Seçmen geçmişe değil, geleceğe bakarak oy veriyorsa, iktidarın mı, yoksa muhalefetin vaatleri mi seçmene daha fazla umut veriyor?
Yirmi yıldır iktidarda olduğunu unutmuş görünen AKP, sanki iktidara aday bir muhalefet partisi gibi, programa bağlanmış bir vaatler zinciri hazırlamış görünüyor. Konut projesi, Alevilerle ilgili düzenlemeler, asgari ücret ve maaş artışları ve en sonunda TOGG ile de, sanki cumhuriyetin ilk yıllarındaki atılımı yapacakmış gibi, sanki Türkiye'yi yeniden kuruyormuş gibi yaptığı vaatleriyle yeni bir umut dalgası üretmeye çalışıyor. Büyük medya desteğiyle bu konuda etkili olduğu söylenebilir. En azından "AKP ile her şey kötü olacak" görüntüsünden sıyrılmaya başladı.
AKP, birbiri ardına vaatlerini sıralarken, muhalefet partileri vaat yarışında iktidarın gerisinde kalmış durumda. AKP, başta CHP olmak üzere, ülkeyi ekonomik krize sokanların, muhalefet partileri olduğuna, kendi sadık seçmeni dışında kalanları da inandıracak gibi. İktidarın "gibi"li kampanyası karşısında muhalefetin bu algıyı değiştirme konusunda yeterince başarılı olduğu söylenemez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiği Temmuz 2018'de, "Dolar düşecek bu kadar emin konuşuyorum." dediğinde, dolar 4.87 iken, üç yıl sonra doların 18.58'lerde seyretmesine; enflasyonun TÜİK rakamlarına göre bile yüzde 83.55 olmasına, hayat pahalılığının durdurulamaz bir hale gelmesine rağmen, AKP'nin oyları neden yüzde 30'ların altına inmiyor?
Bu, iktidarın başarısı mı, yoksa muhalefetin başarısızlığı mı?
Muhalefetin, AKP'nin oylarının düşüş eğilimine girmesinden ve muhalefetin iktidar şansının artmasından sonra, kendi içinde yarışa girmesi, AKP'nin en büyük şansı.
"Nasıl olsa iktidar olacağız ama iktidardan biz daha fazla pay almalıyız. Altılı masada biz daha güçlü olmalıyız" olarak dışarıya yansıyan iç çekişmeler, televizyonlarda bizzat liderler aracılığıyla yapılan suçlamalar ve kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı konusunda aralarındaki güç mücadelesi de AKP'nin işine yarıyor. Bu görüntü karşısında, AKP'nin oylarının düşme eğilimini durdurduğu görülüyor.
Özellikle CHP ile İYİ Parti arasında çok fazla tartışma konusunun ortaya çıkması, cumhurbaşkanı adayı konusunda son söz sahibinin İYİ Parti olacağına ilişkin açıklamalar, İYİ Parti'nin oylarının CHP'yi geçeceğine ilişkin yorumlar, altılı masanın haberi olmadan BTP'nin masaya davet edilmesi, İYİ Parti'nin altılı masanın liderliğine oynaması, siyasi partilerin kampanyalarının bir parçası olsa da yine iktidarın işine yarıyor.
CHP'li yetkililerin, İYİ Parti'den gelen eleştiriler karşısında suskun kalmalarına rağmen, iki parti arasındaki tartışmaların, ortak bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmalarını engelleyebileceği görüntüsü bile, muhalefete güveni sarsıyor.
İYİ Parti'lilerin, oylarının daha fazla artmamasını, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun aday olma ihtimaline ve CHP'lilerin açıklamalarına bağlamasının da çözülmesi gereken bir sorun olduğu görülüyor.
