Vay Canına
Forum Üyesi
Nankörlük ve Şükran Hissi
İnsan ruhunda içiçe bulunan zıt duygulardan ikisi de şükran ve isyandır. Bir insan hem teşekkür, hem de isyan edebilir. Sevgi ve nefret gibi zıt, fakat esaslı olan bu duygular, insanın düşüncesine ve inancına göre yönlenir veya ağırlık kazanır. Evet, nasıl ki, bir insanın kalbinde sevgi hakiki manâsıyla yerleştiği zaman, nefret mecazi varlığa bürünüyor; nefret hakiki manâsıyla yerleştiği zaman ise sevgi mecazî olur. Yâni, gerçekten sevebilen insan, nefretini kaybetmiyor, fakat acıyabiliyor. Hakiki olarak nefret hissi ağır basan insan ise, ancak ikiyüzlü olabiliyor. Şükran ve isyan da böyledir...
Şükretmenin idrakinde olan ve aczini, fakrını anlayıp şükre yönetebilen insan, bilerek isyana asla yeltenmeyip, bu isyan hissini, kötü düşünce ve heveslerine karşı kullanırken; doğruya, hakka isyanı bir düstur edinmiş kimse de asla şükredemeyip, herşeye ikiyüzlü (riyakârane) bir tavırla cevap verir.
Hangi insan topluluğuna bakarsanız bakın, tezahürü farklı olsa da, şükran ve isyan h islerinin insan varlığının özünde mündemiç olduğunu görürsünüz. Diyebiliriz ki, hiç bir insan yoktur ki, teşekkür etmesin veya isyan hissi taşımasın.
Her şey bir karşılık ister; maddî veya manevî-, bu karşılık ise "nesneye", "verenin durumuna" ve "alanın yapısına" göre değişir. Yapılan muameleler, ya insanı memnun eder, şükrettirir veya memnun etmez, isyan ettirir. Hayvanlarda basit haliyle var olan bu iki his, insanda daha ince ve şuurludur. Aynı zamanda devamlılık arz eder. Bugün yapılan bir iyilik aylar ve yıllar sonra karşılık görebileceği gibi yapılan bir kötülük de çok zaman sonra olsa da karşılığını görebilir. İnsanda kendine mahsus nazları olan ceset ve ruh diye İki yapı vardır. İnsan duygularının kaynağı ise ruhtur. Şükran ve isyan duygulan da ruhun bir fakültesi olan kalpte yerleşmiştir. Bir tohum halinde varolan bu iki his, akıl ve vicdan vasıtasıyla kalpte hakiki varlıklarına erişirler. Şükran veya isyan hissinin nasıl hakikileştiğine şöylece temas edelim.
İnsan ruhunda içiçe bulunan zıt duygulardan ikisi de şükran ve isyandır. Bir insan hem teşekkür, hem de isyan edebilir. Sevgi ve nefret gibi zıt, fakat esaslı olan bu duygular, insanın düşüncesine ve inancına göre yönlenir veya ağırlık kazanır. Evet, nasıl ki, bir insanın kalbinde sevgi hakiki manâsıyla yerleştiği zaman, nefret mecazi varlığa bürünüyor; nefret hakiki manâsıyla yerleştiği zaman ise sevgi mecazî olur. Yâni, gerçekten sevebilen insan, nefretini kaybetmiyor, fakat acıyabiliyor. Hakiki olarak nefret hissi ağır basan insan ise, ancak ikiyüzlü olabiliyor. Şükran ve isyan da böyledir...
Şükretmenin idrakinde olan ve aczini, fakrını anlayıp şükre yönetebilen insan, bilerek isyana asla yeltenmeyip, bu isyan hissini, kötü düşünce ve heveslerine karşı kullanırken; doğruya, hakka isyanı bir düstur edinmiş kimse de asla şükredemeyip, herşeye ikiyüzlü (riyakârane) bir tavırla cevap verir.
Hangi insan topluluğuna bakarsanız bakın, tezahürü farklı olsa da, şükran ve isyan h islerinin insan varlığının özünde mündemiç olduğunu görürsünüz. Diyebiliriz ki, hiç bir insan yoktur ki, teşekkür etmesin veya isyan hissi taşımasın.
Her şey bir karşılık ister; maddî veya manevî-, bu karşılık ise "nesneye", "verenin durumuna" ve "alanın yapısına" göre değişir. Yapılan muameleler, ya insanı memnun eder, şükrettirir veya memnun etmez, isyan ettirir. Hayvanlarda basit haliyle var olan bu iki his, insanda daha ince ve şuurludur. Aynı zamanda devamlılık arz eder. Bugün yapılan bir iyilik aylar ve yıllar sonra karşılık görebileceği gibi yapılan bir kötülük de çok zaman sonra olsa da karşılığını görebilir. İnsanda kendine mahsus nazları olan ceset ve ruh diye İki yapı vardır. İnsan duygularının kaynağı ise ruhtur. Şükran ve isyan duygulan da ruhun bir fakültesi olan kalpte yerleşmiştir. Bir tohum halinde varolan bu iki his, akıl ve vicdan vasıtasıyla kalpte hakiki varlıklarına erişirler. Şükran veya isyan hissinin nasıl hakikileştiğine şöylece temas edelim.