Metehan90
Forum Üyesi
Kısa Süre Hava Kirliliğine Maruz Kalmak Bile Kalb Krizi Riskini Artırıyor
Yeni bir araştırma, hava kirliliğinin fazla olduğu yerde bir hafta kalmanın bile kalb krizi riskini artırdığını gösterdi. Bu ek risk, elbette yüksek kan basıncı, sigara içmek, şeker hastalığı gibi klâsik kalb krizi risk faktörlerine göre daha azdır. Ancak günümüzde birçok insanın hava kirliliğine maruz kaldığı ve sanayileşmiş ülkelerde kalb krizinin önde gelen ölüm sebebi olduğu düşünüldüğünde, hava kirliliğinin kalb krizinde ve dolayısıyla halk sağlığında önemli bir faktör olduğu kolayca anlaşılabilir.
Hava kirliliğinin sağlık üzerine zararlı tesirlerinden yıllardan beri şüphelenilmektedir. Ancak bu, hava kirliliğine kısa süreli maruziyetin bile kalb krizi riskini artırmaya kâfi olduğunu ortaya koyan ilk araştırmadır. Bu araştırmada, hava kirliliğine kısa süreli maruziyetle sonradan gelişen kalb krizi arasındaki irtibatı inceleyen 34 çalışmanın neticeleri analiz edilmiştir. Journal of the American Medical Association'da yayımlanan araştırmada, ozon hâriç bütün mühim hava kirleticilerin kalb krizi riskinde artışla birlikte olduğu bulunmuştur. (WebMD Health News 14.02.2012)
Aşırı Beslenme, Yaşlılarda Hafıza Problemi Riskini Artırabilir
Günde 2.100 ila 6.000 kilokalori arasında enerji alan yaşlılarda hafıza problemi gelişme riskinin, beslenmeyle daha az enerji alanlardaki riskin iki katı olduğu bir çalışmada gösterildi. Neticeleri Amerikan Nöroloji Akademisinin New Orleans'da düzenlenen yıllık toplantısında sunulan çalışmaya, yaşları 70 ila 89 arasında olan 1.200'den fazla kişi katıldı. Bir anket vasıtasıyla bu yaşlıların üçte birinin günde 600–1.526, üçte birinin 1.526–2.143, kalan üçte birinin ise 2.143–6.000 kilokalori enerji aldıkları ortaya konuldu. Fazla enerji alan son üçte birlik kısımda, hafızada hafif bozulma daha fazlaydı. Araştırmanın bu neticesi şişmanlığın Alzheimer riskini artırdığı, buna karşılık az miktarda enerji almanın Alzheimer riskini azalttığı bilgisiyle uyuşmaktadır. Uzmanlar kalb için iyi olanın beyin için de iyi olduğunu ve aşırı yemek yenildiğinde şeker hastalığı, inme ve hafıza problemleri gibi istenmeyen neticelerin ortaya çıktığını söylemektedir. (WebMD Health News 12.02.2012)
Atmayan Sun'î Kalb
Kalbimiz, son nefesimize kadar, kontrolümüz dışında çalışır durur. O, tek kelimeyle mükemmel bir mekanik sistemdir. Üzerinde çeşitli noktalarda yoğunlaştırılmış ve âdeta birer elektrik üreticisi gibi çalışan hücre merkezleri, onun devamlı kasılıp gevşemesine, bir pompa gibi kanın vücudumuzda devridâim yapmasına vesile olur. Kalbin belirli noktalarında hücrelerin kimyevî devridâimlerle hiç şaşmadan, hattâ vücudun ihtiyacını da algılayarak ihtiyaç nispetinde kalb atımını sağlayacak ritmik elektrik sinyalleri üretmesi ve kalb kaslarının bu sinyallerle kasılıp gevşemesi mu'cizevî bir hâdisedir. Ancak her kalb, her zaman sağlıklı çalışmayı sürdüremeyebiliyor. Kalbin çalışmasına bağlı hastalıklar, kalbe bazen pil ile desteği gerektirirken bazen de onun değişmesine sebep olabiliyor.
