Mehmet Eyüp Yardımcı, Beşiktaş'taki son durumu Fotospor'da kaleme aldı
Valerine İsmael döneminin ardından başlayan Şenol Güneş dönemi alınan Ümraniye galibiyeti ardından Galatasaray derbisi yenilgisi ile Dünya Kupası arasına kadar bir kupa ve ardından lig karşılaması ile sürecek.
Beşiktaş üzerinden Şenol Güneş'in neler yapabileceğine, neler düşündüğüne dair en gerçekçi veriler zaten yaşanacak olan bu uzun kamp döneminde ortaya çıkacak. Şenol Güneş ve ekibi tüm kamp boyunca kendi sistemleri içerisinde hangi oyuncular ile yola devam edecek? Hangi oyuncuları kazanma yolunda çokça zaman harcayacak? Gibi soruların cevabını bulacaktır.
Del Alli zaten rehabilitasyon sürecinde keza Redmond'da durum üç aşağı, beş yukarı aynı bu iki oyuncudan kazanılmaya en yakın isim Redmond gibi görünüyor ama bunların dışında kazanılması gereken isimlerde var mesela Ankaragücü maçı ardından ruhunu çoktan Brezilya'ya gönderen Josef gibi, Şenol Güneş'in defans ve stoper bölgelerine transfer lazım tadındaki serzenişinin ardından ufak ufak kaybolan Rosier gibi, bir türlü performansını üst sınıra taşıyamayan Umut gibi, iki maç üst üstte mental eksiklikten dolayı hayati hata yapan Masuaku gibi...
Şenol Güneş'in yapacağı işler saha içinden çok görünen saha dışından, tesislerden başlıyor.
Tüm bunlar yaşanırken Beşiktaş'ın son Galatasaray karşılaşması ardından alınan sonuç ile birlikte hemen yeni bir transfer dosyası Beşiktaş adına açılıverdi doğal olarak, hazır Şenol Güneş'te iki çift kelam etmişken konuyla alakalı bunların ortaya çıkması ve bunların hepsini oyuncu-teknik direktör arasındaki ilişkinin güven üzerinden yıpratılma çalışmalarıyla bir yere vardırabilme çabaları gayet doğal, normal..
Peki Beşiktaş ne yapmalı?
Beşiktaş'ta artık futbolcu üzerinden yapılanma inşaa etmek fikri yerine sistem üzerinden kadro yapılanması fikri hayata geçirilmelidir. Beşiktaş'ta futbolun gelişimi ve geleceği için bu fikir yazıyı okuyanlar katılır veya katılmaz bilmiyorum ama bana en gerçekçi gidişat olarak doğru geliyor.
Beşiktaş'ın geleceğine dair yaşananların gerçekliğinde futbolseverlere ve bizlere bir fikir verebilmesi açısından futbol ile ilgili kitap okuyan ve araştıranların hemen hatırlayacağı bi'notu paylaşmakta yarar var sanki.
"OYUNU DEÐİŞTİREN FELSEFE" PEP GUARDIOLA kitabı sayfa 15'deki bölümde;
Bir takım köklü değişikliklere ne zaman gitmelidir? Bu ne zaman yararlı olur, ne zaman işler bozulur?
Burada hemen aklımıza 'Kazanan takıma asla dokunma' deyimi geliyor. Bununla beraber 'Cesaret yoksa mutluluk da olmaz' da deriz. Sonuç olarak bu sorunun cevabı her zaman işin ölçülü, temkinli ve riskli yönlerini tartıp doğru karışımı bulmakta gizlenmiştir.
Çok eski zamanlardan beri akil insanlar bu soru hakkında fikir yürütmüş ama doyurucu bir yanıta ulaşamamışlardır. Yine de bir kural hiç değişmez. Başarısızlık, değişim zamanının geldiğini gösterir. Bu durumda başka hiçbir seçenek yoktur. İnsanlar genellikle işler iyi giderken doğru bildiklerinden şaşmazlar ama tarih bize geçmişteki başarıların (özellikle futbolda) hiçbir zaman gelecekteki başarıları garanti etmeyeceğini gösterir. Futbol bir şans oyunudur ve hep öyle kalacaktır.
Guardiola'nın Münih takımının motivasyonunu sağlayıp sağlayamayacağı, bu işin kilit noktası. Acaba Heynckes kalsaydı bunu yapabilir miydi? Acaba üç kupayı kazandıktan sonra kendi motivasyonunu sağlayabilir miydi? İşler durdurulamaz bir şekilde kötüye mi giderdi? Kim bilir...
Yeni teknik direktörün güvenini kazanmaya mecbur olmak, üç kupa kazanma başarısını göstermiş oyuncuların başına gelebilecek en kötü şey değil. Kadronun tümü bu sezon Pep'in beğenisi kazanmak için yapabileceklerini göstermek zorunda. Bu noktadan hareket edebilirler.
