Kemal Kılıçdaroğlu'nu, cumhurbaşkanlığı seçim yenilgisinin sorumlusu olarak görenler, onu istifaya zorlamak amacıyla "değişim" kampanyası başlattı.
Bir program, siyasi ve ideolojik yeni bir söylem içermeyen "değişim" tartışmasının önümüzdeki dönemde, Kılıçdaroğlu gitsin/kalsın tartışmasının ötesine geçip geçmeyeceği görülecek.
Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Prof Dr Erinç Yeldan, solda fikir üreten sayılı isimlerden. Prof Yeldan, hem bu tartışmalar hem de ekonomik politikalara ilişkin Muhalif'in sorularını yanıtladı.
CHP'nin genel olarak politikası ve Ekrem İmamoğlu'nun değişim çağırısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeldan - Değişim, neo liberalizm sınırlarını terk ederek, Korkut Boratav hocanın çok sevdiğim sözüyle, aykırı düşünmeye cesaret ederek olacaktır. Yoksa Parti Meclisi şöyle olsun delegeler şöyle seçilsin genel başkan değişsinle sınırlı olduğu müddetçe bu gerçek bir değişim olmayacaktır.
Gerçek değişim gerçekten emekten, doğadan, insandan, kamuculuktan yana bir programla, aykırı düşünerek olacaktır. Bunun dışındaki her şey sadece günü kurtarmaktan ibaret kalır.
Yerel seçimlerde muhalefetin durumunu nasıl görüyorsunuz?
Yeldan -Yerel seçimler biraz da adaya bağlı oluyor ama bunlar hep geçici, sürdürülemeyen başarılar olarak kalacak ya da partilere Meclis'te çok sayıda milletvekilliği gibi tavizler verilmesiyle olacak.
CHP'nin liberal politikalar içinde kalma çabası, kendisine olumsuz bakan sermayeyi ürkütmeme amacı taşımıyor mu?
Yeldan - Evet doğru. İlla elimize kırbacı alıp sermayeyi ürkütme anlamında söylemiyorum ama kapitalist sistem içinde piyasa kuralları içinde, üst sermaye gelirlerinin özellikle spekülatif ve rantiye gelirlerinin vergilendirilmesi, kamu üzerinden emeğe ve yoksul kesime aktarılması gerekir.
Böyle bir program destek bulur mu?
Yeldan - Niye olmasın, çünkü bunun alternatifi AKP. AKP bunu çok daha iyi yapıyor. AKP, Türkiye'nin finans ve rantiye kesimine muazzam bir kaynak aktardı. Bunu sosyal demokrat bir partiden çok daha başarılı bir şekilde, uluslar arası finans çevreleriyle birlikte çok daha iyi yapıyor. Buna gerçekten bir alternatif sunmak gerekiyor. Bunun dışına çıkmak gerekiyor. Yoksa değişim içi boş, anlamsız slogandan ibaret olacak.
Hükümetin seçim sonrasında uygulamaya başladığı ekonomi politikasında köklü bir değişiklik bekliyor musunuz?
Yeldan - Türkiye ekonomisinin büyük bir makro ekonomik dengesizlik yaşadığını görmekteyiz. Türkiye'de yüksek oranlı bir enflasyon yaşıyoruz. Enflasyon sadece parasal bir mesele, sadece para politikasıyla çözülebilecek bir konu değildir. Enflasyona makro ekonomik istikrar paketi içinde ve yapısal sorunları çözmeye yönelik, yapısal uyum programı dahilinde bir çözüm üretmek zorundayız. Faiz, döviz kuru ve fiyatlar arasındaki ilişkiler kopartıldı. Rastgele, hoyratça müdahalelerle ekonomi istikrarsızlaştırıldı. Sorunun özünde bu yatıyor ama hükümet bunu görmek istemiyor.
