Buna aslında içimizdeki gizli düşmanda diyebiliriz.
Hayatın her alanında herkes birbirini rakip olarak görmeye başladı. Bu çok yorucu bir duygu değil mi? Her şey dengede olduğunda,rekabet layıkıyla yaşandığında güzeldir. Abartılan her duygu sorun yaratır.
Bizim bu hafta ki inceleyeceğimiz kısmı ise ilişki bilincinde yaşanılan, insanların birbirinden sakladığı GİZLİ REKABET. Bazen de açıkça, çok aleni bir şekilde karşı tarafı RAKİBİN OLARAK GÖRMEK! Bunlar tüm ilişkilere en çok zarar veren duygulardan biridir. Güzel olan her şeyi , sinsi bir düşman gibi yavaş yavaş tüketir.Yok eder.
İş dünyasında, sporda, siyasette olan rekabet ahlaklı bir şekilde yaşandığında, insanın kendisini , bilgisini, potansiyelini, becerilerini, yeteneklerini geliştirmesini, yaptığı işi en mükemmel şekilde yapmasını sağlar. işte bu mükemmeldir. Çünkü her zaman kendinin bir önceki versiyonundan daha iyisine ulaştırır. Yaşama kattığı değerlerle, örnek oluşuyla yükselir.
Hangi alanda olursa olsun, ölümüne rekabet ise yani bu duygu kazanmak için her şey mübahtır diye bakılarak yaşanılırsa, sadece rekabet kelimesinin anlamı bozulmaz İNSAN olmanın da anlamı bozulur. O alan artık düşmanlık, kötülük, hırs, ego, iftira, hile, yalan, gücünü kötüye kullanmak ve sonuçta haksızlıklar yaparak kazanılan hayatlara dönüşür. İnsanlar hırslarına yenik düşerek ezici rekabet dediğimiz kazanma odaklı bir savaş alanı yaratır.
Bu bir başarı mıdır? Bu gerçekten kazanmak mıdır?
Bedelleri büyüktür ama insanlar kazanma sarhoşluğu içinde önce bunu görmez. İşin ilginci ilk başta kazandım diye sevinen bu insanlar, aslında iç dünyalarında gerçeğin ne olduğunu çok iyi bilirler. Etraflarındaki dalkavuklar onları alkışlarken onlar koca bir kaybeden olduklarının farkındadırlar ve hep şunu merak ederler. Gerçek anlamda dürüstçe bu yarışta olsaydım o zaman kim kazanırdı?
Benim düşünceme göre rekabet bir insanın kendini geliştirmesine, gücünün, yeteneklerinin farkına vararak dürüstçe, ahlaklı bir şekilde ilerlemesine, disiplinli çalışmaya, yaratıcılığını kullanmaya, üretmeye, performansını arttırmasına hizmet etmiyorsa, yavaş yavaş insanın kendisini, hayatını, ilişkilerini tüketen, yaşam kalitesini düşüren, hatta insanı hasta eden bir duygudur. Çok tehlikelidir.
TDK rekabet için demiş ki, aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme, yarışma.
Sonra başka bir yer demiş ki, üstünlük sağlama amacı ile rakiplere karşı yürütülen yarışma!
Şimdi buradan şu kelimeleri alalım. Üstünlük, çekişme, yarışma, rakip, aynı amaç...
Bu kelimelerle İLİŞKİ BİLİNCİNDE YAŞANAN REKABET DUYGUSUNA GEÇELİM.
Evlilik ya da ilişki, arkadaşlık ya da aile içinde yaşanan rekabet, gizli bir rekabet içinde yaşanabiliyor. Bu ilişkiler sevgi içine saklanan bir savaş ve çatışma alanına dönüşebiliyor.
Vereceğim örnekleri genellemiyorum. Çoğunlukla yaşanan ve yaşatılan deneyimler olarak, bana anlatılanlardan yola çıkarak yazıldığını bilin. Hemen üstünüze alınmayın. Çevrenizi de düşünerek okuyun. Kendi hayatınıza da bakın. Burada suçlama yok, burada farkındalıkla yaşamak var bunu bilin.
