İtalya'nın son dönem tanınmış yazarlarından Michela Murgia böbrek kanserine yakalandığını ve bir kaç aylık ömrü olduğunu açıkladı. Ülkenin önde gelen gazetelerinden Corriere della Sera'ya verdiği röportaj büyük yankı getirdi. Yazılı ve görsel medyanın yanısıra sosyal medyada da uzun süre devam edecek gibi görünen tartışmalara hatta sert polemiklere yol açtı.
Konu hassas, ortada bir insanın hayatı var ancak konuşulan argümanlar sadece hastalık ve ölüm değil. Yazarın, italyanların en büyük iki tabusu olan bu gerçeklere bakış açısı ve ideolojik tutumundaki aşırı sertliğin yarattığı tepkiler. Özellikle röportajda kullanılan iki ifade kamuoyunu farklı açılardan ikiye böldü. İlk tepki 50 yaşındaki kadın yazarın kanseri çok kibar bir hastalık diye tanımlaması hatta sahiplenip kendinden bir parça olarak sayması, hastalıkla neredeyse bütünleşip bir olması yüzünden geldi. Kanser hastalarından bazıları bu yaklaşıma çeşitli iletişim kanallarından tepki gösterdi. Bazıları ise tam tersi olarak böyle bir tutumu son derece felsefi ve ulvi buldu. Yazarın anlatım dilindeki akıcılık ve gerceklik ama aynı zamanda kalbe dokunan bir derinlik olması ideolojik farklılıkları görünmez kılarak pek çoklarına göre söyleşiyi tek başına bir başyapıt haline getirdi. Fikirlerine katılmayanlar bile tartışması zor olan hassas konular ile ilgili hayranlık yaratan bir düşünce derinliğine ve provokasyon yeteneğine saygı duydu. Bir diğer tepki ülkenin başbakanından ve kendisine siyasi fikir olarak uzak olanlar da dahil olmak üzere onu savunanlardan geldi. Ama başbakan önce Michela Murgia'ya uzun ömürler dilemeyi ihmal etmedi. İtalya'nın ilk kadın başbakanı Giorgia Meloni'nin siyasi hayatındaki en aktif karşıtlarından biri olan Michela Murgia'nın röportajını gündemin ilk sıralarına taşıyan cümle yüzünden başlayan polemik siyasetten çok sosyolojik bir boyuta taşındı.
SON ARZUSU MELONİ'NİN GİTMESİ Böbrek kanserinin dördüncü evrede olması ile birlikte vücudunda yaptığı metastaz yüzünden de doktorların sadece bir kaç aylık ömür biçtiği ünlü yazar verdiği söyleşide faşist olarak nitelediği bir hükümet altında ölmek istemediğini söyledi. Söyleşiyi yapan gazeteci Aldo Cazzullo, Murgia'nın bu tanımlamasına itiraz edip Meloni hükümetinin faşist diye nitelemenin doğru olmadığını belirtse de Murgia'nın röportajı noktalayan son sözü değişmedi. Kendisini merkez sağ olarak tanımlayan koalisyon hükümeti lideri Giorgia Meloni defalarca faşist olmadığını vurguladı ancak ne söyledikleri ne de icraatleri ile hem İtalya'da hem de ülke dışinda üzerine yapışan bu tanımlamadan tamamen kurtulamadı. Usta yazarın sözlerinin altında kalmayan Giorgia Meloni, sosyal medya hesabından cevap verdi. Kendisini tanımasa bile yazarı kucakladığını ve onun iyileşmesi için tezahürat yaptığını yazdıktan sonra " Umarım bir gün başbakan olmadığım zamanları da görür zira daha uzun süre görevimde kalmayı amaçlıyorum" diye ekledi ve "Forza Michela" sloganı ile mesajını tamamladı. Başbakan'ın yanısıra Murgia'nın yıllardır sert eleştirilerine maruz kalan ve aynı ölçüde cevap veren bir başka siyasetçi olan Lig Partisi lideri Matteo Salvini de kendisine şefkatli bir mesaj gönderdi ve eleştirilerine daha uzun süre maruz kalmayı dilediğini söyledi. Siyasetçilerin yanısıra düşünce dünyasından çok sayıda önde gelen isim konu hakkında görüş belirtti. Kimisi yazarın ölüm döşeğinde olsa bile bu kadar keskin ideolojik mesajlar vermesini eleştirirken bazıları da kendisini cesur bularak hayranlıklarını ifade etti.
