Rivâyet edildiğine göre İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri'nin bir mecûsîde malı vardı. Onu istemek üzere mecûsînin evine gitti. Evin kapısına geldiği sırada, ayakkabısına bir pislik bulaştı, onu gidermek için, ayakkabısını silkeledi. Fakat pislik, gidip mecûsînin duvarına yapıştı. İmam, ne yapacağını bilemedi. Çünkü eğer kiri gidermek için kazısa, duvarın sıvasına zarar gelecekti. Bıraksa, duvarını kirlettiği için kul hakkına girmiş olacaktı. Ne yapacağını, duvarın sahibi olan mecûsîye sormaya karar verdi, kapıyı çaldı. Kapıyı açan hizmetçiye;
"-Efendine, Ebû Hanîfe kapıda bekliyor, diye haber ver!" dedi.
Adam kapıya çıktı ve malını isteyeceğini zannederek Ebû Hanîfe Hazretleri'nden özür dilemeye başladı.
İmâm-ı Âzam -rahmetullâhi aleyh- ise;
"-Şu anda bu önemli değil." dedi ve duvarın durumunu anlatarak sordu:
"-Söyle, bu duvarı nasıl temizleyebilirim?"
Bu ulvî hassâsiyet ve âlicenaplık karşısında duygulanan mecûsî;
"-Ben önce nefsimi temizleyerek işe başlayayım!" dedi ve o anda müslüman oldu.
*
"-Efendine, Ebû Hanîfe kapıda bekliyor, diye haber ver!" dedi.
Adam kapıya çıktı ve malını isteyeceğini zannederek Ebû Hanîfe Hazretleri'nden özür dilemeye başladı.
İmâm-ı Âzam -rahmetullâhi aleyh- ise;
"-Şu anda bu önemli değil." dedi ve duvarın durumunu anlatarak sordu:
"-Söyle, bu duvarı nasıl temizleyebilirim?"
Bu ulvî hassâsiyet ve âlicenaplık karşısında duygulanan mecûsî;
"-Ben önce nefsimi temizleyerek işe başlayayım!" dedi ve o anda müslüman oldu.
*