Bu duyguların başlangıç hikayesi ailede başlıyor. Ebeveynler çocuklarını yetiştirirken birini uyumlu, başarılı, çalışkan, düzenli,aktif diğerini asi, uyumsuz, tembel,sorun çıkaran olarak tanımlayabiliyor. Yapılan bu tanımlamalarla aile olmanın, sevginin altında, bir çocuğu diğerine örnek göstermeye çalışırken, gerçekte benim istediğim, onaylayacağım çocuk modeli bu deniliyor. Peki gerçekte farkında bile olmadan, iyi niyetle yapılan bu kıyaslamalarla kardeşleri birbirine düşman gibi görmelerine sebep olabilirler mi? Kardeşlerin rakip olması? Kim daha üstün kim daha aşağıda, kim başarılı kim değil, kim daha çok seviliyor kim sevilmiyor gibi, kazanan kaybeden, değer verilen değersiz hisseden çocuklar büyütülüyor.
Peki acaba her çocuk, ya sana bir şey anlatmaya, bir şey göstermeye çalışıyorsa. Belki eşinin davranışlarını, belki anneni, senin ebeveynlerini, hayat içinde kabul etmediklerini, görmezden geldiklerini, eşinle birbirinize olan davranışları gösteriyorsa bu çocuklar, o zaman çocuk mu başarısız,yaramaz, kötü, uyumsuz ya da sorunlu? Yoksa senin hayatın mı? Yani görmediklerin, görmek istemediklerin aslında kaçtıklarında diyebiliriz bütün bunlara. Belki bir çocuk senin nasıl her şeye sustuğunu, kendine ne yaptığını, diğeri her şeye nasıl isyan ettiğini, içindeki öfkeyi gösteriyordur. Bir de bu bakış açısıyla bak. Eşin ya da ailen içinde yapamadıklarını, kendi içinde değiştiremediklerini çocuğuna yaptırarak mı,onlardan bekleyerek mi hayatında bir başarı hikayesi yaratmaya çalışıyorsun?
Diğer taraftan,duygularını ifade edemeyen çocuklar aslında senin hoşuna gitmeyen, farklı davranışlarıyla sana bir takım mesajlar verip, görünür olmaya çalışıyorsa, benimle ilgilen, beni sev demenin yolunu bu davranışlarıyla gösteriyorsa, o zaman ne olacak? Sen anlamadıkça doz gittikçe artacak. İşte bir şekilde bunu görmeyip,anlamayıp, hala sen komşu çocuklarını, arkadaşlarını, kendi kardeşlerini ona örnek gösterdikçe ne olmuş olur? YIKICI Rekabet hoş geldin!
Sonrasında siz kardeşsiniz birbirinize göz kulak olacaksınız demenizin çocuklar arasındaki anlamı ne olacak? Siz rakipsiniz, birbirinizle yarışın, aslında savaşın, kendinizi beğendirmek ve kabul ettirmek için yaşayın. Çünkü öyle büyüttünüz. Sonra kardeşlik bilinci nerede? Aile içinde, toplum içinde, evliliklerde,seçilen eşlerde, iş hayatınızda, para kazancınızda bütün bunların her biriyle kıyaslanan çocuklar, büyüdükçe nasıl hayatlar yaşarlar sizce?
Kendilerini başkalarıyla kıyaslayan, herkesi rakip olarak gören, sevilmek, kabul edilmek için sürü psikolojisinde yaşayan, kurban rolünü oynayan, kurtarıcı arayan, başkalarıyla yarışan, üstünlük savaşları, güç çatışması içinde kendi kimliğini var oluşunu kaybeden insanlar zaten bu toplum içinde değil mi? Bir de susanlar sessiz kalanlar, mağdur edebiyatı yapmaya alışkın olanlar, devamlı şikayet edip, hep haksızlığa uğradığını anlatanlar ama hiç bir şey yapmayanlar,itaat edenler var. Aileler bu yüzden çok önemli. Evet anne ve baba olmanın bir klavuzu yok ama biraz empati lütfen. Arkanızda nasıl eserler bıraktığınızın farkındalığında olarak yaşamak içgüdüsel olarak size ne yapmanız gerektiğinin bilgisini verecektir.
Belki de diğer taraftan baktığımızda senin istediğin,onayladığın o çocuk modeli olmayacak. Çocuğun bu hayatta yaşamak istediği, olması gereken bir kimliği var. Her çocuk kendi karakterinde kendine özel bir ruh taşır. Sadece, farklı bakın.Onun güzel, iyi özelliklerine odaklanarak çocukları sarıp sarmalamak belki de ondaki asilik içeren davranışlarını bitirecek. Biraz ilgi, sevgi,anlayış, çocukla eğlenebilmek bir çok şeyi değiştirecektir. Sizlerde aslında hayat içinde bunları istemiyor musunuz? Çocuk isteyince farklı olan ne oluyor?
