Opiat Bağımlılığı
Opiyat bağımlılığı; Haşhaştan elde edilen bir ilaç grubudur. Öncelikle ağrı kesici olarak kullanırlar. Ağrı kesici etkisinin yanı sıra opiatlar, mutluluk, keyif, gevşeme hissi vermektedir.
Dünyada kimyasal olarak birbirinden farklı 20’den fazla opiat klinik kullanım halindedir.
Gelişmiş ülkelerde, kötüye kullanıma ve bağımlılığa en sık eşlik eden madde opiattır.
Eroin dışındaki opiatlara bağımlılık en sık olarak;
Tıbbi tedavi esnasında bağımlı olan kişilerde,
Bu tip ilaçlara kolaylıkla ulaşabilen sağlık profesyonellerinde,
Kullandığı ilaçları tıbbi sağlayıcılardan ve tedavi programlarından elde eden kimselerde görülür.
Opiyat bağımlılığı; günümüzde kullanıma başlanması, kullanmanın sürdürülmesi ve maddeden uzak kalma süreçleri sonrasında tekrarlanması açısından çoklu faktörlerin etkileşime girdiği biyopsikososyal bozukluk olarak görülmektedir.
OPİYAT BAÐIMLILIÐI TEDAVİSİ
Danışanın psikiyatri polikliniğinde değerlendirilmesi sonrası, opiyat bağımlılığı tanısını netleştirmek için nöropsikiyatrik ve psikolojik testleri yapılmaktadır.
Opiyat bağımlılığı tanısı netleşmesi sonrasında kişi psikososyal açıdan değerlendirilerek aile görüşmesi yapılır. Yapılan değerlendirmeler sonrasında ayaktan tedavi planına karar verilirse programa alınır.
Opiyat bağımlılığı, madde kullanımı ve ilişkili problemleri ortaya sermek konusunda kararsız ve gönülsüz olabilen opiyat bağımlılığı olan hastalara klinisyenin yaklaşımı çok önemlidir.
Tedavi alan hastaların tedaviyi kaybetme korkusu nedeniyle muhtemel bağımlılığını anlatması zor olabilir.
Etkili Bir Opiyat Bağımlılığı Tedavisi İçin Aranan Özellikler:
Opiyat bağımlılığı tanısını ortaya koymak,
Tedavi için uygunluğu belirlemek,
Başlangıç tedavi önerilerini ve planını yapmak,
Psikososyal tedavi için planlamayı yapmak,
Önerilen tedaviler için kontraendikasyon olmadığından emin olmak,
Diğer medikal komorbiditeleri ve durumları ortaya koymak,
Diğer yardımcı olacak bölümlere danışmak,
Tam bir hikaye,
Fizik muayene,
Mental durum muayenesi,
İlgili laboratuar testleri,
Formal psikiyatrik değerlendirme
Opiyatların Aşırı Doz Alımına Bağlı Zehirlenmenin Tedavisi
Opiyatlara bağlı zehirlenme durumu psikiyatrik acillerin en önemli olanlarından birisidir.
Opiyat bağımlılığı olan hastaların en belirgin bulgusu göz bebeklerinin daralmasıdır.
Aşırı doz opiyat merkezi sinir sistemindeki solunum merkezini baskılar ve buna bağlı ölüme neden olabilir.
Opiyat bağımlılığı tedavisinin başarısı naloxone gibi antagonist ilaçların ne kadar hızlı başlamasına bağlıdır. Bunun yanı sıra opiyat bağımlılığı olan hastanın hava yolunun ve damar yolunun açık tutulması, damar içi gerekli sıvı takviyesinin yapılması ve ileri düzey kalp sağlığı desteğinin sağlanması gerekir.
Tedavi yoğun bakım ünitesinin de olduğu tam teşekküllü bir hastanede yapılmalıdır.