CHP ile İYİ Parti arasında başta cumhurbaşkanı adayı ve diğer çekişme konularında uzlaşmaya varılamadığı, sürekli kendi aralarında yarışan ve çekişen bir görüntü verdikleri sürece, altılı masanın yeniden iktidar alternatifi olarak görülebilmesinde zorluklar olacağını tahmin etmek zor değil.
Bu iki parti arasında temel konularda seçim öncesinde uzlaşma sağlanamadığı sürece, Kemal Kılıçdaroğlu mu, Ekrem İmamoğlu mu, Mansur Yavaş mı, yoksa başka biri mi aday olacak, hangi lider kimin törenine katıldı, hangisine katılmadı, kimi övdü, kimi övmedi tartışmalarıyla muhalefet seçmenini yormaya devam edecekler.
Diğer yandan, İYİ Parti'nin, neden merkez sağ, muhafazakar, milliyetçi tabanın desteğini alarak bir ANAP ya da bir DYP'nin başarısını gösteremediğini bulmak yerine, CHP'yi suçlamaya devam etmesinin oy artışı getirip getirmeyeceğini önümüzdeki süreç gösterecek.
İYİ Parti'nin, çok güçlü bir ekonomi kadrosuna rağmen, neden hala seçmenin aklında kalacak bir vaadinin olmadığını bulmadığı sürece, CHP'yi ve altılı masadaki diğer partileri yönelik eleştirilerinin ne kadar oy getireceğini göreceğiz.
Cumhur ittifakının adayı belli, ekonomi kötü olsa da, bol vaatler var, seçime doğru asgari ücret ve maaşlarda zamlar, daha birçok oy kazandırabilecek adımlar gündeme gelebilir. Üstelik AKP ve MHP bazı sorunlar olsa da, hemen hemen her konuda uzlaşmış izlenimi veriyor.
Seçmenleri en çok rahatsız eden şeylerden biri belirsizlik.
İktidar bunu keşfetmiş ve belirsizlikleri, gerçekte olmasa da ortadan kaldırmaya çalışıyor. Buna karşılık, muhalefet belirsizlikler ve sorular üretmeye devam ettiği sürece zorlanacak görünüyor.
Yirmi yıldır iktidarda olduğunu unutmuş görünen AKP, sanki iktidara aday bir muhalefet partisi gibi, programa bağlanmış bir vaatler zinciri hazırlamış görünüyor. Konut projesi, Alevilerle ilgili düzenlemeler, asgari ücret ve maaş artışları ve en sonunda TOGG ile de, sanki cumhuriyetin ilk yıllarındaki atılımı yapacakmış gibi, sanki Türkiye'yi yeniden kuruyormuş gibi yaptığı vaatleriyle yeni bir umut dalgası üretmeye çalışıyor. Büyük medya desteğiyle bu konuda etkili olduğu söylenebilir. En azından "AKP ile her şey kötü olacak" görüntüsünden sıyrılmaya başladı.
AKP, birbiri ardına vaatlerini sıralarken, muhalefet partileri vaat yarışında iktidarın gerisinde kalmış durumda. AKP, başta CHP olmak üzere, ülkeyi ekonomik krize sokanların, muhalefet partileri olduğuna, kendi sadık seçmeni dışında kalanları da inandıracak gibi. İktidarın "gibi"li kampanyası karşısında muhalefetin bu algıyı değiştirme konusunda yeterince başarılı olduğu söylenemez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiği Temmuz 2018'de, "Dolar düşecek bu kadar emin konuşuyorum." dediğinde, dolar 4.87 iken, üç yıl sonra doların 18.58'lerde seyretmesine; enflasyonun TÜİK rakamlarına göre bile yüzde 83.55 olmasına, hayat pahalılığının durdurulamaz bir hale gelmesine rağmen, AKP'nin oyları neden yüzde 30'ların altına inmiyor?
Bu, iktidarın başarısı mı, yoksa muhalefetin başarısızlığı mı?