Bunu anlamak neden bu kadar zor? Neden kardeşler,arkadaşlar ilişkiler arasında bir yarış yaşatılıyor? Bunun size ya da çocuklara faydası ne? Çocukların tek ihtiyacı olan şey kabullenilmek ve sevilmekken, güvenli bir alanda çocuğun kendini bulmasına eşlik etmeniz gerekirken, onun yanında olmak yerine ayrıştırmak ötekileştirmek,sevgisizlikle hatta daha ileriki yaşta parasız bırakarak cezalandırmak niye? REKABET ya da GİZLİ REKABET DUYGUSU içine çocuğu sokmak niye? Sonra sevgide rekabet, parada, işte, hayatta, dostta, şansta her yerde aranan bir rekabet bilinci. Sebep ne?
İşte çocuklukta başlayan bu hikayeler yaş ilerledikçe bir hayat tarzına, yaşam şekline dönüşüyor.
Peki siz kendinize neden bunu yaşatıyorsunuz? Neden kendinizi başkalarıyla kıyaslıyor, başkalarını kendinize rakip olarak görüyor, çok sevdiğinizi söylediğiniz eşinizle,arkadaşınızla rekabet içinde yaşıyorsunuz?
Çevrenizde arkadaşlık bilincinde bu duyguyu yaşarken, sizin kocaman bir sevgi içinde kalarak gelişmenizi sağlıyorsa, yaratıcılığınızı arttırıyorsa onun başarılarına, yaşam şekline, hayattaki duruşuna, çalışkanlığına, iş başarma becerisine neyi rakip olarak görüyorsanız onun adına sevinip, ne güzel, biri yaptı ben de yapabilirim duygusunu size veriyorsa, karşı tarafı takdir edip alkışlayabiliyorsanız şahane.
Yani sizi geliştiren, motive eden bir değişimi gerçekleştiren olmalı. Bu size ait, size özel olan bir durumsa ,çok iyi. Yoksa kopyala yapıştır hayatlarla sadece kendi kimliğinizi kaybedersiniz.
Şimdi ne demek istediğimi anlayacaksınız. Eğer gizli ya da açık bir rakip olarak belirlediğiniz o kişiyle olan ilişkinizde, için için kıskançlık yaşıyorsanız, o kötü bir duruma düştüğünde, işten atıldığında, evliliği sonlandığında, yükselişi gerçekleşmediğinde, para kaybettiğinde, hayatında sorunlar olduğunda bir tarafınız buna seviniyorsa orada durun. İşte orada ÜSTÜNLÜK SAVAŞI BAŞLAMIŞTIR. Bunun ardından gelen duygular sizi aşağıya çeker.
Evlilikler içinde ise bu durum sevgiye,ilişkiye zarar verir. Rakibini yenmeye çalışmak üzere yaşanan bir evlilik ,mutlu mesut sevgiyle devam edebilir mi? Huzur olur mu?
Hep bir taraf, ben başarılı ve güçlü olayım diyorsa, diğer kişinin başarıları kıskanılıyorsa, onun adına sevinilmiyorsa, sevinmiş gibi yapılarak yaşanıyorsa, kazanılan para gizli bir şekilde yok edilmeye çalışılıyorsa, devamlı suçlayarak o kişinin özgüveni kırılıyorsa, eşinin ailesiyle, arkadaşlarıyla kendisini kıyaslıyorsa, onlara yapıyorsun bana yapmıyorsun konuşmaları, eski sevgili tartışmaları, kişinin kendine zaman ayırmasına bile olan kıskançlıklar, konuşma, giyim şekline karışmalar, başkalarıyla kıyaslanan konuşmalar, başka evliliklerin örnek olarak verilmesi, karşı tarafın mutluluğunun engellenmesi, altta yatan duygunun ise bensiz mutlu olacağın bir şey yapamazsın adı altında olduğu bin bir bahaneyle çıkarılan engeller, evde huzur bozacak şekilde sorun aramak, eşini acizmiş gibi enerjisini çalacak şekilde göstermeler, ama bir yandan da eşini çok seviyormuş ve destekliyormuş onun başarıları, mutluluğu önemliymiş gibi davranmalar böylece ailede yaşanan üstünlük,güç, savaşları, çekişme, yarışma halinde yaşanan hayatlar, ailenin lideri olma kavgaları ve daha bir çok şey!
Pardon?? Siz kimden öğrendiniz böyle yaşamayı? SEVGİ NE DEMEK?