Opiyatların vücuttan tamamen atılmasına dek hastanın tansiyon, nabız, ateş ve solunum gibi yaşamsal bulguları çok yakından takip edilmelidir.
Aynı zamanda hastanın ayrıntılı fizik ve ruhsal durum muayenesi yapılmalı, kan ve idrar örneklerinin analizi yapılmalıdır.
Hayati riski atlatan, opiyat bağımlılığı tedavisini tamamlayan hastaların sonraki tedavisi için psikiyatri kliniğine yönlendirilmesi gerekir.
Opiyat Bağımlılığında İlaç Tedavisi
Opiyat bağımlılığında ilaç tedavisinin çok önemli yeri vardır. Bu amaçla naltrekson, metadın, bupronefrin gibi ilaçlar kullanılmaktadır.
Opiyat Bağımlılığında Psikoterapi
Diğer bağımlılık yapan maddelerin tedavisinde olduğu gibi opiyat bağımlılığında da en önemli tedavi yaklaşımlarından birisi bilişsel davranışçı terapi ve özellikle de nüks önleme terapisidir.
Yine Adsız Alkolikler (AA) gibi Adsız Narkotikler (NA) gibi kendine yardım gruplarının da tedavide yeri büyüktür.
Grup terapileri, çift ve aile terapileri de tedavi programının birer parçasıdır.
Bilişsel işlevlerinde bozukluk olan hastaların bilişsel rehabilitasyonuna yönelik terapilerin de yapılmasında yarar vardır.
Opiyat Bağımlılığının Yıllar İçerindeki Gelişimi
DSM-IV-TR’e göre, kokaini %2’si son 1 yıl içinde, %0.8’i son bir ay içinde ve %2’si tüm yaşamı boyunca kötüye kullanan veya opiyat bağımlılığı olan ABD’de nüfusun %10’u kokaini bir kez olsun denemiştir.
En yüksek kullanım hızının 18-25 (%1.3) ve 26-34 (%1.2) yaş grubunda olduğu saptanmıştır.
Toplumun kullanıma ilişkin riskler konusunda bilinçlenmesi kokainin etkisi konusunda ki yoğun karşıt kampanyalar sonucu son yıllarda kokain kullanımında bir düşüş söz konusudur.
ABD’de opiyat bağımlılığı 1990’lı yıllarda bir canlanma yaşamıştır. 1990 ile 1995 yılları arasında eroinin kötüye kullanımı nedeniyle acil servis başvurularında iki kat artış olmuştur.
1990’lı yılların sonlarında yaşları 18-25 arasında olan kişilerde opiyat bağımlılığında bir artış ve farmasötik kaynakların oksikodon (OxyContin) kullanımında kısa bir artış görülmüştür.
Sigara gibi içme ve burundan çekme gibi enjeksiyon dışı kullanma yöntemlerinin popülerliği artmıştır.
2000 yılında yapılan ulusal bir değerlendirmenin sonuçları (Tedavi Epizot Veri Grubu) eroin kullanımı nedeniyle tedaviye başvuran 243,723 kullanıcı ve diğer opiyat bağımlılığı nedeniyle tedaviye başvuran 25,723 kullanıcı olduğunu göstermiştir.
Ankara AMATEM’de eroin kullanımının tedavisi için başvuran hastaların tüm hastalara oranı 2004 yılında %8,7 iken bu oran 2009 yılında %38’lere kadar çıkmıştır.
Yatarak tedavi gören 18 yaş altı gençlerin 2004 yılında %2’si eroin kullanırken 2009’da bu rakam %47 olmuştur.
Opiyat bağımlılığı günümüzde kullanıma başlanması, kullanmanın sürdürülmesi ve maddeden uzak kalma süreçleri sonrasında tekrarlanması açısından çoklu faktörlerin etkileşime girdiği biyopsikososyal bir bozukluk olarak görülmektedir.
Bu faktörler; farmakolojik, sosyal, çevresel, kişilik, psikopatoloji, genetik ve ailevi faktörlerdir.
