Wizard
Forum Üyesi
- Katılım
- 13 Eyl 2022
- Mesajlar
- 9,009
- Puanları
- 0
İzmir'in Menemen ilçesinde yedek subay olarak görev yapan Mustafa Fehmi Kubilay'ın şeriat yanlıları tarafından öldürülmesi Türkiye Cumhuriyeti'ne geçen bir olaydı. Gericilerin; genç subayı, Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin askerini katletmesinin bugün 92. yılı.
23 Aralık 1930 günü; İzmir'in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay ve kendisine yardıma gelen bekçiler Hasan ve Şevki şeriat yanlıları tarafından öldürüldüler. Şeriat ve Laiklik mücadelesini vurgulaması açısından Cumhuriyet tarihinin en önemli olayları arasındadır. Olayların sonrasında bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş; kurulan Divanıharp'te failler idam dahil olmak üzere çeşitli cezalara çarptırılmıştır.
23 Aralık 1930 sabahı Manisa'dan Menemen'e gelen dördü silahlı toplam altı kişi, bir camiden temin ettikleri yeşil sancağı sabah namazının ardından ilçe meydanına diktiler ve etraflarına adam toplama çabasına giriştiler. Sarık ve cübbe giyen bu kişilerin, Şeyh Esat tarafından Manisa'da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirilen Laz İbrahim tarafından yönlendirildiği öne sürülen iddialar arasındadır.
Halkın da bu ekibe katılmasıyla beraber isyancı gruptakilerin sayısı kısa süre içerisinde arttı. İlk eylemciler içinde; Giritli Derviş Mehmet, Şamlı Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan ve Küçük Hasan da bulunuyordu. Derviş Mehmet cemaate kendini mehdi olarak lanse etmiş ve dini korumaya geldiğini söylemişti. Arkalarında 70 bin kişilik halife ordusu olduğunu belirten Derviş Mehmet, öğle saatine dek şeriat bayrağı altına girmeyenlerin kılıçtan geçirileceğini ifade etmiştir.
Gerici eylemciler meydana diktikleri ve şeriat sancağı olarak isimlendirdikleri yeşil bayrağın etrafında dönmeye, tekbir getirmeye ve zikretmeye başlamışlardır. İsyan hareketleri, "Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir" sözleri ile zuhur etmiştir. Ahaliden bazı kişiler bayrağın altında geçirilmiştir. Bunlar arasında gayrimüslimler de vardır. Vatandaşların bir kısmı da halife ordusunun geleceği endişesiyle boyun eğmiştir.
Olayların ilçedeki askeri birlikte duyulması üzerine alay komutanı, yedek subay Kubilay'ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderdi. Kubilay askerlerin yanından ayrılarak tek başına eylemcileri arasına girdi ve teslim olmaya ikna etmeye çalıştı. Silahlı eylemcilerden biri ateş ederek Kubilay'ı yaraladı. Bunu gören askerler ateşle karşılık verdiler ancak tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardı. Elebaşlarından Derviş Mehmet "Bana kurşun işlemiyor." diyerek halkı kutsal bir vazifesi olduğuna ikna etmeye çalıştı.
Kubilay yaralı halde uzaklaşarak cami avlusuna sığındı ancak Derviş Mehmet ve arkadaşları peşinden geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve Kubilay'ın başını bedeninden ayırdı.
Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar. Bunun üzerine kesik başı bayrağın sopasına iple bağladılar. Olay yerine sonradan gelen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı ancak açılan ateş sonucu o da öldü. Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü.
Olay yerine gelen takviye birliklerin "Teslim ol!" çağrısına uymayan eylemciler ile askerler arasında çatışma çıktı. Göstericilerden Derviş Mehmet de dâhil bazıları öldü. Kaçmaya çalışan elebaşları ve eylemcilerin hepsi tutuklandı.
KUBİLAY OLAYININ ÖNEMİ
Kubilay Olayı, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 1925'teki Şeyh Said İsyanı'ndan sonra tanık olduğu önemli olaylardan biridir. 31 Aralık 1930 günü Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir'in merkez ilçelerinde 1 Ocak 1931'den itibaren 1 ay süre ile Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edildi ve 1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanıharp kuruldu.
7 Ocak 1931'de bu kez İzmir'de yine Mustafa Kemal Paşa başkanlığında ikinci bir toplantı yapıldı. Olaya doğrudan veya dolaylı katılan 105 sanık; anayasayı cebren tağyir, eyleme iştirak ve azmettirme; Derviş Mehmet'in mehdilik iddiasıyla harekete geçtiğini bildikleri halde zamanında hükümete haber vermeme veya tekkelerin seddinden sonra tarikat ayini icra ettikleri suçlamalarıyla 15 Ocak 1931'den itibaren Divanıharp'te yargılanmaya başlandı.
24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak'ta mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile birlikte 37) kişinin idama mahkûm edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmetti ve karar Meclis'in onayına sunuldu. İdam hükümlülerinin altısı küçük yaşta olduğundan cezaları ağır hapse çevrildi. TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını iki yıl hapse çevirdi.