Sevgide birleşmek, bütün olmak, bir olmak, birlikte hareket etmek nerede?
Birbirini desteklemek, karşındaki kişiye ne yapması ne yapmaması gerektiğini söylemek midir? Onun enerjisini çalarak, güçsüz bırakarak, kendine muhtaç etmeye çalışmak mı? Sonra bak bir tek yanında ben varım duygusunu vererek, kendine bağımlı ilişkiler yaratmak mı? Bilir kişi olmak mı? Hep ben demek mi? Sevgide rekabet olur mu?
Başkasının mutsuz olduğu bir alanda mutluluk kurulur mu?
Amaç ne? Amacınız ne? Evlilik ilişki yaşamak ne demek? Evliliği bir savaş alanına dönüştürüp, savaş alanında kim galip gelecek, kim kime itaat edecek oyunu mu kurdunuz?
Evlendiğiniz kişiyi kim seçti? Seçtiğiniz kişiyi mi beğenmiyorsunuz yoksa yaptığınız seçimi mi? Ne zaman karşınızdaki kişi sevgiden,aşktan çıkıp rakibinize dönüştü?
Düşman mısınız? Dost mu? Kendinize düşman mısınız? Kendinize dost musunuz?
Dünyanın en yorucu olayı, gibi yaparak yaşamaktır. Sever gibi, sevinir gibi, yanındaymış destekliyormuş gibi vs... Sahteliktir. Sana ait olmayan kimliklere, karaktere bürünmektir. Çünkü bir gün gerçekler ortaya çıkar. Hayat her zaman sana bunu anlatacak yollar bulur. Senin için para önemliyse para kayıpları başlar, sağlık önemliyse sağlık sorunları başlar. Evli olmak önemliyse ayrılıklar olur.
Rekabet yanlış yerde, yanlış kişilerde haksızlık yaparak kullanılırsa bedeller ağır olur.Başardım duygusu hiç bir zaman sizi tatmin etmez.
Kimse kimsenin lideri değildir.Kimse kimseden üstün değildir. Yalanlarla, çekişmelerle, egoyla, hırsla, öfkeyle kazanılan başarı dediğiniz ne varsa ister ilişki, ister, iş, ister para, ister statü olsun hiç bir zaman gerçek olmayacak ve kimseyi mutlu etmeyecektir. Bu ancak bir insanın kendini yok edişi olabilir.
Soru şu.
Kısacık olan şu ömürde gerçekten rekabete, savaşmaya, çatışmaya ihtiyacın var mı?
Tek gerçek var o da sevgidir. Sevgide birleşmek, dürüstçe ne istediğini bilerek yaşamak, sevdiklerinle bir olmaktır önemli olan.
Aile olmanın tanımını yeniden yaz. Aile olmayı, dost olmayı öğret kendine ve sevdiklerine.
Hedeflerin olsun ve bunları gerçekleştirmek için disiplinli, planlı bir şekilde çalışarak ilerlemek, gelişmek için yaşa. İşte o zaman sendeki potansiyel, yetenek ,yaratıcılık ortaya çıkacaktır.
Kimse senin düşmanın değil. Sen seçmedikçe de olmayacak. Sen yeter ki kendine düşman olma.
Yeni yıl için şimdi kendinle, eşinle, dostlarınla gerçek anlamda sevgide buluştuğun, bir olmayı öğrendiğin, birbirinizi gerçek anlamda desteklediğiniz bir hayat kurmak için değişimi başlatabilirsin. Tabi ki ister ve seçersen. Hayatında savaşmak çatışmak yerine, sevgiyi, sağlıklı bir yaşamı, barışı ve keyifli olmayı seçersen hemen şimdi harekete geç. Kendinin, yaşamının en önemlisi hayallerinin lideri ol. Her gün öyle bir yaşa ki kendinin en iyi versiyonunu yaşayan ol.
Mutluluğundan gerçek anlamda mutluluk duyacak eşin, çevren, dostların olsun ve tabi ki yaşamındaki kişilerin başarılarına, kendin yapmışsın kadar sevinebileceğin bir hayatın olsun.
Bil ki yıkıcı ve yalan olan her şey son bulur. Yapıcı ve gerçek olan güçlüdür ve bu insanları güçlendirir. Hayat o zaman sana hep güvenli ortamlar verir. İşte mutluluk bunun içinde gizlidir.
Işık ve sevgiyle kalın.
Gülümseyin
Her şey, seçersen ve gereğini yaparsan çok güzel olacak.
