2006 yılında Global Crime isimli derginin 7inci cilt 3-4 sayısında "Kriminal Devletleri Tanımlamak-Defining Criminal States" başlıklı 14 sayfalık bir makale yayımlandı. Yazarları Robert J. Bunker ve Pamela L. Bunker.
Makalede özellikle ortaya yeni çıkan Kriminal Devlet kavramı anlatılıyor. Makalede özetle şu görüşlere yer veriliyor.
Kriminal devlet yeni ve tehlikeli bir devlet cinsi. Bir bakıma devletle ilişkisi olmayan kurum kişi ve kuruluşların ve bunların ağının ulusal devletle savaşının yan ürünü. Cihatçı gericilerin deneyimlerinden sonra 4 çeşit kriminal devlet türü ortaya çıktı.
1-Ulusal devletin çöküşü-Cihatçı Ayaklanma
2-Hukuksuz Bölgeler,
3-Kriminal Ele geçirme-Yasa Dışı İşler
4-Oligarşik rejimler-(Sülale devletleri).
Bu dört kriminal devletin de ortak özellikleri yasa dışı eknomik faaliyetler ve lojistik destekli olmaları. Uluslar bu tür devlet sistemlerine karşı uyanık olmalı ve her kılığa giren kolayca her koşula uyan bu tür kurum kuruluş ve varlıklara karşı uyanık olmak zorundadır. Bu suç örgütleri kendi içlerinde evrim geçirerek koşullara adapte olarak ulusal devlet vatandaşlarını ve hükümetlerini tehdit ediyorlar. Geçtiğimiz yıllarda görünen odur ki giderek bu tür gruplar, kurumlar, kişiler giderek hükümetlere, devletlerin yasal örgütlerinin içine sızıyorlar ekonomik ve siyasal güç kazanıyorlar. Hele ulusal hükümetler uluslararası normlardan ve insan hak ve özgürlüklerinden uzaklaştıkça, hukuk tarafsızlığını kaybedince bu yasa dışılık devletin kendi politikası haline geliyor. Sonuçta bu tür ülkeler ve ulus devletler uluslararası düzeni tehdit ediyor güvenlik sorunları yaratıyor.
Kriminal yahut Mafya devletleri değişik coğrafyalarda yasa dışı gizli ekonomik faaliyetlere girişiyor, narkotik ticareti, kaçakçılık, rüşvet, iltimas, gizli madencilik,sahte marka ve ürün ticareti ile kara para aklama bunların en bilinenleri.Bu yasa dışı faaliyette bulunanlar zamanla hükümet bürokratlarını bu yasa dışı ağların vazgeçilmez elemanları haline getiriyorlar.Onların öncelikleri artık görevlerini yapmak yerine bu daha çok çıkar sağlayan yasa dışı faaliyetler oluyor.
2008 dünya ekonomik bunalımı ve arkasından gelen covit-19 krizinin getirdiği sıkıntılar bu tür karanlık, yasa dışı, başıboşluk faaliyetlerine hız kazandırdı.
Türkiye'de bazı siyasilerin suç örgütü ile ilgili kişileri destekledikleri, onlarla resim çektirdikleri gibi medyaya yansıyan iddialar, bazı siyasilerden emir aldıkları ima edilen hakim ve savcılar, yurt dışından gelen ve kaynağı sorulmayan paralar, ülkeye giriş ve çıkışı denetlemek yerine kanunsuz göçü destekleyen siyasi yönetim, bazı üst düzey yöneticilerinin yurt dışı hesaplarla ilgili dedikodular, imalar, aile boyu zenginleşmeyi yansıtan ses kayıtları, ülkede kamuyu denetleyecek sistemin ortadan kalkması, parlamentoda araştırma ve incelemeye fırsat verilmemesi, şeffalıktan uzak uygulamalar, merkez bankası bağımsızlığının ortadan kaldırılması, basın ve medya özgürlüğünün tek kişinin isteğine bağlı olması gibi uygulamalar ister istemez insanın aklına değişik ve karışık sorular getiriyor.
