Bu hafta kendimi gençleştirdiğim bir hafta oldu. Dolgu, botoks, Fransız askısı, mezoterapi gibi şeylerden söz etmiyorum. Doğal gençlik aşısından, gençlerle bir arada olmaktan genç fikirler ile bir arada olmaktan söz ediyorum.
İklim ile ilgili konuları kreş-lise aralığında öğrencilere anlatmaya çalışıyorum. En küçük dinleyicim 5-6, en büyük dinleyicim öğrenci olarak 16-17 yaşlarında. Çok değerliler, onlar bizim çocuklarımız. Dünya onlara kalacak. Yaşanabilir bir dünyada yaşamak ve neyle karşı karşıya olduklarını bilmek onların hakkı. Ancak o bilinçle büyürlerse önlemlerini alabilirler, Dünyanın kıt kaynakları ile yaşamasını becerebilirler. Elbette her yaşa farklı anlatıyorum konuyu. Korkutmadan, ürkütmeden ama önemli olduğunun altını çizerek. İşte bu hafta da şahane çocuklar ila bir aradaydım.
Saint Joseph Fransız Lisesi’nin konuğuydum bu hafta. 1870 yılında kurulan bu lisenin en büyük özelliği bana göre, okulun ünlü Tabiat Bilgisi Müzesi şimdi ki adıyla Doğa Bilimleri Merkezi. Türkiye’nin ve Dünyanın her tarafından yıllarca toplanan böcek ve taş parçaları ile 1910 yılında kurulmuş. Günümüzde ise 1200 çeşit taş ve maden ile 10000 çeşit böcek kuş hayvan, hayvan derken öyle kuş kedi köpek değil, kurt, geyik, bozayı, Akdeniz foku bile var.
Lisenin öğrencilerinden Belfu Berkol, arkadaşım Beyza’nın kızı, beni okullarında yapılacak İklim Krizinin konu edildiği etkinliğe davet etmek istediğini söyledi, “elbette” dedim. Okulun öğretmenlerinden Esin Alpan benim ile irtibata geçerek günü belirledik. Konumuz İklim Krizi’nin sonuçları ve etkileri.
Hazırlıklarımı yapıp İKLİM KRİZİ anlatmaya gittim okula. Elbette her sunuma giderken bir hazırlık yapıyorum hatta her sunuma ayrı hazırlık yapıyorum çünkü bu konu ile ilgili her gün yeni bir araştırma yeni bir gelişme oluyor. Günceli takip etmek ve aktarmak gerekiyor. Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nin film fragmanlarından oluşan bir dosya ile buluştum gençler ile. Bu film festivalinin ayrıca altını çizmek istiyorum; her sene kasım aralık aylarında yapılan ve Dünyadaki iklim krizi ile ilgili olumlu, olumsuz gerçek olayları yansıtan filmlerin yer aldığı bir festival. Deniz kirliliği, iklim davaları, çöplerden elde edilen temizlik deterjanları konularının ele alındığı filmlerin üzerine konuştuktan sonra, gençler aldı sözü ve çok önemli sorular çok önemli projeler ile katkı sağladılar bildiklerime. Ve çok rahatlıkla söyleyebilirim ki gençler biz yaştakilerden daha bilinçli daha meraklı daha üretken. Elbette öğretmenlerimizin katkısı yadsınamaz her okulun her eğitmenin aynı hassasiyet içinde olduğunu söyleyemem.
Gençler beni hem çok şaşırttı hem içime umut doldurdular. Ben o yaşlarda böyle proje falan aklıma bile gelmezdi zaten bu sorunları da bilmezdik. Birçoğumuzun zannettiği gibi bu sorunlar o zaman “YOK DEĞİLDİ” vardı. Ama boyutu herkes tarafından anlaşılacak kadar büyük değildi.
“Sokak hayvanlarının özellikle yaz günlerinde susuz kalmaması için atık suların iyileştirilerek onlara verilmesi” bayıldım bu fikre.
“Yağmur sularının arabalarda cam yıkama suyu olarak kullanılabilmesi” projesinin sistemini yapmış bile gençler.
Evde çiçekleriniz var ve rahat rahat seyahate çıkmak istiyorsunuz işte bunun için de bir proje yapmış gençler. Gerçi bu konuda yapılan çalışmalar var. Yapay zeka destekli su ve enerji yönetimi platformu ESULAR bu soruna çözüm buldu. Başta tarım arazileri olmak üzere suyun kullanıldığı her alana akıllı sulama sistemler kuran ESULAR’ın kurduğu yapılar ile hem su, hem zaman, hem de para tasarruf amaçlanıyor.
