41 kere maşallah dememize az kaldı; 39. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı yarın kitapseverle bir kez daha buluşuyor. Fuar kitapseverler için yüzlerce kitap evini bir arada görmek, kitapları incelemek, yazarlarla yapılan söyleşi ve imza günlerine, panellere katılmak, kitapları bir nebze de olsa indirimli alabilmek vb. pratikler adına önemli bir fırsat. Fuarın bu yılki onur konuğu "Nazlı Eray" ve ana teması da "Kitabın Büyülü Dünyası". Bir kuşak Nazlı Eray'ın öyküleriyle büyüdü, güler yüzlü, çoşkulu kişiliğinin yanı sıra yazınında ele aldığı konular, kullandığı hayal gücünün sınırları, yarattığı kurgu ve karakterlerle edebiyatımızı zenginleştiren başat yazarlarımızdan biri olarak hafızalarımızda yer etti. İlk olarak 1982 yılında Etap-Marmara Oteli'nde halka kapılarını açan Kitap Fuarı 1986 yılında Tepebaşı'na 2004 yılında da Beylikdüzü'ne taşınmıştı. O günden bu yana da Beylikdüzü Fuar Merkezi'nde her yıl sonbahar aylarında açılıyor. Ben fuarı Tepebaşı'ndaki katlı otoparktan bozma yerinde ilk ziyaret edenlerdenim. Beylikdüzü'ne taşındığından beri her kitapsever gibi-özellikle Anadolu yakasından gelenler için- yolunu gözümde büyüttüğüm bir mesafede eskisi kadar sıklıkla ziyaret edemediğim bir fuara döndü gözümde ama önemini hiç yitirmedi tabi ki. Fuar 2005 yılından itibaren uluslararası bir kimlik kazanmasına rağmen resmi olarak 2011 yılından itibaren Uluslararası platforma taşınmıştır. 1987 yılında ilk onur konuğu Fazıl Hüsnü Dağlarca 'yı odağına alan fuar bugüne kadar her yıl birbirinden değerli onur konuklarına ev sahipliği yaptı kimler yoktu ki Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Melih Cevdet Anday, Adalet Ağaoğlu, Peride Celal, İlhan Berk, Gülten Akın, Selim İleri bunlardan sadece bazıları. Fuar bazı yıllarda konuk ülke olarak odağına aldığı bazı ülke edebiyatlarını daha kapsamlı olarak tanıttı: İspanya, Almanya, Romanya, Güney Kore, Çin, Macaristan gibiama bu her yıl süreklilik göstermedi (sadece 2010-2017 arası.) Fuarın eskiden fuarı ziyaret eden okuyucuların oylarıyla belirlendiği güzel bir uygulaması vardı: "Halk Ödülü" bu uygulama yalnızca 1984-89 yılları arasında gerçekleşti bugünse devam etmiyor. Ben de fuarda çeşitli yıllarda konuk yazar olarak yer aldım ve kitaplarımı imzaladım, bazı programlara katıldım (Çev-Bir'in Her Dilden Şiir gibi.) Bu yılki fuarda da Dimitrie Cantemir Romen Kültür Merkezi-İstanbul'un düzenlediği "Pandemi öncesi ve sonrası Romen ve Türk Edebiyatı "konulu panelde bir konuşma yapacağım. Etkinlikte 4 Aralık Pazar günü saat 11.00-12.00 arasında Romen şair ve yazarlar Dan Lungu, Robert Şerban, Horia Garbea ile birlikte Türkiye'den de Ayşe Övür ve Osman Bozkurt da benimle birlikte yer etkinlikte alıyor.
Müzisyen Mert Kamiller, çocukluğundan beri müzikle iç içe büyümüş; aile içinde özellikle babasından, büyük babasından farklı müzik geleneklerinin mirasını üslenip kendine yeni bir müzik dünyası yaratarak bugün müzik hayatını aynı azimle sürdüren İzmirli bir müzisyeni ama İstanbul'a taşınalı çok oluyor ve hala da turneler dışında müzik hayatını orada sürdürüyor. Gençliğinden beri tam bir Rock müziği tutkunu, dolayısıyla müziği de bunun üstüne şekillenmiş, deneysel enstrümanlar, ses , gürültü, mutant efektler vb. gibi üzerine de çalışan, özgür bir müzik peşindeki müzisyen pek çok farklı enstrümanı da dolayısıyla çalabiliyor, buna piyano dahil ama elektro-gitar onun için müziğinin ana omurgası. Mert Kamiller'in "Sınır İhlali" BADPoetry ismini verdiği bir albümü var, bu albüm 2008 den bu yana yıllar içinde şekillenen, şiirle müziğin iç içe geçtiği işlerinin meyvesi; bu albümde pek çok farklı şairin şiirlerinden yola çıkarak bestelenen 26 şarkı yer alıyor Müslüm Çizmeci, Gökben Derviş, Onur Akyıl, Altay Öktem, Deniz Durukan, Eren Okur, Neslihan Yalman, Bengü Özsoy, Arif Erguvan, Onur Sakarya, Alper Volkan Dikyar, Semih Yıldız, Nilüfer Ülke ve Ali Ata Dibek gibi pek çok şairle çalışmış, örneğin Neslihan Yalman ile yaptıkları çalışmada eser bir şaman davulunu üzerine okunmuş. BADPoetry disiplinler-arası bir proje olarak o günden bugüne Mert Kamiller kaptanlığında yoluna devam ediyor. Bunun son ürünü olarak da [BADpoetry]'nin bir yeni serisi olan [BADpoetry] sessions, üçüncü oturumunda şair Çağla Meknuze ile bir araya geldi: AV adını verdikleri 4 buçuk dakikalık bu eser Çağla Meknuze'nin 'Son Gece, Mea Culpa ve Kırkıncı Gece' isimli şiirlerinin seslendirilmesi üzerine Mert Kamiller'in müzik esinleriyle inşa edilmiş, proje 'yüzyıllardır süregelen kadın avının yankısı; Ortaçağ Avrupası ya da bugünün İran'ı, Afganistan'ı...' sözleriyle kamuoyuna açıklandı ve avın bugünde devam ettiği vurgusu yapıldı.Av (feat. Çağla Meknuze & Mert Kamiller) adlı esere
Birleşmiş Milletler 1999 yılında aldığı bir kararla Dominik Cumhuriyet'inde Mirabal isimli üç kız kardeşin öldürülmesinin ardından 25 Kasım Kadına yönelik şiddete karşı ulusal mücadele günü ilan etmişti. Bu yıl Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde kadınlarımız bir araya gelerek, kadına yönelik her türlü ayrımcılığı, sömürüyü, şiddeti 25 kasımda sokaklara dökülerek protesto ettiler. Bu protestolara kadın derneklerinin temsilcileri de katıldılar. İran'daki kadınlara da bir kez daha destek verildi. Temennimiz kadının erkekle yan yana eşit haklarla yürüdüğü, yaşadığı, sömürülmediği, öldürülmediği, barış içinde uygar bir ülke ve dünyada yaşamak dileğiyle güzel bir haftasonu diliyorum...
