Ukrayna Savaşı'nın patlak vermesiyle birlikte Rusya tehdidinden endişelenmeye başlayan İsveç ve Finlandiya'nın NATO tam üyeliğine baş vurusu sorunu gittikçe çetrefilleşiyor. Geçtiğimiz hafta içinde, kara kışa rağmen İsveç'te Kürt grubunun sokaklarda gösteriler yapmaya başlamaları, ardından İsveç'in Ankara Büyükelçisi'nin Dışişleri Bakanlığı'na çağırılması sorunu giderek dallandırıp budaklandırıyor. Sorunun merkezinde yatan ülke bildiğiniz gibi Türkiye. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İsveç ve Finlandiya'da Türkiye'nin terör örgütü üyesi olarak kabul ettiği kişilerin iade edilmemesi halinde bu ülkelerin NATO üyeliklerini veto edeceğini açıklamıştı.
NATO içinde bu açıklama soğuk duş etkisi yaratırken ittifak üyesi 28 ülke İsveç ve Finlandiya'nın tam üyelik başvurularına "olur"larını vermiş durumdalar. Sadece Erdoğan nedeniyle Türkiye ve otokrat Başbakanı Orban nedeniyle Macaristan İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğine itiraz eden iki ülke olarak öne çıkıyor. Öte yandan NATO çevrelerinden sızan bilgilere göre Orban ikna edilmiş ve yakında "olur"unu verecekmiş. Bu durumda Türkiye NATO içinde yalnız kalan bir ülke konumuna düşüyor.
Son olarak ilginç bir gelişme yaşandı. NATO'nun eski Genel Sekreter Yardımcısı ve Strateji Bölümü eski şefi Stefanie Babst İsveç devlet televizyonuna verdiği mülakatta Ankara'ya çok sert eleştiriler yöneltti. NATO'nun "ağır toplarından" olarak bilinen Dr. Babst Ankara'nın sebep olduğu "kilitlenmeye boyun eğilmemesi gerektiğini, Erdoğan'ın taleplerinin bitmeyeceğini" söyledi.
Dr. Babst, İsveç televizyonuna verdiği mülakatta aynen şöyle konuştu:
"28 NATO üyesi ülke İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini onayladı mı? Onayladı. Yapılması gereken, Macaristan ve Türkiye'yi beklemeden 'Biz NATO tüzüğünün 5. Maddesine uymayı taaahhüt ediyoruz,' yolundaki açıklamadır. Çünkü günün sonunda mesele beşinci madde. "
Dr. Babst sözlerini sertleştirerek şöyle sürdürdü:
"Diplomatik çabalarla bu mümkün. Elbette Erdoğan'ın rızası için yalvarılabilir. Ama şu açık ki Erdoğan süreci rehin almış durumda. Oyunu sert oynayana karşı aynı sertlikle oynamak zorundasınız. Bakın, hayal aleminde yaşamıyoruz. Avrupa'da acımasız bir savaş var."
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg de aynı programda,"İsveç ve Finlandiya da yükümlülüklerini yerine getirdi,"diye konuştu.
Başlıkta "Muhteşem Yalnızlık" sözcüklerini kullandım. Muhteşem Yalnızlık (Splendid Isolation) 19. Yüzyıl sonlarında İngiltere Hükümeti'nin dış dünyaya kapalı kendi politikası için kullandığı bir deyim. Ne tesadüfse Ahmet Davutoğlu AKP Hükümeti'nin Dışişleri Bakanlığı'na getirildiğinde "değerli yalnızlık" deyimini Türkiye'nin dış politikasının göbeğine oturtuvermişti. Kopya çekmekte üstümüze yoktur. Ama biraz dikkat lütfen. Bilmeyenlere ilkokul dersi gibi anlatayım.
ABD ve İngiltere zaten İsveç ve Finlandiya'yla ikili güvenlik antlaşmaları imzaladılar. 28 ülkenin onayıyla zaten İsveç ve Finlandiya fiilen NATO üyesi. Bir saldırı hareketi olduğunda NATO'nun bu iki ülke lehine tüzüğünün beşinci maddesini uygulamaz, diye zehaba kapılanlar fena halde yanılıyorlardır.
Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük, mantığıyla dış politika yürütülemez. Yürütüleceği sanılırsa o zaman da bizim atasözlerimizden birinde olduğu gibi insan kendini "Dıral Dede'nin düdüğü gibi" ortada, tek başına kalmış buluverir.