Muhalefetin, AKP'nin oylarının düşüş eğilimine girmesinden ve muhalefetin iktidar şansının artmasından sonra, kendi içinde yarışa girmesi, AKP'nin en büyük şansı.
"Nasıl olsa iktidar olacağız ama iktidardan biz daha fazla pay almalıyız. Altılı masada biz daha güçlü olmalıyız" olarak dışarıya yansıyan iç çekişmeler, televizyonlarda bizzat liderler aracılığıyla yapılan suçlamalar ve kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı konusunda aralarındaki güç mücadelesi de AKP'nin işine yarıyor. Bu görüntü karşısında, AKP'nin oylarının düşme eğilimini durdurduğu görülüyor.
Özellikle CHP ile İYİ Parti arasında çok fazla tartışma konusunun ortaya çıkması, cumhurbaşkanı adayı konusunda son söz sahibinin İYİ Parti olacağına ilişkin açıklamalar, İYİ Parti'nin oylarının CHP'yi geçeceğine ilişkin yorumlar, altılı masanın haberi olmadan BTP'nin masaya davet edilmesi, İYİ Parti'nin altılı masanın liderliğine oynaması, siyasi partilerin kampanyalarının bir parçası olsa da yine iktidarın işine yarıyor.
CHP'li yetkililerin, İYİ Parti'den gelen eleştiriler karşısında suskun kalmalarına rağmen, iki parti arasındaki tartışmaların, ortak bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmalarını engelleyebileceği görüntüsü bile, muhalefete güveni sarsıyor.
İYİ Parti'lilerin, oylarının daha fazla artmamasını, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun aday olma ihtimaline ve CHP'lilerin açıklamalarına bağlamasının da çözülmesi gereken bir sorun olduğu görülüyor.
CHP ile İYİ Parti arasında başta cumhurbaşkanı adayı ve diğer çekişme konularında uzlaşmaya varılamadığı, sürekli kendi aralarında yarışan ve çekişen bir görüntü verdikleri sürece, altılı masanın yeniden iktidar alternatifi olarak görülebilmesinde zorluklar olacağını tahmin etmek zor değil.
Bu iki parti arasında temel konularda seçim öncesinde uzlaşma sağlanamadığı sürece, Kemal Kılıçdaroğlu mu, Ekrem İmamoğlu mu, Mansur Yavaş mı, yoksa başka biri mi aday olacak, hangi lider kimin törenine katıldı, hangisine katılmadı, kimi övdü, kimi övmedi tartışmalarıyla muhalefet seçmenini yormaya devam edecekler.
Diğer yandan, İYİ Parti'nin, neden merkez sağ, muhafazakar, milliyetçi tabanın desteğini alarak bir ANAP ya da bir DYP'nin başarısını gösteremediğini bulmak yerine, CHP'yi suçlamaya devam etmesinin oy artışı getirip getirmeyeceğini önümüzdeki süreç gösterecek.
İYİ Parti'nin, çok güçlü bir ekonomi kadrosuna rağmen, neden hala seçmenin aklında kalacak bir vaadinin olmadığını bulmadığı sürece, CHP'yi ve altılı masadaki diğer partileri yönelik eleştirilerinin ne kadar oy getireceğini göreceğiz.
Cumhur ittifakının adayı belli, ekonomi kötü olsa da, bol vaatler var, seçime doğru asgari ücret ve maaşlarda zamlar, daha birçok oy kazandırabilecek adımlar gündeme gelebilir. Üstelik AKP ve MHP bazı sorunlar olsa da, hemen hemen her konuda uzlaşmış izlenimi veriyor.
Seçmenleri en çok rahatsız eden şeylerden biri belirsizlik.
İktidar bunu keşfetmiş ve belirsizlikleri, gerçekte olmasa da ortadan kaldırmaya çalışıyor. Buna karşılık, muhalefet belirsizlikler ve sorular üretmeye devam ettiği sürece zorlanacak görünüyor.