Hadi ben de biraz İstanbul seçimlerinden bahsedeyim. Başka yerde seçim yok mu diye ekranlarda hep İstanbul’un konuşulmasına itiraz edenlerden biri de ben olsam da yenilgiyi şu an kabul ediyor ve İstanbul’u alan, Türkiye’yi de alır vecizesine uygun davranmaya zorunlu hissediyorum kendimi diyelim.
Aslında geçen sefer öyle olmadı tamam ama, İstanbul’u İmamoğlu almıştı, Türkiye’yi Kılıçdaroğlu kaybetti kimilerine göre. Vecize de sistemin değişmiş olmasına feda edilmiş oldu bu şekilde ama yine de durum Erdoğan’la İmamoğlu arasında bir çekişme şeklinde algılatılmaya çalışılıyor. Bakalım sonuçlarından kimler kazançlı çıkacak.
Seçime sayılı günler kala, en çok konuşulan konulardan birisi de mal beyanları oldu biliyorsunuz. Özellikle Cumhur ittifakının Ankara adayı Turgut Altınok’un serveti oldukça dikkat çekti. İmamoğlu’nun hatırı sayılır serveti dahi bu anlamda ancak ikinci sıraya yerleşebildi.
Cumhur ittifakının İBB adayı Murat Kurum’un üst düzey bürokrat görüntüsü veren mal varlığı ise sıralamalarda çok da dikkat çeken bir yer işgal edemedi tabi ama, bahsi geçen mal varlığında sadece 200bin TL olması benim dikkatimi çekti açıkçası. Çünkü anlaşılan Sayın Kurum bile TL’ye olan inancı ile ilgili, daha önce üyesi olduğu Cumhurbaşkanlığı hükümeti ve özellikle de Mehmet Şimşek’le aynı fikirde değil gibi. Çünkü mal varlığında sadece 200 bin TL beyan eden Kurum, nakit sepetinde 55bin dolar ve 40 bin Euro beyan etmiş durumda. Kurum’un geri kalan bölümlerde dikkat çekmeyen mal varlığını bir üst düzey bürokrat varlığı olarak kabul edersek, Türkiye’de şu anda 3-5 kuruş parası olan vatandaşın ekonomik davranış biçimini buradan görmek mümkün.
Neticede bir iktidarın söylediklerine önce kendi üyelerinin inanmış olması beklenir zira. Tamam hala İstanbul seçimlerine girmedim kabul ediyorum ama şimdi giriyorum söz veriyorum.
Türkiye’de son 4 gündür bu seçimleri gölgede bırakmış tek gündem var zaten, Trabzonspor- Fenerbahçe maçı, işte o maçın ardından yaşananlar ve sonrasındaki demeçler ülke gündeminin merkezine oturdu. Ama dün Trabzonspor yöneticilerinin ardından Cumhur ittifakının Trabzonspor Belediye Başkan adayı Ahmet Metin Genç tarafından yapılan açıklamalar konuyu yeniden İstanbul seçimlerine taşıdı.
Ahmet Metin Genç tarafından yapılan açıklamaları dinlerken ben kendisinin, Trabzonlu ve CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açık destek verdiği hissine kapıldım nedense. Evet Sayın İmamoğlu Trabzonlu olsa da seçimlere gireceği yer Trabzon değil. Sayın Genç kendi seçim çevresi açısından mantıklı bir propaganda yöntemi olarak görmüş olabilir açıklamalarını ama, İstanbul’da Sayın Kurum’a oy verme ihtimali olan hem Fenerbahçe hem de Beşiktaş seçmenlerini oldukça rahatsız etmiş de olabilir.
Sayın Kurum da aslında bu iki kulüp taraftarından daha önce umudunu kestiğini göstermişti aslında Sayın Dursun Özbek ile verdiği fotoğraf ile. Ama Galatasaray ile Trabzonspor arasında oluşmuş gibi duran son dönemdeki görünmez bağlara rağmen İmamoğlu’nun Trabzonlu olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyordu. Yani daha önce de yazdığım gibi evet futbol da ikiye bölünmüş gibi duruyordu ama bu dengeleri bozacak olan şey de hem şehirlik aidiyeti olarak tanımlanabilir.