NATO TÜZÜÐÜNÜN 5. MADDESİ
Taraflar, Kuzey Amerika'da veya Avrupa'da içlerinde bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldırı olursa BM Yasası'nın 51. Maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleriyle birlikte silahlı kuvvet kullanımı dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan taraf ya da taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır. Böylesi herhangi bir saldırı ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler derhal BM Güvenlik konseyi'ne bildirilecektir. BM Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve korumak için gerekli önlemleri aldığı zaman bu önlemlere son verilecektir.
NATO içinde bu açıklama soğuk duş etkisi yaratırken ittifak üyesi 28 ülke İsveç ve Finlandiya'nın tam üyelik başvurularına "olur"larını vermiş durumdalar. Sadece Erdoğan nedeniyle Türkiye ve otokrat Başbakanı Orban nedeniyle Macaristan İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğine itiraz eden iki ülke olarak öne çıkıyor. Öte yandan NATO çevrelerinden sızan bilgilere göre Orban ikna edilmiş ve yakında "olur"unu verecekmiş. Bu durumda Türkiye NATO içinde yalnız kalan bir ülke konumuna düşüyor.
Son olarak ilginç bir gelişme yaşandı. NATO'nun eski Genel Sekreter Yardımcısı ve Strateji Bölümü eski şefi Stefanie Babst İsveç devlet televizyonuna verdiği mülakatta Ankara'ya çok sert eleştiriler yöneltti. NATO'nun "ağır toplarından" olarak bilinen Dr. Babst Ankara'nın sebep olduğu "kilitlenmeye boyun eğilmemesi gerektiğini, Erdoğan'ın taleplerinin bitmeyeceğini" söyledi.
Dr. Babst, İsveç televizyonuna verdiği mülakatta aynen şöyle konuştu:
"28 NATO üyesi ülke İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini onayladı mı? Onayladı. Yapılması gereken, Macaristan ve Türkiye'yi beklemeden 'Biz NATO tüzüğünün 5. Maddesine uymayı taaahhüt ediyoruz,' yolundaki açıklamadır. Çünkü günün sonunda mesele beşinci madde. "
Dr. Babst sözlerini sertleştirerek şöyle sürdürdü:
"Diplomatik çabalarla bu mümkün. Elbette Erdoğan'ın rızası için yalvarılabilir. Ama şu açık ki Erdoğan süreci rehin almış durumda. Oyunu sert oynayana karşı aynı sertlikle oynamak zorundasınız. Bakın, hayal aleminde yaşamıyoruz. Avrupa'da acımasız bir savaş var."
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg de aynı programda,"İsveç ve Finlandiya da yükümlülüklerini yerine getirdi,"diye konuştu.
Başlıkta "Muhteşem Yalnızlık" sözcüklerini kullandım. Muhteşem Yalnızlık (Splendid Isolation) 19. Yüzyıl sonlarında İngiltere Hükümeti'nin dış dünyaya kapalı kendi politikası için kullandığı bir deyim. Ne tesadüfse Ahmet Davutoğlu AKP Hükümeti'nin Dışişleri Bakanlığı'na getirildiğinde "değerli yalnızlık" deyimini Türkiye'nin dış politikasının göbeğine oturtuvermişti. Kopya çekmekte üstümüze yoktur. Ama biraz dikkat lütfen. Bilmeyenlere ilkokul dersi gibi anlatayım.
ABD ve İngiltere zaten İsveç ve Finlandiya'yla ikili güvenlik antlaşmaları imzaladılar. 28 ülkenin onayıyla zaten İsveç ve Finlandiya fiilen NATO üyesi. Bir saldırı hareketi olduğunda NATO'nun bu iki ülke lehine tüzüğünün beşinci maddesini uygulamaz, diye zehaba kapılanlar fena halde yanılıyorlardır.
Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük, mantığıyla dış politika yürütülemez. Yürütüleceği sanılırsa o zaman da bizim atasözlerimizden birinde olduğu gibi insan kendini "Dıral Dede'nin düdüğü gibi" ortada, tek başına kalmış buluverir.
NATO TÜZÜÐÜNÜN 5. MADDESİ
Taraflar, Kuzey Amerika'da veya Avrupa'da içlerinde bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldırı olursa BM Yasası'nın 51. Maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleriyle birlikte silahlı kuvvet kullanımı dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan taraf ya da taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır. Böylesi herhangi bir saldırı ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler derhal BM Güvenlik konseyi'ne bildirilecektir. BM Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve korumak için gerekli önlemleri aldığı zaman bu önlemlere son verilecektir.