Wizard
Forum Üyesi
- Katılım
- 13 Eyl 2022
- Mesajlar
- 9,009
- Puanları
- 0
Sabahattin Ali, 1948 yılında öldürüldü, bedeni kayıp, mezar yeri yok; CHP eski Milletvekili Mustafa Gazalcı, peşini bırakmadığı bir siyasi cinayetin Meclis ayağını anlattı: "Er ya da geç gerçekler çıkacaktır ortaya. Nazım Hikmet'e, Sabahattin Ali'ye devletin yetkisini kullanılarak yapılan haksızlıklar düzeltilecektir".
Hülya Özmen
Türk edebiyatının zirve ismi, şair, hikayeci, romancı, Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan eserleri listelerden inmeyen Sabahattin Ali, 2 Nisan 1948 yılında bir siyasi cinayetin kurbanı oldu. 75 yıldır bu cinayetin üzerindeki sır perdesi aralanmadı. Bundan 116 yıl önce 25 Şubat 1907 tarihinde Gümülcine'de doğan yazarın, eski Millî Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel'in açtığı tercüme bürosunda, birçok yazarla beraber çevirileri de bulunuyor.
Ali Ertekin'in devletle ilişkisi
Sabahattin Ali'nin ölümü üzerindeki soru işaretleri hala giderilmiş değil. Sabahattin Ali'nin gerçekten yurtdışına kaçarken mi öldürüldüğü yoksa işkence altında mı öldürüldüğü bugün bile tartışılan bir konu olarak yerini koruyor. Yurt dışına çıkmak isterken kendisine rehberlik eden Ali Ertekin tarafından öldürüldüğü konusu da muamma.
Milletvekilliği döneminde Meclis'in denetim araçlarını kullanarak cinayetin üzerindeki sis perdesinin aralanması için uğraşan CHP eski Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, idamla yargılandığı davada 4 yıl ceza alan ve çıkarılan afla tahliye olan Ali Ertekin'le ilgili, "Büyük bir olasılıkla kaçırılmasına yardımcı olacağını söyleyen Ali Ertekin, yazarı kafasına sopayla vurup öldürüyor. Yargılamada da bu söylendi. Ali Ertekin'in devletle ilişkisini, niçin az bir cezayla işin geçiştirildiğini araştırmak gerekir" diyor.
Gazalcı, şöyle diyor, 'Aradan geçen 75 yıllık sürede ölümü üzerindeki karanlık aydınlatılamadı. Ölümü, ilk faili meçhul cinayet olarak kaldı. Büyük yazarı kim ve kimlerin öldürdüğü, mezarının, eşyalarının ne olduğu belli olmadı, cesedi ailesine gösterilmedi, birçok soru askıda kaldı'.
Türkiye'de müseccel komünistler
Türk siyasi hayatında 1940'lı yılların ideolojik akımlar ve temsilcilerinin demokrasi ve özgürlük alanı açısından oynadıkları roller dikkat çekiyor. Sabahattin Ali ve arkadaşlarının bu dönemde komünizm suçlamalarıyla büyük bir kıskaca alındığı görülüyor. TBMM'nin o dönemle ilgili tutanaklarına bakıldığında komünizm karşıtlığının ne kadar keskin olduğu görülüyor. 10.12.1962 yılı tutanaklarında Ordu Milletvekili Şadi Pehlivanoğlu, "Türkiye'de müseccel komünistler tarafından çıkarılan ve komünizmin gayelerini gayet usta taktiklerle destekleyip müdafaa eden fikir ve sanat kisvesi altında, yığınla dergi ve gazeteler de mebzulen ortaya çıkmıştır" diyor ve kürsüde yayınları ve burada yazan isimleri tek tek sıralıyor.
10 .11.1964 tarihli tutanak da Samsun Milletvekili Fethi Tevetoğlu, "Türk mahkemelerinin komünistlikle hüküm giydirip cezalandırdığı müseccel kimselerin çöreklendiği dergi ve sütunlarda ateh getirmiş fikir ve ideoloji hastalarının hezeyanları ile Atatürk'e ihtilâlci sosyalistlik, hattâ açıkça komünistlik isnadına kadar işi hayasızlıktan çıkarıp, ihanete götüren Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali ortak hayranlarına Dur!» deyip hadlerini bildirecek kanun ve makamın işlemesini bugüne kadar sabırla bekledik. Bir müspet davranışa sahip olmayınca bugün sorumluları bu kürsüden yüksek huzurunuzda bir kere daha ve son defa vazifeye daveti bir borç bildik" diye konuşuyor.
