İnsanız nihayetinde
Kağıda elimi süreli oldu epey, durdum. Durdum ve neler olacak diye izledim. Bazen durmak gerekiyor, sadece durmak. Durup kulak vermek olan bitene, izlemek; aynanın gölgeyi izlediği gibi izlemek gerekiyor bazen. Ben de öyle yaptım, dinlenmeye çalıştım elden geldiğince. Her ne kadar mahir olmasam da becermekte dinlenmeye çalıştım. Kalemin belini kavrayışımın daha aydınlık günlerde olmayacağını bilsem de diledim, zerrelerimle diledim. Bazen de yük oluyor hiçliğin kabulü, antik anlatıların tasvirinde vücut bulan bir güce yaslanabilmek isteği beliriveriyor, bazen dilemek lazım bu yüzden, kabulleniş özgürleştirir kimi zaman. İnsanız ya nihayetinde...
Şeyleşiyoruz artık
Nadiren içimi rahatlattığı olsa da bu kabullenişin beni özgürleştirdiği yok. Her nereye baksam, her nereye gitsem, her nerede dursam, her neyi dinlesem algılayabildiğim, duyular kavrayabildiğince sancı. Sancıyoruz, öyle ki pulpası eğelenmiş bir diş gibi yerimizde duruyor, sallanışımızı kanıksamıyoruz dahi. Kanıksayanların akıbetini gördükçe gömülüyoruz bizi cerahatle doyuran köklere, köklerimizi tırnaklıyor ve fakat bırakamıyoruz da, bir huzursuz uykuda yumruk sıkar gibi halimiz. Korkunç bir devinimin altında ufalanıyoruz, ufalandıkça duyarsızlaşıyoruz. Duyarsızlaştıkça şeyleşiyoruz, her gün yeniden inşa olunan, neşemizi, renklerimizi, gülüşlerimizi soğuran; soğurdukça kararan bir devrin kar küresine hapsolduk. Kırıp atmak zaruri.
Kararlı bir seçenek
Bu karanlığı yaka paça götürecek şafağı hep birlikte getirmek zorundayız. Bunu başarabilmek için elimizdeki tek seçenek olan genel seçimlere sekiz aydan az bir süre kaldı. Sandığın bir mayıs günü geleceğine dair fısıltılar iktidar kanadından kulağıma ulaşıyor. Bunu başarabilmek için sekiz aydan az bir süremiz kaldı ve bunun için kimi hususlarda geç kalınacağına dair endişeler taşıdığımı gizlemeyeceğim. Toplum değişimi istiyor, değişim için seçenekleri değerlendirmek istiyor. İstiyor ama bunun için de kararlı bir seçenek, derli toplu bir alternatifin varlığına güven duymak istiyor. Bu da zannediyorum pek tabii anlaşılabilir bir talep. Aileden miras kalan görüşler, sosyal yaşantıda kendimizi etrafında konumlandırdığımız değerler ve ardından da kazanma olasılığına olan güven oy verme davranışlarını etkileyen faktörlerde başı çekiyor.
Çözüm önerileri, acilen
Öyleyse emin, dirayetli bir duruş sergilemek altılı muhalefetin yapması gereken en önemli mesele. Burada altılı masaya mensup partilerin bu duruşu göstermediğini söyleyerek haksızlık yapmayacağım, o masanın şu anda var olmuş olması dahi Türk siyaseti için bir kilometre taşı niteliğinde. Ve üçüncü yol ortaya koyacağını iddia ederek iktidar kanadının suni, kuru ve kutuplaştırıcı söylemlerini muhalefet tabanına sirayet ettiren çeşitli organizasyonların yaptığı gibi zannımca manasız bir dil de kullanmayacağım. Ama söyleyeceğim bir iki laf var, var tabii. Altılı masanın behemehal vahamet içindeki konulara ilişkin ilgili komisyonlar oluşturması, bu komisyonların ilgili soruna ilişkin çözüm önerilerini ivedilikle açıklamaya başlaması gerekiyor.
Ortak ve tutarlı söylem
Toplumda çözüm bekleyen sorunlar pek ala kendisini göstermekte. Ekonomi, sığınmacılar, adalete güven, EYT ve sistem. Sıralama bundan farklı gitmiyor. Öyleyse özellikle bu konularda altı partinin ortak politikalarının acilen basit, anlaşılabilir bir dilde toplumla buluşması gerekiyor. Bunların kamuoyuna aynı 28 Şubat'ta Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metninde olduğu gibi, belli toplantılarla açıklanması gerekiyor. Öte yandan yine fevkalade tez elden ortak bir iletişim masası ya da komisyonu kurulması gerekiyor. Altılı masa, iktidar kanadının aksine özgüllükleri ve özgünlükleri önemseyen bir güç birliği olsa da partilerin birbirlerine zıt giden açıklamaları toplum nezdinde olumlu bir etki yapmıyor. Ortak ve tutarlı bir söylemin kurgusu oldukça önemli; söylem her şey değilse de çok şeydir, bir dilbilimci adayı olarak bilirim bunu.