Sayın Genç, açıklamalarında Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın UEFA sayfalarında hala şikeci kulüp olarak yer aldığını söyleyip üzerine bir de “Bu iki kulüp utanmadan bir de 2011 yılı süper kupasını oynamaya kalkıyor” ifadelerini kullandı. Bahsettiği kayıtların Türkiye’deki FETÖ operasyonlarından biri nedeni ile orada olduğunu ise unuttu sanırım. Yoksa zaten böyle bir cümle kurmaz. Çünkü bu ifade ile hem FETÖ terör örgütünün mahkemeye yansımış ve karara bağlanmış olan bir operasyonuna sahip çıkmış olduğunu hem de Cumhurbaşkanlığı sitesinde de geçen bir durumun karşısında yer almış durumda kalacağını elbette bilir kendisi.
Ben bu tarafını tamamen unutkanlığa bağlıyorum ama İstanbul seçimlerinde zaten iktidarla arası pek iyi olmayan Fenerbahçeli seçmenin yanına Beşiktaş taraftarı seçmeni de eklemiş olmasını neye bağlamalıyım bilmiyorum. Sanırım, bu herkesin konuyu İstanbul seçimlerine bağlama gayreti ülkenin geri kalanını epey rahatsız ediyor. Daha önce de Dem parti seçmeninin olmadığı yerlerde CHP’li adayların söylemlerinin bile İstanbul seçimleri üzerinden değerlendirilmesi gibi bir şey olsa gerek bu da. Neticede önümüzdeki seçimler, yerel seçim ve herkes aslında önce bulunduğu bölgeyi kazanmaya çalışıyor. Ama işte hep söylediğim gibi denge diye biri var ve siyasetin tamamını o yönetiyor. Lakin her yerin dengesi de aynı değil. Neticede araziye uymak siyasetin doğasında var ama o uyum sağlanırken bazen denge bozuluyor işte.
Aslında geçen sefer öyle olmadı tamam ama, İstanbul’u İmamoğlu almıştı, Türkiye’yi Kılıçdaroğlu kaybetti kimilerine göre. Vecize de sistemin değişmiş olmasına feda edilmiş oldu bu şekilde ama yine de durum Erdoğan’la İmamoğlu arasında bir çekişme şeklinde algılatılmaya çalışılıyor. Bakalım sonuçlarından kimler kazançlı çıkacak.
Seçime sayılı günler kala, en çok konuşulan konulardan birisi de mal beyanları oldu biliyorsunuz. Özellikle Cumhur ittifakının Ankara adayı Turgut Altınok’un serveti oldukça dikkat çekti. İmamoğlu’nun hatırı sayılır serveti dahi bu anlamda ancak ikinci sıraya yerleşebildi.
Cumhur ittifakının İBB adayı Murat Kurum’un üst düzey bürokrat görüntüsü veren mal varlığı ise sıralamalarda çok da dikkat çeken bir yer işgal edemedi tabi ama, bahsi geçen mal varlığında sadece 200bin TL olması benim dikkatimi çekti açıkçası. Çünkü anlaşılan Sayın Kurum bile TL’ye olan inancı ile ilgili, daha önce üyesi olduğu Cumhurbaşkanlığı hükümeti ve özellikle de Mehmet Şimşek’le aynı fikirde değil gibi. Çünkü mal varlığında sadece 200 bin TL beyan eden Kurum, nakit sepetinde 55bin dolar ve 40 bin Euro beyan etmiş durumda. Kurum’un geri kalan bölümlerde dikkat çekmeyen mal varlığını bir üst düzey bürokrat varlığı olarak kabul edersek, Türkiye’de şu anda 3-5 kuruş parası olan vatandaşın ekonomik davranış biçimini buradan görmek mümkün.