KANSER TABUSU VE "ÇİRKİN BİR BELA" Ancak Murgia'nın cesur olarak nitelenen duruşu siyasi görüşlerinde ısrarlı tavrını sergilemesinden kaynaklanmıyor. Zira uzun yıllardır insan hakları, cinsiyet eşitliği, feminizm başlığı altında tartışılan konulara ilk akla gelen savunuculardan biri. Ayrıca siyasi bir aktivist olarak Meloni hükümetinin kırmızı ışık yaktığı aile temalı yasal düzenlemelerde hep hükümet karşıtı bir tutum sergiledi. Kendisinin asıl cesareti hala milyonlarca italyanın isim ile zikretmediği bir hastalığa yakalandığını kamuoyuna açıklamasından ve çekinmeden detaylı olarak konuşmasından hatta sahiplenmesinden geliyor. Kanser italyanlar arasında tıpkı tümör gibi dillendirilmeyen bir kelime. Onlar yerine kötü hastalık, amansız hastalık, çaresiz hastalık ama en çok un brutto male "çirkin bir kötü" hatta "çirkin bir bela" tanımlaması yapılıyor. İtalyan toplumunda tam anlamıyla tabu bir hastalık. Yakalanan kişilerin sanki ortada bir suç varmış ve nedeni de kendilerindeymiş gibi utandığı, konuşmaktan imtina ettiği, sormaktan çekinilen cevap alınınca susulan hatta bazen sanki yokmuş gibi davranılan bir rahatsızlık. Adeta bir utanç kaynağı. Sosyolojik olarak bakıldığında italyan kültüründe tıpkı ölüm gibi kanser de sanki yokmuş gibi üzerinde konuşulmayı tercih edilmeyen olgular. Bugün hala topluma mal olmuş biri hayatını kaybettiği zaman ölüm nedeni ve hastalığı konusunda basında detay bulmak imkansız gibi. Ünlüler ya "çok uzun bir hastalıktan", ya da "ani bir rahatsızlıktan" dolayı hayatını kaybediyor. Bu durum ölen kişinin ve ailenin mahremiyetine saygıdan çok konu hakkında içselleştirilen tabular olmasından kaynaklanıyor. Covid-19 salgını ile birlikte İtalya'da ölüm teması yadsınamaz ve inkar edilemez bir biçimde günlük hayatın içine girmiş oldu ancak kanser için aynı şeyi söylemek doğru olmaz. Başbakan Meloni bile yukarıda sözü geçen açıklamada kanser kelimesi yerine yazara hitaben "çok çirkin bir bela"ya yakalandığını ögrendim diyor. Kanser hastalarına ve ailelerine destek ve bigilendirme amacı ile kurulan tek dernek olan AİMaC- onlus'un hastalığın sosyal neticeleri çercevesinde yaptırdığı bir araştırmaya göre kötü hastalık, çaresiz hastalık gibi nitelemeler ankete katılanların yüzde 50'sinde bu ifadeleri her duyduklarında kaygı ve endişe, yüzde 16'sı rahatsızlık, yüzde 15'i ölüm endişesi hissederken yüzde 8'i ise tedaviye olan inancını kaybediyor. Üsteklik bir defasında değil bu tanımları duydukları her defasında.
KANSER TABUSUNA BAŞ KALDIRDI Kanser hastalığına karşı böyle bir tutum içinde olan bir toplumda açık seçik bir şekilde kişisel deneyimlerden konuşanlar cesaret timsali olarak nitelendiriliyor. Bunlardan biri de aykırı olarak da nitelenen yazar Michela Murgia. Yalnız cesur tavrı onu eleştirilerden koruya yetmedi. Haberin yayınlanmasından bir hafta geçmesine rağmen kendisiyle söyleşi yapan gazeteci Aldo Cazzullo'ya mesaj yağiyor. Nazik diye nitelediği hastalığının bir nevi reklamını yapmakla birlikte demokratik olarak seçilmiş bir hükümete karşı küstah ve provokatif bir tavır takınmakla eleştiriliyor. Hatta bazıları kitabın reklamını yapmak için kendi ölüm sürecini kullandığını bile iddia ediyor. Michela Murgia'nın röportaja konu olan ve tedavisi olmayan bir hastalık teşhisi ile başlayan yeni kitabı "Üç tas"ın henüz ilk baskısı çıkmadan Amazon'da en çok sipariş alan kitapların başında geliyor. Memleketi olan Sardunya adası ile bağını hiç koparmayan ve sert mizaçlı ama özü sözü bir olarak tanınan Sardunyaliları anlatan, teması ötenazi olan başyapıtı Accabadora gibi kitapları türkceye de cevrilen Murgia ilk kitabının çıktığı 2006 yılından bu yana verdiği bir çok söyleşide kitapların siyasi bir duruşları olduğunu savundu.