'Sabahattin Ali'nin piçi'
TBMM Genel Kurulu'nun 3 Mayıs 1978 oturumunda dönemin CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, "Sabahattin Ali büyük bir sanatçıdır' deyince kıyamet kopuyor. Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Özutku, CHP'li Gazalcı'ya, "Sabahattin Ali'nin piçi" diye hakaret ediyor. Tutanaklarda ortalığın karıştığı ve idare amirlerinin göreve çağırıldığı tutanaklara yansıyor.
Sabahattin Ali cinayetinin peşini parlamentoda bulunduğu 1970'ler ve 2000'in başlarında dönemin başbakanına önergeler vererek ve kürsüde yaptığı konuşmalarla peşini bırakmayan CHP eski Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı Muhalif'in sorularını yanıtladı:
Meclis zemininde bu cinayete ilişkin ne kadar yol alabildiniz?
"Kaçamak yanıtlar verildi, duymazlıktan gelindi"
Doğrusu yol aldım sayılmaz. Sizin de söylediğiniz gibi ısrarla Başbakana sorular sordum, TBMM'de konuşmalar yaptım. Hep oyalayıcı, ilgisiz yanıtlar verildi. Bu yüzden yol alınamadı. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra 22. Dönemde 2. kez milletvekili seçilince Sabahattin Ali cinayetinin peşine düştüm. Cinayetle ilgili önergeler verdim, doğumunun 100. yılında gündem dışı bir konuşma yaptım. Bilgi edindirme yasası çıkarken devletin niçin Sabahattin Ali'yle ilgili bilgi vermediğini dile getirdim. Ne yazık ki yukarda belirttiğim gibi bütün çabamız karşılık bulmadı. Kaçamak yanıtlar verildi, duymazlıktan gelindi. Odamda Atatürk'le, Sabahattin Ali'nin posterleri asılıydı. Er ya da geç gerçekler çıkacaktır ortaya. Nazım Hikmet'e, Sabahattin Ali'ye devletin yetkisini kullanılarak yapılan haksızlıklar düzeltilecektir.
"Recep Tayyip Erdoğan'a 2 kez soru yönelttik"
Sabahattin Ali, elinizdeki bulgulara göre nasıl öldürülüyor?
Sabahattin Ali'nin öldürülüşü üzerindeki giz perdesi bir türlü kaldırılamadığı için bu konudaki birbiriyle çelişen yorumlar bitmiyor. Aslında bunu sonlandıracak devletin sorumlu kişileridir. Biz bu amaçla doğrudan zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a 2 kez soru yönelttik.
Başbakan adına İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu yanıt verdi. Önce İçişleri Bakanlığı'nda bir belge, bilgi yok, Dışişleri Bakanlığı'nda araştırılacak bilgi verilecek dendi. Umutla bekledik. Yeniden sorduk Sonunda orada da hiçbir bilgi, belge yok dendi.
"Yazarın üzerinden çıkan, gözlüğü, kitapları mezarı nerededir"
Bu inandırıcı değil. Yazarın üzerinden çıkan, gözlüğü, kitapları mezarı nerededir? Ailesiyle bile bunun paylaşılmaması doğru değildir.
Benim görüşüm okuduklarıma dayanıyor. Büyük bir olasılıkla kaçırılmasına yardımcı olacağını söyleyen Ali Ertekin, yazarı kafasına sopayla vurup öldürüyor. Yargılamada da bu söylendi. Ali Ertekin'in devletle ilişkisini, niçin az bir cezayla işin geçiştirildiğini araştırmak gerekir. Yeniden söylüyorum. Devletin elindeki belge ve bilgiler ortaya çıkıncaya değin değişik yorumlar, olasılıklar sona ermez.
Sabahattin Ali'nin öldürüldüğü nasıl duyuluyor? O gün üstünde olan kıyafetlerinden mi?
