Bana sorsalar Rifkin'e gerek yok ama geri kalan ekip süper derdim. Rifkin konusunda da bir şey bildiğimden değil de adı Rifkin diye karşı çıkardım. Elbette bu karşı çıkışım iki gündür medyada okuduğum karşı çıkışlar gibi olmazdı. Onlar böyle karşı çıkıp bunun üzerinden halkı manipüle ederler diye karşı çıkardım. Yani öncelikle karşı çıkışım yerli ve milli olmakla ilgili olmazdı ama bunun kullanılmasını engellemekle ilgili olurdu.
Yoksa bu yerli ve milli olma arzusunun yerli tarafıyla başından beri başım hoş değil. Milli tarafı ise bana da oldukça çekici geliyor olsa da kuru hamasetle millileşmenin bir alakasının olmadığını düşünüyorum. Rifkin bu ülkedeki sorunların çözümlerine katkı sağlarsa nereli olduğunun ne önemi olabilir.
Eleştirilerin ve savunmaların seviyesine bakıyorum birkaç gündür ve ülkeye olan ümidimi ciddi şekilde kaybediyorum. Savunan tarafın İbrahim Tatlıses üzerinden bir sosyal medya hareketi yürütmesi bana derin hayal kırıklığı yaşattı.
Ama eleştiren tarafın argümanları da son derece feci açıkçası. Özellikle iklim krizi konusunda konuşmasına "Boş konuşma" diyen koca koca adamların durumu gerçekten havim. Programa gelmemesi ise kesinlikle bir eleştiri konusu, uzaktan bağlanması ya da daha önce çektiği bir video ile programa iştirak etmesi kesinlikle eleştirilmeli. Bu sadece Rifkin için değil bütün katılımcılar için gçerli bir eleştiri.
Ancak mesela şöyle bir cümleye denk geldi eleştiriler içinde "Bu iklim krizinin Urfa'daki köylü için ne anlamı var". İnanılmaz bir cümle bu, bu cümleye çok benzer birçok cümleye de sadece bir yerde denk gelmedim ne yazık ki. Akademisyenler, gazeteciler falan bu anlama gelen şeyler söylediler eleştirirlerken. İklim ve çiftçi arasındaki bağlantıyı kuramıyor olamazlar elbette ama kasıtları farklı. Yani diyorlar ki şu an çiftçinin başka dertleri var, taban fiyatlar gibi, girdi maliyetleri gibi, malını tüccara ucuza satmak gibi. Bunlarla iklim krizinin ne alakası var diyorlar. Haklılar aslında iklim krizi şu an halkın gündemi değil. Çünkü halk oraya gelemiyor, başka dertleri var. 20 yıl sonra yaşanacak felaketlere tedbir almak fikri ancak önündeki günlerden emin olan insanlar için anlamlıdır çünkü.
Haklılar, çünkü Türkiye'deki vatandaş Rifkin'in işaret ettiği korkutucu senaryolara ulaşabileceğinden bile emin değil. Seneye ekip biçememe ihtimali üzerinden düşünen bir çiftçinin 20 yıl sonraki felakete hazırlanmakla ilgili bir gündemi elbette olamaz.
Bugün bütün dünyanın en önemli meselelerinden birisi olan iklim krizinin ülkede gündem olamamasının sebebi olanların da bu konuda yapılan konuşmalara boş laf demesi son derece normal.
Dediğim gibi diğer katılımcıların da olaya uzaktan katılması eleştiri konusu olabilir. Ben bu isimlerin hepsini bir şekilde zaten takip ediyordum. Alanlarında dünya çapında isimler, çoğunluğu beyin göçü neredeyse her zaman hayıflandığımız ama onlara buraya faydalı olmaları için yeterince alan ve imkanla buluşturamadığımız beyinler.
Bu isimler CHP'nin vizyon toplantısına katıldı diye ne CHP'li oluyorlar ne de ülkenin yönetiminde kesin olarak yer bulacaklar. Ama parlak beyinler ve söyleyecekleri sözler var. Mesela Daron Acemoğlu bütün dünya tarafından saygıyla karşılanan bir bilim adamı. Mesela onu da eleştirmek adına ırkçılık yapanlar bile oldu bu ülkede çok yazık.
En son şöyle bir şey bile dudum eleştirmek için kendini mecbur hisseden bir AKP'li profesörden: "Kemal Bey dijital dönüşümden bahsetti ama konuşmasını kağıttan okudu prompter bile kullanmadı" Bu arkadaş eleştiriye o kadar mecbur hissediyor ki kendini dijital dönüşecek olanın Kemal Kılıçdaroğlu olması gerektiği kanaatine varmış. Oysa Kılıçdaroğlu, muhtemelen bu dönüşümün bir an önce çocuklarımız için sağlanması gerektiğini, bu sayede de o toplantıda konuşan parlak beyinlerin kendi ülkelerinde kalmalarının sağlanması gerektiği üzerinden bakıyor meseleye.