Sosyal medyada, televizyon programlarında birçok meslektaşım, hala ortada bir program yok, gecikiyoruz, Mehmet Şimşek ve ekibi neden bir program açıklamıyor diye soruyor. Bence böyle bir beklenti anlamsız çünkü AKP ekonomi yönetimine göre çözülecek bir problem yok. Türkiye şahlandı büyüyor, enflasyon herkesin sorunu, Amerika'da da, Almanya'da da enflasyon var. Bunlar Rusya konjonktürü nedeniyle oldu. Zaten Türkiye'yi kıskanıyorlar. Doğalgaz bulundu, petrol bulundu. BAE dahil olmak üzere birçok yatırımcı sıraya girdi, 25 milyar dolar Türkiye'ye gelmek üzere. Böyle bir fantezi dünyası içinde. Hükümet ortada çözülecek bir ekonomik sorun olmadığı propagandasıyla seçim dönemini geçirdi. Zaten önümüzde yerel seçimler var. Bu nedenle bozulmuş dengeleri çözeceğiz diye bir istikrar programı yapmayacak AKP ve Mehmet Şimşek. Ancak yamalarla, sessiz sedasız kısmi müdahalelerle yerel seçimlere kadar durumu idare etmeye çalışacak. Birtakım muhasebe oyunlarıyla, iktisadi bağımsızlığımızı tehdit edecek birtakım uygulamalarla, Türkiye'ye kayıt dışı para getirilmesi planlanıyor. Türkiye'de her şey yolunda gidiyor imajını sürdüreceklerini düşünüyorum.
Hükümetin uyguladığı ekonomi modelinin alternatifi nedir?
Yeldan - Birincisi, sihirli bir reçete yok. Faiz, döviz kuru ve enflasyon arasında bir çırpıda, herkesi memnun edecek, ekonomiyi herhangi bir şekilde daraltıcı bir kayıp yaşatmayacak altın oran yok. Böyle bir şey ancak mitolojik öykülerde olur.
Türkiye'nin yüksek enflasyonla mücadele etmesinin araçlarından birisi, daraltıcı finans politikasından geçiyor. Döviz kurundaki bu hareketlenmeyi, volatiliteyi dizginlemek için daraltıcı bir para politikasına ihtiyaç var, yani kredi hacminin daraltılması, faizin yükseltilmesi, yurtdışından sıcak para yoluyla Türkiye'ye acilen döviz kazandırıcı bir müdahaleye ihtiyaç var. Fakat bunun yaratacağı tahribatı en aza indirmek için de, genişleyici maliye politikası uygulanmalı. Genişleyici maliye politikasının olmazsa olmaz unsuru, bir finansal işlem vergisi, sıcak para akımlarını spekülatif unsurlardan arındıracak, aynı zamanda da bir gelir sağlayacak, volatiliteyi dizginleyecek bir finansal işlem vergisi.
Bununla beraber bir de, sosyal demokrat ve daha sola açık programın olmazsa olmazı olan imar rantlarının vergilendirilmesidir. İmara açılıyor arazi, birden bire fiyatları bire yüz katlanıyor, yandaş bir müteahhite veriliyor ve muazzam bir rant ortaya çıkıyor. Hem gelir bölüşümü çarpıklaşıyor, ulusal kaynaklarımız tahrip oluyor hem de betona dönmüş kentler ortaya çıkıyor. İmar rantının vergilendirilmesi lazım.
İkinci olarak servet vergisi. Sosyal medyada paylaşıldı iki gündür, bankalardaki mevduatların yüzde 70'nin mevduat sahiplerinin yaklaşık yüzde 1'nin elinde olduğu. On milyon üzerinde kalan mevduatların ekstra vergilendirilmesi, üçüncü, dördüncü, beşinci evlerin ek emlak vergilendirmesiyle, üst gelir gruplarına bir servet vergisi konulabilir. Bu bir dayanışma vergisi adı altında olabilir. 99 depreminden sonra olduğu gibi bir deprem vergisi olarak kullanılabilir.
Bir diğeri, Türkiye'de tartışamıyoruz bile çevre, karbon emisyonu vergisi olabilir. Bütün bunlar dikkat edersiniz hep rantiye, spekülatif, büyük sermaye üzerine kurgulanmış vergiler.
Genişlemeci maliye politikası, bu tür vergilendirme yoluyla finanse edilebilir, edilmelidir. Aynı zamanda bu istikrar programında gelir dağılımının daha adaletli olmasına dikkat edilecektir. Altını çizelim enflasyonla mücadelede, sürdürülebilir bir büyüme, gerçekten yeni istihdam sağlayıcı bir dönüşümün maliyeti olacaktır, o maliyete de hepimiz katlanmalıyız demiyorum, sermaye kesimi daha çok, emek kesimi daha az olmak üzere katılımı sağlanmalıdır.
Muhalefette bir tıkanma var. Sol ne üretmeli ki, seçimde uğradığı yenilgiden çıkış yolu bulabilsin?
Yeldan - CHP, ne seçim öncesinde böyle bir program oluşturdu, ne de şu anki haliyle böyle bir oluşturma niyet ve eğiliminde. Şu anda böyle bir program ancak CHP'nin yeniden yapılanmasıyla mümkün. Bunun için de emekten, doğadan, kadından yana gerçek bir sosyal demokrat programı oluşturması, özgüven gerekiyor. CHP'de böyle bir özgüven ne yazık ki yok. CHP dışındaki sol partiler içerisinde, bu elbette var. Fakat Türk solu bir bütün değil 12 Eylül faşizminden sonra.
CHP'nin ekonomi modeli AKP'den çok mu farklıydı?
Yeldan - CHP'nin ortaya koyduğu model içerisinde, sadece nokta atışı, kamu maliyesi üzerinden harcanacak yamalar vardı ama bütünsel olarak bütçe kısıtı ve daraltıcı maliye politikasının maliyetini karşılayacak iyi hesaplanmış bir kurgu görmedik. Bu kurguyu yapmaya ne yazık ki ne CHP ne de Avrupa'daki sosyal demokrat partiler yanaşmadı. Neo liberalizmin kendi kutucuğu içinde çözüm aramaya çalışıyorlar ama artık kalıcı bir şekilde kamu üretimi ve sermayenin vergilendirilmesi yoluyla neo liberalizmin sınırlarının dışına çıkılması gerekiyor.
Avrupa'daki sosyal demokrat partilerin ciddi bir şekilde oy kaybetmesinin, kendi politikalarını sistemin neo libaralizm sınırları için hapsetmesinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Neo liberalizmin, her şeyi piyasaya terk etmek ve devletin piyasalardan tamamıyla el çekmesini sorgulamadığınız müddetçe ne CHP'nin ne de Avrupa'daki sosyal demokrat partilerin inandırıcı ve çözüm üretici program ortaya koyamayacağını düşünüyorum.
Bir program, siyasi ve ideolojik yeni bir söylem içermeyen "değişim" tartışmasının önümüzdeki dönemde, Kılıçdaroğlu gitsin/kalsın tartışmasının ötesine geçip geçmeyeceği görülecek.
Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Prof Dr Erinç Yeldan, solda fikir üreten sayılı isimlerden. Prof Yeldan, hem bu tartışmalar hem de ekonomik politikalara ilişkin Muhalif'in sorularını yanıtladı.
CHP'nin genel olarak politikası ve Ekrem İmamoğlu'nun değişim çağırısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeldan - Değişim, neo liberalizm sınırlarını terk ederek, Korkut Boratav hocanın çok sevdiğim sözüyle, aykırı düşünmeye cesaret ederek olacaktır. Yoksa Parti Meclisi şöyle olsun delegeler şöyle seçilsin genel başkan değişsinle sınırlı olduğu müddetçe bu gerçek bir değişim olmayacaktır.
Gerçek değişim gerçekten emekten, doğadan, insandan, kamuculuktan yana bir programla, aykırı düşünerek olacaktır. Bunun dışındaki her şey sadece günü kurtarmaktan ibaret kalır.
Yerel seçimlerde muhalefetin durumunu nasıl görüyorsunuz?
Yeldan -Yerel seçimler biraz da adaya bağlı oluyor ama bunlar hep geçici, sürdürülemeyen başarılar olarak kalacak ya da partilere Meclis'te çok sayıda milletvekilliği gibi tavizler verilmesiyle olacak.
CHP'nin liberal politikalar içinde kalma çabası, kendisine olumsuz bakan sermayeyi ürkütmeme amacı taşımıyor mu?
Yeldan - Evet doğru. İlla elimize kırbacı alıp sermayeyi ürkütme anlamında söylemiyorum ama kapitalist sistem içinde piyasa kuralları içinde, üst sermaye gelirlerinin özellikle spekülatif ve rantiye gelirlerinin vergilendirilmesi, kamu üzerinden emeğe ve yoksul kesime aktarılması gerekir.