Bir çobanın bulup Emniyete bilgi verdiği, sonra cesedin Sabahattin Ali'nin olduğu söyleniyor. O aşama da çok açık değil.
Gömüldüğü yer, mezar yeri ya da kemiklerin gömüldüğü yer belli mi?
"Ne yazık ki mezarı da bilinmiyor. Yetkililer elimizde yok diyorlar".
Cinayet üzerindeki sır perdesinin kaldırılması mümkün mü? Nasıl olabilir?
"TBMM, Sabahattin Ali olayıyla ilgili bir Araştırma Önergesi açar"
Elbette istendikten sonra bu perde kaldırılır. Örneğin olası bir parlamenter düzende konu yeniden ele alınabilir. TBMM, Sabahattin Ali olayıyla ilgili bir Araştırma Önergesi açar. Konu enine boyuna araştırılır. Ardından da rapora göre devlet elindeki belge, bilgileri ortaya koyar. Belki kızı konuyu bu gelişmeler sonunda yargıya taşıyabilir.
Sabahattin Ali, sadece bir yazar değil. Makale yazarı, dönemin önemli dergilerinde yer alıyor. Konservatuvarda müzik öğretmeni. Bize bu az bilenen hayatında da söz edebilir misiniz?
Sabahattin Ali Türkiye'de Öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra Almanya'ya gidiyor. Yurda dönüşte, öğretmen olarak görev alıyor ve Konservatuarda çalışıyor. Almancadan çeviriler yapıyor. Hasanoğlan Köy Enstitüsüne giderek öğrencilerle söyleşiyor. Şiirlerinden örnekler okuyor.
Son olarak Sabahattin Ali'yle ilgili ne söylemek istersiniz?
"Belki o bağıranlar Sabahattin Ali'nin bir tek kitabını okusalar öyle davranmazlardı"
Sabahattin Ali benim en çok sevdiğim yazarlardan biri. Yüzünü görmesem bile yazdıklarını okuyarak zenginleştim. Toplumcu gerçekçi yazınımızın öncülerinden.
Nazım Hikmet'te olduğu gibi Sabahattin Ali'de de sanatını değil düşüncesini yargılıyorlar. İkisini de hapis yatırdılar. İkisini de istemeden yurt dışına çıkmaya zorladılar. Sabahattin Ali Avrupa'ya gitmek istiyordu. Ne yazık ki en verimli çağında öldürüldü. Aslında Türk halkına, kültürümüze karşı yapılan bir cinayettir bu. Daha nice yapıtlar verecek bir kişiyi sonsuza değin susturmak. Kim bilir daha ne güzel romanlar, şiirler yaratacaktı. Milletvekili olarak 1978'de Doğan Öz cinayeti ile ilgili gündem dışı konuşurken Sabahattin Ali adını geçirdim diye kıyameti kopardı kimi milletvekilleri. Belki o bağıranlar Sabahattin Ali'nin bir tek kitabını okusalar öyle davranmazlardı.
Doğumunun 100. Yılı konuşması: Nereye gitti belgeler
Gazalcı, Sabahattin Ali'nin doğumunun 100. Yılında Meclis kürsüsünde cinayetle ilgili önergelerine gelen yanıtlarla ortaya çıkan zamanaşımı vurgusuna dikkat çekiyor. Gazalcı'nın 28 Şubat 2007 tarihli konuşmasından bazı bölümler şöyle:
"2003 yılında bu Mecliste Bilgi Edinme Hakkı Yasası'nı çıkardık. Sabahattin Ali cinayetiyle ilgili olarak, doğrudan Başbakana, 2003 ve 2004 yılında yazılı soru önergeleri verdim. Bu soru önergelerine, Başbakan adına İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu, kısa, geçiştirici yanıtlar verdi. İlk soru önergemize verilen cevapta -buraya da getirdim onları- İçişlerini ilgilendiren bölümde "Zaman aşımı süresi olduğu için bilgi ve belge mevcut değildir. Dışişleri arşivlerinde konuyla ilgili araştırma yapılmakta olup, bilgi bulunabildiği takdirde ayrıca bilgi verilecektir." dendi 2003 yılında. Ben iki yıla yakın bekledim, bilgi gelmeyince bir soru daha sordum ve o ikinci soruya da "Dışişlerinde de bir şey bulunamamıştır." diye kısa bir yanıt verildi. Peki, nereye gitti belgeler? Sabahattin Ali'nin üzerinden çıkan, resmi çekilen eşyalar nerede? Mezarı nerede? Bu sorular bugün de yanıtsız, karanlıkta".