Tıpta hastalıklar sebebiyle çalışmasında problem olan 'kalb'in değiştirilmesi başarıldı. Bugün en büyük problem, nakledilecek kalb bulmakta. Ülkemizde organizasyon problemi, dünyada ise organ bağışının azlığı yüzünden kalb nakilleri olması gerekenin çok gerisinde. Bu sebepten sun'î kalb uygulamaları oldukça önem kazanıyor. Son zamanlarda omzunda çanta gibi bir cihazı kalb olarak taşıyan hastalara dâir haberler basında yer alıyor. Bu, birçok riski beraberinde getirdiği gibi hastanın hayat kalitesini de istenen seviyeye çıkaramıyor. Kişi ölmektense, gürültülü bir kompresörle yaşamayı tercih etmek durumunda kalıyor. Sözkonusu cihazı kullanan ilk hastalardan Barney Clark bu şekilde yaşamaya sadece 112 gün, William Schoreder ise 620 gün dayanabilmiş ve doktorlarına ölmek için müracaat etmiştir. Bugün gelinen noktada sözkonusu gürültü faktörü iyileştirilmiştir; ancak tam olarak istenen şey; vücuda yük getirmeyen, vücutla uyumlu çalışabilecek bir cihazdır. Gerek vücut dışında taşınan pompalarda gerekse implantasyon maksatlı patenti alınıp metal ve plâstik kullanılarak îmal edilen mekanizmaların mekanik aksamında, çalışma süresi, aşılamayan bir problem oldu. Vücut dışında kullanılan tiplerde bu problemin giderilebilme imkânı varken, implante edilmiş pompanın belli aralıklarla ameliyatla tamir edilmesi hiç de pratik değil. Bu yüzden kalb yerine kullanılabilecek birçok pompa, deneme safhasına bile gelemedi.
Teksas Kalb Enstitüsü doktorlarından Bud Frazier ve Billy Cohn, bilinen pompa mantığından farklı olarak, kanı sürekli devridâim ettirecek bir türbinin asıl bölümü oluşturduğu bir sun'î kalb geliştirdiler. Bu kalbde bir atma veya basınç ile bazı bölümlerin açılıp kapanması gibi bir mekanizma olmaması dolayısıyla zamanla bozulma veya bazı parçaların deformasyonu yok. Vücudun dışında videokaset büyüklüğünde bir batarya, sun'î kalbdeki türbini döndürecek enerjiyi barındırıyor. Bu sun'î kalbin atmaması, kişide bazı psikolojik durumlar ortaya çıkarabilir; zîrâ sözkonusu sun'î kalbde hayatı devam ettirmenin en açık işareti olan kalb atımı yok. Doktorlar bu kalbi önce buzağılarda denediler. En nihayetinde bir hastaya takılan türbin tabanlı sun'î kalb, hastanın beş hafta daha hayatta kalmasına vesile oldu. Doktorlar bu çalışmadan ümitlerini kesmiş değiller. Çalışmanın başarıya ulaşması ve kalb hastaları için bir ümit olması bekleniyor.
Yeni bir araştırma, hava kirliliğinin fazla olduğu yerde bir hafta kalmanın bile kalb krizi riskini artırdığını gösterdi. Bu ek risk, elbette yüksek kan basıncı, sigara içmek, şeker hastalığı gibi klâsik kalb krizi risk faktörlerine göre daha azdır. Ancak günümüzde birçok insanın hava kirliliğine maruz kaldığı ve sanayileşmiş ülkelerde kalb krizinin önde gelen ölüm sebebi olduğu düşünüldüğünde, hava kirliliğinin kalb krizinde ve dolayısıyla halk sağlığında önemli bir faktör olduğu kolayca anlaşılabilir.
Hava kirliliğinin sağlık üzerine zararlı tesirlerinden yıllardan beri şüphelenilmektedir. Ancak bu, hava kirliliğine kısa süreli maruziyetin bile kalb krizi riskini artırmaya kâfi olduğunu ortaya koyan ilk araştırmadır. Bu araştırmada, hava kirliliğine kısa süreli maruziyetle sonradan gelişen kalb krizi arasındaki irtibatı inceleyen 34 çalışmanın neticeleri analiz edilmiştir. Journal of the American Medical Association'da yayımlanan araştırmada, ozon hâriç bütün mühim hava kirleticilerin kalb krizi riskinde artışla birlikte olduğu bulunmuştur. (WebMD Health News 14.02.2012)
Aşırı Beslenme, Yaşlılarda Hafıza Problemi Riskini Artırabilir