Böyle bir program destek bulur mu?
Yeldan - Niye olmasın, çünkü bunun alternatifi AKP. AKP bunu çok daha iyi yapıyor. AKP, Türkiye'nin finans ve rantiye kesimine muazzam bir kaynak aktardı. Bunu sosyal demokrat bir partiden çok daha başarılı bir şekilde, uluslar arası finans çevreleriyle birlikte çok daha iyi yapıyor. Buna gerçekten bir alternatif sunmak gerekiyor. Bunun dışına çıkmak gerekiyor. Yoksa değişim içi boş, anlamsız slogandan ibaret olacak.
Hükümetin seçim sonrasında uygulamaya başladığı ekonomi politikasında köklü bir değişiklik bekliyor musunuz?
Yeldan - Türkiye ekonomisinin büyük bir makro ekonomik dengesizlik yaşadığını görmekteyiz. Türkiye'de yüksek oranlı bir enflasyon yaşıyoruz. Enflasyon sadece parasal bir mesele, sadece para politikasıyla çözülebilecek bir konu değildir. Enflasyona makro ekonomik istikrar paketi içinde ve yapısal sorunları çözmeye yönelik, yapısal uyum programı dahilinde bir çözüm üretmek zorundayız. Faiz, döviz kuru ve fiyatlar arasındaki ilişkiler kopartıldı. Rastgele, hoyratça müdahalelerle ekonomi istikrarsızlaştırıldı. Sorunun özünde bu yatıyor ama hükümet bunu görmek istemiyor.
Sosyal medyada, televizyon programlarında birçok meslektaşım, hala ortada bir program yok, gecikiyoruz, Mehmet Şimşek ve ekibi neden bir program açıklamıyor diye soruyor. Bence böyle bir beklenti anlamsız çünkü AKP ekonomi yönetimine göre çözülecek bir problem yok. Türkiye şahlandı büyüyor, enflasyon herkesin sorunu, Amerika'da da, Almanya'da da enflasyon var. Bunlar Rusya konjonktürü nedeniyle oldu. Zaten Türkiye'yi kıskanıyorlar. Doğalgaz bulundu, petrol bulundu. BAE dahil olmak üzere birçok yatırımcı sıraya girdi, 25 milyar dolar Türkiye'ye gelmek üzere. Böyle bir fantezi dünyası içinde. Hükümet ortada çözülecek bir ekonomik sorun olmadığı propagandasıyla seçim dönemini geçirdi. Zaten önümüzde yerel seçimler var. Bu nedenle bozulmuş dengeleri çözeceğiz diye bir istikrar programı yapmayacak AKP ve Mehmet Şimşek. Ancak yamalarla, sessiz sedasız kısmi müdahalelerle yerel seçimlere kadar durumu idare etmeye çalışacak. Birtakım muhasebe oyunlarıyla, iktisadi bağımsızlığımızı tehdit edecek birtakım uygulamalarla, Türkiye'ye kayıt dışı para getirilmesi planlanıyor. Türkiye'de her şey yolunda gidiyor imajını sürdüreceklerini düşünüyorum.
Hükümetin uyguladığı ekonomi modelinin alternatifi nedir?
Yeldan - Birincisi, sihirli bir reçete yok. Faiz, döviz kuru ve enflasyon arasında bir çırpıda, herkesi memnun edecek, ekonomiyi herhangi bir şekilde daraltıcı bir kayıp yaşatmayacak altın oran yok. Böyle bir şey ancak mitolojik öykülerde olur.
Türkiye'nin yüksek enflasyonla mücadele etmesinin araçlarından birisi, daraltıcı finans politikasından geçiyor. Döviz kurundaki bu hareketlenmeyi, volatiliteyi dizginlemek için daraltıcı bir para politikasına ihtiyaç var, yani kredi hacminin daraltılması, faizin yükseltilmesi, yurtdışından sıcak para yoluyla Türkiye'ye acilen döviz kazandırıcı bir müdahaleye ihtiyaç var. Fakat bunun yaratacağı tahribatı en aza indirmek için de, genişleyici maliye politikası uygulanmalı. Genişleyici maliye politikasının olmazsa olmaz unsuru, bir finansal işlem vergisi, sıcak para akımlarını spekülatif unsurlardan arındıracak, aynı zamanda da bir gelir sağlayacak, volatiliteyi dizginleyecek bir finansal işlem vergisi.
