İki gün önce gündeme bomba gibi bir haber düştü. Başlık şöyle: Güvenlik Gerekçesiyle Konsolosluğunu Kapatan ABD'den Tartışma Yaratan Hamle.
Birlikte okuyalım: "ABD'nin Türkiye için olası terör saldırısı uyarısı yaptığı günlerde ABD savaş gemisi USS Nitze dün İstanbul'a gelerek Dolmabahçe açıklarında demirledi. Geminin teamüllerden çok daha büyük bir (ABD) bayrak çekmesi dikkat çekti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise dün yaptığı konuşmada ABD'nin açıklamalarını hedef aldı. Soylu, 'Amerikan Büyükelçisi'ne buradan söylüyorum. Hangi gazetecilere yazı yazdırdığını biliyorum. Pis ellerini Türkiye'nin üzerinden çek. Çok net söylüyorum,'dedi."
Haberin bundan sonrası şöyle:"Gemiye dev bir ABD bayrağı ile küçük bir Türk bayrağı çekildi. 155 metrelik güvertede silahlı askerler görüldü. Soylu'nun hedefindeki ABD Büyükelçisi Jeffrey L. Flake ve ABD İstanbul Başkonsolosu Julie A. Eadeh ise gemiyi sabah saatlerinde ziyaret etti."
Allah Allah, bu da nereden çıktı şimdi, diye düşündüm. İçişleri Bakanı Soylu'nun sözlerini okuyunca da 1960'lı ve 1970'li yıllarda bizim son derece "yerli ve milli solcu" gençlerimizin attıkları "Hoşt Amerika, Pışt Amerika" sloganı aklıma geldi. Sol ve milli sözcükleri oksimoron ama olsun. Ne de olsa yerli ve milliyiz ya.
USS Nitze'nin Dolmabahçe açıklarındaki fotoğrafına dikkatle bakınca bordasında işaret ya da numara olmaması dikkatimi çekti. Denizcilik bilgisiyle ünlü olan Büyükelçi Süha Umar'a USS Nitze'ye çekilen dev ABD bayrağının ve geminin bordasında bir işaret ya da numara bulunmamasının ne anlama geldiğini sordum. Umar şöyle izah etti:
"Savaş gemilerinin bayrakları katı kurallara bağlıdır. Ebat, nereye nasıl toka (çekmek) ve arya (indirmek) edilecekleri, bu sırada neler yapılacağı konusunda kesinlikle uyulan uluslararası yerleşik kurallar vardır.
"Ayrıca savaş gemileri bordalarında aidiyetlerini ve tiplerini gösteren işaretler (numara vs) taşırlar. Numarasız savaş gemisinin korsan gemisinden farkı yoktur. ABD gemisi bu kuralların hiç birine uymuyor. Güvertedeki silahların başında asker bulunması, silahların doğrultusu da ayrı sorun (toplar İstanbul'a dönmüş vaziyette). Nereden bakarsanız bakın en azından terbiyesizlik, saygısızlık, hatta küstahlık."
Umar'la konuyu tartışırken bana emekli büyükelçi Pulat Tacar'ın son çıkan kitabından söz etti. Kitabın ismi "Mutasarrıf Musa Kazım ve Maliye Meclisi Üyesi Bala Ahmet Nesip". Kitabın bir bölümünde 1890'lı yıllarda İzmit Sancağı'nda Fransa'yla yaşanan bir olay anlatılıyor. Olay bugün ABD'yle yaşadığımız USS Nitze meselesiyla neredeyse tıpatıp uyuşuyor. Anlatayım:
Osmanlı'nın artık son dönemi. Padişah Abdülhamit. 1880'li yılların sonunda bir grup misyoner Fransız papaz ve rahip İzmit Sancağı'na gelir. Burada kilise ve okul açmak için araştırma yapmaya başlarlar. İzmit'in Mutasarrıfı da (Tanzimat döneminden sonra Sancak Yöneticisi) Selim Sırrı isimi namuslu ve dediğim dedik bir Osmanlı paşasıdır. Assomption tarikatına mensup bu papaz ve rahipler kaçak kilise ve okul inşaatına başlarlar. Anlaşıldığı kadarıyla bu papaz ve rahipler yöredeki gençleri de kendi tarikatlarına çekmek için çalışmalar yapmaktadırlar. 1893'te bu kaçak kilise ve okul binası yangında yanar. Assomptioniste rahipler binaların kundaklandığını iddia ederler.
Yöre halkı bu misyonerlerin faaliyetlerinden şikayetçidir. Mutasarrıflığa ihbarda bulunurlar. Binaların kaçak olduğu tespit edilir ve yıkılır. Göndere çekilmiş Fransız bayrağı da indirilince olay diplomatik bir skandala dönüşür.
Fransız Sefiri Cambon Mutasarrıf Selim Sırrı Paşa'nın görevden alınmasını talep eder. Cambon bununla kalmaz; Fransız Sefareti'ne ait Petrel gemisinin içinde Fransız askerleri de bulundurularak İzmit'e gönderileceğini Bab-ı Ali'ye bildirir.
Cambon'un isteği üzerine Mutasarrıf Selim Sırrı Paşa azledilir. Şubat 1895'te Fransız Petrel gemisi İzmit limanına yanaşır. Toplarını şehre doğrultur. Ön safta Dev bir Fransız bayrağı taşıyan Fransız askeri mangası tüfeklerini kuşanarak şehirde gösteri yapar. Petrel gemisinde Fransız Sefiri Cambon'un oğlu ve Assomptioniste papaz ve rahipler de vardır.
