Mehmet Eyüp Yardımcı'nın Fotospor'daki köşe yazısı
"Bugünlerde kararsız birazda tutarsız oldumSenin yüzünden bu hale düştümBir şöyle söyledin bir öyleNo no problemAslında no no problem"Gerçi futbolumuzun hali 1987 öncesi ve sonrasıyla bugüne gelene kadar daha da kötü bir erozyon süreciyle "daha ne kadar dibi görürüz?" sorusunu sorduruyor.Futbolun kötü yönetimi TFF'den başlamak üzere tüm kulüplere varana kadar aynı zihniyet karanlığı içinde devam etmektedir.Futbolun yönetim kademesindeki yöneticilerin "bir şöyle söyledin bir böyle" halleri ve ortaya çıkarılan yeni prototip taraftar, kongre üyeleriyle kemikleşmiş hale gelmektedir.Yani sözün özü;No no problemAslında no no problem...Transfer döneminin en dikkat çeken kulübü Beşiktaş görünmektedir.Beşiktaş yönetiminin önemli isimlerin Emre Kocadağ, teknik direktörün istediği, onayladığı bir futbolcuyu transfer edebilmek adına çaba sarf ettikten sonra oyuncunun tercihi başka bir kulüp olunca "bizim zaten planlamamızda yoktu!" açıklaması yaptı.Biz o zaman anladık ki! Planlamada var olan gerçek "haybeden oyuncunun peşinde koşmakmış!"Beşiktaş Kulübü "parasızlık" sebebiyle ikinci transferini de rakiplerine kaptırınca, kısa bir depar atarak transfer gerçekleştirdi hem de parasızlık söylemlerini taca atarcasına. Evet! para yok ama yeni bir teknik direktör ve proje adına sabırla yola çıkılmak üzere harcama yapabiliyoruz.Evet! para yok ama sabırla çıktığımız yoldan "U" dönüş yaparak yeni bir teknik direktör ile yeni transferler yapabiliyoruz.Beşiktaş'ta problem "paranın" olmaması mı? Yoksa yapılanma sürecinde futbolun tüm doğrularını boşa çıkartan sistemsizlik mi?Beşiktaş'ta birde buna son dönemlerdeki transferlerdeki başarısızlık sürecinde "iletişimsizlik!" gerçeği ortaya çıktı.Kulüp yöneticileri ve yetkili görevliler arasında bir iletişimsizlik var!Kulüp yönetimi ve taraftar arasında bir iletişimsizlik var!Kulüp transferlerin olumsuz kapanmasının sebebi "muhabirler" olunca medya ile arasında İletişimsizlik var!Bakın bütün bunların hepsi aslında bilerek ve isteyerek oluşturulan ortamlar çünkü futbolumuz böyle kaos ortamlarında yürütülme süreci içinde.Kaos çıkarma sonra o kaosu "ben" olmazsam kimse bitiremez! Anlayışı...Birde bu anlayışa uygun taraftar ve kongre üyeleride olunca pastanın çileğide hazır olmuş oluyor.Yani sözün özü;No no problemAslında no no problem...Problem var mı? Var ama "No Problem!"Mesela Beşiktaş'ın en büyük problemi ne idi özellikle 10 küsur sene içinde "hesap sorma!" Her gelen bu problem içinden sıyrılıp "hesap soracağım!" diye gelmedi mi? Peki ne oldu? Var mı hesap soran? Kimse kimseden hesap sormaz, soramaz çünkü her şey aslında bir televizyon programı adı vardı; "Oradaydım!" gibi...Beşiktaş ne kadar büyük kulüpmüş meğer, Beşiktaş ne kadar varlıklı bir kulüpmüş meğer düşünsenize bu kadar iç darbelere, yiyicilere rağmen hâlâ ayakta durabiliyor.Bu gerçeğin arkasındaki tek gerçek ise Beşiktaş'ın asıl sahibi olan, sadece arma ve renk sevdası peşinde koşan "gerçek taraftarıdır!" Kimse ortaya çıkıpta "ben" olmazsam olmaz demesin ve bu gerçeğin yani "taraftarın" önünde saygı duruşunda bulunsun.Çünkü yoksa fahiş fiyatlı lisanslı ürünleri, kombineleri ve yönetimlerde bulunduğunuzda yaptığınız her yanlışın maddi faturasını kimden çıkaracaksınız?Aslında var problem ve adı "yönetimsizlik" ama sorsan "no no problem!" Herkes gidişattan memnun ise o zaman buyrun yakalım cigaraları, üfleyelim dumanı eski açık üzerinden Boğaz'a doğru...
