çeşitli rivayetler olmakla birlikte, 9 nisan mimar sinan' ın doğum günü, -google öyle buyurmuş-, hatta jest olarak 9 nisanda logosunu mimar sinan' ın eserlerini hatırlatan çizimlerle süslemişti. (bilmem fark ettiniz mi?).
ben de biraz gecikerek de olsa koca sinan ustanın hayatıyla ilgili küçük bir anekdotu sizlerle paylaşmak istedim:
İstanbul’u fethederek Peygamber (sav) iltifatına erişen Sultan Mehmed Han , dünyanın en güzel şehrini başkent yapınca şehir kısa sürede göç alarak büyüdü .
Kanuni zamanında bir at yükü suya çok miktarda akçe ödenmeye başlayınca halkın sıkıntısı arttı. Nüfusun çoğalmasıyla su sıkıntısı da başladı .
Padişah , Mimarbaşı Sinan Ağa’yı çağırarak sordu :
- Mimarbaşı , İstanbul’a su getirmek mümkün müdür ?
- Mümkündür Sultan’ım ama ağır bir hesap getirir .
- Nedir o hesap ?
- Sultanım altın dolu keseleri uç uca dizmek şartıyla İstanbul’a su gelir .
- Mimarbaşı , eğer bu iş olacaksa ben keseleri yan yana dizerim .
Mimar Sinan hemen işe başladı . İlk önce Çekmece’den Beşiktaş’a kadar İstanbul’un çevresindeki dere,tepe ve su kaynaklarını tespit ederek geniş bir arazi incelemesi yaptı . Plan ve projelerini hazırlayıp kazmalar vuruldu .
Koca Mimar’ın , bentler , kanallar ve künklerle tepeler aşırıp getirdiği su , şehir meydanlarındaki çeşmelerden şırıl şırıl akmaya başladı .
Çeşme sayısı kırka ulaşınca bu suya “ Kırk Çeşme Suları “ adı verildi . Pahalı bir maliyetle gelen suların borulardan boş yere akması istenmeyince tarihte ilk defa çeşme borularına “lüle” denilen musluklar takıldı .
Bu konuda bir de Padişah Fermanı yayınlandı : “ İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır . Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice ,yer altından evine su bağlatmayacaktır . “
Kanuni Sultan Süleyman sadece Mimar Sinan’a bir lütufta bulunarak der ki : “ Sen halkı suya kavuşturdun .Evine özel olarak bir lüle su alabilirsin “
Yıllar geçti , padişahlar değişti . Koca Sinan yaşlandı. Dostları yoldaşları dünyayı terk eyleydi . Köşe başlarını , koltukları başka insanlar tutar oldu .
99 Yaşına gelen Koca Mimar Sinan Ağa’nın bir gün kapısı çalındı :
-Ben sarayın postacısıyım . Sizi Divan’a çağırıyorlar .
Sinan Ağa yorgun argın Divan’a ulaştı.
Vezir’lerden biri :
- Sinan Ağa ! Hakkında şikayet var . Padişah fermanına muhalif olarak senin evinde lüle bulunduğu bildirildi .
Mimar Sinan doğruladı :
- İstanbul’a su getirince bana bu meselede hususi ruhsat verilmişti .
- Peki ,getir bakalım şu izni bir görelim …
- Ben o zaman Padişah’ımızdan ferman istemekte hicab etmiştim (utanmıştım )
Divan’da uzun tartışmalar oldu . “ Bu Al –i Osman’a hizmet eden sadece Sinan mı ? “ diyen muhalifler ağır basınca Sinan Ağa’nın evindeki suyun kesilmesine karar verildi .
Mimar Sinan evine döndüğünde üzgündü ama bir tesellisi vardı ; yaptığı işleri Allah’ın rızası için yapmıştı . Hizmetlerinin karşılığını Rabbinden bekliyordu . Dünyadaki kusurlarının öbür tarafa gitmesine razı değildi .
“ Bir kavme su dağıtan , onların hepsinden sonra su içecektir “ Hadis-i Şerif’ini hatırlayınca teselli buldu .