Hayatın her alanında herkes birbirini rakip olarak görmeye başladı. Bu çok yorucu bir duygu değil mi? Her şey dengede olduğunda,rekabet layıkıyla yaşandığında güzeldir. Abartılan her duygu sorun yaratır.
Bizim bu hafta ki inceleyeceğimiz kısmı ise ilişki bilincinde yaşanılan, insanların birbirinden sakladığı GİZLİ REKABET. Bazen de açıkça, çok aleni bir şekilde karşı tarafı RAKİBİN OLARAK GÖRMEK! Bunlar tüm ilişkilere en çok zarar veren duygulardan biridir. Güzel olan her şeyi , sinsi bir düşman gibi yavaş yavaş tüketir.Yok eder.
İş dünyasında, sporda, siyasette olan rekabet ahlaklı bir şekilde yaşandığında, insanın kendisini , bilgisini, potansiyelini, becerilerini, yeteneklerini geliştirmesini, yaptığı işi en mükemmel şekilde yapmasını sağlar. işte bu mükemmeldir. Çünkü her zaman kendinin bir önceki versiyonundan daha iyisine ulaştırır. Yaşama kattığı değerlerle, örnek oluşuyla yükselir.
Hangi alanda olursa olsun, ölümüne rekabet ise yani bu duygu kazanmak için her şey mübahtır diye bakılarak yaşanılırsa, sadece rekabet kelimesinin anlamı bozulmaz İNSAN olmanın da anlamı bozulur. O alan artık düşmanlık, kötülük, hırs, ego, iftira, hile, yalan, gücünü kötüye kullanmak ve sonuçta haksızlıklar yaparak kazanılan hayatlara dönüşür. İnsanlar hırslarına yenik düşerek ezici rekabet dediğimiz kazanma odaklı bir savaş alanı yaratır.
Bu bir başarı mıdır? Bu gerçekten kazanmak mıdır?
Bedelleri büyüktür ama insanlar kazanma sarhoşluğu içinde önce bunu görmez. İşin ilginci ilk başta kazandım diye sevinen bu insanlar, aslında iç dünyalarında gerçeğin ne olduğunu çok iyi bilirler. Etraflarındaki dalkavuklar onları alkışlarken onlar koca bir kaybeden olduklarının farkındadırlar ve hep şunu merak ederler. Gerçek anlamda dürüstçe bu yarışta olsaydım o zaman kim kazanırdı?
Benim düşünceme göre rekabet bir insanın kendini geliştirmesine, gücünün, yeteneklerinin farkına vararak dürüstçe, ahlaklı bir şekilde ilerlemesine, disiplinli çalışmaya, yaratıcılığını kullanmaya, üretmeye, performansını arttırmasına hizmet etmiyorsa, yavaş yavaş insanın kendisini, hayatını, ilişkilerini tüketen, yaşam kalitesini düşüren, hatta insanı hasta eden bir duygudur. Çok tehlikelidir.
TDK rekabet için demiş ki, aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme, yarışma.
Sonra başka bir yer demiş ki, üstünlük sağlama amacı ile rakiplere karşı yürütülen yarışma!
Şimdi buradan şu kelimeleri alalım. Üstünlük, çekişme, yarışma, rakip, aynı amaç...
Bu kelimelerle İLİŞKİ BİLİNCİNDE YAŞANAN REKABET DUYGUSUNA GEÇELİM.
Evlilik ya da ilişki, arkadaşlık ya da aile içinde yaşanan rekabet, gizli bir rekabet içinde yaşanabiliyor. Bu ilişkiler sevgi içine saklanan bir savaş ve çatışma alanına dönüşebiliyor.
Vereceğim örnekleri genellemiyorum. Çoğunlukla yaşanan ve yaşatılan deneyimler olarak, bana anlatılanlardan yola çıkarak yazıldığını bilin. Hemen üstünüze alınmayın. Çevrenizi de düşünerek okuyun. Kendi hayatınıza da bakın. Burada suçlama yok, burada farkındalıkla yaşamak var bunu bilin.
