Cumhuriyet yazarı Gülengül Altınsay'ın köşe yazısı
Kavramların birbirine girmesi, gerçeklerin çarpıtılması, suların bulandırılması her zaman işini saman altından sinsice yürütmeye çalışanların işine yarar. Bizde futbola dair en çok tartışılan konulardan biri yetkili kişilerin - hakemlerin, TFF başkanının mesela - hangi takımı tuttuğudur. Hakem kararları da, TFF ve MHK kararları da buna göre değerlendirilir. İşte zaten o şu takımın kongre üyesiymiş ya da çocukluk resminde şu takımın forması varmış şeklinde. İnsanlar böyle düşünmekte çok da haksız sayılmazlar. Çünkü bu kadar kayırmanın bu kadar haksızlığın olduğu bir yerde kafaların böyle işlemesi de normal. Ancak bu yaklaşım tam da sistemden güç ve nema devşirenlerin istediği şey. Yani gerçeklerden uzaklaşmak ve her bir yanlışı, kayırmayı, adaletsizliği dar takım taraftarlığı içine hapsetmek.Oysa ki işleyen, birçok kişinin büyük menfaatler elde ettiği büyük bir sistem var. Kişiler değişse de kazananlar da kaybedenler de değişmiyor bu sistemde. En belirleyici noktada gördüğünüz ve umut bağladığınız kişiler bile bazen istediklerini değil şartların gerektirdiklerini yapmak zorundalar. Bunlar bilinen ama bir türlü değişmeyen hatta her geçen gün daha da kötüye giden gerçekler.Şimdi gündemde TFF seçimleri var. Ve Beşiktaş'a adeta savaş açmış olan liyakati meçhul TFF başkanı yine seçilmek istiyor. Diyeceksiniz ki, "Hani Büyükekşi'nin sevdiği veya sevmediği kulüpler değildi mesele?". Evet değil zaten. Mesele daha da ciddi. İşleri kalıbına uydurup adaletsiz sistemi sürdürmekten başka "görevi" olmayan bir şahsın Şenes Erzik dönemlerinde dünya zirvesine çıkmış TFF'nin başına gelebilmiş ya da getirilmiş olması asıl mesele. Bu başkan, "5 puan alsanız ne olacak, şampiyon olamıyorsunuz" diyebiliyor Beşiktaş'a. Yani adalet, hak, hukuk palavra. Her şey hesap işi. O zaman şu da düşünülüyor: "Sorun olmasın diye mi 5 puanın üstünde tuttunuz farkı". Hakem/VAR facialarına bakıldığında hiç de yabana atılmayacak bir şüphe bu. Aynı başkan Şampiyonlar Ligi finali başarısıyla övünüyor en son. Yahu yabancı basını okuyun bir. Taraftarlar saatlerce aç susuz kalmış. Resmen soyulmuş. Kilometrelerce yürümüş. Yetkililer bile girememiş otoparka. Dışarıdan bakınca rezalet. Başkana göre büyük başarı. Başarı algısı bu seviyedeyse ne diyelim.Evet sisteme karşı çıktığınızda işiniz zor. Yalandan ses çıkarıp ama belirleyici noktada sisteme biat ederseniz işiniz kolay. Şaibeli transferleriniz de onaylanır, harcama limitlerinin de arkasından dolanabilirsiniz. Hakem /VAR "kararımsıları" da sizi üzmez. Evet kazanmak için bu ülkede sadece rakibi değil, TFF'yi, hakemleri, VAR'ı, MHK'yi de yenmeniz gerek. Ve şimdi seçim var. Bu başkana tüm yaşananlara rağmen oy verenler ileride sakın ola şikâyet etmesin!Gülengül ALTINSAY / Cumhuriyet
Kavramların birbirine girmesi, gerçeklerin çarpıtılması, suların bulandırılması her zaman işini saman altından sinsice yürütmeye çalışanların işine yarar. Bizde futbola dair en çok tartışılan konulardan biri yetkili kişilerin - hakemlerin, TFF başkanının mesela - hangi takımı tuttuğudur. Hakem kararları da, TFF ve MHK kararları da buna göre değerlendirilir. İşte zaten o şu takımın kongre üyesiymiş ya da çocukluk resminde şu takımın forması varmış şeklinde. İnsanlar böyle düşünmekte çok da haksız sayılmazlar. Çünkü bu kadar kayırmanın bu kadar haksızlığın olduğu bir yerde kafaların böyle işlemesi de normal. Ancak bu yaklaşım tam da sistemden güç ve nema devşirenlerin istediği şey. Yani gerçeklerden uzaklaşmak ve her bir yanlışı, kayırmayı, adaletsizliği dar takım taraftarlığı içine hapsetmek.Oysa ki işleyen, birçok kişinin büyük menfaatler elde ettiği büyük bir sistem var. Kişiler değişse de kazananlar da kaybedenler de değişmiyor bu sistemde. En belirleyici noktada gördüğünüz ve umut bağladığınız kişiler bile bazen istediklerini değil şartların gerektirdiklerini yapmak zorundalar. Bunlar bilinen ama bir türlü değişmeyen hatta her geçen gün daha da kötüye giden gerçekler.Şimdi gündemde TFF seçimleri var. Ve Beşiktaş'a adeta savaş açmış olan liyakati meçhul TFF başkanı yine seçilmek istiyor. Diyeceksiniz ki, "Hani Büyükekşi'nin sevdiği veya sevmediği kulüpler değildi mesele?". Evet değil zaten. Mesele daha da ciddi. İşleri kalıbına uydurup adaletsiz sistemi sürdürmekten başka "görevi" olmayan bir şahsın Şenes Erzik dönemlerinde dünya zirvesine çıkmış TFF'nin başına gelebilmiş ya da getirilmiş olması asıl mesele. Bu başkan, "5 puan alsanız ne olacak, şampiyon olamıyorsunuz" diyebiliyor Beşiktaş'a. Yani adalet, hak, hukuk palavra. Her şey hesap işi. O zaman şu da düşünülüyor: "Sorun olmasın diye mi 5 puanın üstünde tuttunuz farkı". Hakem/VAR facialarına bakıldığında hiç de yabana atılmayacak bir şüphe bu. Aynı başkan Şampiyonlar Ligi finali başarısıyla övünüyor en son. Yahu yabancı basını okuyun bir. Taraftarlar saatlerce aç susuz kalmış. Resmen soyulmuş. Kilometrelerce yürümüş. Yetkililer bile girememiş otoparka. Dışarıdan bakınca rezalet. Başkana göre büyük başarı. Başarı algısı bu seviyedeyse ne diyelim.Evet sisteme karşı çıktığınızda işiniz zor. Yalandan ses çıkarıp ama belirleyici noktada sisteme biat ederseniz işiniz kolay. Şaibeli transferleriniz de onaylanır, harcama limitlerinin de arkasından dolanabilirsiniz. Hakem /VAR "kararımsıları" da sizi üzmez. Evet kazanmak için bu ülkede sadece rakibi değil, TFF'yi, hakemleri, VAR'ı, MHK'yi de yenmeniz gerek. Ve şimdi seçim var. Bu başkana tüm yaşananlara rağmen oy verenler ileride sakın ola şikâyet etmesin!Gülengül ALTINSAY / Cumhuriyet