İyi Parti lideri Meral Akşener'in, 2-6 Mart tarihleri arasında attığı her adım, siyaset tarihine geçecektir. Bu adımlar, bir siyasi liderin bazen, haydi "tam tersini amaçlayıp" demeyelim de "istemeden" neleri başarabileceğini gösteren çarpıcı bir örnektir.
Akşener 6'lı masayı en olmadık zamanda ve biçimde devirerek, Millet İttifakı'nı, içinde İyi Parti olsun olmasın, güçlendirmiştir.
Meral Hanım, bu adımı ile Kılıçdaroğlu'nun gücüne güç katmıştır. Kemal beyin, gelişmeler karşısındaki akılcı, uzlaşmacı, kapıyı kapatmayan sabırlı davranışı, onun devlet adamlığı imajına ayrıca katkıda bulunmuştur.
Geçmişleri nedeniyle Millet İttifakı için sorun yaratabileceği düşünülen, 1970'li yılların sonunda Avrupa Konseyi'nden tanıdığım Temel Karamollaoğlu; bir süre bakanlarım olan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan ile geçmişinden kuşku duyulamayacak kadar siyasette yeni ve hiç tanımadığım Gültekin Uysal, bu süreçte gerçek birer devlet adamı davranışı sergilemişler ve ilerisi için umut vermişlerdir.
Akşener, İmamoğlu ve Yavaş'ın, son ana kadar zaman zaman kuşku uyandıran bazı sözlerine karşın, son aşamada cumhurbaşkanlığı adaylığını reddedip, Kılıçdaroğu'nun yanında yer alacaklarını açıklamalarına yol açarak, CHP'nin masadaki ağırlığını artırmış, CHP'nin bütünlüğünü perçinlemiştir.
Meral hanımın attığı adım, Millet İttifakı'nın, özellikle sol cenaha doğru ve nihayet HDP yönünde genişleme gereğinin önündeki en büyük engeli (İyi Parti) kaldırmadıysa bile çok zayıflatmıştır. Meral hanımın 7 Mart gecesi bir televizyon kanalında İttifak'ın HDP ile olası bir ilişkisi konusunda dile getirdiği tutum, kendi içinde çelişkilidir ve uygulanabilir değildir.
Akşener, 6'lı masayı devirerek Millet İttifakı'nın zayıf halkasının, dikkat edilmesi gereken aktörlerinin, İyi Parti, kendisi ve bir ölçüde de Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları olduğunu herkesin adeta gözüne sokmuştur. Bu, seçimden sonra da tedbirli olmayı kolaylaştıracağı için iyi bir gelişmedir.
Kendi yarattığı bunalımın başından beri dayatmadan şikâyet eden Meral hanımın son ana kadar dayattığı, İmamoğlu ve Yavaş'ın, "icracı, yetkili" Cumhurbaşkanı Yardımcıları olmaları talebi, kanımca bulunabilecek en iyi formülle zamana, daha da önemlisi, Kılıçdaroğlu'nun mutlak takdirine bırakılarak, büyük ölçüde zararsız hale getirilmiştir.
Millet İttifakı'nı oluşturan partilerin başkanlarının Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmaları ve seçimlerden sonra parlamenter sisteme geçilinceye kadar ülkenin nasıl bir uzlaşı anlayışı ile yönetileceğini gösteren tutum belgesi doğru bir yaklaşımın çerçevesini çizmektedir.
Kılıçdaroğlu'nun, 6 Mart CHP Grup toplantısında Akşener için ettiği sözler, onun devlet adamlığı hanesine artı puan olarak yazılmıştır. Kazananların rahatlığı içinde böyle konuşabilen Kemal beye bu fırsatı Meral hanım vermiştir.
Meral hanım bu adımı ile İyi Parti'nin oyunun önemli bir bölümünün herhangi bir nedenle CHP'ye gitmeyen hatta CHP'den gelen seçmenden hatta İyi Parti yöneticilerinden geldiğini önce kendisine, sonra herkese göstermiştir. İyi Parti'den istifa eden, yönetici sınıfındaki birçok kişinin, istifa gerekçesi olarak, CHP'ye saygısını göstermesi, bunun en çarpıcı kanıtıdır.
