ayhanx21
Forum Üyesi
Dünyaya geldiğinizde yalnızsınızdır... Sonra etrafınızdaki insanları fark edersiniz... Dünya adeta bir insan selidir ve siz burada annenize sarılır onun şefkatiyle hayata tutunursunuz.
Zaman geçer, günler aylar, haftalar ve siz büyümektesinizdir. Ancak sizinle birlikte içinizde bir toplum ve bir de aile büyümektedir. Yaşadığınız ailenin ve toplumun bütün renklerini bir sünger gibi emmekte ve kendinizi oluşturmaya çalışmaktasınızdır. Anne babanızın söz ve hareketleri, yaşadığınız toplumun genel karakteri içinizde bir kimliğe dönüşmekte ve siz artık kendiniz olmaktasınızdır.
Hayatı ve objeleri yavaş yavaş tanımakta ve sürekli soru sormaktasınızdır. Sorular, en büyük öğrenme kılavuzunuzdur, durmaksızın sorarsınız...
O günlerde, çok saf ve duru bir duyguya sahipsinizdir. Sanki beyaz bir kağıt gibi üzerinize düşen her söz, her ışık her yıldız her karanlık bariz bir iz yapmaktadır. Ve aslında bir zaman sonra bütün bunların bileşeninden oluşan bir kimlik oluşturmaktasınızdır.
"Beni ne kadar seviyorsun" diye sorduklarında kollarınızı açar işte bu kadar diye gösterirsiniz, "En sevdiğin şarkı hangisi" diye sorduklarında ise sevdiğim şarkının rengi kırmızı derseniz. Hile yapmayı, yalanı, insanları aldatmayı bilmezsiniz. Hatta hiç beklemedik zamanlarda anne babanın yalanını acımasızca yüzlerine vurursunuz...
Ama zaman sizi değiştirir, çevrenizden işittiğiniz sözler hayatınızı bambaşka yapıverir ve bir gün bakarsınız ki, siz bambaşka biri oluvermişsiniz...
O günlerde her şeye toz pembe bakarken çevrenizdeki insanların bazı uyarılarıyla karşılaşırsınız.
Yapma ayıplarlar.
Bak insanlar ne söyler.
Sakın başkalarının yanında böyle konuşma.
Kan kussan kızılcık şerbeti içtim de.
Yoksulluğunu kimseye bildirme.
Acılarını gizle başkalarının yanında ağlama.
Zaman geçer, günler aylar, haftalar ve siz büyümektesinizdir. Ancak sizinle birlikte içinizde bir toplum ve bir de aile büyümektedir. Yaşadığınız ailenin ve toplumun bütün renklerini bir sünger gibi emmekte ve kendinizi oluşturmaya çalışmaktasınızdır. Anne babanızın söz ve hareketleri, yaşadığınız toplumun genel karakteri içinizde bir kimliğe dönüşmekte ve siz artık kendiniz olmaktasınızdır.
Hayatı ve objeleri yavaş yavaş tanımakta ve sürekli soru sormaktasınızdır. Sorular, en büyük öğrenme kılavuzunuzdur, durmaksızın sorarsınız...
O günlerde, çok saf ve duru bir duyguya sahipsinizdir. Sanki beyaz bir kağıt gibi üzerinize düşen her söz, her ışık her yıldız her karanlık bariz bir iz yapmaktadır. Ve aslında bir zaman sonra bütün bunların bileşeninden oluşan bir kimlik oluşturmaktasınızdır.
"Beni ne kadar seviyorsun" diye sorduklarında kollarınızı açar işte bu kadar diye gösterirsiniz, "En sevdiğin şarkı hangisi" diye sorduklarında ise sevdiğim şarkının rengi kırmızı derseniz. Hile yapmayı, yalanı, insanları aldatmayı bilmezsiniz. Hatta hiç beklemedik zamanlarda anne babanın yalanını acımasızca yüzlerine vurursunuz...
Ama zaman sizi değiştirir, çevrenizden işittiğiniz sözler hayatınızı bambaşka yapıverir ve bir gün bakarsınız ki, siz bambaşka biri oluvermişsiniz...
O günlerde her şeye toz pembe bakarken çevrenizdeki insanların bazı uyarılarıyla karşılaşırsınız.
Yapma ayıplarlar.
Bak insanlar ne söyler.
Sakın başkalarının yanında böyle konuşma.
Kan kussan kızılcık şerbeti içtim de.
Yoksulluğunu kimseye bildirme.
Acılarını gizle başkalarının yanında ağlama.