Vay Canına
Forum Üyesi
Zembilli Ali Cemali Efendi
Osmanlı’nın en parlak döneminde 24 yıl Şeyh’ülislâmlık yapan devlet adamı...
Bir defasında büyük Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim Han, Hazine-i Âmire memurlarından 40 civarında kişinin, görevlerini ihmal ettikleri gerekçesiyle idamlarını emretti. Bu kararı duyan Şeyh’ül İslâm Zembilli Ali Cemalî Efendi, memurlara hukukî çerçevede ceza verilebileceğini, bu kişilerin padişah emriyle katledilemeyeceklerini, idamlarının ancak mahkeme kararıyla mümkün olacağını savunarak, Sultana kanun dışı bir uygulamaya yöneldiğini söyleme cesareti gösterdi. Bu hükmün yanlış olduğunu padişaha anlatarak onu ikna etti ve memurların öldürülmeleriyle ilgili kararın geri alınmasını sağladı.
Sert mizaçlı Sultana, kusurlu memurların görevlerine son verebileceğini, fakat onları öldürtemeyeceğini, üstelik şeriata göre; onların katlini gerektirecek bir durumun da bulunmadığını anlattı. Eğer aksini yaparsa, bunun ‘zulmen katletmek’ olacağını, böyle bir suçtan dolayı, Allah’ın katl emretmediğini ifade etti. İdamı gerektirecek cezalarda, Şeyh’ülislâm fetvasının olması gerektiğini de belirterek, Sultanın bir nevi yetki sınırlarını çizdi.
Şeyh’ülislâm, öldürülmeleri emredilen kişilerin padişah tarafından affedilmesinden sonra Sultana şöyle dedi:
“Hünkârım, âhiretinize müte’allik olan hıdmeti edâ itdim, şimdi mürüvvete müte’allik bir sözüm dahî kaldı. (Ahiretinizi ilgilendiren görevi yerine getirdim, şimdi de yardımınızı gerektiren bir ricam var)
Osmanlı’nın en parlak döneminde 24 yıl Şeyh’ülislâmlık yapan devlet adamı...
Bir defasında büyük Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim Han, Hazine-i Âmire memurlarından 40 civarında kişinin, görevlerini ihmal ettikleri gerekçesiyle idamlarını emretti. Bu kararı duyan Şeyh’ül İslâm Zembilli Ali Cemalî Efendi, memurlara hukukî çerçevede ceza verilebileceğini, bu kişilerin padişah emriyle katledilemeyeceklerini, idamlarının ancak mahkeme kararıyla mümkün olacağını savunarak, Sultana kanun dışı bir uygulamaya yöneldiğini söyleme cesareti gösterdi. Bu hükmün yanlış olduğunu padişaha anlatarak onu ikna etti ve memurların öldürülmeleriyle ilgili kararın geri alınmasını sağladı.
Sert mizaçlı Sultana, kusurlu memurların görevlerine son verebileceğini, fakat onları öldürtemeyeceğini, üstelik şeriata göre; onların katlini gerektirecek bir durumun da bulunmadığını anlattı. Eğer aksini yaparsa, bunun ‘zulmen katletmek’ olacağını, böyle bir suçtan dolayı, Allah’ın katl emretmediğini ifade etti. İdamı gerektirecek cezalarda, Şeyh’ülislâm fetvasının olması gerektiğini de belirterek, Sultanın bir nevi yetki sınırlarını çizdi.
Şeyh’ülislâm, öldürülmeleri emredilen kişilerin padişah tarafından affedilmesinden sonra Sultana şöyle dedi:
“Hünkârım, âhiretinize müte’allik olan hıdmeti edâ itdim, şimdi mürüvvete müte’allik bir sözüm dahî kaldı. (Ahiretinizi ilgilendiren görevi yerine getirdim, şimdi de yardımınızı gerektiren bir ricam var)