Mircx
Forum Üyesi
- Katılım
- 12 Ara 2022
- Mesajlar
- 3,403
- Puanları
- 0
Deniz Berktay Kiev'den yazıyor... Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının başladığı 2022 Şubat ve Mart aylarında NTV'yi takip edenler, benim o dönemde gelişmeleri an be an Kiev'den aktardığımı hatırlayacaktır (sosyal medyada o dönemde benden, "NTV'nin dakika başı ekrana çıkardığı saçsız arkadaş" diye bahsediliyordu). Hemen söyleyeyim, ben, savaş muhabiri değilim: Sadece, yaşadığı yer savaşın ortasında kalmış bir gazeteciyim. Ruslar'ın Kiev'i üç taraftan kuşatmasına rağmen, üç hafta Kiev'de kalmış, fakat kuşatmanın tamamlanması tehlikesi ortaya çıkınca, yirmi günlüğüne Ukrayna'nın Vinnitsa şehrine geçmiş ve tehlikenin kısmen geçtiğini görünce, Kiev'e dönüvermiştim. O zamandan beridir de, Kiev'den pek çıkmadım. Geçenlerde, savaşın başlamasıyla birlikte Kiev'den ayrılmış fakat artık Kiev'e dönmüş bir Türk arkadaşımla konuşuyorduk. Sirenlerin çalması ve gece uzaktan uzağa patlamaların duyulması, onu korkutmuş. Kiev'de durumun anormal olduğunu söylüyor.
KİEV'DE SAVAŞIN İLK GÜNLERİ
Oysa ki bu arkadaşım, savaşın ilk günlerinde Kiev'in nasıl hayalet şehre döndüğünü, süpermarketlerde rafların boşalmaya başladığını görmemişti. Kiev'de sokaklarda adım başı kurulan barikatlar nedeniyle bazen beş kilometrelik bir yerin otomobille bir saatte kat edilebildiği, metroların sığınak olarak kullanıldığı, metroda trenlerin anca belli istasyonlar arasında ve ağır ağır, adeta nostalji treni gibi işlediği zamanlara da denk gelmemişti. Günde on iki saatlik bazen bir buçuk günlük sokağa çıkma yasaklarının olduğu, geceleri Rus sabotaj timleriyle Ukrayna güvenlik güçleri arasında çatışmaların olduğu, sokaklardan sürekli makineli tüfek seslerinin geldiği dönemleri bilmiyordu. Gece-gündüz evlerde camların top patlamalarıyla zangırdadığı, top seslerinin giderek yaklaştığı dönemler de ona yabancıydı. Ruslar'ın geçen sonbahardan itibaren Kiev'de altyapı tesislerine yönelik yoğun füze saldırıları sonucunda elektriklerin kesildiği, telefonların çalışmadığı günlere de denk gelmemişti. Hal böyleyken, siren seslerinin ve havada birkaç füzenin imha edilmesinin onu neden ürküttüğünü ilk başta anlamakta zorlandım. Mesele, şurada: Kiev'de savaşın en yoğun dönemini yaşamamış ve burasını en son bir buçuk-iki yıl önce görmüş olanlar için, burası, stres dolu bir yer. Bu kişiler, buradaki savaş atmosferini daha kolay fark ediyor. Kiev'in hayalet şehre döndüğü günleri yaşayan benim gibilerse, Kiev'de savaş öncesindeki yaşamı neredeyse unuttuğu için, şimdiki Kiev'i, geçen yılki Kiev'le kıyaslıyor. Böyle olunca, bir göl başında piknik yaparken, ağaçların arasından tank çıkmasından endişe etmeden yiyip içmek, nehre yüzmeye gittiğinde ateşe maruz kalmayacağını bilmeden suya dalabilmek, büyük mutluluk.
KİEV'DE YENİ NORMAL Aslında, Kiev'de hayat, geçen yıla göre, normale döndü. Fakat bu normal, tıpkı koronavirüs salgını zamanında söylendiği üzere, aslında bir "yeni normal". Geçen yıl bu sıralar, eğlence etkinlikleri düzenlemek, ayıp kabul ediliyordu: Çünkü ülke, savaştaydı. Şimdi de ülke savaşta, fakat savaştan doğrudan etkilenmeyen yerlerde hayatın bir şekilde devam etmesi, olağan karşılanıyor, hatta, halkın moralinin yüksek olması gerektiği düşünülerek, teşvik ediliyor. Bir etkinliğe gittiğinizde, savaşın olduğunu unutuveriyorsunuz. Fakat konserin ortasında sirenler çalıp da "herkes sığınaklara" anonsunu duymak, size, savaşın devam ettiğini hatırlatıyor. Şehir nüfusu, neredeyse, savaş öncesindeki haline döndü. Fakat insanların çoğu, o insanlar değil: Kiev'den Avrupa'ya göç edenlerin yerine, Rus işgalindeki veya ateş hattındaki bölgelerden buraya göç edenler gelmiş. Orta düzeyde bir restorana gidip de hizmet sektörüyle hiç alakası olmayan personelle karşılaştığınızda anlıyorsunuz ki, buradaki kadın personel bir yerlere göç etmiş, erkek personel ise, askere alınmış. Kiev'in ana caddesi eskiden, Türkler'den geçilmezdi. Şimdiyse, savaşın sürdüğü, uçak seferlerinin yapılmadığı, Kiev'e ya uçakla Moldova üzerinden ya da otuz saatlik kara yolculuğuyla Bulgaristan ve Romanya üzerinden gelinen, hepsinden önemlisi, burada işi olmayanın Ukrayna'ya alınmadığı (yani, turist olarak gelemediği) şartlarda, Türk turist görmek de, mümkün değil. Ukrayna'da eskiden yerleşik durumda 20 bin Türk var iken, şimdi ancak bin Türk vatandaşı var. Eskiden, hizmet sektöründe kadınların egemen olmasının da etkisiyle, sokakta çoğunlukla kadınları görürdünüz. Bu durum, Ukrayna'da nüfusun yüzde 80'ini kadınların oluşturduğu şeklinde asparagas haberlere neden olurdu. Şimdiyse, pek çok kadının yurtdışına göç ettiği, buna karşılık 18-60 yaş arası erkeklerin yurtdışına çıkmasına izin verilmeyen şartlarda, bu manzara değişti. Savaşın burada neleri değiştirdiğini, yeri geldikçe yazacağım. Fakat en önemli isteğim, savaşın bir an önce sona ermesi.