Valerine İsmael döneminin ardından başlayan Şenol Güneş dönemi alınan Ümraniye galibiyeti ardından Galatasaray derbisi yenilgisi ile Dünya Kupası arasına kadar bir kupa ve ardından lig karşılaması ile sürecek.
Beşiktaş üzerinden Şenol Güneş'in neler yapabileceğine, neler düşündüğüne dair en gerçekçi veriler zaten yaşanacak olan bu uzun kamp döneminde ortaya çıkacak. Şenol Güneş ve ekibi tüm kamp boyunca kendi sistemleri içerisinde hangi oyuncular ile yola devam edecek? Hangi oyuncuları kazanma yolunda çokça zaman harcayacak? Gibi soruların cevabını bulacaktır.
Del Alli zaten rehabilitasyon sürecinde keza Redmond'da durum üç aşağı, beş yukarı aynı bu iki oyuncudan kazanılmaya en yakın isim Redmond gibi görünüyor ama bunların dışında kazanılması gereken isimlerde var mesela Ankaragücü maçı ardından ruhunu çoktan Brezilya'ya gönderen Josef gibi, Şenol Güneş'in defans ve stoper bölgelerine transfer lazım tadındaki serzenişinin ardından ufak ufak kaybolan Rosier gibi, bir türlü performansını üst sınıra taşıyamayan Umut gibi, iki maç üst üstte mental eksiklikten dolayı hayati hata yapan Masuaku gibi...
Şenol Güneş'in yapacağı işler saha içinden çok görünen saha dışından, tesislerden başlıyor.
Tüm bunlar yaşanırken Beşiktaş'ın son Galatasaray karşılaşması ardından alınan sonuç ile birlikte hemen yeni bir transfer dosyası Beşiktaş adına açılıverdi doğal olarak, hazır Şenol Güneş'te iki çift kelam etmişken konuyla alakalı bunların ortaya çıkması ve bunların hepsini oyuncu-teknik direktör arasındaki ilişkinin güven üzerinden yıpratılma çalışmalarıyla bir yere vardırabilme çabaları gayet doğal, normal..
Peki Beşiktaş ne yapmalı?
Beşiktaş'ta artık futbolcu üzerinden yapılanma inşaa etmek fikri yerine sistem üzerinden kadro yapılanması fikri hayata geçirilmelidir. Beşiktaş'ta futbolun gelişimi ve geleceği için bu fikir yazıyı okuyanlar katılır veya katılmaz bilmiyorum ama bana en gerçekçi gidişat olarak doğru geliyor.
Beşiktaş'ın geleceğine dair yaşananların gerçekliğinde futbolseverlere ve bizlere bir fikir verebilmesi açısından futbol ile ilgili kitap okuyan ve araştıranların hemen hatırlayacağı bi'notu paylaşmakta yarar var sanki.
"OYUNU DEÐİŞTİREN FELSEFE" PEP GUARDIOLA kitabı sayfa 15'deki bölümde;
Bir takım köklü değişikliklere ne zaman gitmelidir? Bu ne zaman yararlı olur, ne zaman işler bozulur?
Burada hemen aklımıza 'Kazanan takıma asla dokunma' deyimi geliyor. Bununla beraber 'Cesaret yoksa mutluluk da olmaz' da deriz. Sonuç olarak bu sorunun cevabı her zaman işin ölçülü, temkinli ve riskli yönlerini tartıp doğru karışımı bulmakta gizlenmiştir.
Çok eski zamanlardan beri akil insanlar bu soru hakkında fikir yürütmüş ama doyurucu bir yanıta ulaşamamışlardır. Yine de bir kural hiç değişmez. Başarısızlık, değişim zamanının geldiğini gösterir. Bu durumda başka hiçbir seçenek yoktur. İnsanlar genellikle işler iyi giderken doğru bildiklerinden şaşmazlar ama tarih bize geçmişteki başarıların (özellikle futbolda) hiçbir zaman gelecekteki başarıları garanti etmeyeceğini gösterir. Futbol bir şans oyunudur ve hep öyle kalacaktır.
Guardiola'nın Münih takımının motivasyonunu sağlayıp sağlayamayacağı, bu işin kilit noktası. Acaba Heynckes kalsaydı bunu yapabilir miydi? Acaba üç kupayı kazandıktan sonra kendi motivasyonunu sağlayabilir miydi? İşler durdurulamaz bir şekilde kötüye mi giderdi? Kim bilir...
Yeni teknik direktörün güvenini kazanmaya mecbur olmak, üç kupa kazanma başarısını göstermiş oyuncuların başına gelebilecek en kötü şey değil. Kadronun tümü bu sezon Pep'in beğenisi kazanmak için yapabileceklerini göstermek zorunda. Bu noktadan hareket edebilirler.