Opiyat bağımlılığı; Haşhaştan elde edilen bir ilaç grubudur. Öncelikle ağrı kesici olarak kullanırlar. Ağrı kesici etkisinin yanı sıra opiatlar, mutluluk, keyif, gevşeme hissi vermektedir.
Dünyada kimyasal olarak birbirinden farklı 20’den fazla opiat klinik kullanım halindedir.
Gelişmiş ülkelerde, kötüye kullanıma ve bağımlılığa en sık eşlik eden madde opiattır.
Eroin dışındaki opiatlara bağımlılık en sık olarak;
Tıbbi tedavi esnasında bağımlı olan kişilerde,
Bu tip ilaçlara kolaylıkla ulaşabilen sağlık profesyonellerinde,
Kullandığı ilaçları tıbbi sağlayıcılardan ve tedavi programlarından elde eden kimselerde görülür.
Opiyat bağımlılığı; günümüzde kullanıma başlanması, kullanmanın sürdürülmesi ve maddeden uzak kalma süreçleri sonrasında tekrarlanması açısından çoklu faktörlerin etkileşime girdiği biyopsikososyal bozukluk olarak görülmektedir.
OPİYAT BAÐIMLILIÐI TEDAVİSİ
Danışanın psikiyatri polikliniğinde değerlendirilmesi sonrası, opiyat bağımlılığı tanısını netleştirmek için nöropsikiyatrik ve psikolojik testleri yapılmaktadır.
Opiyat bağımlılığı tanısı netleşmesi sonrasında kişi psikososyal açıdan değerlendirilerek aile görüşmesi yapılır. Yapılan değerlendirmeler sonrasında ayaktan tedavi planına karar verilirse programa alınır.
Opiyat bağımlılığı, madde kullanımı ve ilişkili problemleri ortaya sermek konusunda kararsız ve gönülsüz olabilen opiyat bağımlılığı olan hastalara klinisyenin yaklaşımı çok önemlidir.
Tedavi alan hastaların tedaviyi kaybetme korkusu nedeniyle muhtemel bağımlılığını anlatması zor olabilir.
Etkili Bir Opiyat Bağımlılığı Tedavisi İçin Aranan Özellikler:
Opiyat bağımlılığı tanısını ortaya koymak,
Tedavi için uygunluğu belirlemek,
Başlangıç tedavi önerilerini ve planını yapmak,
Psikososyal tedavi için planlamayı yapmak,
Önerilen tedaviler için kontraendikasyon olmadığından emin olmak,
Diğer medikal komorbiditeleri ve durumları ortaya koymak,
Diğer yardımcı olacak bölümlere danışmak,
Tam bir hikaye,
Fizik muayene,
Mental durum muayenesi,
İlgili laboratuar testleri,
Formal psikiyatrik değerlendirme
Opiyatların Aşırı Doz Alımına Bağlı Zehirlenmenin Tedavisi
Opiyatlara bağlı zehirlenme durumu psikiyatrik acillerin en önemli olanlarından birisidir.
Opiyat bağımlılığı olan hastaların en belirgin bulgusu göz bebeklerinin daralmasıdır.
Aşırı doz opiyat merkezi sinir sistemindeki solunum merkezini baskılar ve buna bağlı ölüme neden olabilir.
Opiyat bağımlılığı tedavisinin başarısı naloxone gibi antagonist ilaçların ne kadar hızlı başlamasına bağlıdır. Bunun yanı sıra opiyat bağımlılığı olan hastanın hava yolunun ve damar yolunun açık tutulması, damar içi gerekli sıvı takviyesinin yapılması ve ileri düzey kalp sağlığı desteğinin sağlanması gerekir.
Tedavi yoğun bakım ünitesinin de olduğu tam teşekküllü bir hastanede yapılmalıdır.
Opiyatların vücuttan tamamen atılmasına dek hastanın tansiyon, nabız, ateş ve solunum gibi yaşamsal bulguları çok yakından takip edilmelidir.
Aynı zamanda hastanın ayrıntılı fizik ve ruhsal durum muayenesi yapılmalı, kan ve idrar örneklerinin analizi yapılmalıdır.
Hayati riski atlatan, opiyat bağımlılığı tedavisini tamamlayan hastaların sonraki tedavisi için psikiyatri kliniğine yönlendirilmesi gerekir.
Opiyat Bağımlılığında İlaç Tedavisi
Opiyat bağımlılığında ilaç tedavisinin çok önemli yeri vardır. Bu amaçla naltrekson, metadın, bupronefrin gibi ilaçlar kullanılmaktadır.
Opiyat Bağımlılığında Psikoterapi
Diğer bağımlılık yapan maddelerin tedavisinde olduğu gibi opiyat bağımlılığında da en önemli tedavi yaklaşımlarından birisi bilişsel davranışçı terapi ve özellikle de nüks önleme terapisidir.
Yine Adsız Alkolikler (AA) gibi Adsız Narkotikler (NA) gibi kendine yardım gruplarının da tedavide yeri büyüktür.
Grup terapileri, çift ve aile terapileri de tedavi programının birer parçasıdır.
Bilişsel işlevlerinde bozukluk olan hastaların bilişsel rehabilitasyonuna yönelik terapilerin de yapılmasında yarar vardır.
Opiyat Bağımlılığının Yıllar İçerindeki Gelişimi
DSM-IV-TR’e göre, kokaini %2’si son 1 yıl içinde, %0.8’i son bir ay içinde ve %2’si tüm yaşamı boyunca kötüye kullanan veya opiyat bağımlılığı olan ABD’de nüfusun %10’u kokaini bir kez olsun denemiştir.
En yüksek kullanım hızının 18-25 (%1.3) ve 26-34 (%1.2) yaş grubunda olduğu saptanmıştır.
Toplumun kullanıma ilişkin riskler konusunda bilinçlenmesi kokainin etkisi konusunda ki yoğun karşıt kampanyalar sonucu son yıllarda kokain kullanımında bir düşüş söz konusudur.
ABD’de opiyat bağımlılığı 1990’lı yıllarda bir canlanma yaşamıştır. 1990 ile 1995 yılları arasında eroinin kötüye kullanımı nedeniyle acil servis başvurularında iki kat artış olmuştur.
1990’lı yılların sonlarında yaşları 18-25 arasında olan kişilerde opiyat bağımlılığında bir artış ve farmasötik kaynakların oksikodon (OxyContin) kullanımında kısa bir artış görülmüştür.
Sigara gibi içme ve burundan çekme gibi enjeksiyon dışı kullanma yöntemlerinin popülerliği artmıştır.
2000 yılında yapılan ulusal bir değerlendirmenin sonuçları (Tedavi Epizot Veri Grubu) eroin kullanımı nedeniyle tedaviye başvuran 243,723 kullanıcı ve diğer opiyat bağımlılığı nedeniyle tedaviye başvuran 25,723 kullanıcı olduğunu göstermiştir.
Ankara AMATEM’de eroin kullanımının tedavisi için başvuran hastaların tüm hastalara oranı 2004 yılında %8,7 iken bu oran 2009 yılında %38’lere kadar çıkmıştır.
Yatarak tedavi gören 18 yaş altı gençlerin 2004 yılında %2’si eroin kullanırken 2009’da bu rakam %47 olmuştur.
Opiyat bağımlılığı günümüzde kullanıma başlanması, kullanmanın sürdürülmesi ve maddeden uzak kalma süreçleri sonrasında tekrarlanması açısından çoklu faktörlerin etkileşime girdiği biyopsikososyal bir bozukluk olarak görülmektedir.
Bu faktörler; farmakolojik, sosyal, çevresel, kişilik, psikopatoloji, genetik ve ailevi faktörlerdir.