Milliyet yazarı Cemal Ersen'in köşe yazısı
Merkez Hakem Kurulu başkanı Lale Orta'nın tarzını samimi buluyorum. Kötü niyet yok içinde. Ancak futbol kültürümüz aynı olgunlukta değil. İsteyen istediği yerden tutup çekiştirebiliyor.İki hafta önce Galatsaray - Kasımpaşaspor maçındaki tartışmalı bir pozisyonla ilgili değerlendirmesi gündem olan Orta, Fenerbahçe - Beşiktaş derbisinde Arda'nın aldığı penaltının yanlış olduğunu açıklayarak bir kez daha şimşekleri üzerine çekti.Bir MHK başkanı elbette yetki alanındaki konular hakkında görüş belirtebilir. Doğruya doğru, yanlışa yanlış demesi kadar doğal ne olabilir ki?Ama kazın ayağı öyle değil. Arda Güler'in penaltısını "yanlış" olarak yorumlayan MHK başkanı, maçın hakemi Halil Umut Meler ile VAR odasındaki Alper Ulusoy'u istemeyerek de olsa kurtlar sofrasına attı resmen. Yapılacak şey belli idi. Ararsınız, kararın yanlış olduğunu söyler, cezasını tebliğ edersiniz. Bu düzeyde bir hakemi kamuoyu önünde rencide etmezsiniz. Sürekli kritik maçlarda görevlendirilen Meler hakkında geçen hafta şöyle demiştim: "Dijital hakem atanması "masalına" kimse inanmıyor.Ama Halil hocaya da yazık değil mi? "Acaba ne zaman patlayacak" diye bekleyenler olduğunu biliyorum." Nitekim, şimdi bazıları ellerini ovuşturuyor! Lale hocam; biraz daha özen ve dikkat gerekmiyor mu? Hakemler bölünmüş Meler örneği bir yana, hakemler belki de ilk kez bu kadar huzursuz ve mutsuz. Kulüpler, medya, yorumcular tamam da, kendi aralarındaki çekişme en tehlikelisi.MHK'nin bunun farkında olmaması düşünülemez. İşini içine akçeli konular girince, sahadaki hakem ile VAR odasında görev yapanların da arasına "kara kedi" giriyor. Ücretlerde iyileştirme yapıldığı vakit bazı isimlere VAR'a geçmeleri teklif edilmişti. O günlerde cazip görünmeyen Video Asistan Hakemliği bugün kıskanılacak hale geldi. Kadronun darlığı nedeniyle maç sayısı artıyor, dolayısıyla kazanç yükseliyor. Hatta sahadaki hakemden daha fazla gelir elde eden oluyor.Adalet gerekiyor VAR'dan şikayet etmeyen kulüp yok. Lakin hata yapan VAR hakemi en fazla iki hafta dinlendiriliyor. Sahadaki "esas oğlanın" cezası ise MHK'nin insafı ile kulüplerin tepki düzeyine kalmış. Ortada adaletsiz bir durum olduğunu düşünen çok hakem var. Riva'daki Nisan ayı seminerinde birbirinin yüzüne bakmayan, hatta selam dahi vermeyen isimler olduğunu bilmeyen yok. Ve bu kadrodakiler "dijital atama" yöntemiyle aynı maçlarda görev yapıyor. Tehlikeyi anlatabildim mi? Hakemlik ekip işi. Dayanışmak ve sorumluluğu paylaşmak önemli. Onları yönetmek ise ayrı bir yetenek gerektiriyor. Dün yorumcu koltuğunda oturup bugün işin MHK tarafına geçmek; liyakat, inandırıcılık ve güven gerektiriyor.Cemal ERSEN/ Milliyet
Merkez Hakem Kurulu başkanı Lale Orta'nın tarzını samimi buluyorum. Kötü niyet yok içinde. Ancak futbol kültürümüz aynı olgunlukta değil. İsteyen istediği yerden tutup çekiştirebiliyor.İki hafta önce Galatsaray - Kasımpaşaspor maçındaki tartışmalı bir pozisyonla ilgili değerlendirmesi gündem olan Orta, Fenerbahçe - Beşiktaş derbisinde Arda'nın aldığı penaltının yanlış olduğunu açıklayarak bir kez daha şimşekleri üzerine çekti.Bir MHK başkanı elbette yetki alanındaki konular hakkında görüş belirtebilir. Doğruya doğru, yanlışa yanlış demesi kadar doğal ne olabilir ki?Ama kazın ayağı öyle değil. Arda Güler'in penaltısını "yanlış" olarak yorumlayan MHK başkanı, maçın hakemi Halil Umut Meler ile VAR odasındaki Alper Ulusoy'u istemeyerek de olsa kurtlar sofrasına attı resmen. Yapılacak şey belli idi. Ararsınız, kararın yanlış olduğunu söyler, cezasını tebliğ edersiniz. Bu düzeyde bir hakemi kamuoyu önünde rencide etmezsiniz. Sürekli kritik maçlarda görevlendirilen Meler hakkında geçen hafta şöyle demiştim: "Dijital hakem atanması "masalına" kimse inanmıyor.Ama Halil hocaya da yazık değil mi? "Acaba ne zaman patlayacak" diye bekleyenler olduğunu biliyorum." Nitekim, şimdi bazıları ellerini ovuşturuyor! Lale hocam; biraz daha özen ve dikkat gerekmiyor mu? Hakemler bölünmüş Meler örneği bir yana, hakemler belki de ilk kez bu kadar huzursuz ve mutsuz. Kulüpler, medya, yorumcular tamam da, kendi aralarındaki çekişme en tehlikelisi.MHK'nin bunun farkında olmaması düşünülemez. İşini içine akçeli konular girince, sahadaki hakem ile VAR odasında görev yapanların da arasına "kara kedi" giriyor. Ücretlerde iyileştirme yapıldığı vakit bazı isimlere VAR'a geçmeleri teklif edilmişti. O günlerde cazip görünmeyen Video Asistan Hakemliği bugün kıskanılacak hale geldi. Kadronun darlığı nedeniyle maç sayısı artıyor, dolayısıyla kazanç yükseliyor. Hatta sahadaki hakemden daha fazla gelir elde eden oluyor.Adalet gerekiyor VAR'dan şikayet etmeyen kulüp yok. Lakin hata yapan VAR hakemi en fazla iki hafta dinlendiriliyor. Sahadaki "esas oğlanın" cezası ise MHK'nin insafı ile kulüplerin tepki düzeyine kalmış. Ortada adaletsiz bir durum olduğunu düşünen çok hakem var. Riva'daki Nisan ayı seminerinde birbirinin yüzüne bakmayan, hatta selam dahi vermeyen isimler olduğunu bilmeyen yok. Ve bu kadrodakiler "dijital atama" yöntemiyle aynı maçlarda görev yapıyor. Tehlikeyi anlatabildim mi? Hakemlik ekip işi. Dayanışmak ve sorumluluğu paylaşmak önemli. Onları yönetmek ise ayrı bir yetenek gerektiriyor. Dün yorumcu koltuğunda oturup bugün işin MHK tarafına geçmek; liyakat, inandırıcılık ve güven gerektiriyor.Cemal ERSEN/ Milliyet