Ödüm kopuyor
Yazmanın kolay, hayata geçirilmesinin zor olduğunu biliyorum da zor olanı bugün yapamayacaksak, ne zaman yapacağız ? Altılı masa toplumda beliren sorunları önceleyerek, çözüm önerilerini anlaşılabilir olarak topluma sunmalı, ortak ve kararlı bir söylemde buluşmalı; bunu sürdürmeli, bunu sürdürürken de çarşıda, pazarda, kasapta halkla hemhal olarak onları dinlediğini göstermeli. Doğru bir adayla, doğru bir ittifak formülünü de yürürlüğe koyduğumuzda ve bunlar nizami şekilde yapıldığında emin olunuz bu küreyi hep birlikte üstümüzden alır tuz buz ederiz. En zor olanı belki de halen taşınıyor olunan farklı mahalle hassasiyetlerini herkesin bir süreliğine askıya alarak belli hususlarda fedakarlık yaparak ortada kavuşmayı başarması. Bunun zor olduğunun bilincindeyim, anlayışla karşılıyorum fakat artık masanın oluşmasının üzerinden neredeyse dokuz ay geçmesiyle birlikte bu teferruatların aşılması gerektiğini kararlılıkla ifade ediyorum.
Aksi takdirde birbirimizi bir daha hiç affedemeyebiliriz, bir daha hiç barışamayabiliriz, bir daha hiç kucaklaşamayabiliriz, bir daha hiç bir olma haline varamayabiliriz.
Donarak sünmez belki ama bir daha ısınmayabilir kemiklerimiz, gülemeyebiliriz.
Gülsek de sıcak olmayabilir ki !
Sıcak gülenleri tanırsınız, bilirsiniz; herkes bilir sıcak gülenleri.
Anadolu'yu bilen bilir sıcak gülenleri.
Bizi bilen bilir sıcak gülenleri.
Biz, bizim toprak, bizimkiler, bizim mahalle, bizim semt, bizim memleket sıcak gülerdi.
Sıcak gülerdik biz. Becerirdik.
Kaşlarımız kaydırak, oynaşır kedilerle serçeler...
Balkon bebekleri gözlerimizin, rüzgar ferah eser...
Sıcak gülerdik biz. Becerirdik.
Sıcak gülememekten korkuyorum.
Ödüm kopuyor...
Bir daha sıcak gülememekten, kar küresinde...
Kağıda elimi süreli oldu epey, durdum. Durdum ve neler olacak diye izledim. Bazen durmak gerekiyor, sadece durmak. Durup kulak vermek olan bitene, izlemek; aynanın gölgeyi izlediği gibi izlemek gerekiyor bazen. Ben de öyle yaptım, dinlenmeye çalıştım elden geldiğince. Her ne kadar mahir olmasam da becermekte dinlenmeye çalıştım. Kalemin belini kavrayışımın daha aydınlık günlerde olmayacağını bilsem de diledim, zerrelerimle diledim. Bazen de yük oluyor hiçliğin kabulü, antik anlatıların tasvirinde vücut bulan bir güce yaslanabilmek isteği beliriveriyor, bazen dilemek lazım bu yüzden, kabulleniş özgürleştirir kimi zaman. İnsanız ya nihayetinde...
Şeyleşiyoruz artık
Nadiren içimi rahatlattığı olsa da bu kabullenişin beni özgürleştirdiği yok. Her nereye baksam, her nereye gitsem, her nerede dursam, her neyi dinlesem algılayabildiğim, duyular kavrayabildiğince sancı. Sancıyoruz, öyle ki pulpası eğelenmiş bir diş gibi yerimizde duruyor, sallanışımızı kanıksamıyoruz dahi. Kanıksayanların akıbetini gördükçe gömülüyoruz bizi cerahatle doyuran köklere, köklerimizi tırnaklıyor ve fakat bırakamıyoruz da, bir huzursuz uykuda yumruk sıkar gibi halimiz. Korkunç bir devinimin altında ufalanıyoruz, ufalandıkça duyarsızlaşıyoruz. Duyarsızlaştıkça şeyleşiyoruz, her gün yeniden inşa olunan, neşemizi, renklerimizi, gülüşlerimizi soğuran; soğurdukça kararan bir devrin kar küresine hapsolduk. Kırıp atmak zaruri.