Bununla beraber bir de, sosyal demokrat ve daha sola açık programın olmazsa olmazı olan imar rantlarının vergilendirilmesidir. İmara açılıyor arazi, birden bire fiyatları bire yüz katlanıyor, yandaş bir müteahhite veriliyor ve muazzam bir rant ortaya çıkıyor. Hem gelir bölüşümü çarpıklaşıyor, ulusal kaynaklarımız tahrip oluyor hem de betona dönmüş kentler ortaya çıkıyor. İmar rantının vergilendirilmesi lazım.
İkinci olarak servet vergisi. Sosyal medyada paylaşıldı iki gündür, bankalardaki mevduatların yüzde 70'nin mevduat sahiplerinin yaklaşık yüzde 1'nin elinde olduğu. On milyon üzerinde kalan mevduatların ekstra vergilendirilmesi, üçüncü, dördüncü, beşinci evlerin ek emlak vergilendirmesiyle, üst gelir gruplarına bir servet vergisi konulabilir. Bu bir dayanışma vergisi adı altında olabilir. 99 depreminden sonra olduğu gibi bir deprem vergisi olarak kullanılabilir.
Bir diğeri, Türkiye'de tartışamıyoruz bile çevre, karbon emisyonu vergisi olabilir. Bütün bunlar dikkat edersiniz hep rantiye, spekülatif, büyük sermaye üzerine kurgulanmış vergiler.
Genişlemeci maliye politikası, bu tür vergilendirme yoluyla finanse edilebilir, edilmelidir. Aynı zamanda bu istikrar programında gelir dağılımının daha adaletli olmasına dikkat edilecektir. Altını çizelim enflasyonla mücadelede, sürdürülebilir bir büyüme, gerçekten yeni istihdam sağlayıcı bir dönüşümün maliyeti olacaktır, o maliyete de hepimiz katlanmalıyız demiyorum, sermaye kesimi daha çok, emek kesimi daha az olmak üzere katılımı sağlanmalıdır.
Muhalefette bir tıkanma var. Sol ne üretmeli ki, seçimde uğradığı yenilgiden çıkış yolu bulabilsin?
Yeldan - CHP, ne seçim öncesinde böyle bir program oluşturdu, ne de şu anki haliyle böyle bir oluşturma niyet ve eğiliminde. Şu anda böyle bir program ancak CHP'nin yeniden yapılanmasıyla mümkün. Bunun için de emekten, doğadan, kadından yana gerçek bir sosyal demokrat programı oluşturması, özgüven gerekiyor. CHP'de böyle bir özgüven ne yazık ki yok. CHP dışındaki sol partiler içerisinde, bu elbette var. Fakat Türk solu bir bütün değil 12 Eylül faşizminden sonra.
CHP'nin ekonomi modeli AKP'den çok mu farklıydı?
Yeldan - CHP'nin ortaya koyduğu model içerisinde, sadece nokta atışı, kamu maliyesi üzerinden harcanacak yamalar vardı ama bütünsel olarak bütçe kısıtı ve daraltıcı maliye politikasının maliyetini karşılayacak iyi hesaplanmış bir kurgu görmedik. Bu kurguyu yapmaya ne yazık ki ne CHP ne de Avrupa'daki sosyal demokrat partiler yanaşmadı. Neo liberalizmin kendi kutucuğu içinde çözüm aramaya çalışıyorlar ama artık kalıcı bir şekilde kamu üretimi ve sermayenin vergilendirilmesi yoluyla neo liberalizmin sınırlarının dışına çıkılması gerekiyor.
Avrupa'daki sosyal demokrat partilerin ciddi bir şekilde oy kaybetmesinin, kendi politikalarını sistemin neo libaralizm sınırları için hapsetmesinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Neo liberalizmin, her şeyi piyasaya terk etmek ve devletin piyasalardan tamamıyla el çekmesini sorgulamadığınız müddetçe ne CHP'nin ne de Avrupa'daki sosyal demokrat partilerin inandırıcı ve çözüm üretici program ortaya koyamayacağını düşünüyorum.