Bu duyguların başlangıç hikayesi ailede başlıyor. Ebeveynler çocuklarını yetiştirirken birini uyumlu, başarılı, çalışkan, düzenli,aktif diğerini asi, uyumsuz, tembel,sorun çıkaran olarak tanımlayabiliyor. Yapılan bu tanımlamalarla aile olmanın, sevginin altında, bir çocuğu diğerine örnek göstermeye çalışırken, gerçekte benim istediğim, onaylayacağım çocuk modeli bu deniliyor. Peki gerçekte farkında bile olmadan, iyi niyetle yapılan bu kıyaslamalarla kardeşleri birbirine düşman gibi görmelerine sebep olabilirler mi? Kardeşlerin rakip olması? Kim daha üstün kim daha aşağıda, kim başarılı kim değil, kim daha çok seviliyor kim sevilmiyor gibi, kazanan kaybeden, değer verilen değersiz hisseden çocuklar büyütülüyor.
Peki acaba her çocuk, ya sana bir şey anlatmaya, bir şey göstermeye çalışıyorsa. Belki eşinin davranışlarını, belki anneni, senin ebeveynlerini, hayat içinde kabul etmediklerini, görmezden geldiklerini, eşinle birbirinize olan davranışları gösteriyorsa bu çocuklar, o zaman çocuk mu başarısız,yaramaz, kötü, uyumsuz ya da sorunlu? Yoksa senin hayatın mı? Yani görmediklerin, görmek istemediklerin aslında kaçtıklarında diyebiliriz bütün bunlara. Belki bir çocuk senin nasıl her şeye sustuğunu, kendine ne yaptığını, diğeri her şeye nasıl isyan ettiğini, içindeki öfkeyi gösteriyordur. Bir de bu bakış açısıyla bak. Eşin ya da ailen içinde yapamadıklarını, kendi içinde değiştiremediklerini çocuğuna yaptırarak mı,onlardan bekleyerek mi hayatında bir başarı hikayesi yaratmaya çalışıyorsun?
Diğer taraftan,duygularını ifade edemeyen çocuklar aslında senin hoşuna gitmeyen, farklı davranışlarıyla sana bir takım mesajlar verip, görünür olmaya çalışıyorsa, benimle ilgilen, beni sev demenin yolunu bu davranışlarıyla gösteriyorsa, o zaman ne olacak? Sen anlamadıkça doz gittikçe artacak. İşte bir şekilde bunu görmeyip,anlamayıp, hala sen komşu çocuklarını, arkadaşlarını, kendi kardeşlerini ona örnek gösterdikçe ne olmuş olur? YIKICI Rekabet hoş geldin!
Sonrasında siz kardeşsiniz birbirinize göz kulak olacaksınız demenizin çocuklar arasındaki anlamı ne olacak? Siz rakipsiniz, birbirinizle yarışın, aslında savaşın, kendinizi beğendirmek ve kabul ettirmek için yaşayın. Çünkü öyle büyüttünüz. Sonra kardeşlik bilinci nerede? Aile içinde, toplum içinde, evliliklerde,seçilen eşlerde, iş hayatınızda, para kazancınızda bütün bunların her biriyle kıyaslanan çocuklar, büyüdükçe nasıl hayatlar yaşarlar sizce?
Kendilerini başkalarıyla kıyaslayan, herkesi rakip olarak gören, sevilmek, kabul edilmek için sürü psikolojisinde yaşayan, kurban rolünü oynayan, kurtarıcı arayan, başkalarıyla yarışan, üstünlük savaşları, güç çatışması içinde kendi kimliğini var oluşunu kaybeden insanlar zaten bu toplum içinde değil mi? Bir de susanlar sessiz kalanlar, mağdur edebiyatı yapmaya alışkın olanlar, devamlı şikayet edip, hep haksızlığa uğradığını anlatanlar ama hiç bir şey yapmayanlar,itaat edenler var. Aileler bu yüzden çok önemli. Evet anne ve baba olmanın bir klavuzu yok ama biraz empati lütfen. Arkanızda nasıl eserler bıraktığınızın farkındalığında olarak yaşamak içgüdüsel olarak size ne yapmanız gerektiğinin bilgisini verecektir.
Belki de diğer taraftan baktığımızda senin istediğin,onayladığın o çocuk modeli olmayacak. Çocuğun bu hayatta yaşamak istediği, olması gereken bir kimliği var. Her çocuk kendi karakterinde kendine özel bir ruh taşır. Sadece, farklı bakın.Onun güzel, iyi özelliklerine odaklanarak çocukları sarıp sarmalamak belki de ondaki asilik içeren davranışlarını bitirecek. Biraz ilgi, sevgi,anlayış, çocukla eğlenebilmek bir çok şeyi değiştirecektir. Sizlerde aslında hayat içinde bunları istemiyor musunuz? Çocuk isteyince farklı olan ne oluyor?