Hülya Özmen
Türk edebiyatının zirve ismi, şair, hikayeci, romancı, Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan eserleri listelerden inmeyen Sabahattin Ali, 2 Nisan 1948 yılında bir siyasi cinayetin kurbanı oldu. 75 yıldır bu cinayetin üzerindeki sır perdesi aralanmadı. Bundan 116 yıl önce 25 Şubat 1907 tarihinde Gümülcine'de doğan yazarın, eski Millî Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel'in açtığı tercüme bürosunda, birçok yazarla beraber çevirileri de bulunuyor.
Ali Ertekin'in devletle ilişkisi
Sabahattin Ali'nin ölümü üzerindeki soru işaretleri hala giderilmiş değil. Sabahattin Ali'nin gerçekten yurtdışına kaçarken mi öldürüldüğü yoksa işkence altında mı öldürüldüğü bugün bile tartışılan bir konu olarak yerini koruyor. Yurt dışına çıkmak isterken kendisine rehberlik eden Ali Ertekin tarafından öldürüldüğü konusu da muamma.
Milletvekilliği döneminde Meclis'in denetim araçlarını kullanarak cinayetin üzerindeki sis perdesinin aralanması için uğraşan CHP eski Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, idamla yargılandığı davada 4 yıl ceza alan ve çıkarılan afla tahliye olan Ali Ertekin'le ilgili, "Büyük bir olasılıkla kaçırılmasına yardımcı olacağını söyleyen Ali Ertekin, yazarı kafasına sopayla vurup öldürüyor. Yargılamada da bu söylendi. Ali Ertekin'in devletle ilişkisini, niçin az bir cezayla işin geçiştirildiğini araştırmak gerekir" diyor.
Gazalcı, şöyle diyor, 'Aradan geçen 75 yıllık sürede ölümü üzerindeki karanlık aydınlatılamadı. Ölümü, ilk faili meçhul cinayet olarak kaldı. Büyük yazarı kim ve kimlerin öldürdüğü, mezarının, eşyalarının ne olduğu belli olmadı, cesedi ailesine gösterilmedi, birçok soru askıda kaldı'.
Türkiye'de müseccel komünistler
Türk siyasi hayatında 1940'lı yılların ideolojik akımlar ve temsilcilerinin demokrasi ve özgürlük alanı açısından oynadıkları roller dikkat çekiyor. Sabahattin Ali ve arkadaşlarının bu dönemde komünizm suçlamalarıyla büyük bir kıskaca alındığı görülüyor. TBMM'nin o dönemle ilgili tutanaklarına bakıldığında komünizm karşıtlığının ne kadar keskin olduğu görülüyor. 10.12.1962 yılı tutanaklarında Ordu Milletvekili Şadi Pehlivanoğlu, "Türkiye'de müseccel komünistler tarafından çıkarılan ve komünizmin gayelerini gayet usta taktiklerle destekleyip müdafaa eden fikir ve sanat kisvesi altında, yığınla dergi ve gazeteler de mebzulen ortaya çıkmıştır" diyor ve kürsüde yayınları ve burada yazan isimleri tek tek sıralıyor.
10 .11.1964 tarihli tutanak da Samsun Milletvekili Fethi Tevetoğlu, "Türk mahkemelerinin komünistlikle hüküm giydirip cezalandırdığı müseccel kimselerin çöreklendiği dergi ve sütunlarda ateh getirmiş fikir ve ideoloji hastalarının hezeyanları ile Atatürk'e ihtilâlci sosyalistlik, hattâ açıkça komünistlik isnadına kadar işi hayasızlıktan çıkarıp, ihanete götüren Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali ortak hayranlarına Dur!» deyip hadlerini bildirecek kanun ve makamın işlemesini bugüne kadar sabırla bekledik. Bir müspet davranışa sahip olmayınca bugün sorumluları bu kürsüden yüksek huzurunuzda bir kere daha ve son defa vazifeye daveti bir borç bildik" diye konuşuyor.
