Vay Canına
Forum Üyesi
OSMANLI DİNAMİĞİNİ OLUŞTURAN birkaç unsurdan biridir, Ahilik...
Çünkü Ahi Evran tarafından oluşturulan bu ekolün en önemli amacı,"kâmil insan" yetiştirmektir. Bir başka deyişle Kur'an'ın "insan modeli"ni hayata geçirmektir.
Siyasi yönleri yoktu. Buna rağmen Ahiler, Gazi Dervişler ve Alperenler, Osmanlı Devleti'ni kuran Osman Gazi'-nin etrafında kenetlendiler. Bunun sebebi, Osman Gazi'-nin kuru cihangirlik davasının peşinde değil, "ilâ-yı kelimetullah"ın (Allah inancını cihana yaymak) peşinde olduğunu görmeleriydi. Ahiler, savaş sırasında kelle koltukta savaşıyor, barış zamanında ise öğretmenlik ve ticaret yapıyorlardı. O kadar fedakârdılar ki, pîr (şeyh, üstad), müridine, "Filan yere git, hemen medreseni kur ve hizmete başla" dediğinde sözü ikiletmez, hatta sual bile sormaz, "'baş üstüne" çekip tereddütsüz söylenen yere gider, hizmete başlardı.
Her açıdan Asr-ı Saadet'teki muhteşem örneklere benzerlerdi. Zaten maksatları onlara benzemekti. Bir anlamda Asr-ı Saadet'i kendi çağlarına taşımak için çabalıyorlardı. Bu çabalarının üzerine "rahmet" indi ve büyük bir devlet ihsan edildi:
Osmanlı Devleti...
Acaba bu büyük oluşu hak eden "insan"ın özellikleri nelerdi? Bu sorunun cevabını, "Ahilik Şartnâmesi"nde bulabiliriz. Çıraklıktan ustalığa giden yolda bireyi olgunlaştırmayı hedefleyen Ahilik teşkilatının temel ilkeleri özetle şunlardı:
Çünkü Ahi Evran tarafından oluşturulan bu ekolün en önemli amacı,"kâmil insan" yetiştirmektir. Bir başka deyişle Kur'an'ın "insan modeli"ni hayata geçirmektir.
Siyasi yönleri yoktu. Buna rağmen Ahiler, Gazi Dervişler ve Alperenler, Osmanlı Devleti'ni kuran Osman Gazi'-nin etrafında kenetlendiler. Bunun sebebi, Osman Gazi'-nin kuru cihangirlik davasının peşinde değil, "ilâ-yı kelimetullah"ın (Allah inancını cihana yaymak) peşinde olduğunu görmeleriydi. Ahiler, savaş sırasında kelle koltukta savaşıyor, barış zamanında ise öğretmenlik ve ticaret yapıyorlardı. O kadar fedakârdılar ki, pîr (şeyh, üstad), müridine, "Filan yere git, hemen medreseni kur ve hizmete başla" dediğinde sözü ikiletmez, hatta sual bile sormaz, "'baş üstüne" çekip tereddütsüz söylenen yere gider, hizmete başlardı.
Her açıdan Asr-ı Saadet'teki muhteşem örneklere benzerlerdi. Zaten maksatları onlara benzemekti. Bir anlamda Asr-ı Saadet'i kendi çağlarına taşımak için çabalıyorlardı. Bu çabalarının üzerine "rahmet" indi ve büyük bir devlet ihsan edildi:
Osmanlı Devleti...
Acaba bu büyük oluşu hak eden "insan"ın özellikleri nelerdi? Bu sorunun cevabını, "Ahilik Şartnâmesi"nde bulabiliriz. Çıraklıktan ustalığa giden yolda bireyi olgunlaştırmayı hedefleyen Ahilik teşkilatının temel ilkeleri özetle şunlardı: