• Vaynet.net, Türkçe içerikli genel forum sitesi ve eğlenceli paylaşım sitesi olarak kullanıcılara keyifli ve etkileşim dolu bir forum deneyimi sunuyor. Forum sitemizde merak ettiğiniz sorulara cevap bulabilir ve bildiğiniz konularda da diğer forum üyelerimize yardımcı olabilirsiniz.

    Foruma katılmak için BURAYA TIKLAYIN

Şah İsmail'in göz yaşları

VeDa

Forum Üyesi
Katılım
14 Eyl 2022
Mesajlar
2,402
Puanları
0
Yok. Başlığa bakıp da, Yavuz Sultan Selim'e Çaldıran'da yenilen, sonraki ömrünü de üzüntüyle geçiren ünlü Safevi hükümdarı Şah İsmail'den bahsedeceğimi sanmayın. Benim amacım, sözü bir zamanlar İstanbul'da pek moda olmuş çadır tiyatrolarına getirmek.

İstanbul o zamanlar, şimdi televizyonda ara sıra oynatılan siyah-beyaz filmlerdeki İstanbul. Yani betonu az, ağaçları, çiçekleri bol bir İstanbul. Sadece ana caddelerinden tek tük "hususi" taksi geçen, ama Karagümrük gibi o zamanın uzak semtlerine bile çan çan tramvay işleyen bir İstanbul.

Akşam olduğunda bütün evleri, bahçeleri saran hanımeli, leylak , yasemin çiçeklerinden, ıhlamur, manolya ağaçlarından yükselen kokudan başım dönüyor. Gökyüzü silme yıldıza kesmiş. Ateş böcekleri, karanlığın içinde ışıklı uçurtmalar gibi...

İşte İstanbul'un İstanbul olduğu o dönemlerde, biz çocuklar, özellikle de bizim gibi, adı o zamanlar "sayfiye semtleri" diye bilinen Anadolu yakasında oturanlar, yazları iple çekiyoruz.

İple çekiyoruz, çünkü okul tatil olacak ve biz tam dört ay "mektep tatili" yapacağız.

Ama en çok beklediğimiz çadır tiyatrosu. O zamanlar yazlık sinemalar henüz yaygınlaşmamış. Kadıköy'de, Bahariye'de, Moda'da falan var ama para yok ki o kadar uzak semtlere gidebileyim. Çadır tiyatrosu ise, gelip evin hemen yanıbaşındaki boş arsaya kuruluyor, iki adımda kapısındayım.

Haziran'ın ilk günleri. "Yoksa bu yaz gelmeyecekler mi" meraklanışları. Derken bir sabah alışılmadık gürültülerle uyanış. Camdan bir bakıyorum ki, gelmişler. Rengi iyice solmuş yeşil çadır bezi evin yanındaki boş arsaya yayılmış. Uzunlu kısalı çadır direkleri. İnceli kalınlı ipler. Testereler, çekiçler, balyozlar. Kalın iplerle birbirine kenetlenmiş, kadidi çıkmış sandalyeler.

Yıllardır bu işi yapa yapa ustalaşmış adamlar, şıpınişi çadırı kuruveriyor. Yerden bir iki basamak yüksek seyyar sahne, koltuklar, sandalyeler, hepsi tamam.

Yüreğim tıp tıp atarak akşam olmasını bekliyorum. Akşam olunca babam işten gelecek. Bana izin ve para verecek mi? Akşama yakın saatlerde çocuk yüreğimin tıpırtıları daha da artıyor. Önce bir adam elinde bir boruyla bütün mahalleyi dolaşıp, "Muhterem ahali. Meşhur Sadi Fehmi Tiyatro Kumpanyası semtinize gelmiş olup, bu akşamdan itibaren hünerlerini sizlere arz edecektir" diye büyük sanat olayını haber veriyor.

Akşam yaklaştığında ise, asıl beklediğim oluyor. Tiyatronun afişleri, çadırın önünden başlamak üzere, belli başlı yerlere asılıyor. Kötü kağıda basılmış, yıpranmış, renkleri allı morlu afişler bunlar.

En üstte majiskül harflerle, "Sadi Fehmi Tiyatro Kumpanyası İftiharla Sunar" yazıyor.

Hemen altında biraz daha küçük harflerle "Şah İsmail'in Göz Yaşları. 3 Perdelik Dram, Ağlamaktan helak olacaksınız" yazısı var.

Biraz daha aşağıda ise etli butlu dansözün resmi. Daha aşağılarda "İbiş'in Fendi. Orta Oyunu-Gülmeye Doyamayacaksınız" yazısı. Onun altında da sırayla, "Tel Cambazı Haydar", "Afrika'da Yakalanmış İki Başlı Canavar" ve "Müzik: Altın Davul Bandosu" diye yazılıp, afiş tamamlanmış.

Akşam bindiriyor. Babam işten gelip, balkonda bir yorgunluk kahvesi içiyor. Annemin bütün gün başının etini yemişim, babamı tiyatroya izin vermesi için razı etsin diye. O da bütün anneler gibi bunu başarmış. İki sarı 25'liği kaptığım gibi dışarıya atıyorum kendimi. Doğru tiyatroya.