Olaylar birbirine ne kadar benziyor değil mi? Yerli ve milli olmak böyle bir şey anlaşılan
Birlikte okuyalım: "ABD'nin Türkiye için olası terör saldırısı uyarısı yaptığı günlerde ABD savaş gemisi USS Nitze dün İstanbul'a gelerek Dolmabahçe açıklarında demirledi. Geminin teamüllerden çok daha büyük bir (ABD) bayrak çekmesi dikkat çekti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise dün yaptığı konuşmada ABD'nin açıklamalarını hedef aldı. Soylu, 'Amerikan Büyükelçisi'ne buradan söylüyorum. Hangi gazetecilere yazı yazdırdığını biliyorum. Pis ellerini Türkiye'nin üzerinden çek. Çok net söylüyorum,'dedi."
Haberin bundan sonrası şöyle:"Gemiye dev bir ABD bayrağı ile küçük bir Türk bayrağı çekildi. 155 metrelik güvertede silahlı askerler görüldü. Soylu'nun hedefindeki ABD Büyükelçisi Jeffrey L. Flake ve ABD İstanbul Başkonsolosu Julie A. Eadeh ise gemiyi sabah saatlerinde ziyaret etti."
Allah Allah, bu da nereden çıktı şimdi, diye düşündüm. İçişleri Bakanı Soylu'nun sözlerini okuyunca da 1960'lı ve 1970'li yıllarda bizim son derece "yerli ve milli solcu" gençlerimizin attıkları "Hoşt Amerika, Pışt Amerika" sloganı aklıma geldi. Sol ve milli sözcükleri oksimoron ama olsun. Ne de olsa yerli ve milliyiz ya.
USS Nitze'nin Dolmabahçe açıklarındaki fotoğrafına dikkatle bakınca bordasında işaret ya da numara olmaması dikkatimi çekti. Denizcilik bilgisiyle ünlü olan Büyükelçi Süha Umar'a USS Nitze'ye çekilen dev ABD bayrağının ve geminin bordasında bir işaret ya da numara bulunmamasının ne anlama geldiğini sordum. Umar şöyle izah etti:
"Savaş gemilerinin bayrakları katı kurallara bağlıdır. Ebat, nereye nasıl toka (çekmek) ve arya (indirmek) edilecekleri, bu sırada neler yapılacağı konusunda kesinlikle uyulan uluslararası yerleşik kurallar vardır.
"Ayrıca savaş gemileri bordalarında aidiyetlerini ve tiplerini gösteren işaretler (numara vs) taşırlar. Numarasız savaş gemisinin korsan gemisinden farkı yoktur. ABD gemisi bu kuralların hiç birine uymuyor. Güvertedeki silahların başında asker bulunması, silahların doğrultusu da ayrı sorun (toplar İstanbul'a dönmüş vaziyette). Nereden bakarsanız bakın en azından terbiyesizlik, saygısızlık, hatta küstahlık."
Umar'la konuyu tartışırken bana emekli büyükelçi Pulat Tacar'ın son çıkan kitabından söz etti. Kitabın ismi "Mutasarrıf Musa Kazım ve Maliye Meclisi Üyesi Bala Ahmet Nesip". Kitabın bir bölümünde 1890'lı yıllarda İzmit Sancağı'nda Fransa'yla yaşanan bir olay anlatılıyor. Olay bugün ABD'yle yaşadığımız USS Nitze meselesiyla neredeyse tıpatıp uyuşuyor. Anlatayım:
Osmanlı'nın artık son dönemi. Padişah Abdülhamit. 1880'li yılların sonunda bir grup misyoner Fransız papaz ve rahip İzmit Sancağı'na gelir. Burada kilise ve okul açmak için araştırma yapmaya başlarlar. İzmit'in Mutasarrıfı da (Tanzimat döneminden sonra Sancak Yöneticisi) Selim Sırrı isimi namuslu ve dediğim dedik bir Osmanlı paşasıdır. Assomption tarikatına mensup bu papaz ve rahipler kaçak kilise ve okul inşaatına başlarlar. Anlaşıldığı kadarıyla bu papaz ve rahipler yöredeki gençleri de kendi tarikatlarına çekmek için çalışmalar yapmaktadırlar. 1893'te bu kaçak kilise ve okul binası yangında yanar. Assomptioniste rahipler binaların kundaklandığını iddia ederler.
Yöre halkı bu misyonerlerin faaliyetlerinden şikayetçidir. Mutasarrıflığa ihbarda bulunurlar. Binaların kaçak olduğu tespit edilir ve yıkılır. Göndere çekilmiş Fransız bayrağı da indirilince olay diplomatik bir skandala dönüşür.
Fransız Sefiri Cambon Mutasarrıf Selim Sırrı Paşa'nın görevden alınmasını talep eder. Cambon bununla kalmaz; Fransız Sefareti'ne ait Petrel gemisinin içinde Fransız askerleri de bulundurularak İzmit'e gönderileceğini Bab-ı Ali'ye bildirir.
Cambon'un isteği üzerine Mutasarrıf Selim Sırrı Paşa azledilir. Şubat 1895'te Fransız Petrel gemisi İzmit limanına yanaşır. Toplarını şehre doğrultur. Ön safta Dev bir Fransız bayrağı taşıyan Fransız askeri mangası tüfeklerini kuşanarak şehirde gösteri yapar. Petrel gemisinde Fransız Sefiri Cambon'un oğlu ve Assomptioniste papaz ve rahipler de vardır.
Olaylar birbirine ne kadar benziyor değil mi? Yerli ve milli olmak böyle bir şey anlaşılan