Kararlı bir seçenek
Bu karanlığı yaka paça götürecek şafağı hep birlikte getirmek zorundayız. Bunu başarabilmek için elimizdeki tek seçenek olan genel seçimlere sekiz aydan az bir süre kaldı. Sandığın bir mayıs günü geleceğine dair fısıltılar iktidar kanadından kulağıma ulaşıyor. Bunu başarabilmek için sekiz aydan az bir süremiz kaldı ve bunun için kimi hususlarda geç kalınacağına dair endişeler taşıdığımı gizlemeyeceğim. Toplum değişimi istiyor, değişim için seçenekleri değerlendirmek istiyor. İstiyor ama bunun için de kararlı bir seçenek, derli toplu bir alternatifin varlığına güven duymak istiyor. Bu da zannediyorum pek tabii anlaşılabilir bir talep. Aileden miras kalan görüşler, sosyal yaşantıda kendimizi etrafında konumlandırdığımız değerler ve ardından da kazanma olasılığına olan güven oy verme davranışlarını etkileyen faktörlerde başı çekiyor.
Çözüm önerileri, acilen
Öyleyse emin, dirayetli bir duruş sergilemek altılı muhalefetin yapması gereken en önemli mesele. Burada altılı masaya mensup partilerin bu duruşu göstermediğini söyleyerek haksızlık yapmayacağım, o masanın şu anda var olmuş olması dahi Türk siyaseti için bir kilometre taşı niteliğinde. Ve üçüncü yol ortaya koyacağını iddia ederek iktidar kanadının suni, kuru ve kutuplaştırıcı söylemlerini muhalefet tabanına sirayet ettiren çeşitli organizasyonların yaptığı gibi zannımca manasız bir dil de kullanmayacağım. Ama söyleyeceğim bir iki laf var, var tabii. Altılı masanın behemehal vahamet içindeki konulara ilişkin ilgili komisyonlar oluşturması, bu komisyonların ilgili soruna ilişkin çözüm önerilerini ivedilikle açıklamaya başlaması gerekiyor.
Ortak ve tutarlı söylem
Toplumda çözüm bekleyen sorunlar pek ala kendisini göstermekte. Ekonomi, sığınmacılar, adalete güven, EYT ve sistem. Sıralama bundan farklı gitmiyor. Öyleyse özellikle bu konularda altı partinin ortak politikalarının acilen basit, anlaşılabilir bir dilde toplumla buluşması gerekiyor. Bunların kamuoyuna aynı 28 Şubat'ta Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metninde olduğu gibi, belli toplantılarla açıklanması gerekiyor. Öte yandan yine fevkalade tez elden ortak bir iletişim masası ya da komisyonu kurulması gerekiyor. Altılı masa, iktidar kanadının aksine özgüllükleri ve özgünlükleri önemseyen bir güç birliği olsa da partilerin birbirlerine zıt giden açıklamaları toplum nezdinde olumlu bir etki yapmıyor. Ortak ve tutarlı bir söylemin kurgusu oldukça önemli; söylem her şey değilse de çok şeydir, bir dilbilimci adayı olarak bilirim bunu.
Ödüm kopuyor
Yazmanın kolay, hayata geçirilmesinin zor olduğunu biliyorum da zor olanı bugün yapamayacaksak, ne zaman yapacağız ? Altılı masa toplumda beliren sorunları önceleyerek, çözüm önerilerini anlaşılabilir olarak topluma sunmalı, ortak ve kararlı bir söylemde buluşmalı; bunu sürdürmeli, bunu sürdürürken de çarşıda, pazarda, kasapta halkla hemhal olarak onları dinlediğini göstermeli. Doğru bir adayla, doğru bir ittifak formülünü de yürürlüğe koyduğumuzda ve bunlar nizami şekilde yapıldığında emin olunuz bu küreyi hep birlikte üstümüzden alır tuz buz ederiz. En zor olanı belki de halen taşınıyor olunan farklı mahalle hassasiyetlerini herkesin bir süreliğine askıya alarak belli hususlarda fedakarlık yaparak ortada kavuşmayı başarması. Bunun zor olduğunun bilincindeyim, anlayışla karşılıyorum fakat artık masanın oluşmasının üzerinden neredeyse dokuz ay geçmesiyle birlikte bu teferruatların aşılması gerektiğini kararlılıkla ifade ediyorum.
Aksi takdirde birbirimizi bir daha hiç affedemeyebiliriz, bir daha hiç barışamayabiliriz, bir daha hiç kucaklaşamayabiliriz, bir daha hiç bir olma haline varamayabiliriz.
Donarak sünmez belki ama bir daha ısınmayabilir kemiklerimiz, gülemeyebiliriz.
Gülsek de sıcak olmayabilir ki !
Sıcak gülenleri tanırsınız, bilirsiniz; herkes bilir sıcak gülenleri.
Anadolu'yu bilen bilir sıcak gülenleri.
Bizi bilen bilir sıcak gülenleri.
Biz, bizim toprak, bizimkiler, bizim mahalle, bizim semt, bizim memleket sıcak gülerdi.
Sıcak gülerdik biz. Becerirdik.
Kaşlarımız kaydırak, oynaşır kedilerle serçeler...
Balkon bebekleri gözlerimizin, rüzgar ferah eser...
Sıcak gülerdik biz. Becerirdik.
Sıcak gülememekten korkuyorum.
Ödüm kopuyor...
Bir daha sıcak gülememekten, kar küresinde...