Neticede bir iktidarın söylediklerine önce kendi üyelerinin inanmış olması beklenir zira. Tamam hala İstanbul seçimlerine girmedim kabul ediyorum ama şimdi giriyorum söz veriyorum.
Türkiye’de son 4 gündür bu seçimleri gölgede bırakmış tek gündem var zaten, Trabzonspor- Fenerbahçe maçı, işte o maçın ardından yaşananlar ve sonrasındaki demeçler ülke gündeminin merkezine oturdu. Ama dün Trabzonspor yöneticilerinin ardından Cumhur ittifakının Trabzonspor Belediye Başkan adayı Ahmet Metin Genç tarafından yapılan açıklamalar konuyu yeniden İstanbul seçimlerine taşıdı.
Ahmet Metin Genç tarafından yapılan açıklamaları dinlerken ben kendisinin, Trabzonlu ve CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açık destek verdiği hissine kapıldım nedense. Evet Sayın İmamoğlu Trabzonlu olsa da seçimlere gireceği yer Trabzon değil. Sayın Genç kendi seçim çevresi açısından mantıklı bir propaganda yöntemi olarak görmüş olabilir açıklamalarını ama, İstanbul’da Sayın Kurum’a oy verme ihtimali olan hem Fenerbahçe hem de Beşiktaş seçmenlerini oldukça rahatsız etmiş de olabilir.
Sayın Kurum da aslında bu iki kulüp taraftarından daha önce umudunu kestiğini göstermişti aslında Sayın Dursun Özbek ile verdiği fotoğraf ile. Ama Galatasaray ile Trabzonspor arasında oluşmuş gibi duran son dönemdeki görünmez bağlara rağmen İmamoğlu’nun Trabzonlu olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyordu. Yani daha önce de yazdığım gibi evet futbol da ikiye bölünmüş gibi duruyordu ama bu dengeleri bozacak olan şey de hem şehirlik aidiyeti olarak tanımlanabilir.
Sayın Genç, açıklamalarında Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın UEFA sayfalarında hala şikeci kulüp olarak yer aldığını söyleyip üzerine bir de “Bu iki kulüp utanmadan bir de 2011 yılı süper kupasını oynamaya kalkıyor” ifadelerini kullandı. Bahsettiği kayıtların Türkiye’deki FETÖ operasyonlarından biri nedeni ile orada olduğunu ise unuttu sanırım. Yoksa zaten böyle bir cümle kurmaz. Çünkü bu ifade ile hem FETÖ terör örgütünün mahkemeye yansımış ve karara bağlanmış olan bir operasyonuna sahip çıkmış olduğunu hem de Cumhurbaşkanlığı sitesinde de geçen bir durumun karşısında yer almış durumda kalacağını elbette bilir kendisi.
Ben bu tarafını tamamen unutkanlığa bağlıyorum ama İstanbul seçimlerinde zaten iktidarla arası pek iyi olmayan Fenerbahçeli seçmenin yanına Beşiktaş taraftarı seçmeni de eklemiş olmasını neye bağlamalıyım bilmiyorum. Sanırım, bu herkesin konuyu İstanbul seçimlerine bağlama gayreti ülkenin geri kalanını epey rahatsız ediyor. Daha önce de Dem parti seçmeninin olmadığı yerlerde CHP’li adayların söylemlerinin bile İstanbul seçimleri üzerinden değerlendirilmesi gibi bir şey olsa gerek bu da. Neticede önümüzdeki seçimler, yerel seçim ve herkes aslında önce bulunduğu bölgeyi kazanmaya çalışıyor. Ama işte hep söylediğim gibi denge diye biri var ve siyasetin tamamını o yönetiyor. Lakin her yerin dengesi de aynı değil. Neticede araziye uymak siyasetin doğasında var ama o uyum sağlanırken bazen denge bozuluyor işte.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.