Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'la MİT Başkanı Hakan Fidan geçtiğimiz Çarşamba günü Moskova'da Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu'nun ev sahipliğinde Suriyeli meslektaşlarıyla bir araya geldi. Suriye iç savaşının Mart 2011'de patlak vermesinden bu yana taraflar ilk kez karşılıklı görüştüler.
El Cezire'nin haberine göre Akar, Fidan,Suriye Savunma BakanıAli Mahmud Abbas, Suriye İstihbaratı El Muhaberat'ın Başkanı Ali Memluk ve Şoygu arasındaki görüşmede Ankara ve Şam ilişkilerinde açık bir normalleşme kaydedildi. El Cezire üçlü görüşmelerin devam etmesi konusunda tarafların anlaşmaya vardıklarını da haberine ekledi.
Rusya resmi ajansı TASS'ta yayımlanan haber şöyle: "Rusya Federasyonu, Suriye Arap Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanları arasında Moskova'da üçlü görüşmeler yapıldı. Suriye krizine, mülteci sorununa ve Suriye topraklarındaki aşırılık yanlısı gruplarla mücadele için ortak çabalara yönelik çözümlere odaklandılar."
Rusya Savunma Bakanlığı toplantıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada şu ifadeyi kullandı:"Taraflar arasındaki diyalog yapıcı şekilde gerçekleşmiştir. Suriye ve bölgeyi istikrara kavuşturmak amacıyla bu formata bağlı kalma gereğinde taraflar memnuniyetlerini dile getirmişlerdir."
Türkmenistan'da 13 Aralık'ta düzenlenen Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan zirvesi dönüşü uçakta gazetecilerle görüşen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye-Türkiye-Rusya üçlüsü olarak sorunu çözmek istediklerini belirtmiş, görüşmelerin önce istihbarat başkanları, savunma bakanları düzeyinde olabileceğini, daha sonra dışişleri bakanları görüşmesinin ardından liderlerin bir zirvede bir araya gelebileceklerini söylemişti.
Çarşamba günkü görüşme diplomatik çevrelerce biraz şaşkınlık , biraz da endişeyle karşılandı. İsmini vermek istemeyen bir diplomatik kaynak zirveyle ilgili ne düşündüğünü, Moskova'nın Suriye ve Türkiye arasında arabulucu olmasına Washington'un nasıl bir tavır takınabileceği soruma şöyle cevap verdi:
"Çaresizlikten Rusya'dan koparabildiklerini koparmaya çalışıyorlar gibime geliyor.Özellikle Türkiye'nin enerji borcunu erteletme ve belki de Suriye'de bir harekat yapma iznini almaya çalışıyor olabilirler.
"Washington'ın tavrına gelince...Doğrudan bir tepki vereceklerini hiç sanmam. İkincil yaptırım sopasını gösterebilir. Biliyorsunuz süren Halk Bank, Sezgin Baran Korkmaz davaları var. Bir de Türkiye'nin istediği F-16'lar meselesi. Bu aşamada ABD için en önemli husus İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerine Ankara'nın evet demesi. Ankara'nın buna itirazı sürdükçe ilişkiler açılmaz. Ne F-16'lar gönderilir ne de bir takım davalar rafta tutulur."
Emekli Büyükelçi Suha Umar görüşmeyi, "Türkiye'nin uluslararası alanda ve diplomaside ne denli ağırlık ve zemin kaybettiğinin çarpıcı bir göstergesi "olarak değerlendirip şöyle devam etti:
"Unutmayalım ki Türkiye AKP öncesinde zamanın Cumhurbaşkanı Demirel'in bir açıklaması ve Kara Kuvvetleri Komutanı'nın Suriye sınırına bir, iki birlik kaydırmasıylaÖcalan'ın Suriye'den çıkarılmasını sağlayabilmiş bir devletti. İki ülke arasındaki, özellikle Kürt kaynaklı terörle mücadele konusundaki AdanaMutabakatı da yine AKP öncesinde, 1998'de imzalanmıştı.
"AKP iktidarının, geçmişin dış politikasının sürdürüldüğü ilk döneminde iki ülke ortak kabine toplantısı yapabilecek konuma gelmişlerdi. Şimdi ise Türkiye Suriye'yle ancak Rusya'nın vesayeti altında buluşup, konuşabilmektedir.