Platformun kurucu üyelerinden Fatma Aktaş büyük arazilerden sonra, evlerde, ofislerde ve müstakil bahçelerde de bu sistemi kurmaya başladıklarını söyleyince maliyetini sordum ben de. Ayşe teyze de Mehmet amca da isterlerse düşük bir maliyet ile bu sistemi evlerine kurulabilir olduğunu söyledi.
Bu konuda yapılacak tüm çalışmalar çok değerli, söz konusu olan su.
Bir yandan artan sıcaklıklar ve buna bağlı olarak kuraklık, diğer yandan yağış rejiminin değişmesi nedeniyle bizi çok rahat günler beklemiyor.
Ortalama sıcaklıkların özellikle son 70 yılda sürekli yükselmesi tarımı dolaysız olarak etkiliyor. Araştırmalar gösteriyor ki ülkemizde Trakya’da gelecek 40-50 yıl içerisinde sıcaklıklarda 1 derecelik bir artış olacak ve buna bağlı kuraklık yaşanabilecek.
40-50 yıla kim öle kim kala demeyiniz, yıllar çabucak geçiyor. Bizim yaşdaşlarımız o yılları görmeyecek olabilirler ama gençlerimizin, küçük çocuklarımızın, henüz doğmamış bebeklerin sıkıntı çekeceği yıllar olacak o yıllar.
Suyun en çok kullanıldığı yer %70’lik oranla tarım. Kuraklık durumu da en çok tarımı etkileyecek. Su kıtlığı dendiğinde akıllara hemen evlerde su sıkıntısı yaşanacağı geliyor ancak en çok tarımsal üretim bundan etkilenecek. Tarımsal ürün demek gıda demek. Gıda açlık demek.
Internal Displacement Monitoring Centre’a (Ülke İçinde Yerinden Edilme İzleme Merkezi-IDMC) göre, 2022’de felaketler nedeniyle 32,6 milyon insan ülke içinde yerinden edildi. Söz konusu felaketlerin başında İklim Krizinin sonuçlarından kaynaklanan olaylar geliyor.
Bu, son 10 yılın yıllık ortalamadan %41 daha yüksek.
2022’de çatışma ve şiddet nedeniyle yerinden edilen kişi sayısı ise 28,3 milyon. Yani olumsuz doğa olayları savaştan da kötü.
2021 tarihli Dünya Bankası raporuna göre, iklim değişikliği 216 milyon insanı 2050 yılına kadar yer değiştirmeye zorlayabilir. Tabi gidecek yer bulabilirsen. Örneğin iklim olaylarından en çok etkilenen Bangladeş. Hem yüksek sıcaklıklar hem de deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle 2050 ‘de ülkenin büyük bir kısmının sular altında kalması öngörülüyor. Orada yaşayanların tek çaresi göç etmek gibi gözüküyor. Peki bu ne kadar mümkün? Ülkenin coğrafi konumuna bakıldığında bir yanında iç savaşın halen sürdüğü Myanmar diğer tarafında ise bir zamanlar bağımsızlık mücadelesi yaşadığı Hindistan. Yani her iki tarafa da göç edemezler. Geriye kalan tek yol deniz. Deniz onları nereye götürürse. Yani diyeceğim o ki hadi her türlü zorluğu göze aldın evinden barkından göç edeceksin bakalım gidebilecek yer olacak mı?
İklim Krizinin sonuçları tahmin edilemeyecek kadar çok katmanlı. Bu katmanların ortak noktası kaliteli yaşamak hakkı. Güvenli gıda, güvenli su, güvenli şehirler, eşit eğitim.. Tüm bunların hepsi aslında “İnsanca yaşam” demek. Bununla birlikte doğanın ve doğayı oluşturan her bir elemanın sürdürülebilir olması demek. Nesilleri tükenen hayvanlar ve bitkilerin sayısı hiç de azımsanmayacak kadar çok. Son 700 yılda bin türün ortadan yok olduğunu açıklıyor uzmanlar. Ve bir uyarı daha yapıyorlar; hayatlarımızı sürdürebilmek için ortada bir sistem var. Buna ekosistem diyoruz. Otundan, böceğine, gölünden, insanına hepimiz bu sistemin parçasıyız. Bu parçalardan biri yok olursa sistem çöker.