Dalıyorum içeriye. Önlerden bir yere oturuyorum. Çadır ve sahneyi aydınlatan çıplak ampuller sönüyor. Elinde bir lüks lambasıyla Sadi Fehmi sahnede beliriyor. İnce bıyıklı, saçları briyantinli, siyah takım elbiseli ve kravatlı, zarif bir adam. Başını yavaşça eğip, elini göğsüne götürerek seyirciyi selamlıyor. Sonra da kısa bir konuşma yapıyor. "Muhterem misafirler. Tiyatro Kumpanyamızın bu akşamki varyetesine şeref verdiniz. Ümit ediyorum ki, bu yalan dünyanın dertlerinden kısa bir müddet de olsa ayrılıp, maaile hoşça vakit geçirirsiniz".

Sonra sadece sahneyi aydınlatan ampuller yanıyor, biz seyirciler karanlıkta kalıyoruz ama, çocuk kalplerimiz ve henüz kirlenmemiş çocuk gözlerimiz, artık koskoca bir dünyayı seyretmeye başlıyor...

Önce dansöz. Yaşamımdaki ilk "ayıp hayalleri" kurmama yol açan o etli butlu dansöz. Bir iki küçük skeç ve sonra da Şah İsmail'in acıklı öyküsü...

Devamını da anlatayım ki, yazımın süsü, fiyongası daha da artsın değil mi ama? Sonra Tel cambazı Haydar çıkar, tel üzerinde biraz yürür, orkestra çalmaya başlar ve Sadi Fehmi seyircilere seslenirdi: "Muhterem misafirler. Şu anda hiçbir ses çıkarmayınız. Cambazımız birazdan tel üzerinde kurban kesecek." Çadırda çıt çıkmazdı. İki görevli gözleri kırmızı bir bezle kapatılmış, ayakları bağlanmış bir koyunu tel üzerindeki cambaza verirlerdi. O da cebinden kocaman bir bıçak çıkarır ve hayvanın boğazına yaklaştırırken, yan gözle de seyirciye bakardı.

İşte tam o sırada Sadi Fehmi yeniden sahneye çıkar ve "Muhterem misafirler. Cambazımızdan istirham edelim de bu mübarek hayvanın canını bağışlasın" diye seslenirdi. Seyirciler de "Kıyma, alma canını" diye bağırır, zaten bu sonucu bekleyen Haydar da, koyunu kucağına alıp, telden inerek, seyirciye afili bir selam sarkıtırdı. "Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında yakalanan iki başlı canavar"ı da gördükten sonra evin yolunu tutardım. Gökyüzü silme yıldız olurdu. Hanımeli, ıhlamur, gül kokardı ortalık. Başım dönmüş, ergenliğe adım atmış gözlerimde o epey çıplak dansözün hayali, henüz kirlenmemiş dünyamdaki henüz kirlenmemiş duygularıma dalardım...

Efendim, şu son yıllardaki salgın, ölüm, hayat pahalılığı, ucuz siyaset oyunları okumaktan, görmekten, dinlemekten bunaldım. Kendi kişisel dertlerim, hastalıklarım da bunlara eklenince, biraz ferahlamak için çocukluğuma attım kendimi ve elim bu anılara gitti. Kendi kendime sormadan da edemiyorum. Şu dünyada olup bitenlerin bir tiyatrodan farkı var mı? Bizler bir büyük tiyatronun irili ufaklı oyuncuları değil miyiz?

Keşke bu tiyatro da çocukluğumun çadır tiyatroları kadar keyifli ve masum olsaydı.

Perde...
 

Genel Forum

Türkçe Forum Siteleri

İnternette bilgi paylaşımı ve tartışma ortamı arayanlar için forum siteleri uzun yıllardır popüler bir tercih olmuştur. Her yaştan ve ilgi alanından kullanıcıya hitap eden genel forum siteleri, teknoloji, oyun, kültür ve daha pek çok konuda geniş içerik sunmaktadır. Bu platformlar, katılımcıların hem öğrenme hem de eğlenceli vakit geçirme ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

Genel Forum Sitesi

İnternette Türkçe forumlar üzerinden içerik paylaşmak, dil bariyerini ortadan kaldırarak yerel kültüre uygun bir deneyim sunar. Türkçe forum siteleri, kullanıcıların bilgiye kolayca ulaşabileceği, aynı zamanda sosyal ve eğlenceli paylaşımlar yapabileceği platformlar oluşturur. Türkiye'deki internet kullanıcıları için bu forumlar, ilgi çekici konularda derinlemesine sohbetler sunar.

Genel Forum Siteleri

Günlük hayatın stresinden uzaklaşmak isteyenler için eğlenceli forumlar, keyifli bir alternatif sunar. Farklı hobilere ve ilgi alanlarına yönelik içeriklerle dolu olan bu forum paylaşım siteleri, kullanıcılarına samimi bir ortamda vakit geçirme fırsatı sunarken, aynı zamanda yeni insanlarla tanışma imkanı da sağlar. Eğlenceli paylaşımlar ve interaktif etkinliklerle dolu olan bu platformlar, hem öğrenmeyi hem de keyifli vakit geçirmeyi bir arada sunar.

İnternette yeni bir topluluk arayan ya da bilgi alışverişi yapmak isteyenler için genel forum siteleri harika bir başlangıç noktasıdır. Geniş bir kullanıcı kitlesine hitap eden Türkçe forumlar, herkesin ilgisini çekecek konularla doludur. Siz de bu platformlara katılarak, kendi ilgi alanlarınıza uygun başlıklarda sohbetlere katılabilir ve katkıda bulunabilirsiniz. 

Not : Lütfen Çekim Paylaşım Forumları için sitemizi kullanmayın.