Kısacası Meral Akşener, 6'lı masayı bu zamanlama ile ve bu şekilde devirmekle başta kendisi olmak üzere, taşların yerine oturması sürecine önemli bir katıda bulunmuştur. Bununla da kalmamış, Millet İttifakı'nın adayı Kılıçdaroğlu'nun çok daha büyük bir coşku ile karşılanmasını sağlamıştır.
Bu tablo, 3 Martta yazılan, ancak 6 Martta bu köşede çıkan yazımda dile getirdiğim, "her işte bir hayır vardır" veya "her şerden bir hayır doğar" ve bu gibi tutumları ile "Meral Akşener Türkiye'ye tanrının bir lutfudur" düşüncelerimi doğrulamaktadır.
Akşener, istemeden de olsa büyük bir başarıya imza atmıştır. Onun bu başarısı, belki de Türkiye'nin bugünkü yönetimden çok daha kolay ve hızlı biçimde kurtulmasına yardımcı olacaktır. Bununla da kalmayacak belki 1980'li yıllardan beri ülkeye ağır maliyeti olan ayrılıkçı ırkçı bir hareketi de siyaset içinde ortadan kaldırmanın önünü açacaktır. Öncelikle İyi Parti'nin ve Akşener'in, Türkiye'nin kurtuluşu olabilecek bu beklenmedik başarının değerini bilmeleri, Millet İttifakı'nı sıkıntıya sokacak yeni maceralara atılmamaları önem taşımaktadır.
Artık 2-6 Mart arasında yaşanan ve geçmişte kalan olayları unutmadan ancak geride bırakarak, geleceğe odaklanmakta yarar vardır. Türkiye uygar, çağdaş, laik bir soysal hukuk devleti olmak ve hiç değilse 2002 öncesi iç ve dış gücüne tekrar kavuşmak istiyorsa bu şarttır. Unutmayalım ki, seçimden sonra devletin yönetimini devralacak olan ekibin önünde, son 20 yılda her yönüyle çökertilmiş, borç batağına sokulmuş, dışta da itibarını yitirmiş bir ülke vardır. Bu durum en küçük bir hatayı bile çok tehlikeli kılmaktadır.
Akşener 6'lı masayı en olmadık zamanda ve biçimde devirerek, Millet İttifakı'nı, içinde İyi Parti olsun olmasın, güçlendirmiştir.
Meral Hanım, bu adımı ile Kılıçdaroğlu'nun gücüne güç katmıştır. Kemal beyin, gelişmeler karşısındaki akılcı, uzlaşmacı, kapıyı kapatmayan sabırlı davranışı, onun devlet adamlığı imajına ayrıca katkıda bulunmuştur.
Geçmişleri nedeniyle Millet İttifakı için sorun yaratabileceği düşünülen, 1970'li yılların sonunda Avrupa Konseyi'nden tanıdığım Temel Karamollaoğlu; bir süre bakanlarım olan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan ile geçmişinden kuşku duyulamayacak kadar siyasette yeni ve hiç tanımadığım Gültekin Uysal, bu süreçte gerçek birer devlet adamı davranışı sergilemişler ve ilerisi için umut vermişlerdir.
Akşener, İmamoğlu ve Yavaş'ın, son ana kadar zaman zaman kuşku uyandıran bazı sözlerine karşın, son aşamada cumhurbaşkanlığı adaylığını reddedip, Kılıçdaroğu'nun yanında yer alacaklarını açıklamalarına yol açarak, CHP'nin masadaki ağırlığını artırmış, CHP'nin bütünlüğünü perçinlemiştir.
Meral hanımın attığı adım, Millet İttifakı'nın, özellikle sol cenaha doğru ve nihayet HDP yönünde genişleme gereğinin önündeki en büyük engeli (İyi Parti) kaldırmadıysa bile çok zayıflatmıştır. Meral hanımın 7 Mart gecesi bir televizyon kanalında İttifak'ın HDP ile olası bir ilişkisi konusunda dile getirdiği tutum, kendi içinde çelişkilidir ve uygulanabilir değildir.