BENDEN NEFRET ET AMA ACIMA Yazarlığı ve siyasi aktivistliği hep birarada götürdü. Ancak kariyeri boyunca belki ilk defa bu kadar sert ve prokovatif ifadeler kullandığı açıklamalar yaptı. Murgia'nın hep çok seveni de çok nefret edeni de oldu ancak bu kez polemiklerin şiddeti belki de hiç olmadığı kadar yükseldi. Kendisine hak veren de, fikirlerine katılmasa da şefkatle yaklaşan da oldu ama hastalığına rağmen çok sert çıkan da. Son röportajını verdiği gazeteci Aldo Cazzullo'ya göre sardunyalı yazar kendisine merhamet edilmesi yerine nefret edilmeyi tercih ediyor.
"ÖLÜMÜNÜ SAHNEYE KOYUYOR" Corriere della Sera, La Repubblica, La Stampa gibi ülkenin önde gelen gazetelerinde röportajın ilk çıktığı günden itibaren ilk sayfadan başlayan onlarca yazı ve yorum yer aldı. Hala da devam ediyor. Kariyerinin en parlak döneminde Silvio Berlusconi'ye yakınlığı ile bilinen sağ cenahın en ünlü entellektüellerinden İl Foglio gazetesi eski genel yayın yöntmeni gazeteci Giuliano Ferrara, görüşlerine hiç katılmadığı halde hastalık karşısında duruşu nedeniyle hayranlığını ifade ettiği yazar için övgü dolu ifadeler kullandı. Ferrara, kültürel, siyasi ve ideolojik olarak kendisinden çok uzakta olan Murgia'nın büyük bir ustalık göstererek yazdığı kitap ve verdiği demeçler ile kendi yarattığı sahneden kendi ölümünü sergilediğini yazdı. Michela Murgia hastalık haberinin gündeme gelmesinden sonra sosyal medya hesabından yayınladığı video ile saçlarını kazıttığı görüntüleri paylaştı. Murgia "bende kanser yok, ben kanserin ta kendisiyim" diyerek sahiplendiği ve kendisinden bir parça olarak gördüğü hastalığı böbreklerden, ciğerlere, beyne ve kemiklere sıçrayarak metastaz yapması nedeniyle yenemeyeceğini düşünüyor zaten kanseri bir düşman olarak da görmediğini de açıkça belirtiyor.
DOKTORLAR: ÜMİDİNİ KAYBETME Covid-19 salgını sırasında en çok danışılan uzmanlardan olan mikrobiolog ve virolog Prof. Roberto Burioni kanserin dördüncü evresinden dönüş olmadığının yanlış bir görüş olduğunu belirterek Michela Murgia'nın da iyileşme ümidinin olduğunu söyledi. Tıp ve teknolojinin hızla geliştiğini ve uygulanan yeni tedavilerden sonuç alındığının görüldüğünü iddia eden Burioni, Lancet dergisinde yayınlanan bir çalışmaya atıfta bulunarak ameliyat edilmesi imkansız 84 kolon kanseri hastasından 3'ünün yeni tedavi metodları sayesinde iyileştiğini, 29'unun durumunda iyileşme saptandığını, 28'inde ise hastalığın ilerlemesinin durduğunun tespit edildiğini yazdı. 84 hasta üzerinde iyileşme oranın yüzde 4 olmasının umut kırıcı olmadığını önemli olanın hastalığın ilerlemesinin durması ve vakit kazanmak olduğunu belirten doktor Burioni hızla ilerleyen tıp sayesinde kazanılan vaktin yeni tedaviler ile birlikte hastanın ömrünün uzamasına yarayacağını savunuyor.
50 YILA 10 HAYAT SIÐDIRDIM Murgia'ya göre ne kadar yaşadığının değil nasıl yaşandığı önemli. Kendisi de 50 yıllık ömrüne 10 hayat sığdırdığını, hayalini bile kuramayacağı şeylerin kendisine nasip olduğunu söylerken tevekküllü bir yaklaşım sergiliyor. Şiddet uygulayan bir babanın kızı olarak ergen yaşta bir Sardunya adası adeti olan "ruh evlatlığı" uygulaması sayesinde diğer akrabaları tarafından evlat edinilen Murgia yazar olmadan önce bulaşıkçılıktan çağrı merkezi operatörlüğüne pek çok işte çalıştı. İlahiyat eğitimi alan Michela Murgia bir süre din ögretmeni olarak da görev yaptı. Michela Murgia Campiello ve Mondello uluslararası edebiyat ödüllerine sahip.
Nişanlısı ile evlilik hazırlığı içinde olan yazarın evlat edindiği ve ruh anneleriyim dediği 20 ile 34 yaşında 4 oğlu var.