Müzisyen Mert Kamiller, çocukluğundan beri müzikle iç içe büyümüş; aile içinde özellikle babasından, büyük babasından farklı müzik geleneklerinin mirasını üslenip kendine yeni bir müzik dünyası yaratarak bugün müzik hayatını aynı azimle sürdüren İzmirli bir müzisyeni ama İstanbul'a taşınalı çok oluyor ve hala da turneler dışında müzik hayatını orada sürdürüyor. Gençliğinden beri tam bir Rock müziği tutkunu, dolayısıyla müziği de bunun üstüne şekillenmiş, deneysel enstrümanlar, ses , gürültü, mutant efektler vb. gibi üzerine de çalışan, özgür bir müzik peşindeki müzisyen pek çok farklı enstrümanı da dolayısıyla çalabiliyor, buna piyano dahil ama elektro-gitar onun için müziğinin ana omurgası. Mert Kamiller'in "Sınır İhlali" BADPoetry ismini verdiği bir albümü var, bu albüm 2008 den bu yana yıllar içinde şekillenen, şiirle müziğin iç içe geçtiği işlerinin meyvesi; bu albümde pek çok farklı şairin şiirlerinden yola çıkarak bestelenen 26 şarkı yer alıyor Müslüm Çizmeci, Gökben Derviş, Onur Akyıl, Altay Öktem, Deniz Durukan, Eren Okur, Neslihan Yalman, Bengü Özsoy, Arif Erguvan, Onur Sakarya, Alper Volkan Dikyar, Semih Yıldız, Nilüfer Ülke ve Ali Ata Dibek gibi pek çok şairle çalışmış, örneğin Neslihan Yalman ile yaptıkları çalışmada eser bir şaman davulunu üzerine okunmuş. BADPoetry disiplinler-arası bir proje olarak o günden bugüne Mert Kamiller kaptanlığında yoluna devam ediyor. Bunun son ürünü olarak da [BADpoetry]'nin bir yeni serisi olan [BADpoetry] sessions, üçüncü oturumunda şair Çağla Meknuze ile bir araya geldi: AV adını verdikleri 4 buçuk dakikalık bu eser Çağla Meknuze'nin 'Son Gece, Mea Culpa ve Kırkıncı Gece' isimli şiirlerinin seslendirilmesi üzerine Mert Kamiller'in müzik esinleriyle inşa edilmiş, proje 'yüzyıllardır süregelen kadın avının yankısı; Ortaçağ Avrupası ya da bugünün İran'ı, Afganistan'ı...' sözleriyle kamuoyuna açıklandı ve avın bugünde devam ettiği vurgusu yapıldı.Av (feat. Çağla Meknuze & Mert Kamiller) adlı esere
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Mert Kamiller hesabından ve tüm dijital müzik platformlarından ulaşabiliyorsunuz. İşin en güzel yanı da eserin satın alım yoluyla gerçekleşecek olan geliri tüm [BADpoetry] logolu işlerde olduğu gibi, Türk Diyabet Cemiyeti'ne bağışlanıyor olması. (detaylı bilgiye
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
ve
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
adresinden ulaşabilirsiniz.)Birleşmiş Milletler 1999 yılında aldığı bir kararla Dominik Cumhuriyet'inde Mirabal isimli üç kız kardeşin öldürülmesinin ardından 25 Kasım Kadına yönelik şiddete karşı ulusal mücadele günü ilan etmişti. Bu yıl Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde kadınlarımız bir araya gelerek, kadına yönelik her türlü ayrımcılığı, sömürüyü, şiddeti 25 kasımda sokaklara dökülerek protesto ettiler. Bu protestolara kadın derneklerinin temsilcileri de katıldılar. İran'daki kadınlara da bir kez daha destek verildi. Temennimiz kadının erkekle yan yana eşit haklarla yürüdüğü, yaşadığı, sömürülmediği, öldürülmediği, barış içinde uygar bir ülke ve dünyada yaşamak dileğiyle güzel bir haftasonu diliyorum...