Günde 2.100 ila 6.000 kilokalori arasında enerji alan yaşlılarda hafıza problemi gelişme riskinin, beslenmeyle daha az enerji alanlardaki riskin iki katı olduğu bir çalışmada gösterildi. Neticeleri Amerikan Nöroloji Akademisinin New Orleans'da düzenlenen yıllık toplantısında sunulan çalışmaya, yaşları 70 ila 89 arasında olan 1.200'den fazla kişi katıldı. Bir anket vasıtasıyla bu yaşlıların üçte birinin günde 600–1.526, üçte birinin 1.526–2.143, kalan üçte birinin ise 2.143–6.000 kilokalori enerji aldıkları ortaya konuldu. Fazla enerji alan son üçte birlik kısımda, hafızada hafif bozulma daha fazlaydı. Araştırmanın bu neticesi şişmanlığın Alzheimer riskini artırdığı, buna karşılık az miktarda enerji almanın Alzheimer riskini azalttığı bilgisiyle uyuşmaktadır. Uzmanlar kalb için iyi olanın beyin için de iyi olduğunu ve aşırı yemek yenildiğinde şeker hastalığı, inme ve hafıza problemleri gibi istenmeyen neticelerin ortaya çıktığını söylemektedir. (WebMD Health News 12.02.2012)
Atmayan Sun'î Kalb
Kalbimiz, son nefesimize kadar, kontrolümüz dışında çalışır durur. O, tek kelimeyle mükemmel bir mekanik sistemdir. Üzerinde çeşitli noktalarda yoğunlaştırılmış ve âdeta birer elektrik üreticisi gibi çalışan hücre merkezleri, onun devamlı kasılıp gevşemesine, bir pompa gibi kanın vücudumuzda devridâim yapmasına vesile olur. Kalbin belirli noktalarında hücrelerin kimyevî devridâimlerle hiç şaşmadan, hattâ vücudun ihtiyacını da algılayarak ihtiyaç nispetinde kalb atımını sağlayacak ritmik elektrik sinyalleri üretmesi ve kalb kaslarının bu sinyallerle kasılıp gevşemesi mu'cizevî bir hâdisedir. Ancak her kalb, her zaman sağlıklı çalışmayı sürdüremeyebiliyor. Kalbin çalışmasına bağlı hastalıklar, kalbe bazen pil ile desteği gerektirirken bazen de onun değişmesine sebep olabiliyor.
Tıpta hastalıklar sebebiyle çalışmasında problem olan 'kalb'in değiştirilmesi başarıldı. Bugün en büyük problem, nakledilecek kalb bulmakta. Ülkemizde organizasyon problemi, dünyada ise organ bağışının azlığı yüzünden kalb nakilleri olması gerekenin çok gerisinde. Bu sebepten sun'î kalb uygulamaları oldukça önem kazanıyor. Son zamanlarda omzunda çanta gibi bir cihazı kalb olarak taşıyan hastalara dâir haberler basında yer alıyor. Bu, birçok riski beraberinde getirdiği gibi hastanın hayat kalitesini de istenen seviyeye çıkaramıyor. Kişi ölmektense, gürültülü bir kompresörle yaşamayı tercih etmek durumunda kalıyor. Sözkonusu cihazı kullanan ilk hastalardan Barney Clark bu şekilde yaşamaya sadece 112 gün, William Schoreder ise 620 gün dayanabilmiş ve doktorlarına ölmek için müracaat etmiştir. Bugün gelinen noktada sözkonusu gürültü faktörü iyileştirilmiştir; ancak tam olarak istenen şey; vücuda yük getirmeyen, vücutla uyumlu çalışabilecek bir cihazdır. Gerek vücut dışında taşınan pompalarda gerekse implantasyon maksatlı patenti alınıp metal ve plâstik kullanılarak îmal edilen mekanizmaların mekanik aksamında, çalışma süresi, aşılamayan bir problem oldu. Vücut dışında kullanılan tiplerde bu problemin giderilebilme imkânı varken, implante edilmiş pompanın belli aralıklarla ameliyatla tamir edilmesi hiç de pratik değil. Bu yüzden kalb yerine kullanılabilecek birçok pompa, deneme safhasına bile gelemedi.
Teksas Kalb Enstitüsü doktorlarından Bud Frazier ve Billy Cohn, bilinen pompa mantığından farklı olarak, kanı sürekli devridâim ettirecek bir türbinin asıl bölümü oluşturduğu bir sun'î kalb geliştirdiler. Bu kalbde bir atma veya basınç ile bazı bölümlerin açılıp kapanması gibi bir mekanizma olmaması dolayısıyla zamanla bozulma veya bazı parçaların deformasyonu yok. Vücudun dışında videokaset büyüklüğünde bir batarya, sun'î kalbdeki türbini döndürecek enerjiyi barındırıyor. Bu sun'î kalbin atmaması, kişide bazı psikolojik durumlar ortaya çıkarabilir; zîrâ sözkonusu sun'î kalbde hayatı devam ettirmenin en açık işareti olan kalb atımı yok. Doktorlar bu kalbi önce buzağılarda denediler. En nihayetinde bir hastaya takılan türbin tabanlı sun'î kalb, hastanın beş hafta daha hayatta kalmasına vesile oldu. Doktorlar bu çalışmadan ümitlerini kesmiş değiller. Çalışmanın başarıya ulaşması ve kalb hastaları için bir ümit olması bekleniyor.