Rahmetli İsmet İnönü'nun şu sözlerini kanımca her vatansever, ülkesini seven her Türk, demokrasiye inanan herkes aklının bir köşesine yazmalı.
""Bir memlekette namus erbabı, lâakal (en az) namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memleket için kurtuluş yoktur."
Bir başka sevdiğim İsmet İnönü sözü de söyledir: "Eşkıyanın gece ne yapacağı belli olmaz".
Bir de sevdiğim şu güzel ata sözlerimiz:
"Hainler hayıflı olurlar.."
"Cesaret cehaletten gelir..".
"Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste".
Bunların yanına bu yazının başlığını da ekleyin:
"Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner".
Bu sözleri hep aklımızda tutalım ve unutmayalım.
Şimdi gelelim iktidar partisinin, muktedir genel başkanının ATV ve Sabahı satın almaya çalışan Çalık grubuna ilişkin yaptıklarının zamanında basında yansımış biçimlerine. Kısaca basında bu işleri etiksel bulmayan, geleneklere aykırı ve Yüce Divanlık suç diyecek hale gelen muhaliflerin genel görüşü ile izlenimler söyle:
Her türlü etik değerleri, teammülleri ve gelenekleri hiçe sayarak yakınlara çıkar sağlamaya yönelik ve sonuçta kendini tutacak medya yaratmak çabalarına girişmek. Devletin alacağını, gene devletin bankasının kredileri ile ödemek.
Adı dünya mali piyasalarında sık sık dolaşan bir eski petrol, yeni sermaye devletinin yani demokratlıktan nasibi olmamış liderlerinin ayağına takım taklavat tam kadro bilmem kaç kere gidip para bulmaya çalışmak hangi gurur ve devlet itibarının ölçüsüdür?
Gazeteci Ahmet Hakan'in şu zamanında yazdığı şu cümlelerine bir bakınız:
""Medya" denilen belalı alanda...
Tayyip Erdoğan kadar başarılı olamadı...
Hiçbiri olayı, "Tereyağından kıl çekme kıvamı"na getiremedi...
Kamu bankalarından kredi ayarlanması...
Ve bütün bunların gayet normal bir işlem gibi alğılanması...
Hiçbirine ama hıçbirine nasip olmadı...
Uzun lafın kısası:
Şu Tayyip Erdoğan, gerçekten çok ballı adam... "
Ahmet Hakanın bu cümlesinin arkasından şu soruyu sormadan edemiyor insan: "Acaba Tayyip Erdoğan gerçekten çok ballı mı?
Yoksa bu olay, bu açık seçik devlet kaynaklarını yakınlarına çıkar sağlamak için kullanmak, devlet olanaklarını beirli bir grubun çıkarı için seferber etmek, şaibeli ihale suretiyle fütursuzluğun kanıtlanması veya kanunları ve ülkenin geleneklerini, siyasetin etiksel değerlerini sonuna kadar zorlamak mi?
Yoksa bari beni destekleyecek medyamı bir kurayım hele, beni zor yıkarlar, bu medya yolulyla kendimi kurtarırım stratejisi mi?
Yahut da Yüce Divan'a gidecek suçlamaların tek dosyada toplanmasına olanak sağlamak mı?
Yüce Divana gitmek için de oylama gerekir, benim emrimdekiler benim aleyhime oy kullanamazlar, ben ne dersem o olur, değilse onların siyasi hayatları biter diye düşünmek mi?
Yoksa bazılarının siyasi yaşamlarında artık kırılma noktalarına gelinmiş olması mi?
Bütün bunları zaman söyleyecek, zaman gösterecek.
Ama ben hep yukarıda yazdığım ata sözlerimizi, ve rahmetli İsmet Paşa'nın şu sözlerini hatırlarım..
Ve en beğendiğim söz de bu yazının başlığı:
"Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner".
""Bir memlekette namus erbabı, lâakal (en az) namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memleket için kurtuluş yoktur."
Bir başka sevdiğim İsmet İnönü sözü de söyledir: "Eşkıyanın gece ne yapacağı belli olmaz".
Bir de sevdiğim şu güzel ata sözlerimiz:
"Hainler hayıflı olurlar.."
"Cesaret cehaletten gelir..".
"Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste".
Bunların yanına bu yazının başlığını da ekleyin:
"Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner".
Bu sözleri hep aklımızda tutalım ve unutmayalım.
Şimdi gelelim iktidar partisinin, muktedir genel başkanının ATV ve Sabahı satın almaya çalışan Çalık grubuna ilişkin yaptıklarının zamanında basında yansımış biçimlerine. Kısaca basında bu işleri etiksel bulmayan, geleneklere aykırı ve Yüce Divanlık suç diyecek hale gelen muhaliflerin genel görüşü ile izlenimler söyle:
Her türlü etik değerleri, teammülleri ve gelenekleri hiçe sayarak yakınlara çıkar sağlamaya yönelik ve sonuçta kendini tutacak medya yaratmak çabalarına girişmek. Devletin alacağını, gene devletin bankasının kredileri ile ödemek.
Adı dünya mali piyasalarında sık sık dolaşan bir eski petrol, yeni sermaye devletinin yani demokratlıktan nasibi olmamış liderlerinin ayağına takım taklavat tam kadro bilmem kaç kere gidip para bulmaya çalışmak hangi gurur ve devlet itibarının ölçüsüdür?
Gazeteci Ahmet Hakan'in şu zamanında yazdığı şu cümlelerine bir bakınız:
""Medya" denilen belalı alanda...
Tayyip Erdoğan kadar başarılı olamadı...
Hiçbiri olayı, "Tereyağından kıl çekme kıvamı"na getiremedi...
Kamu bankalarından kredi ayarlanması...
Ve bütün bunların gayet normal bir işlem gibi alğılanması...
Hiçbirine ama hıçbirine nasip olmadı...
Uzun lafın kısası:
Şu Tayyip Erdoğan, gerçekten çok ballı adam... "
Ahmet Hakanın bu cümlesinin arkasından şu soruyu sormadan edemiyor insan: "Acaba Tayyip Erdoğan gerçekten çok ballı mı?
Yoksa bu olay, bu açık seçik devlet kaynaklarını yakınlarına çıkar sağlamak için kullanmak, devlet olanaklarını beirli bir grubun çıkarı için seferber etmek, şaibeli ihale suretiyle fütursuzluğun kanıtlanması veya kanunları ve ülkenin geleneklerini, siyasetin etiksel değerlerini sonuna kadar zorlamak mi?
Yoksa bari beni destekleyecek medyamı bir kurayım hele, beni zor yıkarlar, bu medya yolulyla kendimi kurtarırım stratejisi mi?
Yahut da Yüce Divan'a gidecek suçlamaların tek dosyada toplanmasına olanak sağlamak mı?
Yüce Divana gitmek için de oylama gerekir, benim emrimdekiler benim aleyhime oy kullanamazlar, ben ne dersem o olur, değilse onların siyasi hayatları biter diye düşünmek mi?
Yoksa bazılarının siyasi yaşamlarında artık kırılma noktalarına gelinmiş olması mi?
Bütün bunları zaman söyleyecek, zaman gösterecek.
Ama ben hep yukarıda yazdığım ata sözlerimizi, ve rahmetli İsmet Paşa'nın şu sözlerini hatırlarım..
Ve en beğendiğim söz de bu yazının başlığı:
"Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner".