Vay Canına
Forum Üyesi
Osmanlı Devleti’nde, dîvân-ı hümâyûnda, doğrudan doğruya vezîriâzama bağlı yazı işleri ile meşgul kalemlerin ve buradaki kâtiplerin faaliyetine nezâret eden dâire reisi.
Emevîler, Abbasîler ve Memlûklüler devirlerinde dîvânın başında çeşitli ünvânlar altında (kâtibü’d-dast, kitâbü’d-divân ve nâzırü’d-dîvân gibi) görev yapan bir kâtip bulunurdu. İlk zamanlarda bunların vazifesi; sultana gelen yazıları okuduktan sonra, onun düşünceleri doğrultusunda gereken mektup ve vesikaları yazmaktı.
Osmanlılarda ilk defa Fâtih Sultan Mehmed kanunnâmesinde görülen reîsülküttâb tâbirinin daha evvelki târihlerde de mevcûd olduğu anlaşılmaktadır. Bu kanunnâmeye göre, reîsülküttâb, dîvânda vezîriâzamın önünde durarak muamele görecek yazıları okurdu.
Reîsülküttâb kâtipler sınıfından gelirdi. Dîvân-ı hümâyûnda kitabet sınıfında yetişir ve muayyen kademeleri geçtikten sonra bu makama getirilirdi. Dîvân-ı hümâyûn kâtipleri arasında terfî sırası şu şekilde idi. Kâtiplikten baş halîfelik veya kisedârlığa, buradan beylikçiliğe ve sonra mektupçuluğa geçilirdi. Kisedârlık veya başhalîfelikten doğrudan doğruya mektupçuluğa geçilmesi de mümkün idi. Tezkireci, mektupçu veya beylikçi reîsülküttâblığa tâyin olunurdu ve genellikle bu yol tâkib edilirdi. Ancak zaman zaman çavuşbaşı, âmedci, defter emîni ve büyük rûznâmecinin de reîsülküttâblığa getirildiği vâki idi.
Emevîler, Abbasîler ve Memlûklüler devirlerinde dîvânın başında çeşitli ünvânlar altında (kâtibü’d-dast, kitâbü’d-divân ve nâzırü’d-dîvân gibi) görev yapan bir kâtip bulunurdu. İlk zamanlarda bunların vazifesi; sultana gelen yazıları okuduktan sonra, onun düşünceleri doğrultusunda gereken mektup ve vesikaları yazmaktı.
Osmanlılarda ilk defa Fâtih Sultan Mehmed kanunnâmesinde görülen reîsülküttâb tâbirinin daha evvelki târihlerde de mevcûd olduğu anlaşılmaktadır. Bu kanunnâmeye göre, reîsülküttâb, dîvânda vezîriâzamın önünde durarak muamele görecek yazıları okurdu.
Reîsülküttâb kâtipler sınıfından gelirdi. Dîvân-ı hümâyûnda kitabet sınıfında yetişir ve muayyen kademeleri geçtikten sonra bu makama getirilirdi. Dîvân-ı hümâyûn kâtipleri arasında terfî sırası şu şekilde idi. Kâtiplikten baş halîfelik veya kisedârlığa, buradan beylikçiliğe ve sonra mektupçuluğa geçilirdi. Kisedârlık veya başhalîfelikten doğrudan doğruya mektupçuluğa geçilmesi de mümkün idi. Tezkireci, mektupçu veya beylikçi reîsülküttâblığa tâyin olunurdu ve genellikle bu yol tâkib edilirdi. Ancak zaman zaman çavuşbaşı, âmedci, defter emîni ve büyük rûznâmecinin de reîsülküttâblığa getirildiği vâki idi.