Bunu anlamak neden bu kadar zor? Neden kardeşler,arkadaşlar ilişkiler arasında bir yarış yaşatılıyor? Bunun size ya da çocuklara faydası ne? Çocukların tek ihtiyacı olan şey kabullenilmek ve sevilmekken, güvenli bir alanda çocuğun kendini bulmasına eşlik etmeniz gerekirken, onun yanında olmak yerine ayrıştırmak ötekileştirmek,sevgisizlikle hatta daha ileriki yaşta parasız bırakarak cezalandırmak niye? REKABET ya da GİZLİ REKABET DUYGUSU içine çocuğu sokmak niye? Sonra sevgide rekabet, parada, işte, hayatta, dostta, şansta her yerde aranan bir rekabet bilinci. Sebep ne?
İşte çocuklukta başlayan bu hikayeler yaş ilerledikçe bir hayat tarzına, yaşam şekline dönüşüyor.
Peki siz kendinize neden bunu yaşatıyorsunuz? Neden kendinizi başkalarıyla kıyaslıyor, başkalarını kendinize rakip olarak görüyor, çok sevdiğinizi söylediğiniz eşinizle,arkadaşınızla rekabet içinde yaşıyorsunuz?
Çevrenizde arkadaşlık bilincinde bu duyguyu yaşarken, sizin kocaman bir sevgi içinde kalarak gelişmenizi sağlıyorsa, yaratıcılığınızı arttırıyorsa onun başarılarına, yaşam şekline, hayattaki duruşuna, çalışkanlığına, iş başarma becerisine neyi rakip olarak görüyorsanız onun adına sevinip, ne güzel, biri yaptı ben de yapabilirim duygusunu size veriyorsa, karşı tarafı takdir edip alkışlayabiliyorsanız şahane.
Yani sizi geliştiren, motive eden bir değişimi gerçekleştiren olmalı. Bu size ait, size özel olan bir durumsa ,çok iyi. Yoksa kopyala yapıştır hayatlarla sadece kendi kimliğinizi kaybedersiniz.
Şimdi ne demek istediğimi anlayacaksınız. Eğer gizli ya da açık bir rakip olarak belirlediğiniz o kişiyle olan ilişkinizde, için için kıskançlık yaşıyorsanız, o kötü bir duruma düştüğünde, işten atıldığında, evliliği sonlandığında, yükselişi gerçekleşmediğinde, para kaybettiğinde, hayatında sorunlar olduğunda bir tarafınız buna seviniyorsa orada durun. İşte orada ÜSTÜNLÜK SAVAŞI BAŞLAMIŞTIR. Bunun ardından gelen duygular sizi aşağıya çeker.
Evlilikler içinde ise bu durum sevgiye,ilişkiye zarar verir. Rakibini yenmeye çalışmak üzere yaşanan bir evlilik ,mutlu mesut sevgiyle devam edebilir mi? Huzur olur mu?
Hep bir taraf, ben başarılı ve güçlü olayım diyorsa, diğer kişinin başarıları kıskanılıyorsa, onun adına sevinilmiyorsa, sevinmiş gibi yapılarak yaşanıyorsa, kazanılan para gizli bir şekilde yok edilmeye çalışılıyorsa, devamlı suçlayarak o kişinin özgüveni kırılıyorsa, eşinin ailesiyle, arkadaşlarıyla kendisini kıyaslıyorsa, onlara yapıyorsun bana yapmıyorsun konuşmaları, eski sevgili tartışmaları, kişinin kendine zaman ayırmasına bile olan kıskançlıklar, konuşma, giyim şekline karışmalar, başkalarıyla kıyaslanan konuşmalar, başka evliliklerin örnek olarak verilmesi, karşı tarafın mutluluğunun engellenmesi, altta yatan duygunun ise bensiz mutlu olacağın bir şey yapamazsın adı altında olduğu bin bir bahaneyle çıkarılan engeller, evde huzur bozacak şekilde sorun aramak, eşini acizmiş gibi enerjisini çalacak şekilde göstermeler, ama bir yandan da eşini çok seviyormuş ve destekliyormuş onun başarıları, mutluluğu önemliymiş gibi davranmalar böylece ailede yaşanan üstünlük,güç, savaşları, çekişme, yarışma halinde yaşanan hayatlar, ailenin lideri olma kavgaları ve daha bir çok şey!
Pardon?? Siz kimden öğrendiniz böyle yaşamayı? SEVGİ NE DEMEK?