İklim ile ilgili konuları kreş-lise aralığında öğrencilere anlatmaya çalışıyorum. En küçük dinleyicim 5-6, en büyük dinleyicim öğrenci olarak 16-17 yaşlarında. Çok değerliler, onlar bizim çocuklarımız. Dünya onlara kalacak. Yaşanabilir bir dünyada yaşamak ve neyle karşı karşıya olduklarını bilmek onların hakkı. Ancak o bilinçle büyürlerse önlemlerini alabilirler, Dünyanın kıt kaynakları ile yaşamasını becerebilirler. Elbette her yaşa farklı anlatıyorum konuyu. Korkutmadan, ürkütmeden ama önemli olduğunun altını çizerek. İşte bu hafta da şahane çocuklar ila bir aradaydım.
Saint Joseph Fransız Lisesi’nin konuğuydum bu hafta. 1870 yılında kurulan bu lisenin en büyük özelliği bana göre, okulun ünlü Tabiat Bilgisi Müzesi şimdi ki adıyla Doğa Bilimleri Merkezi. Türkiye’nin ve Dünyanın her tarafından yıllarca toplanan böcek ve taş parçaları ile 1910 yılında kurulmuş. Günümüzde ise 1200 çeşit taş ve maden ile 10000 çeşit böcek kuş hayvan, hayvan derken öyle kuş kedi köpek değil, kurt, geyik, bozayı, Akdeniz foku bile var.
Lisenin öğrencilerinden Belfu Berkol, arkadaşım Beyza’nın kızı, beni okullarında yapılacak İklim Krizinin konu edildiği etkinliğe davet etmek istediğini söyledi, “elbette” dedim. Okulun öğretmenlerinden Esin Alpan benim ile irtibata geçerek günü belirledik. Konumuz İklim Krizi’nin sonuçları ve etkileri.
Hazırlıklarımı yapıp İKLİM KRİZİ anlatmaya gittim okula. Elbette her sunuma giderken bir hazırlık yapıyorum hatta her sunuma ayrı hazırlık yapıyorum çünkü bu konu ile ilgili her gün yeni bir araştırma yeni bir gelişme oluyor. Günceli takip etmek ve aktarmak gerekiyor. Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nin film fragmanlarından oluşan bir dosya ile buluştum gençler ile. Bu film festivalinin ayrıca altını çizmek istiyorum; her sene kasım aralık aylarında yapılan ve Dünyadaki iklim krizi ile ilgili olumlu, olumsuz gerçek olayları yansıtan filmlerin yer aldığı bir festival. Deniz kirliliği, iklim davaları, çöplerden elde edilen temizlik deterjanları konularının ele alındığı filmlerin üzerine konuştuktan sonra, gençler aldı sözü ve çok önemli sorular çok önemli projeler ile katkı sağladılar bildiklerime. Ve çok rahatlıkla söyleyebilirim ki gençler biz yaştakilerden daha bilinçli daha meraklı daha üretken. Elbette öğretmenlerimizin katkısı yadsınamaz her okulun her eğitmenin aynı hassasiyet içinde olduğunu söyleyemem.
Gençler beni hem çok şaşırttı hem içime umut doldurdular. Ben o yaşlarda böyle proje falan aklıma bile gelmezdi zaten bu sorunları da bilmezdik. Birçoğumuzun zannettiği gibi bu sorunlar o zaman “YOK DEĞİLDİ” vardı. Ama boyutu herkes tarafından anlaşılacak kadar büyük değildi.
“Sokak hayvanlarının özellikle yaz günlerinde susuz kalmaması için atık suların iyileştirilerek onlara verilmesi” bayıldım bu fikre.
“Yağmur sularının arabalarda cam yıkama suyu olarak kullanılabilmesi” projesinin sistemini yapmış bile gençler.
Evde çiçekleriniz var ve rahat rahat seyahate çıkmak istiyorsunuz işte bunun için de bir proje yapmış gençler. Gerçi bu konuda yapılan çalışmalar var. Yapay zeka destekli su ve enerji yönetimi platformu ESULAR bu soruna çözüm buldu. Başta tarım arazileri olmak üzere suyun kullanıldığı her alana akıllı sulama sistemler kuran ESULAR’ın kurduğu yapılar ile hem su, hem zaman, hem de para tasarruf amaçlanıyor.