Diğer 28 idam mahkûmu, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi. Bazıları Kubilay'ın başının kesildiği yerde asıldı. Mahkûmlardan biri idam sehpasının önünden kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi.
23 Aralık 1930 günü; İzmir'in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay ve kendisine yardıma gelen bekçiler Hasan ve Şevki şeriat yanlıları tarafından öldürüldüler. Şeriat ve Laiklik mücadelesini vurgulaması açısından Cumhuriyet tarihinin en önemli olayları arasındadır. Olayların sonrasında bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş; kurulan Divanıharp'te failler idam dahil olmak üzere çeşitli cezalara çarptırılmıştır.
23 Aralık 1930 sabahı Manisa'dan Menemen'e gelen dördü silahlı toplam altı kişi, bir camiden temin ettikleri yeşil sancağı sabah namazının ardından ilçe meydanına diktiler ve etraflarına adam toplama çabasına giriştiler. Sarık ve cübbe giyen bu kişilerin, Şeyh Esat tarafından Manisa'da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirilen Laz İbrahim tarafından yönlendirildiği öne sürülen iddialar arasındadır.
Halkın da bu ekibe katılmasıyla beraber isyancı gruptakilerin sayısı kısa süre içerisinde arttı. İlk eylemciler içinde; Giritli Derviş Mehmet, Şamlı Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan ve Küçük Hasan da bulunuyordu. Derviş Mehmet cemaate kendini mehdi olarak lanse etmiş ve dini korumaya geldiğini söylemişti. Arkalarında 70 bin kişilik halife ordusu olduğunu belirten Derviş Mehmet, öğle saatine dek şeriat bayrağı altına girmeyenlerin kılıçtan geçirileceğini ifade etmiştir.
Gerici eylemciler meydana diktikleri ve şeriat sancağı olarak isimlendirdikleri yeşil bayrağın etrafında dönmeye, tekbir getirmeye ve zikretmeye başlamışlardır. İsyan hareketleri, "Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir" sözleri ile zuhur etmiştir. Ahaliden bazı kişiler bayrağın altında geçirilmiştir. Bunlar arasında gayrimüslimler de vardır. Vatandaşların bir kısmı da halife ordusunun geleceği endişesiyle boyun eğmiştir.
Olayların ilçedeki askeri birlikte duyulması üzerine alay komutanı, yedek subay Kubilay'ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderdi. Kubilay askerlerin yanından ayrılarak tek başına eylemcileri arasına girdi ve teslim olmaya ikna etmeye çalıştı. Silahlı eylemcilerden biri ateş ederek Kubilay'ı yaraladı. Bunu gören askerler ateşle karşılık verdiler ancak tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardı. Elebaşlarından Derviş Mehmet "Bana kurşun işlemiyor." diyerek halkı kutsal bir vazifesi olduğuna ikna etmeye çalıştı.
Kubilay yaralı halde uzaklaşarak cami avlusuna sığındı ancak Derviş Mehmet ve arkadaşları peşinden geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve Kubilay'ın başını bedeninden ayırdı.
Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar. Bunun üzerine kesik başı bayrağın sopasına iple bağladılar. Olay yerine sonradan gelen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı ancak açılan ateş sonucu o da öldü. Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü.
Olay yerine gelen takviye birliklerin "Teslim ol!" çağrısına uymayan eylemciler ile askerler arasında çatışma çıktı. Göstericilerden Derviş Mehmet de dâhil bazıları öldü. Kaçmaya çalışan elebaşları ve eylemcilerin hepsi tutuklandı.
KUBİLAY OLAYININ ÖNEMİ
Kubilay Olayı, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 1925'teki Şeyh Said İsyanı'ndan sonra tanık olduğu önemli olaylardan biridir. 31 Aralık 1930 günü Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir'in merkez ilçelerinde 1 Ocak 1931'den itibaren 1 ay süre ile Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edildi ve 1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanıharp kuruldu.
7 Ocak 1931'de bu kez İzmir'de yine Mustafa Kemal Paşa başkanlığında ikinci bir toplantı yapıldı. Olaya doğrudan veya dolaylı katılan 105 sanık; anayasayı cebren tağyir, eyleme iştirak ve azmettirme; Derviş Mehmet'in mehdilik iddiasıyla harekete geçtiğini bildikleri halde zamanında hükümete haber vermeme veya tekkelerin seddinden sonra tarikat ayini icra ettikleri suçlamalarıyla 15 Ocak 1931'den itibaren Divanıharp'te yargılanmaya başlandı.
24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak'ta mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile birlikte 37) kişinin idama mahkûm edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmetti ve karar Meclis'in onayına sunuldu. İdam hükümlülerinin altısı küçük yaşta olduğundan cezaları ağır hapse çevrildi. TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını iki yıl hapse çevirdi.
Diğer 28 idam mahkûmu, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi. Bazıları Kubilay'ın başının kesildiği yerde asıldı. Mahkûmlardan biri idam sehpasının önünden kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.