Akşener, 6'lı masayı devirerek Millet İttifakı'nın zayıf halkasının, dikkat edilmesi gereken aktörlerinin, İyi Parti, kendisi ve bir ölçüde de Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları olduğunu herkesin adeta gözüne sokmuştur. Bu, seçimden sonra da tedbirli olmayı kolaylaştıracağı için iyi bir gelişmedir.
Kendi yarattığı bunalımın başından beri dayatmadan şikâyet eden Meral hanımın son ana kadar dayattığı, İmamoğlu ve Yavaş'ın, "icracı, yetkili" Cumhurbaşkanı Yardımcıları olmaları talebi, kanımca bulunabilecek en iyi formülle zamana, daha da önemlisi, Kılıçdaroğlu'nun mutlak takdirine bırakılarak, büyük ölçüde zararsız hale getirilmiştir.
Millet İttifakı'nı oluşturan partilerin başkanlarının Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmaları ve seçimlerden sonra parlamenter sisteme geçilinceye kadar ülkenin nasıl bir uzlaşı anlayışı ile yönetileceğini gösteren tutum belgesi doğru bir yaklaşımın çerçevesini çizmektedir.
Kılıçdaroğlu'nun, 6 Mart CHP Grup toplantısında Akşener için ettiği sözler, onun devlet adamlığı hanesine artı puan olarak yazılmıştır. Kazananların rahatlığı içinde böyle konuşabilen Kemal beye bu fırsatı Meral hanım vermiştir.
Meral hanım bu adımı ile İyi Parti'nin oyunun önemli bir bölümünün herhangi bir nedenle CHP'ye gitmeyen hatta CHP'den gelen seçmenden hatta İyi Parti yöneticilerinden geldiğini önce kendisine, sonra herkese göstermiştir. İyi Parti'den istifa eden, yönetici sınıfındaki birçok kişinin, istifa gerekçesi olarak, CHP'ye saygısını göstermesi, bunun en çarpıcı kanıtıdır.
Kısacası Meral Akşener, 6'lı masayı bu zamanlama ile ve bu şekilde devirmekle başta kendisi olmak üzere, taşların yerine oturması sürecine önemli bir katıda bulunmuştur. Bununla da kalmamış, Millet İttifakı'nın adayı Kılıçdaroğlu'nun çok daha büyük bir coşku ile karşılanmasını sağlamıştır.
Bu tablo, 3 Martta yazılan, ancak 6 Martta bu köşede çıkan yazımda dile getirdiğim, "her işte bir hayır vardır" veya "her şerden bir hayır doğar" ve bu gibi tutumları ile "Meral Akşener Türkiye'ye tanrının bir lutfudur" düşüncelerimi doğrulamaktadır.
Akşener, istemeden de olsa büyük bir başarıya imza atmıştır. Onun bu başarısı, belki de Türkiye'nin bugünkü yönetimden çok daha kolay ve hızlı biçimde kurtulmasına yardımcı olacaktır. Bununla da kalmayacak belki 1980'li yıllardan beri ülkeye ağır maliyeti olan ayrılıkçı ırkçı bir hareketi de siyaset içinde ortadan kaldırmanın önünü açacaktır. Öncelikle İyi Parti'nin ve Akşener'in, Türkiye'nin kurtuluşu olabilecek bu beklenmedik başarının değerini bilmeleri, Millet İttifakı'nı sıkıntıya sokacak yeni maceralara atılmamaları önem taşımaktadır.
Artık 2-6 Mart arasında yaşanan ve geçmişte kalan olayları unutmadan ancak geride bırakarak, geleceğe odaklanmakta yarar vardır. Türkiye uygar, çağdaş, laik bir soysal hukuk devleti olmak ve hiç değilse 2002 öncesi iç ve dış gücüne tekrar kavuşmak istiyorsa bu şarttır. Unutmayalım ki, seçimden sonra devletin yönetimini devralacak olan ekibin önünde, son 20 yılda her yönüyle çökertilmiş, borç batağına sokulmuş, dışta da itibarını yitirmiş bir ülke vardır. Bu durum en küçük bir hatayı bile çok tehlikeli kılmaktadır.