Yine de her yanıyla mükemmel bir program değildi elbette. Mesela çok uzun sürdü. Katılımcıların orada olmaması doğru değildi. Salon düzeni yeterince iyi kurgulanmamıştı. Daha sınırlı bir katılımla yapılsa sanki bu anlamda daha iyi olurdu. Belki kamuoyu ile paylaşılacak bölüm daha kısıtlı tutulabilirdi. Devam edebilirim ama eleştirileri ve o eleştirilere karşı yapılan savunuları görünce bu kadar da mantıklı şeyler yazıp çizmenin çok da bir anlamı yok gibi
Yoksa bu yerli ve milli olma arzusunun yerli tarafıyla başından beri başım hoş değil. Milli tarafı ise bana da oldukça çekici geliyor olsa da kuru hamasetle millileşmenin bir alakasının olmadığını düşünüyorum. Rifkin bu ülkedeki sorunların çözümlerine katkı sağlarsa nereli olduğunun ne önemi olabilir.
Eleştirilerin ve savunmaların seviyesine bakıyorum birkaç gündür ve ülkeye olan ümidimi ciddi şekilde kaybediyorum. Savunan tarafın İbrahim Tatlıses üzerinden bir sosyal medya hareketi yürütmesi bana derin hayal kırıklığı yaşattı.
Ama eleştiren tarafın argümanları da son derece feci açıkçası. Özellikle iklim krizi konusunda konuşmasına "Boş konuşma" diyen koca koca adamların durumu gerçekten havim. Programa gelmemesi ise kesinlikle bir eleştiri konusu, uzaktan bağlanması ya da daha önce çektiği bir video ile programa iştirak etmesi kesinlikle eleştirilmeli. Bu sadece Rifkin için değil bütün katılımcılar için gçerli bir eleştiri.
Ancak mesela şöyle bir cümleye denk geldi eleştiriler içinde "Bu iklim krizinin Urfa'daki köylü için ne anlamı var". İnanılmaz bir cümle bu, bu cümleye çok benzer birçok cümleye de sadece bir yerde denk gelmedim ne yazık ki. Akademisyenler, gazeteciler falan bu anlama gelen şeyler söylediler eleştirirlerken. İklim ve çiftçi arasındaki bağlantıyı kuramıyor olamazlar elbette ama kasıtları farklı. Yani diyorlar ki şu an çiftçinin başka dertleri var, taban fiyatlar gibi, girdi maliyetleri gibi, malını tüccara ucuza satmak gibi. Bunlarla iklim krizinin ne alakası var diyorlar. Haklılar aslında iklim krizi şu an halkın gündemi değil. Çünkü halk oraya gelemiyor, başka dertleri var. 20 yıl sonra yaşanacak felaketlere tedbir almak fikri ancak önündeki günlerden emin olan insanlar için anlamlıdır çünkü.
Haklılar, çünkü Türkiye'deki vatandaş Rifkin'in işaret ettiği korkutucu senaryolara ulaşabileceğinden bile emin değil. Seneye ekip biçememe ihtimali üzerinden düşünen bir çiftçinin 20 yıl sonraki felakete hazırlanmakla ilgili bir gündemi elbette olamaz.
Bugün bütün dünyanın en önemli meselelerinden birisi olan iklim krizinin ülkede gündem olamamasının sebebi olanların da bu konuda yapılan konuşmalara boş laf demesi son derece normal.
Dediğim gibi diğer katılımcıların da olaya uzaktan katılması eleştiri konusu olabilir. Ben bu isimlerin hepsini bir şekilde zaten takip ediyordum. Alanlarında dünya çapında isimler, çoğunluğu beyin göçü neredeyse her zaman hayıflandığımız ama onlara buraya faydalı olmaları için yeterince alan ve imkanla buluşturamadığımız beyinler.
Bu isimler CHP'nin vizyon toplantısına katıldı diye ne CHP'li oluyorlar ne de ülkenin yönetiminde kesin olarak yer bulacaklar. Ama parlak beyinler ve söyleyecekleri sözler var. Mesela Daron Acemoğlu bütün dünya tarafından saygıyla karşılanan bir bilim adamı. Mesela onu da eleştirmek adına ırkçılık yapanlar bile oldu bu ülkede çok yazık.
En son şöyle bir şey bile dudum eleştirmek için kendini mecbur hisseden bir AKP'li profesörden: "Kemal Bey dijital dönüşümden bahsetti ama konuşmasını kağıttan okudu prompter bile kullanmadı" Bu arkadaş eleştiriye o kadar mecbur hissediyor ki kendini dijital dönüşecek olanın Kemal Kılıçdaroğlu olması gerektiği kanaatine varmış. Oysa Kılıçdaroğlu, muhtemelen bu dönüşümün bir an önce çocuklarımız için sağlanması gerektiğini, bu sayede de o toplantıda konuşan parlak beyinlerin kendi ülkelerinde kalmalarının sağlanması gerektiği üzerinden bakıyor meseleye.
Yine de her yanıyla mükemmel bir program değildi elbette. Mesela çok uzun sürdü. Katılımcıların orada olmaması doğru değildi. Salon düzeni yeterince iyi kurgulanmamıştı. Daha sınırlı bir katılımla yapılsa sanki bu anlamda daha iyi olurdu. Belki kamuoyu ile paylaşılacak bölüm daha kısıtlı tutulabilirdi. Devam edebilirim ama eleştirileri ve o eleştirilere karşı yapılan savunuları görünce bu kadar da mantıklı şeyler yazıp çizmenin çok da bir anlamı yok gibi