"Bu görüşmenin Rusya Savunma Bakanı'nın düzenlediği ve bizzat katıldığı (yani onun denetim ve gözetiminde) bir ortamda gerçekleşmesi durumu daha da vahim hale getirmektedir. EsaT'ı Batı'nın ve Batı'nın peşine takılan Türkiye'nin tüm çabasına karşın ayakta tutan Putin ve Putin Rusyası olduğunu düşündüğümüzde fotoğraf, Azerbaycan-Ermenistan anlaşması ortamını hatırlatmaktadır.
"Diğer taraftan Rusya'nın Esat'ı iktidarda tutarken şu veya bu ölçüde ABD'yle birlikte hareket ettiği de unutulmamalıdır. Kanımca bu buluşma, Rusya ve ABD'nin asgari düzeyde de olsa, üzerinde anlaşmaya vardıkları bir senaryoda Türkiye'nin kendisine biçilen rolü oynaması için atılan bir adımdır. ABD ve Rusya'nın, nasıl tanımlanırsa tanımlansın, gelecekte bölünmüş bir Suriye konusunda çok farklı düşünmedikleri ve bu çerçevede Suriye'deki Kürt varlığı dikkate alındığında, kendisine verilen rol karşılığında Türkiye'den ne beklendiği üzerinde dikkatle durulması ve düşünülmesi gereken en önemli husustur."
Benim ne düşündüğümü soracak olursanız... Önce şunu söylemem lazım: Daha düne kadar "Kardeşim Esat" dediğiniz bir şahsiyetle kanlı bıçaklı oluyorsunuz. İki hafta içinde Şam'daki Emevi Camii'nde Cuma namazı kılma düşleri görüyorsunuz. Esat oluyor, Esed. Neyse daha fazlasına girip de başımı belaya sokmayayım. Sonra da aradan yıllar geçip devran dönünce, şu anda neredeyse bütün dünyanın işgalci olarak gördüğü bir gücün, yani Rusya'nın vesayeti, evet, vesayeti altında Suriye'yle barış görüşmelerine başlıyorsunuz.
İkinci olarak, Akar ve Fidan'ın Moskova'da yaptığı (tabii ki Erdoğan'ın oluruyla) bu hamleden Washington'ın haberinin olmadığı düşünülemez. Kanımca Washington şimdilik gelişmeleri bekleyip görme tutumunu sürdürecektir. Ankara, bir yandan Suriye'yle arasındaki sorunları halletme yoluna girmiş gibi görünüp Moskova'dan Suriye'nin kuzeyinde PYD/YPG/PKK'ya karşı bir kara harekatı başlatmak için izin arayışlarına girerse ABD'nin tepkisinin hayli sert olacağını sanırım.
El Cezire'nin haberine göre Akar, Fidan,Suriye Savunma BakanıAli Mahmud Abbas, Suriye İstihbaratı El Muhaberat'ın Başkanı Ali Memluk ve Şoygu arasındaki görüşmede Ankara ve Şam ilişkilerinde açık bir normalleşme kaydedildi. El Cezire üçlü görüşmelerin devam etmesi konusunda tarafların anlaşmaya vardıklarını da haberine ekledi.
Rusya resmi ajansı TASS'ta yayımlanan haber şöyle: "Rusya Federasyonu, Suriye Arap Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanları arasında Moskova'da üçlü görüşmeler yapıldı. Suriye krizine, mülteci sorununa ve Suriye topraklarındaki aşırılık yanlısı gruplarla mücadele için ortak çabalara yönelik çözümlere odaklandılar."
Rusya Savunma Bakanlığı toplantıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada şu ifadeyi kullandı:"Taraflar arasındaki diyalog yapıcı şekilde gerçekleşmiştir. Suriye ve bölgeyi istikrara kavuşturmak amacıyla bu formata bağlı kalma gereğinde taraflar memnuniyetlerini dile getirmişlerdir."
Türkmenistan'da 13 Aralık'ta düzenlenen Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan zirvesi dönüşü uçakta gazetecilerle görüşen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye-Türkiye-Rusya üçlüsü olarak sorunu çözmek istediklerini belirtmiş, görüşmelerin önce istihbarat başkanları, savunma bakanları düzeyinde olabileceğini, daha sonra dışişleri bakanları görüşmesinin ardından liderlerin bir zirvede bir araya gelebileceklerini söylemişti.
Çarşamba günkü görüşme diplomatik çevrelerce biraz şaşkınlık , biraz da endişeyle karşılandı. İsmini vermek istemeyen bir diplomatik kaynak zirveyle ilgili ne düşündüğünü, Moskova'nın Suriye ve Türkiye arasında arabulucu olmasına Washington'un nasıl bir tavır takınabileceği soruma şöyle cevap verdi:
"Çaresizlikten Rusya'dan koparabildiklerini koparmaya çalışıyorlar gibime geliyor.Özellikle Türkiye'nin enerji borcunu erteletme ve belki de Suriye'de bir harekat yapma iznini almaya çalışıyor olabilirler.
