Fanatik yazarı Cem Dizdar'ın köşe yazısı
İlk devre boyunca hücumda gösterdiği etkiden belki de daha önemlisi Beşiktaş'ın savunma anlayışıydı. Rakibin öne çıktığı anlarda Hadziahmetoviç yönetiminde alanı öylesine parselliyorlardı ki Bakü'ye şut denemek ya da gelişi güzel orta yapma dışında seçenek kalmıyordu. Hal böyle olunca hücumu örgütlemek de kolaylaştı. Salih ile Gedson'un organize ettiği hücumların temel karakteristiği ülkede kabul gören 'Orta yap/şut at' çaresizliğini barındırmıyor değildi. Devre boyunca 17 orta yaptılar ama golleri son seçeneğe kadar pas ısrarı sonucunda buldular! Öyle ki, pas karakterli oyun anları iki gol getirirken aynı düzeni sürdürdükleri zaman dilimlerinde bir iki golün daha atılması işten değildi. Örneğin, birinde Salih'in ara pasında Muleka'nın karşı karşıya da bitiremeyişi, diğerinde Gedson'un rakip savunmaya takılan pas girişiminde zamanlama ve şiddeti ayarlayamayışı belki de takımlarını iki golden etti. İkinci devre biraz skor etkisi biraz Neftçi Bakü değişiklikleri biraz da enerjiyi tasarruflu kullanıp fırsat kollama planı yaptığını düşündüğüm Beşiktaş oyunu rölantiye aldı. Kazanmak yetmez Bakü topu ilk devreye göre biraz daha fazla kullanmaya kalkınca Beşiktaş 60'ların başında önde baskıyla yakaladığı iki fırsattan birini gole çevirerek İstanbul'daki maçı formaliteye döndürdü. Rakibin gücünü abartmadan soğukkanlı bir değerlendirme yapmak gerekirse; Beşiktaş bu tür düşük yoğunluklu maçlarla oyununu olgunlaştırma derslerini başarıyla tamamlıyor. Rakiplerin gücü henüz defansif zaafların görünür hale gelmesine yetmiyor olabilir ama bu mutlaka zaaf gösterileceği anlamına da gelmez. Yine de yedikleri gol ve ardından yaşadıkları konusunda ciddi ciddi düşünüp çalışırlarsa temponun yükseleceği maçlar için bu maçlardan yararlanmış olurlar. Sadece kazanmak yetmez çoğu kez, tıpkı kayıplarda olduğu gibi kazanırken de öğrenebilmek aynı oranda önemlidir. Cem DİZDAR / Fanatik
İlk devre boyunca hücumda gösterdiği etkiden belki de daha önemlisi Beşiktaş'ın savunma anlayışıydı. Rakibin öne çıktığı anlarda Hadziahmetoviç yönetiminde alanı öylesine parselliyorlardı ki Bakü'ye şut denemek ya da gelişi güzel orta yapma dışında seçenek kalmıyordu. Hal böyle olunca hücumu örgütlemek de kolaylaştı. Salih ile Gedson'un organize ettiği hücumların temel karakteristiği ülkede kabul gören 'Orta yap/şut at' çaresizliğini barındırmıyor değildi. Devre boyunca 17 orta yaptılar ama golleri son seçeneğe kadar pas ısrarı sonucunda buldular! Öyle ki, pas karakterli oyun anları iki gol getirirken aynı düzeni sürdürdükleri zaman dilimlerinde bir iki golün daha atılması işten değildi. Örneğin, birinde Salih'in ara pasında Muleka'nın karşı karşıya da bitiremeyişi, diğerinde Gedson'un rakip savunmaya takılan pas girişiminde zamanlama ve şiddeti ayarlayamayışı belki de takımlarını iki golden etti. İkinci devre biraz skor etkisi biraz Neftçi Bakü değişiklikleri biraz da enerjiyi tasarruflu kullanıp fırsat kollama planı yaptığını düşündüğüm Beşiktaş oyunu rölantiye aldı. Kazanmak yetmez Bakü topu ilk devreye göre biraz daha fazla kullanmaya kalkınca Beşiktaş 60'ların başında önde baskıyla yakaladığı iki fırsattan birini gole çevirerek İstanbul'daki maçı formaliteye döndürdü. Rakibin gücünü abartmadan soğukkanlı bir değerlendirme yapmak gerekirse; Beşiktaş bu tür düşük yoğunluklu maçlarla oyununu olgunlaştırma derslerini başarıyla tamamlıyor. Rakiplerin gücü henüz defansif zaafların görünür hale gelmesine yetmiyor olabilir ama bu mutlaka zaaf gösterileceği anlamına da gelmez. Yine de yedikleri gol ve ardından yaşadıkları konusunda ciddi ciddi düşünüp çalışırlarsa temponun yükseleceği maçlar için bu maçlardan yararlanmış olurlar. Sadece kazanmak yetmez çoğu kez, tıpkı kayıplarda olduğu gibi kazanırken de öğrenebilmek aynı oranda önemlidir. Cem DİZDAR / Fanatik