"Bugünlerde kararsız birazda tutarsız oldumSenin yüzünden bu hale düştümBir şöyle söyledin bir öyleNo no problemAslında no no problem"Gerçi futbolumuzun hali 1987 öncesi ve sonrasıyla bugüne gelene kadar daha da kötü bir erozyon süreciyle "daha ne kadar dibi görürüz?" sorusunu sorduruyor.Futbolun kötü yönetimi TFF'den başlamak üzere tüm kulüplere varana kadar aynı zihniyet karanlığı içinde devam etmektedir.Futbolun yönetim kademesindeki yöneticilerin "bir şöyle söyledin bir böyle" halleri ve ortaya çıkarılan yeni prototip taraftar, kongre üyeleriyle kemikleşmiş hale gelmektedir.Yani sözün özü;No no problemAslında no no problem...Transfer döneminin en dikkat çeken kulübü Beşiktaş görünmektedir.Beşiktaş yönetiminin önemli isimlerin Emre Kocadağ, teknik direktörün istediği, onayladığı bir futbolcuyu transfer edebilmek adına çaba sarf ettikten sonra oyuncunun tercihi başka bir kulüp olunca "bizim zaten planlamamızda yoktu!" açıklaması yaptı.Biz o zaman anladık ki! Planlamada var olan gerçek "haybeden oyuncunun peşinde koşmakmış!"Beşiktaş Kulübü "parasızlık" sebebiyle ikinci transferini de rakiplerine kaptırınca, kısa bir depar atarak transfer gerçekleştirdi hem de parasızlık söylemlerini taca atarcasına. Evet! para yok ama yeni bir teknik direktör ve proje adına sabırla yola çıkılmak üzere harcama yapabiliyoruz.Evet! para yok ama sabırla çıktığımız yoldan "U" dönüş yaparak yeni bir teknik direktör ile yeni transferler yapabiliyoruz.Beşiktaş'ta problem "paranın" olmaması mı? Yoksa yapılanma sürecinde futbolun tüm doğrularını boşa çıkartan sistemsizlik mi?Beşiktaş'ta birde buna son dönemlerdeki transferlerdeki başarısızlık sürecinde "iletişimsizlik!" gerçeği ortaya çıktı.Kulüp yöneticileri ve yetkili görevliler arasında bir iletişimsizlik var!Kulüp yönetimi ve taraftar arasında bir iletişimsizlik var!Kulüp transferlerin olumsuz kapanmasının sebebi "muhabirler" olunca medya ile arasında İletişimsizlik var!Bakın bütün bunların hepsi aslında bilerek ve isteyerek oluşturulan ortamlar çünkü futbolumuz böyle kaos ortamlarında yürütülme süreci içinde.Kaos çıkarma sonra o kaosu "ben" olmazsam kimse bitiremez! Anlayışı...Birde bu anlayışa uygun taraftar ve kongre üyeleride olunca pastanın çileğide hazır olmuş oluyor.Yani sözün özü;No no problemAslında no no problem...Problem var mı? Var ama "No Problem!"Mesela Beşiktaş'ın en büyük problemi ne idi özellikle 10 küsur sene içinde "hesap sorma!" Her gelen bu problem içinden sıyrılıp "hesap soracağım!" diye gelmedi mi? Peki ne oldu? Var mı hesap soran? Kimse kimseden hesap sormaz, soramaz çünkü her şey aslında bir televizyon programı adı vardı; "Oradaydım!" gibi...Beşiktaş ne kadar büyük kulüpmüş meğer, Beşiktaş ne kadar varlıklı bir kulüpmüş meğer düşünsenize bu kadar iç darbelere, yiyicilere rağmen hâlâ ayakta durabiliyor.Bu gerçeğin arkasındaki tek gerçek ise Beşiktaş'ın asıl sahibi olan, sadece arma ve renk sevdası peşinde koşan "gerçek taraftarıdır!" Kimse ortaya çıkıpta "ben" olmazsam olmaz demesin ve bu gerçeğin yani "taraftarın" önünde saygı duruşunda bulunsun.Çünkü yoksa fahiş fiyatlı lisanslı ürünleri, kombineleri ve yönetimlerde bulunduğunuzda yaptığınız her yanlışın maddi faturasını kimden çıkaracaksınız?Aslında var problem ve adı "yönetimsizlik" ama sorsan "no no problem!" Herkes gidişattan memnun ise o zaman buyrun yakalım cigaraları, üfleyelim dumanı eski açık üzerinden Boğaz'a doğru...