, İran'ın gücünü çok tüketti. Yaptırımlar ve ambargoların etkisini kırmakta zorlanan İran; Lübnan, Filistin, Yemen, Suriye ve Irak'ta etkin olmaya çalıştı ve kaynaklarını buralarda heba etti. Heba etti diyorum çünkü Irak'taki Şii nüfus bile artık İran'la ilişkilere olumsuz bakıyor. Mukteda Sadr önderliğinde Arap-Iraklı kimliğini ön plana alan anlayış her geçen gün gücünü arttırıyor.
İran'ın nükleer güç arayışı bir başka boyut. Nükleer caydırıcılık hamasi nutuklar için güzel bir başlık. Ama bu projenin mali yükü yine İran'ı sarsan ekonomik problemlerin önemli bir nedeni.
***
2020 Karabağ savaşı, Güney Kafkasya'nın jeopolitiğini önemli ölçüde değiştirdi. Ukrayna'daki Savaş bu değişimin dinamiklerini bir kere daha zorluyor. Politik ve mezhepsel rekabete dayalı Türkiye-İran ilişkileri bir kere daha dikkatli adımları gerektiriyor. Türkiye ve İran hem Suriye'de, hem Güney Kafkasya'da karşı karşıya.
İran'da kadınların başlattığı protestoların Azeri Türklerinin kültürel talepleriyle bir araya gelip gelmeyeceği büyük önem taşıyor. Ve tabi ekonomik sıkıntılar içinde boğulan toplumun diğer kesimlerinin talepleriyle de.
Geçtiğimiz günlerde Tebriz'deki protestoları izlerken bir slogan çok dikkat çekiciydi.
"Hükümet, Filistin'i bırak, biraz da bizimle ilgilen."
Bugün Şii Hilaline giden İran'ın evdeki bulgurla imtihanını izliyoruz aslında.