Yüz yaşına girerken hastalanarak yatağa düştü . Ateşler içindeydi . Komşuları , bezi ıslatmak için lüleyi çevirdiklerinde suyun akmadığın hayretle gördüler .
Alıntı
ben de biraz gecikerek de olsa koca sinan ustanın hayatıyla ilgili küçük bir anekdotu sizlerle paylaşmak istedim:
İstanbul’u fethederek Peygamber (sav) iltifatına erişen Sultan Mehmed Han , dünyanın en güzel şehrini başkent yapınca şehir kısa sürede göç alarak büyüdü .
Kanuni zamanında bir at yükü suya çok miktarda akçe ödenmeye başlayınca halkın sıkıntısı arttı. Nüfusun çoğalmasıyla su sıkıntısı da başladı .
Padişah , Mimarbaşı Sinan Ağa’yı çağırarak sordu :
- Mimarbaşı , İstanbul’a su getirmek mümkün müdür ?
- Mümkündür Sultan’ım ama ağır bir hesap getirir .
- Nedir o hesap ?
- Sultanım altın dolu keseleri uç uca dizmek şartıyla İstanbul’a su gelir .
- Mimarbaşı , eğer bu iş olacaksa ben keseleri yan yana dizerim .
Mimar Sinan hemen işe başladı . İlk önce Çekmece’den Beşiktaş’a kadar İstanbul’un çevresindeki dere,tepe ve su kaynaklarını tespit ederek geniş bir arazi incelemesi yaptı . Plan ve projelerini hazırlayıp kazmalar vuruldu .
Koca Mimar’ın , bentler , kanallar ve künklerle tepeler aşırıp getirdiği su , şehir meydanlarındaki çeşmelerden şırıl şırıl akmaya başladı .
Çeşme sayısı kırka ulaşınca bu suya “ Kırk Çeşme Suları “ adı verildi . Pahalı bir maliyetle gelen suların borulardan boş yere akması istenmeyince tarihte ilk defa çeşme borularına “lüle” denilen musluklar takıldı .
Bu konuda bir de Padişah Fermanı yayınlandı : “ İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır . Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice ,yer altından evine su bağlatmayacaktır . “
Kanuni Sultan Süleyman sadece Mimar Sinan’a bir lütufta bulunarak der ki : “ Sen halkı suya kavuşturdun .Evine özel olarak bir lüle su alabilirsin “
Yıllar geçti , padişahlar değişti . Koca Sinan yaşlandı. Dostları yoldaşları dünyayı terk eyleydi . Köşe başlarını , koltukları başka insanlar tutar oldu .
99 Yaşına gelen Koca Mimar Sinan Ağa’nın bir gün kapısı çalındı :
-Ben sarayın postacısıyım . Sizi Divan’a çağırıyorlar .
Sinan Ağa yorgun argın Divan’a ulaştı.
Vezir’lerden biri :
- Sinan Ağa ! Hakkında şikayet var . Padişah fermanına muhalif olarak senin evinde lüle bulunduğu bildirildi .
Mimar Sinan doğruladı :
- İstanbul’a su getirince bana bu meselede hususi ruhsat verilmişti .
- Peki ,getir bakalım şu izni bir görelim …
- Ben o zaman Padişah’ımızdan ferman istemekte hicab etmiştim (utanmıştım )
Divan’da uzun tartışmalar oldu . “ Bu Al –i Osman’a hizmet eden sadece Sinan mı ? “ diyen muhalifler ağır basınca Sinan Ağa’nın evindeki suyun kesilmesine karar verildi .
Mimar Sinan evine döndüğünde üzgündü ama bir tesellisi vardı ; yaptığı işleri Allah’ın rızası için yapmıştı . Hizmetlerinin karşılığını Rabbinden bekliyordu . Dünyadaki kusurlarının öbür tarafa gitmesine razı değildi .
“ Bir kavme su dağıtan , onların hepsinden sonra su içecektir “ Hadis-i Şerif’ini hatırlayınca teselli buldu .
Yüz yaşına girerken hastalanarak yatağa düştü . Ateşler içindeydi . Komşuları , bezi ıslatmak için lüleyi çevirdiklerinde suyun akmadığın hayretle gördüler .
Alıntı