'Sabahattin Ali'nin piçi'
TBMM Genel Kurulu'nun 3 Mayıs 1978 oturumunda dönemin CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, "Sabahattin Ali büyük bir sanatçıdır' deyince kıyamet kopuyor. Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Özutku, CHP'li Gazalcı'ya, "Sabahattin Ali'nin piçi" diye hakaret ediyor. Tutanaklarda ortalığın karıştığı ve idare amirlerinin göreve çağırıldığı tutanaklara yansıyor.
Sabahattin Ali cinayetinin peşini parlamentoda bulunduğu 1970'ler ve 2000'in başlarında dönemin başbakanına önergeler vererek ve kürsüde yaptığı konuşmalarla peşini bırakmayan CHP eski Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı Muhalif'in sorularını yanıtladı:
Meclis zemininde bu cinayete ilişkin ne kadar yol alabildiniz?
"Kaçamak yanıtlar verildi, duymazlıktan gelindi"
Doğrusu yol aldım sayılmaz. Sizin de söylediğiniz gibi ısrarla Başbakana sorular sordum, TBMM'de konuşmalar yaptım. Hep oyalayıcı, ilgisiz yanıtlar verildi. Bu yüzden yol alınamadı. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra 22. Dönemde 2. kez milletvekili seçilince Sabahattin Ali cinayetinin peşine düştüm. Cinayetle ilgili önergeler verdim, doğumunun 100. yılında gündem dışı bir konuşma yaptım. Bilgi edindirme yasası çıkarken devletin niçin Sabahattin Ali'yle ilgili bilgi vermediğini dile getirdim. Ne yazık ki yukarda belirttiğim gibi bütün çabamız karşılık bulmadı. Kaçamak yanıtlar verildi, duymazlıktan gelindi. Odamda Atatürk'le, Sabahattin Ali'nin posterleri asılıydı. Er ya da geç gerçekler çıkacaktır ortaya. Nazım Hikmet'e, Sabahattin Ali'ye devletin yetkisini kullanılarak yapılan haksızlıklar düzeltilecektir.
"Recep Tayyip Erdoğan'a 2 kez soru yönelttik"
Sabahattin Ali, elinizdeki bulgulara göre nasıl öldürülüyor?
Sabahattin Ali'nin öldürülüşü üzerindeki giz perdesi bir türlü kaldırılamadığı için bu konudaki birbiriyle çelişen yorumlar bitmiyor. Aslında bunu sonlandıracak devletin sorumlu kişileridir. Biz bu amaçla doğrudan zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a 2 kez soru yönelttik.
Başbakan adına İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu yanıt verdi. Önce İçişleri Bakanlığı'nda bir belge, bilgi yok, Dışişleri Bakanlığı'nda araştırılacak bilgi verilecek dendi. Umutla bekledik. Yeniden sorduk Sonunda orada da hiçbir bilgi, belge yok dendi.
"Yazarın üzerinden çıkan, gözlüğü, kitapları mezarı nerededir"
Bu inandırıcı değil. Yazarın üzerinden çıkan, gözlüğü, kitapları mezarı nerededir? Ailesiyle bile bunun paylaşılmaması doğru değildir.
Benim görüşüm okuduklarıma dayanıyor. Büyük bir olasılıkla kaçırılmasına yardımcı olacağını söyleyen Ali Ertekin, yazarı kafasına sopayla vurup öldürüyor. Yargılamada da bu söylendi. Ali Ertekin'in devletle ilişkisini, niçin az bir cezayla işin geçiştirildiğini araştırmak gerekir. Yeniden söylüyorum. Devletin elindeki belge ve bilgiler ortaya çıkıncaya değin değişik yorumlar, olasılıklar sona ermez.
Sabahattin Ali'nin öldürüldüğü nasıl duyuluyor? O gün üstünde olan kıyafetlerinden mi?
Bir çobanın bulup Emniyete bilgi verdiği, sonra cesedin Sabahattin Ali'nin olduğu söyleniyor. O aşama da çok açık değil.
Gömüldüğü yer, mezar yeri ya da kemiklerin gömüldüğü yer belli mi?
"Ne yazık ki mezarı da bilinmiyor. Yetkililer elimizde yok diyorlar".