Makalede özellikle ortaya yeni çıkan Kriminal Devlet kavramı anlatılıyor. Makalede özetle şu görüşlere yer veriliyor.
Kriminal devlet yeni ve tehlikeli bir devlet cinsi. Bir bakıma devletle ilişkisi olmayan kurum kişi ve kuruluşların ve bunların ağının ulusal devletle savaşının yan ürünü. Cihatçı gericilerin deneyimlerinden sonra 4 çeşit kriminal devlet türü ortaya çıktı.
1-Ulusal devletin çöküşü-Cihatçı Ayaklanma
2-Hukuksuz Bölgeler,
3-Kriminal Ele geçirme-Yasa Dışı İşler
4-Oligarşik rejimler-(Sülale devletleri).
Bu dört kriminal devletin de ortak özellikleri yasa dışı eknomik faaliyetler ve lojistik destekli olmaları. Uluslar bu tür devlet sistemlerine karşı uyanık olmalı ve her kılığa giren kolayca her koşula uyan bu tür kurum kuruluş ve varlıklara karşı uyanık olmak zorundadır. Bu suç örgütleri kendi içlerinde evrim geçirerek koşullara adapte olarak ulusal devlet vatandaşlarını ve hükümetlerini tehdit ediyorlar. Geçtiğimiz yıllarda görünen odur ki giderek bu tür gruplar, kurumlar, kişiler giderek hükümetlere, devletlerin yasal örgütlerinin içine sızıyorlar ekonomik ve siyasal güç kazanıyorlar. Hele ulusal hükümetler uluslararası normlardan ve insan hak ve özgürlüklerinden uzaklaştıkça, hukuk tarafsızlığını kaybedince bu yasa dışılık devletin kendi politikası haline geliyor. Sonuçta bu tür ülkeler ve ulus devletler uluslararası düzeni tehdit ediyor güvenlik sorunları yaratıyor.
Kriminal yahut Mafya devletleri değişik coğrafyalarda yasa dışı gizli ekonomik faaliyetlere girişiyor, narkotik ticareti, kaçakçılık, rüşvet, iltimas, gizli madencilik,sahte marka ve ürün ticareti ile kara para aklama bunların en bilinenleri.Bu yasa dışı faaliyette bulunanlar zamanla hükümet bürokratlarını bu yasa dışı ağların vazgeçilmez elemanları haline getiriyorlar.Onların öncelikleri artık görevlerini yapmak yerine bu daha çok çıkar sağlayan yasa dışı faaliyetler oluyor.
2008 dünya ekonomik bunalımı ve arkasından gelen covit-19 krizinin getirdiği sıkıntılar bu tür karanlık, yasa dışı, başıboşluk faaliyetlerine hız kazandırdı.
Türkiye'de bazı siyasilerin suç örgütü ile ilgili kişileri destekledikleri, onlarla resim çektirdikleri gibi medyaya yansıyan iddialar, bazı siyasilerden emir aldıkları ima edilen hakim ve savcılar, yurt dışından gelen ve kaynağı sorulmayan paralar, ülkeye giriş ve çıkışı denetlemek yerine kanunsuz göçü destekleyen siyasi yönetim, bazı üst düzey yöneticilerinin yurt dışı hesaplarla ilgili dedikodular, imalar, aile boyu zenginleşmeyi yansıtan ses kayıtları, ülkede kamuyu denetleyecek sistemin ortadan kalkması, parlamentoda araştırma ve incelemeye fırsat verilmemesi, şeffalıktan uzak uygulamalar, merkez bankası bağımsızlığının ortadan kaldırılması, basın ve medya özgürlüğünün tek kişinin isteğine bağlı olması gibi uygulamalar ister istemez insanın aklına değişik ve karışık sorular getiriyor.