Ey yâr..!
Yaraya merhem, dile aşk adın..
Harflerini yüreğimin orta yerine asıp senden sana sallanır mısralarım..
Bir bahar yeli eser solumdan,
Boşluklarıma kokun dolar.
Kuşlar seni söyler, çiçekler sana açar,
Rengin; gökkuşağını boyar.
Diğerleri karanlığa düşerken
Güneş gözlerinden doğar..
Küçük bir çocuğun tebessümü gibi seni sevmek;
Öyle sıcak öyle içten.
Sevmek seni;
Acımayacağını bilmek diz üstü düşerken..
Öğrenmek bir dilin bütün kelimelerini,
Ve konuşabilmek seni sevmek..
Ben şimdi harf harf seni işliyorum kutsal risalelere,
Seninle iniyor nebiler aşk dinine..
Senden öncesi siliniyor ruhumdan, bedenimden satır satır,
Doğru yanlış ne varsa;
Bundan sonra seninle anlatılır..
İstanbul geceyi giyiyor şimdi üzerine;
Mavisini takıp saçlarına,
Seni çiziyor duvarlarıma ellerinle..
İki yakayım, bir boğaz..
Biraz Eminönü en çok Galata..
Tek şehirsin, yedi tepe..
Biraz Üsküdar en çok Kız Kulesi..
Aldırma seni beni geceleri resmetmesine,
Şehrimin içinden gelir renkleri..
İçimdeki kadın..!
Bir resim gibi asılıyorsun gözlerime..
Görmek, anlam kazanıyor seninle
Konuşmak, seni konuşmak yakışıyor dilime..
Mevzu bahis sen olunca;
Hissiz parmaklarım mısralarını çalıyor şairlerin,
Nefesim sesi oluyor sessizliğimin..
Kıskanıyor İstanbul..
Şehrin kaldırımlarında sen varsın adım adım,
Gemiler sana kulaç atıyor boğazda..
Simitçi adınla satıyor simitlerini,
Ve balık ekmek seninle daha lezzetli..
Çamlıca’da sen koyuyorlar kahveye,
Tophane’de nargileler sen gibi kokuyor mesela..
Yıldız’daki aşıklar gölgende öpüşüyor ilk defa,
Sahilde vurmuyor artık dalgalar kıyıya..
Sana çekilmelerim başlıyor sonra..
Parmak uçlarımdan saçlarımın dibine kadar hissediyorum seni..
Dokunduğun yerlerim alev alıyor,
Tutuşuyor,
Bile bile ladesin oluyorum..
Yaslanıyorum sonra bir yakaya,
İstanbul’u alıp karşı kıyıya..
Sıyrılıyorum bedenimden,
Bir avuç, bir yürek, koca bir ruh ile dikiliyorum işte karşına,
Geriye ne kaldıysa hepsi ayaklarının ucunda..
Pamaklarım papatyalar gibi saçlarında,
Soluğum ılık bir nefes, boynunda..
Ezip tüm cümlelerini bırakıyorum işte dudaklarımı dudaklarına..
İstanbul kapattı gözlerini,
Artık kimse izlemiyor bizi..
Bırak, bırak baksın dilim tadına..
Kor olsun telaşlı heveslerim gecenin karanlığında..
..
Böyle başlardı mutlu son/suz/lar..
Her geceye farklı bir son ekleyip
Seni senden alıkoyarlar..
Nerede, ne zaman, kaç kere yaşadık..?
Nasıl bir sevdaysa eskitememiş yıllar..
Bitirdiğimiz herşeye yeniden başladık,
Dudaklarımızda birbirimizden mısralar..
Alıntı
Yaraya merhem, dile aşk adın..
Harflerini yüreğimin orta yerine asıp senden sana sallanır mısralarım..
Bir bahar yeli eser solumdan,
Boşluklarıma kokun dolar.
Kuşlar seni söyler, çiçekler sana açar,
Rengin; gökkuşağını boyar.
Diğerleri karanlığa düşerken
Güneş gözlerinden doğar..
Küçük bir çocuğun tebessümü gibi seni sevmek;
Öyle sıcak öyle içten.
Sevmek seni;
Acımayacağını bilmek diz üstü düşerken..
Öğrenmek bir dilin bütün kelimelerini,
Ve konuşabilmek seni sevmek..
Ben şimdi harf harf seni işliyorum kutsal risalelere,
Seninle iniyor nebiler aşk dinine..
Senden öncesi siliniyor ruhumdan, bedenimden satır satır,
Doğru yanlış ne varsa;
Bundan sonra seninle anlatılır..
İstanbul geceyi giyiyor şimdi üzerine;
Mavisini takıp saçlarına,
Seni çiziyor duvarlarıma ellerinle..
İki yakayım, bir boğaz..
Biraz Eminönü en çok Galata..
Tek şehirsin, yedi tepe..
Biraz Üsküdar en çok Kız Kulesi..
Aldırma seni beni geceleri resmetmesine,
Şehrimin içinden gelir renkleri..
İçimdeki kadın..!
Bir resim gibi asılıyorsun gözlerime..
Görmek, anlam kazanıyor seninle
Konuşmak, seni konuşmak yakışıyor dilime..
Mevzu bahis sen olunca;
Hissiz parmaklarım mısralarını çalıyor şairlerin,
Nefesim sesi oluyor sessizliğimin..
Kıskanıyor İstanbul..
Şehrin kaldırımlarında sen varsın adım adım,
Gemiler sana kulaç atıyor boğazda..
Simitçi adınla satıyor simitlerini,
Ve balık ekmek seninle daha lezzetli..
Çamlıca’da sen koyuyorlar kahveye,
Tophane’de nargileler sen gibi kokuyor mesela..
Yıldız’daki aşıklar gölgende öpüşüyor ilk defa,
Sahilde vurmuyor artık dalgalar kıyıya..
Sana çekilmelerim başlıyor sonra..
Parmak uçlarımdan saçlarımın dibine kadar hissediyorum seni..
Dokunduğun yerlerim alev alıyor,
Tutuşuyor,
Bile bile ladesin oluyorum..
Yaslanıyorum sonra bir yakaya,
İstanbul’u alıp karşı kıyıya..
Sıyrılıyorum bedenimden,
Bir avuç, bir yürek, koca bir ruh ile dikiliyorum işte karşına,
Geriye ne kaldıysa hepsi ayaklarının ucunda..
Pamaklarım papatyalar gibi saçlarında,
Soluğum ılık bir nefes, boynunda..
Ezip tüm cümlelerini bırakıyorum işte dudaklarımı dudaklarına..
İstanbul kapattı gözlerini,
Artık kimse izlemiyor bizi..
Bırak, bırak baksın dilim tadına..
Kor olsun telaşlı heveslerim gecenin karanlığında..
..
Böyle başlardı mutlu son/suz/lar..
Her geceye farklı bir son ekleyip
Seni senden alıkoyarlar..
Nerede, ne zaman, kaç kere yaşadık..?
Nasıl bir sevdaysa eskitememiş yıllar..
Bitirdiğimiz herşeye yeniden başladık,
Dudaklarımızda birbirimizden mısralar..
Alıntı