Cinayet üzerindeki sır perdesinin kaldırılması mümkün mü? Nasıl olabilir?
"TBMM, Sabahattin Ali olayıyla ilgili bir Araştırma Önergesi açar"
Elbette istendikten sonra bu perde kaldırılır. Örneğin olası bir parlamenter düzende konu yeniden ele alınabilir. TBMM, Sabahattin Ali olayıyla ilgili bir Araştırma Önergesi açar. Konu enine boyuna araştırılır. Ardından da rapora göre devlet elindeki belge, bilgileri ortaya koyar. Belki kızı konuyu bu gelişmeler sonunda yargıya taşıyabilir.
Sabahattin Ali, sadece bir yazar değil. Makale yazarı, dönemin önemli dergilerinde yer alıyor. Konservatuvarda müzik öğretmeni. Bize bu az bilenen hayatında da söz edebilir misiniz?
Sabahattin Ali Türkiye'de Öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra Almanya'ya gidiyor. Yurda dönüşte, öğretmen olarak görev alıyor ve Konservatuarda çalışıyor. Almancadan çeviriler yapıyor. Hasanoğlan Köy Enstitüsüne giderek öğrencilerle söyleşiyor. Şiirlerinden örnekler okuyor.
Son olarak Sabahattin Ali'yle ilgili ne söylemek istersiniz?
"Belki o bağıranlar Sabahattin Ali'nin bir tek kitabını okusalar öyle davranmazlardı"
Sabahattin Ali benim en çok sevdiğim yazarlardan biri. Yüzünü görmesem bile yazdıklarını okuyarak zenginleştim. Toplumcu gerçekçi yazınımızın öncülerinden.
Nazım Hikmet'te olduğu gibi Sabahattin Ali'de de sanatını değil düşüncesini yargılıyorlar. İkisini de hapis yatırdılar. İkisini de istemeden yurt dışına çıkmaya zorladılar. Sabahattin Ali Avrupa'ya gitmek istiyordu. Ne yazık ki en verimli çağında öldürüldü. Aslında Türk halkına, kültürümüze karşı yapılan bir cinayettir bu. Daha nice yapıtlar verecek bir kişiyi sonsuza değin susturmak. Kim bilir daha ne güzel romanlar, şiirler yaratacaktı. Milletvekili olarak 1978'de Doğan Öz cinayeti ile ilgili gündem dışı konuşurken Sabahattin Ali adını geçirdim diye kıyameti kopardı kimi milletvekilleri. Belki o bağıranlar Sabahattin Ali'nin bir tek kitabını okusalar öyle davranmazlardı.
Doğumunun 100. Yılı konuşması: Nereye gitti belgeler
Gazalcı, Sabahattin Ali'nin doğumunun 100. Yılında Meclis kürsüsünde cinayetle ilgili önergelerine gelen yanıtlarla ortaya çıkan zamanaşımı vurgusuna dikkat çekiyor. Gazalcı'nın 28 Şubat 2007 tarihli konuşmasından bazı bölümler şöyle:
"2003 yılında bu Mecliste Bilgi Edinme Hakkı Yasası'nı çıkardık. Sabahattin Ali cinayetiyle ilgili olarak, doğrudan Başbakana, 2003 ve 2004 yılında yazılı soru önergeleri verdim. Bu soru önergelerine, Başbakan adına İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu, kısa, geçiştirici yanıtlar verdi. İlk soru önergemize verilen cevapta -buraya da getirdim onları- İçişlerini ilgilendiren bölümde "Zaman aşımı süresi olduğu için bilgi ve belge mevcut değildir. Dışişleri arşivlerinde konuyla ilgili araştırma yapılmakta olup, bilgi bulunabildiği takdirde ayrıca bilgi verilecektir." dendi 2003 yılında. Ben iki yıla yakın bekledim, bilgi gelmeyince bir soru daha sordum ve o ikinci soruya da "Dışişlerinde de bir şey bulunamamıştır." diye kısa bir yanıt verildi. Peki, nereye gitti belgeler? Sabahattin Ali'nin üzerinden çıkan, resmi çekilen eşyalar nerede? Mezarı nerede? Bu sorular bugün de yanıtsız, karanlıkta".
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.