"Washington'ın tavrına gelince...Doğrudan bir tepki vereceklerini hiç sanmam. İkincil yaptırım sopasını gösterebilir. Biliyorsunuz süren Halk Bank, Sezgin Baran Korkmaz davaları var. Bir de Türkiye'nin istediği F-16'lar meselesi. Bu aşamada ABD için en önemli husus İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerine Ankara'nın evet demesi. Ankara'nın buna itirazı sürdükçe ilişkiler açılmaz. Ne F-16'lar gönderilir ne de bir takım davalar rafta tutulur."
Emekli Büyükelçi Suha Umar görüşmeyi, "Türkiye'nin uluslararası alanda ve diplomaside ne denli ağırlık ve zemin kaybettiğinin çarpıcı bir göstergesi "olarak değerlendirip şöyle devam etti:
"Unutmayalım ki Türkiye AKP öncesinde zamanın Cumhurbaşkanı Demirel'in bir açıklaması ve Kara Kuvvetleri Komutanı'nın Suriye sınırına bir, iki birlik kaydırmasıylaÖcalan'ın Suriye'den çıkarılmasını sağlayabilmiş bir devletti. İki ülke arasındaki, özellikle Kürt kaynaklı terörle mücadele konusundaki AdanaMutabakatı da yine AKP öncesinde, 1998'de imzalanmıştı.
"AKP iktidarının, geçmişin dış politikasının sürdürüldüğü ilk döneminde iki ülke ortak kabine toplantısı yapabilecek konuma gelmişlerdi. Şimdi ise Türkiye Suriye'yle ancak Rusya'nın vesayeti altında buluşup, konuşabilmektedir.
"Bu görüşmenin Rusya Savunma Bakanı'nın düzenlediği ve bizzat katıldığı (yani onun denetim ve gözetiminde) bir ortamda gerçekleşmesi durumu daha da vahim hale getirmektedir. EsaT'ı Batı'nın ve Batı'nın peşine takılan Türkiye'nin tüm çabasına karşın ayakta tutan Putin ve Putin Rusyası olduğunu düşündüğümüzde fotoğraf, Azerbaycan-Ermenistan anlaşması ortamını hatırlatmaktadır.
"Diğer taraftan Rusya'nın Esat'ı iktidarda tutarken şu veya bu ölçüde ABD'yle birlikte hareket ettiği de unutulmamalıdır. Kanımca bu buluşma, Rusya ve ABD'nin asgari düzeyde de olsa, üzerinde anlaşmaya vardıkları bir senaryoda Türkiye'nin kendisine biçilen rolü oynaması için atılan bir adımdır. ABD ve Rusya'nın, nasıl tanımlanırsa tanımlansın, gelecekte bölünmüş bir Suriye konusunda çok farklı düşünmedikleri ve bu çerçevede Suriye'deki Kürt varlığı dikkate alındığında, kendisine verilen rol karşılığında Türkiye'den ne beklendiği üzerinde dikkatle durulması ve düşünülmesi gereken en önemli husustur."
Benim ne düşündüğümü soracak olursanız... Önce şunu söylemem lazım: Daha düne kadar "Kardeşim Esat" dediğiniz bir şahsiyetle kanlı bıçaklı oluyorsunuz. İki hafta içinde Şam'daki Emevi Camii'nde Cuma namazı kılma düşleri görüyorsunuz. Esat oluyor, Esed. Neyse daha fazlasına girip de başımı belaya sokmayayım. Sonra da aradan yıllar geçip devran dönünce, şu anda neredeyse bütün dünyanın işgalci olarak gördüğü bir gücün, yani Rusya'nın vesayeti, evet, vesayeti altında Suriye'yle barış görüşmelerine başlıyorsunuz.
İkinci olarak, Akar ve Fidan'ın Moskova'da yaptığı (tabii ki Erdoğan'ın oluruyla) bu hamleden Washington'ın haberinin olmadığı düşünülemez. Kanımca Washington şimdilik gelişmeleri bekleyip görme tutumunu sürdürecektir. Ankara, bir yandan Suriye'yle arasındaki sorunları halletme yoluna girmiş gibi görünüp Moskova'dan Suriye'nin kuzeyinde PYD/YPG/PKK'ya karşı bir kara harekatı başlatmak için izin arayışlarına girerse ABD'nin tepkisinin hayli sert olacağını sanırım.