Sevgide birleşmek, bütün olmak, bir olmak, birlikte hareket etmek nerede?
Birbirini desteklemek, karşındaki kişiye ne yapması ne yapmaması gerektiğini söylemek midir? Onun enerjisini çalarak, güçsüz bırakarak, kendine muhtaç etmeye çalışmak mı? Sonra bak bir tek yanında ben varım duygusunu vererek, kendine bağımlı ilişkiler yaratmak mı? Bilir kişi olmak mı? Hep ben demek mi? Sevgide rekabet olur mu?
Başkasının mutsuz olduğu bir alanda mutluluk kurulur mu?
Amaç ne? Amacınız ne? Evlilik ilişki yaşamak ne demek? Evliliği bir savaş alanına dönüştürüp, savaş alanında kim galip gelecek, kim kime itaat edecek oyunu mu kurdunuz?
Evlendiğiniz kişiyi kim seçti? Seçtiğiniz kişiyi mi beğenmiyorsunuz yoksa yaptığınız seçimi mi? Ne zaman karşınızdaki kişi sevgiden,aşktan çıkıp rakibinize dönüştü?
Düşman mısınız? Dost mu? Kendinize düşman mısınız? Kendinize dost musunuz?
Dünyanın en yorucu olayı, gibi yaparak yaşamaktır. Sever gibi, sevinir gibi, yanındaymış destekliyormuş gibi vs... Sahteliktir. Sana ait olmayan kimliklere, karaktere bürünmektir. Çünkü bir gün gerçekler ortaya çıkar. Hayat her zaman sana bunu anlatacak yollar bulur. Senin için para önemliyse para kayıpları başlar, sağlık önemliyse sağlık sorunları başlar. Evli olmak önemliyse ayrılıklar olur.
Rekabet yanlış yerde, yanlış kişilerde haksızlık yaparak kullanılırsa bedeller ağır olur.Başardım duygusu hiç bir zaman sizi tatmin etmez.
Kimse kimsenin lideri değildir.Kimse kimseden üstün değildir. Yalanlarla, çekişmelerle, egoyla, hırsla, öfkeyle kazanılan başarı dediğiniz ne varsa ister ilişki, ister, iş, ister para, ister statü olsun hiç bir zaman gerçek olmayacak ve kimseyi mutlu etmeyecektir. Bu ancak bir insanın kendini yok edişi olabilir.
Soru şu.
Kısacık olan şu ömürde gerçekten rekabete, savaşmaya, çatışmaya ihtiyacın var mı?
Tek gerçek var o da sevgidir. Sevgide birleşmek, dürüstçe ne istediğini bilerek yaşamak, sevdiklerinle bir olmaktır önemli olan.
Aile olmanın tanımını yeniden yaz. Aile olmayı, dost olmayı öğret kendine ve sevdiklerine.
Hedeflerin olsun ve bunları gerçekleştirmek için disiplinli, planlı bir şekilde çalışarak ilerlemek, gelişmek için yaşa. İşte o zaman sendeki potansiyel, yetenek ,yaratıcılık ortaya çıkacaktır.
Kimse senin düşmanın değil. Sen seçmedikçe de olmayacak. Sen yeter ki kendine düşman olma.
Yeni yıl için şimdi kendinle, eşinle, dostlarınla gerçek anlamda sevgide buluştuğun, bir olmayı öğrendiğin, birbirinizi gerçek anlamda desteklediğiniz bir hayat kurmak için değişimi başlatabilirsin. Tabi ki ister ve seçersen. Hayatında savaşmak çatışmak yerine, sevgiyi, sağlıklı bir yaşamı, barışı ve keyifli olmayı seçersen hemen şimdi harekete geç. Kendinin, yaşamının en önemlisi hayallerinin lideri ol. Her gün öyle bir yaşa ki kendinin en iyi versiyonunu yaşayan ol.
Mutluluğundan gerçek anlamda mutluluk duyacak eşin, çevren, dostların olsun ve tabi ki yaşamındaki kişilerin başarılarına, kendin yapmışsın kadar sevinebileceğin bir hayatın olsun.
Bil ki yıkıcı ve yalan olan her şey son bulur. Yapıcı ve gerçek olan güçlüdür ve bu insanları güçlendirir. Hayat o zaman sana hep güvenli ortamlar verir. İşte mutluluk bunun içinde gizlidir.
Işık ve sevgiyle kalın.
Gülümseyin
Her şey, seçersen ve gereğini yaparsan çok güzel olacak.