Platformun kurucu üyelerinden Fatma Aktaş büyük arazilerden sonra, evlerde, ofislerde ve müstakil bahçelerde de bu sistemi kurmaya başladıklarını söyleyince maliyetini sordum ben de. Ayşe teyze de Mehmet amca da isterlerse düşük bir maliyet ile bu sistemi evlerine kurulabilir olduğunu söyledi.
Bu konuda yapılacak tüm çalışmalar çok değerli, söz konusu olan su.
Bir yandan artan sıcaklıklar ve buna bağlı olarak kuraklık, diğer yandan yağış rejiminin değişmesi nedeniyle bizi çok rahat günler beklemiyor.
Ortalama sıcaklıkların özellikle son 70 yılda sürekli yükselmesi tarımı dolaysız olarak etkiliyor. Araştırmalar gösteriyor ki ülkemizde Trakya’da gelecek 40-50 yıl içerisinde sıcaklıklarda 1 derecelik bir artış olacak ve buna bağlı kuraklık yaşanabilecek.
40-50 yıla kim öle kim kala demeyiniz, yıllar çabucak geçiyor. Bizim yaşdaşlarımız o yılları görmeyecek olabilirler ama gençlerimizin, küçük çocuklarımızın, henüz doğmamış bebeklerin sıkıntı çekeceği yıllar olacak o yıllar.
Suyun en çok kullanıldığı yer %70’lik oranla tarım. Kuraklık durumu da en çok tarımı etkileyecek. Su kıtlığı dendiğinde akıllara hemen evlerde su sıkıntısı yaşanacağı geliyor ancak en çok tarımsal üretim bundan etkilenecek. Tarımsal ürün demek gıda demek. Gıda açlık demek.
Internal Displacement Monitoring Centre’a (Ülke İçinde Yerinden Edilme İzleme Merkezi-IDMC) göre, 2022’de felaketler nedeniyle 32,6 milyon insan ülke içinde yerinden edildi. Söz konusu felaketlerin başında İklim Krizinin sonuçlarından kaynaklanan olaylar geliyor.
Bu, son 10 yılın yıllık ortalamadan %41 daha yüksek.
2022’de çatışma ve şiddet nedeniyle yerinden edilen kişi sayısı ise 28,3 milyon. Yani olumsuz doğa olayları savaştan da kötü.
2021 tarihli Dünya Bankası raporuna göre, iklim değişikliği 216 milyon insanı 2050 yılına kadar yer değiştirmeye zorlayabilir. Tabi gidecek yer bulabilirsen. Örneğin iklim olaylarından en çok etkilenen Bangladeş. Hem yüksek sıcaklıklar hem de deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle 2050 ‘de ülkenin büyük bir kısmının sular altında kalması öngörülüyor. Orada yaşayanların tek çaresi göç etmek gibi gözüküyor. Peki bu ne kadar mümkün? Ülkenin coğrafi konumuna bakıldığında bir yanında iç savaşın halen sürdüğü Myanmar diğer tarafında ise bir zamanlar bağımsızlık mücadelesi yaşadığı Hindistan. Yani her iki tarafa da göç edemezler. Geriye kalan tek yol deniz. Deniz onları nereye götürürse. Yani diyeceğim o ki hadi her türlü zorluğu göze aldın evinden barkından göç edeceksin bakalım gidebilecek yer olacak mı?
İklim Krizinin sonuçları tahmin edilemeyecek kadar çok katmanlı. Bu katmanların ortak noktası kaliteli yaşamak hakkı. Güvenli gıda, güvenli su, güvenli şehirler, eşit eğitim.. Tüm bunların hepsi aslında “İnsanca yaşam” demek. Bununla birlikte doğanın ve doğayı oluşturan her bir elemanın sürdürülebilir olması demek. Nesilleri tükenen hayvanlar ve bitkilerin sayısı hiç de azımsanmayacak kadar çok. Son 700 yılda bin türün ortadan yok olduğunu açıklıyor uzmanlar. Ve bir uyarı daha yapıyorlar; hayatlarımızı sürdürebilmek için ortada bir sistem var. Buna ekosistem diyoruz. Otundan, böceğine, gölünden, insanına hepimiz bu sistemin parçasıyız. Bu parçalardan biri yok olursa sistem çöker.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.